28 Ekim 2010

Fenerbahçe için En Kritik Viraj


 Bursaspor'da 2 kadro dışı daha

Fenerbahçe’nin (Young Boys maçını saymazsak) 2010-2011 sezonunda çıkacağı en önemli maç olacak Bursaspor maçı. Puan Durumu ve oynanan futbollara baktığımızda Fenerbahçe’nin rakipleri az çok belli oluyor. Beşiktaş ve Galatasaray mutlaka yarışa ortak olacaklardır ancak Kayseri, Bursa ve Trabzon bu sene istikrarlı kadro yapılarıyla şu an için Fenerbahçe’nin en ciddi rakipleri olarak duruyorlar.

Fenerbahçe, sene başında beri dişli rakiplerine futbolunu kabul ettiremedi. Bir tek Galatasaray maçında kişiliğini yansıttı ancak sert defansı aşamadı. Şu an için en büyük engel Bursaspor maçı. Çünkü Fenerbahçe bu maçtan sonra nispeten daha kolay rakiplerle oynayacak ve hızlı bir tırmanış sürecine girecek. Bu arada saydığımız bu rakipleri birbirleriyle maçlar yapacağı için bir anda ligi bu takımların üstünde avantajlı bir konumda kapatabilir.

Bursa’ya kaybederse şampiyonluktan kopmayacaktır ancak bu süreci lehine çevirme fırsatını geri tepecek, tekrar yarışa ortak olabilmek için üstün bir performans göstermek zorunda kalacaktır.

Bazı maçlarda psikolojik etmenler önemlidir, bazılarında sistem önemlidir. Geçen hafta Fenerbahçe psikolojik etmenlerin ön planda olduğu bir maça çıktı. Bu hafta ise Bursaspor karşısında sistemlerin ön plana çıktığı bir maç yapacak. Bursaspor evinde, son şampiyon unvanıyla Fenerbahçe karşısına çıkacak. Sistemli oynuyorlar ve kötü dahi oynasalar hatlar arasında kopmalara ellerinden geldiği kadar izin vermiyorlar. 

Fenerbahçe’de çok önemli 3 eksik bulunuyor. Lugano, Dia ve Niang. Kadroyu sene başında kalabalık tutmanın avantajını beklide bu maçta kullanacak Aykut Kocaman. Yedeklerde, Semih, Andre Santos, Kazım, Bilica, Bekir, Okan, Cristian gibi oyuncuların olması bu futbolcuların yokluğunda Aykut Kocaman’ı karamsarlığa sürüklemeyecektir. Nispeten sisteminin boşluklarını kapatabilecek oyuncular. 

Bursaspor sert bir futbol oynayamayacaktır. Mental olarak bir düşüş içindeler. Bu yüzden dikkatli bir şekilde rakibi tartacaktır. Fenerbahçe’de Aykut Kocaman takımı son 4 haftadaki sistemiyle sahaya sürecektir. Sistemi değiştirmeyeceğini yaptığı açıklamalarla ve sahaya sürdüğü kadroyla gösteriyor. Sistemi takıma aşılamaya çalıştığı için sistemde bir değişiklik yapacağını düşünmüyorum. Bursaspor’da ki fiziki düşüşü hızlı oyuncularıyla değerlendirmeye çalışacaktır. 

Galatasaray maçından çok farklı bir maç izleyeceğimiz kesin. Sahada bir şeyler yapmaya çalışacak 2 takım olacak.

Abdullah Aksoğan

26 Ekim 2010

Geç Kalmadan Müdahale Edilmeli


 1998-1999 Fenerbahce Kadrosu

“...Fenerbahçe gibi bir takımı çalıştırdıktan sonra her yerde, her şekilde, her eleştiriyi kaldırırsınız!”

Diyordu bir röportajında Joachim Löw

Fenerbahçe’nin harcadığı teknik adamlardan en sevileniydi. O dönemi hatırlayanlar hala iç geçirerek Joachim Löw’ü anarlar. Fenerbahçe’ye o dönem çok iyi bir futbol oynatıyordu. 9 maçlık galibiyet serisi yakaladıktan sonra art arda gelen sakatlıklar sonucu şampiyonluğu kaybetmiştir ve o müthiş değirmen onu da öğütmüştür.
Aykut Kocaman mutlaka inceliyordur ancak herkes Aykut Kocaman’ı Rıdvan Dilmen dönemiyle veya Zico dönemiyle kıyaslamaya çalışıyor. Ancak Aykut Kocaman’ın incelemesi gerektiğini düşündüğüm dönemdir Joachim Löw’lü Fenerbahçe dönemi. Kadro dışı bırakılan futbolcular, oynanan futbol, yaşanan sakatlıklar, kadro yapısı…

Not: istatistiki bilgiler mackolik.com adresinden alınmıştır.

Her sezonu incelemeli elbette ki Aykut Kocaman, bilgi nerede olursa olsun ulaşmalı, araştırmalı ancak son yaşanan sakatlıklardan sonra kendisine en yakın sonu gördüğüm dönem Löw dönemidir. Yaptıkları, yapacakları herkesin gözünde bir hiç olur ki en çokta o koyar Aykut Kocaman'a.

9 maçlık galibiyet serisinden sonra Samsun ve Karabük maçında hakemler tarafından katledildi. Samsunsporlu Vural’ın Metin Diyadin’in ayağını kırıp kart görmemesi ve bunun üstüne Fenerbahçe’nin maçı 10 kişi bitirmesi, sonraki hafta Karabük’te bariz 2 penaltısı verilmemesi ve maçın 0-0 bitmesi süreci başlattı ve bir şeyleri değiştirmeye çalışan Löw’ün sonu oldu o sezon. Sakatlıkların ardı arkası kesilmedi ve her şeye rağmen dik duran Löw, acımasız eleştiriler arasında gönderildi.

Maalesef 3 haftadır yaşanan sakatlıklardan sonra bir şeyleri değiştirmeye çalışan Aykut Kocaman’ın da belini bükmeye başladı. Selçuk’un talihsiz! Bir pozisyonda diz bağlarının kopması, Özer’in talihsiz! bir pozisyonda ayağının kırılması, Niang’ın talihsiz! bir pozisyonda kaburgalarındaki kaslarda yırtık olması ilerde de bu talihsizliklerin yaşanacağını gösteriyor. Bu ülkede talihsizliklr bitmez.

Aykut Kocaman, geçen hafta Konya maçından önce nazikçe bir tepki koydu. Ancak bu sakatlıkların sonu gelmeyecek gibi duruyor. Yarın Metin Diyadin gibi başka futbolcularında futbol hayatlarının bitirildiğini izleyebiliriz. 

Aykut Kocaman, mutlaka o dönemi incelemeli, Fenerbahçe camiası da o dönem yaptığı hatayı tekrar hatırlamalı. Geçmişten alınacak dersler Aykut Kocaman’ı başarıya giden yolda daha kararlı ilerlemesine yardım olacaktır. Yeni şeyler denemeli, değişimi hedeflemeli mutlaka ancak geçmişte ki yapılanları da unutmamalı.

Abdullah Aksoğan

25 Ekim 2010

Fenerbahçe’ye Bilinçli Bir Şekilde Penaltı Verilmiyor!


5 senedir Fenerbahçe’nin kazandığı penaltı sayısı kaç biliyor musunuz?

Sadece 10!

Evet, yanlış okumadanız yazıyla yazıyorum on!

Senede iki penaltıya tekabül ediyor!

Dün maçta Sabri’nin pozisyonunu gördükten sonra bu takımın penaltı kazanabileceği ümidini yitirdim. Fenerbahçe’nin yıllardır maçlarınız izliyorum. Hakemlerin kararlarına katılmadığım çok pozisyon oldu, aynı zamanda Avrupa’da olsun Türkiye’de olsun çok takımların maçlarını izledim. O maçlarda da çok pozisyonda hakemin kararlarına katılmadığım oldu. Hakemlerin kararına katılmayabilirsiniz, sizin gibi düşünmek zorunda değiller. Bu işin eğitimini almadığımız için onları ağır bir şekilde suçlayamayız. Bir konuda önce fikir sahibi olmak lazım ki zikir sahibi olunabilsin!

Sahaya binlerce su yağdı, yeri geldi oyunu 30-35 dakika durduracak engellemeler yapıldı oyun durmadı. Futbolcuların ayakları kırıldı kart bile görmediklerine şahit oldum, faul pozisyonlarına faul verilmediği, olmayan ofsaytlara bayrak kaldırıldığı pozisyonlara da şahit oldum. Bunların hiç birisi için çıkıp yorum yapmayacağım.

Ancak sistematik olarak son 5 yılında MHK tarafından penaltı cezası kesilmesi artık bende bir şaşkınlık yaratmaya başladı. 

Maçlar arasında değişkenlikler olabiliyor, hakemler arasında olduğu gibi. Penaltı verilmeyebilir, faul çalınmayabilir, gol verilmeyebilir ama ben böyle bir durumun 5 sene boyunca inatla devam ettirilmesine şaşırıyorum.

Bu durumda ne yapılır bilmiyorum ama Merkez Hakem Kurulu bariz biçimde Fenerbahçe’yi cezalandırıyor. Merkez Hakem Kurulu’na sormak lazım, Fenerbahçe’nin suçu ne?

1 puanla şampiyonluğun kaybedildiği Türkiye’de verilmeyen 10’a yakın penaltı ile kime hizmet ediyorsunuz?

Abdullah Aksoğan

DEJAVU - Fenerbahçe: 0 Galatasaray: 0

 

Bu maçtan önce herkes Fenerbahçe’nin on senedir yaptığı gibi sıradan bir galibiyet alarak çıkışını sürdüreceğini düşünüyordu. Rehavet konusu biraz fazla abartıldı ancak görmezden gelinen bir konuyu bugün daha net görmüş olduk. Fenerbahçe belki rehavete sürüklenmedi ama karşısında kelleleri koltukta bir grup futbolcu vardı. Sahada istediklerini aldılar, sadece savunma yaparak bu maçı götüremezlerdi ve topu çok başarılı bir biçimde ileride de tutarak on senedir alamadığı puanı bugün aldı.

Aslında maçtan önce Aykut Kocaman’ın incelemesi gereken çok önemli bir maç olduğunu söylemiştir. Kalli döneminde Fortis Türkiye Kupası maçında 0-0 berabere kalmışlardı ve o maçta da şampiyonlar liginde çeyrek finale giden Fenerbahçe karşısında bu tarz bir defansif oyun ortaya koymuşlardı. O maçın kasetini alıp izlediğinizde bir dejavu yaşayacağınıza emin olabilirsiniz.

Fenerbahçe son üç maçında harika hücum varyasyonları geliştirdi. Üçlü gruplar kurarak, forvetlerin küçük oyunlarıyla kanat oyuncularına yer açması gibi organizasyonlar sonucunda hep golleri buldu. Bu maçta hiçbir şekilde bu organizasyonları görmedik. Galatasaray’ın göbekte çok sert bir duvar çekeceği ortadayken Kanat oyuncularının yalnızlığı seçmesi ve taç çizgisine yakın oynaması Galatasaray’ın topu ileriye taşımasına yardımcı oldu. Defansa nefes aldırmalarını sağladılar. Bunu yapmaları belki maçı katletmedi ancak Fenerbahçe’yi asıl frenleyen bu oyuncuların hücum yaparken de yalnızlığı düşünmeleri oldu. Galatasaray defansı bu inadı çok iyi cezalandırdı. Ayaklarından topun çıkmadığını gördükçe kapana kıstırdılar. Stoch ve Dia kendilerini boşuna yem ettiler. İçeriye doğru girmeyerek Alex ve Niang’ı da defans oyuncularına yem etti. Yaptıkları ataklar sonuçsuz kaldığı gibi arkadaşlarına da yardımcı olamadılar. 

Galatasaray çok şaşırtıcı derecede iyi paslaştı. Hücum yaparken Elano, Misimoviç ve Pino çok iyi bir üçgen oluşturdular ve neredeyse hatasız paslaşarak hücumlarını sonlandırdılar. Bu üçlü organizasyon sonuca gitmesini de bildi. Bugün Yobo, Lugano ve Mehmet Topuz biraz daha rehavette olsaydı Fenerbahçe’nin gol yememesi mucize olurdu. Tabi buna Volkan’ı da eklemek lazım. Volkan maç boyu konsantrasyonunu kaybetmeden oynadı. Galatasaray defansı sert oynadı Neill sertliği biraz abarttı, Sabri’de zaman zaman sertliği abartanlardan oldu ancak göbeği iyi kapattılar. Topuda oyuna iyi soktular. Şaşırtıcı olan Rijkaard’ın geldiğinden beri istediği şeyi bu maçta yaptılar. Defans oyuncuları topu oyuna kusursuz soktular.

Fenerbahçe elindeki fırsatı iyi değerlendiremedi. Stoch özellikle maçta anlamsız işlere girişti. Saha içinde sağ kanata geçmesine tepki göstermesi hoş değildi. Bunların tartışılacağı yer saha değildir. Gidersin elinden geleni yaparsın, olmazsa zaten bunu hoca görür sana o yönde talimat verir. Sen bunu idmanlarda zaten çalışıyorsun hafta boyu, bunu idmanda dile getireceksin. Teknik Direktörünü ve arkadaşlarını böyle bir durumda hiçe saymak güzel bir davranış değil. Pozisyon değiştirme, savunma yapma, arkadaşlarınla yardımlaşma, Stoch’un en kısa zamanda bu mantaliteyi değiştirmesi lazım. Yoksa sonu Kazım gibi olacaktır. Çünkü şu an yaptıklarını bir dönem Kazım yapıyordu.

Maç içinde skoru değiştirebilecek hakem hataları oldu ancak şimdilik bunlara değinmek istemiyorum. İstatistiklerden de görüleceği üzere Galatasaray çok isabetli paslar ve şutlarla iyi bir maç çıkardı. Fenerbahçe çok kötü bir maç çıkarmamasına rağmen iyi hücum yapamadı. Kapanan rakibine karşı güzel bir savunma örneği de Fenerbahçe gösterdi. Galatasaray, Fenerbahçe’nin üstüne çok gitmedi, defansı zorlamadı gibi gelebilir ancak Galatasaray, Fenerbahçe’nin üstüne gitseydi bu sefer kendisi açıklar verecekti ve maç daha farklı bir hal alabilirdi. Galatasaray yarı sahasında daha fazla paslaşma fırsatını yaratacaklardı. Bu yüzden Fenerbahçe defansının her şeye rağmen çok iyi bir maç çıkardığını düşünüyorum. Özellikle Yobo ve Mehmet Topuz telaşlanmadan topu oyuna çok iyi soktular. Galatasaray ataklarında Lugano, Yobo ve M.Topuz kendi üçgenlerini oluşturdular ve sorunsuz hallettiler işlerini. En azından Galatasaray’ın şut açısını daralttılar. Volkan biraz dikkatli olarak bu pozisyonları savuşturdu.

 
Fenerbahçe’nin kanat oyuncularının bu maçtan çıkaracağı çok dersler var. Aykut Kocaman’ın da bu maçla ilgili çıkaracağı dersler var. Aykut Kocaman her maçı aynı düşünüyor ama bu böyle değil. Galatasaray üç hafta önce Fenerbahçe ile oynasa skor böyle olmayabilirdi ancak şu an Galatasaraylı futbolcular farklı bir taktikle oynadılar. Sen bu tarz maçları farklı taktiklerle açmak zorundasın. Buda gayet normaldir. Nasıl Galatasaray puan alabilmek için esniyorsa sende saha içinde küçük esnemeler yapabilirsin. Bu taktiktir. Aykut Kocaman büyük tecrübelerden geçiyor. Büyük sınavlar veriyor. Her hatasından ders aldı bugüne kadar. Bu hatasından da ders alacaktır, bundan kuşkumuz yok.

Abdullah Aksoğan

22 Ekim 2010

STSL 9. Hafta – Fenerbahçe – Galatasaray Maçı Analizi


Son yılların en marjinal derbisini bekliyoruz. Bu marjinallik takımların kadro yapısından kaynaklanmıyor. Galatasaray’ın içinde bulunduğu durum bütün gözlerin heyecanla bu derbiye çevrilmesine neden oluyor. Bu sefer sorular farklı olduğu için daha heyecanlı bir bekleyiş olduğu ortada.

Normalde derbi ile ilgili bir analiz yapmayı planlıyordum ancak işin teknik ve taktik kısmını Galatasaray yönetimi, Rijkaard ile olan sözleşmelerini fesh ederek ortadan kaldırdı. Fenerbahçe’nin tam form tuttuğu zamanda, derbi ile ilgili hiçbir özel çalışma yapmayacak olan Galatasaray takımı hakkında nasıl bir teknik analiz yaparsak yapalım boş! Mutlaka taktiksel anlamda beklentilerimizi yazacağız ancak önceliği derbi psikolojisine veriyoruz.

Fenerbahçe Rehavete Sürüklenir mi?

Herkesin dilinde Fenerbahçe’nin, UEFA kupasını kazanan kadroyu Ali Sami Yen’de Jhonson’ın golüyle 1-0 yendiği maç var. Haksızda sayılmazlar, rakibi küçük görme, rakip ile dalga geçme, kısacası kibir gibi insani günahların cezası çok büyük olabiliyor. Bunu örneklerini Fenerbahçe her zaman Galatasaray’a yaşatmıştır. Ancak Fenerbahçe’nin bu tarz bir rehavete kapılacağını sanmıyorum. 

Birincisi, Aykut Kocaman futbolcuyken bu tarz maçları çok yaşadığı için, hatta Fenerbahçe Aykut Kocaman’ı golleriyle sıkıntılı günlerden bir Galatasaray derbisiyle çıktığı çokça maç varken, rehavete kapılacağını düşünmek biraz yanlış olur. Bu rehavet duygusunu gören ve yerinde analiz eden bir isim Aykut Kocaman. Takıma hâkim biri olduğu için bu tarz bir rahatlama içinde olmayacağını düşünüyorum.

 

İkincisi, Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’nin başına teknik direktör olarak geçtiği günden beri takımda bir otorite kurmak ve kendi felsefesini kabul ettirmek için çok futbolcuyla yollarını ayırdı. İlk çıktığı Young Boys maçından son çıktığı Konya maçında ki oyuncu tercihleri arasında %90 değişim olduğunu görmemek yanlış olur. İdmanlarda çalışmayanı çok rahat bir biçimde sildiğini görüyoruz. Bu maçta Aykut Kocaman rehavete sürüklenecek futbolcusunu tamamen olmasa da kısmen seçebilecek hâkimiyete erişmiştir.

Üçüncüsü, Fenerbahçe’nin bir anda nasıl bu kadar iyi bir takım olduğunun da cevabıdır bu. Fenerbahçe’de oynayan futbolcuların çoğu ya kendi ulusal takımlarında kaptanlık yapmışlardır ya da geldikleri takımlarda kaptanlık yapmışlardır. Bu tarz maçlarda karakter olarak ön plana çıkan oyuncular maçın stresini çok daha rahat sindirebilir ve daha rahat istediklerini sahaya yansıtabilir. Lugano, Yobo, Emre, Alex, Niang, Mehmet Topuz, Volkan, Gökhan Gönül gibi lider özellikli ve liderlik yapmış futbolcular ile istediklerini sahaya çok rahat yansıtacaktır.

Dördüncüsü, Fenerbahçe yönetiminin çabaları bunu mutlaka azda olsa aşağılara çekecek etkenlerdendir.

Beşincisi, sadece bu maça özel bir taraftar baskısı da azaltıcı etkenlerdendir.

Şimdi yukarıda saydığım bunca etkenden sonra içinizden bu adamlar rehavete sürüklenmeyecekler o zaman diyebilirsiniz ama bu demek değildir ki Fenerbahçe için bu yeterli olacak! İşin birde Galatasaray boyutu var bu psikolojik savaşta.

Galatasaray ölüm kalım maçına çıkar mı?

Galatasaray neredeyse aylardır çalkalanıyor. Rijkaard ile yönetim ve futbolcular arasında büyük bir savaş vardı. Savaşı şimdilik futbolcular kazanmış gibi görünüyor. Bunu Fenerbahçe maçına etkisi mutlaka büyük olacaktır. Haftanın yarısını dinlenerek geçirip, yarısınıda yarım yamalak çalışarak geçiren bu futbolcular, Rijkaard’dan sonra hedefin kendileri olduğunu çok iyi biliyorlar. Özellikle bazı Türk futbolcular bu maçı kendileri için ya hep ya hiç olarak göreceklerdir. 

 

İşte bu noktada Galatasaray’ın göstereceği direnç fazlalaşacağı için Fenerbahçe’nin işini fazlaca zorlaştıracaktır. Yani herkesin beklediği gibi çok farklı bir Fenerbahçe galibiyeti senaryosu olmayacaktır.
Futbolcuların ve yönetimin ister istemez bir güç birliği yapacağı ortada. Çünkü her iki grupta şu an sallantıda ve birbirlerini mutlaka destekleyeceklerdir bu derbi öncesinde. Çünkü alınacak bir beraberlik onlara yeni teknik direktör ile ek bir tolerans kazandıracaktır.

Yani ne Fenerbahçe rehavete kapılacaktır, ne de Galatasaray kolay lokma olacaktır.
Elbette ki futbol bir şans oyunudur, Galatasaray maç boyu iki tane atak yapar ve iki gol atıp beraberliği alabilir veyahut Fenerbahçe yedi defa kaleye inip beş gol atabilir. Bunlar futbolun doğasında vardır. Fenerbahçe’nin, Kadıköy’de Trabzonspor ile 1-1 berabere kalarak şampiyonluğu kaybettiği maçı hatırlarsak, bu tarz bir şansın orada olduğunu görebiliriz. Bir defa kaleye gelen Trabzon, otuz defa kaleye gelen Fenerbahçe ile berabere kalabiliyor. Veya Kaleye bile gelemeyen Fenerbahçe, rakibini deplasmanda yenebiliyor. 

Bu psikolojik etmenler maçın taktiksel havasını nasıl etkiler? 

Fenerbahçe çok büyük bir değişiklik olmaz ise Konya maçındaki kadroda Özer’in yerine Alex’i koyarak maça çıkacaktır. Aykut Hoca form tutmuş kadrosunu bozmayacaktır. Alex oynarsa, yabancı sınırında dolayı Caner’in oynayacağını düşünüyorum. Aksi Takdirde Andre Santos’u oynatmak için ya Alex’i kesecek ya da Stoch’u kesip Andre Santos’a yer açacak ki bu pek mümkün görünmüyor çünkü orta göbekte bu maçı kaldırabilecek bir Türk oyuncu bulabileceğini sanmıyorum. Özer’in ve Selçuk’un yokluğunda Aykut Hoca Konya maçında ki Hücum sistemini bozmayacaktır.Olası bir Kazım hamleside beklenebilir Andre Santos için. Kazım'ı sağda, Dia'yı solda kullanarak Andre Santos'a yer açabilir ancaj her durumdada taktiğin değişmeyeceği ortada.

Burada maçı şekillendirecek detaylar Galatasaray ile başlıyor. Galatasaray, mutlak surette dirençli bir şekilde Fenerbahçe’yi karşılayacak. Kalli döneminde, Fortis Türkiye Kupasında Fenerbahçe ile 0-0 berabere kalınan maç ve Ali Sami Yen’de 1-0 yendikleri maçtaki defans mantalitesi ile oynayacaklarını düşünüyorum. Daha sert bir göbek ve daha sert bir savunma uygulayacaklar. Fenerbahçe’nin göbekten zorlaması maçı çıkmaza götürebilir. Bu yüzden Kanat oyuncularının performansının bu maçın detaylarını belirleyeceğini düşünüyorum. Fenerbahçe açısından Dia ve Stoch’un yapacakları maçın sonucunu etkileyecektir. Veya yapılan ortalarda dönen topları toplayacak oyuncular maçın sonucunu etkileyeceklerdir.

Galatasaray açısından fazla bir bilgiye giremiyorum. Yeni bir teknik direktör, kadro kalitesi açısından Fenerbahçe’den çok çok gerideler. Kadrolarında çok önemli oyuncular sakatlık veya ceza dolayısıyla oynayamıyor. Hafta’nın yarısını dinlenerek geçirme ve deplasmanda hemde ezeli rakibiniz ile maça çıkıyorsanız sizin hakkınızda fazla iyi şeyler söylenmez. Ancak psikolojik etmenler dolayısıyla maça çok dirençli çıkacakları kesin.

Maç içinde çok sert oynayacaklarını düşünüyorum. Bol sarı kart ve bol gerginlik yaşanabilir. Bülent Yıldırım’ın maça hakim olamayacağını düşünüyorum. Özellikle ilk dakikalarda çaldığı faul düdükleri arasında standart olmazsa oyuncuları birbirleriyle kavga ettirebilir, kontrolü elinden kaçırabilir.
Hak edenin kazanması dileğiyle

Abdullah Aksoğan

21 Ekim 2010

Fenerbahçe’nin Yükselen Grafiği

 

Fenerbahçe derbi öncesi Konya da moral buldu. Aykut Kocaman sahaya sürdüğü 11 ile güzel şeyler yapılabileceğini gösterdi. Oyuncuların sahada iki farklı kulvarda görev yapmaları yeteneklerinin gelişmesinin göstergesi. Oyuncu değişiklikleri ile alan değiştiren oyuncular rakiplerin oyun şablonunu bozarken, Fenerbahçeli oyuncularında çalışırsan başarırsın ilkesini edindiklerini gösterdi.

Fenerbahçe'nin Konya maçındaki oyun anlayışı önümüzdeki günlerde izlenecek rotanın ilk dışa vurumu. Henüz bu rota oturmuş durumda değil. Fenerbahçeli futbolcuların performansı Konya’nın sert oyununa rağmen güzeldi. Oyuncuların yüzünde yorgunluk belirtisi yoktu. Ruhsal durgunluk mantalitesi oyuncuların üzerinden gitmiş.

Yaşanan  bu gelişim tesadüfî değil. Çalışmanın ve sistemi savunmanın dışında verilen kararların arkasında durma cesaretinin de sonucu. Aykut Kocaman kurduğu oyun anlayışı ve takım için antreman sıkılığı ile Fenerbahçe’nin oyun ve takım çehresini değiştirmeye başladı. Fenerbahçe’ye gönül vermiş oyuncuların dışında hemen hemen her oyuncu Fenerbahçe’yi ekonomik rahatlığın olduğu “çiftlik” olarak görüyorlardı. Artık bu dönem kapanıyor. Takımda her alanda görev yapacak kapasitede olmayan, kim olursa olsun bu takımda yedek kalabiliyor. Yeni Fenerbahçe’de değişmez veya vazgeçilmezlerin oyuncular değil  oyun  anlayışı ve sistem olduğu gerçeği oturmaya başladı.

Saha içi dayanışma  henüz tam olarak oturmadı. İdeal 11 de sahada oynamadı. Bu arada Fenerbahçe’de Brezilyalılar dönemi de yavaş yavaş kapanıyor. Kuşkusuz futboldaki kıvrak bilek hareketliliği ile  ünlü Brezilyalı oyuncular kötü değiller. Zico döneminde kazanılan zaferlerde başarılar inkâr edilemez. Fakat iki veya daha fazla Brezilyalı oyuncunun aynı  takımda olması takımda grafiksel gerilemeleri de beraberinde getiriyor. 

Bu genel bir durum değil ama Fenerbahçe’de maalesef disiplinsizlik sonucu  bu noktaya gelindi. İki senedir şampiyonluklar ligin ortasındaki disiplinsizlik sonucu kaçtı. Son haftalara sığdırılan galibiyetler ise şampiyonluğu getirmedi. Şampiyonluk ancak; disiplinli azimli bir futbol ve inanç ile olabilir. Fenerbahçe bu disiplini ve azmi yakalamış durumda. Önümüzdeki günler bu başarıları taçlandıracağa benziyor.

Taylan Türkmen

20 Ekim 2010

Frank Rijkaard – Türkiye’de Total Futbol Draması

 

Türkiye’de Total Futbol oynatmak gerçekten bir ütopya. Rinus Michels’in uygulattığı bu sistemi günümüzde birçok takım deniyor ve uygulayarak başarılı oluyor. Ancak bu işi en iyi yapan takım şüphesiz ki Barcelona. Barcelona ve İspanya son yıllara damgasını bu sistem ile vurdu. Kaderin cilvesi Rinus Michels’in Hollanda Milli Takımına yaşatamadığı Dünya Kupası mutluluğunu dolaylı yoldan İspanya’ya yaşatmış oldu. 

Bruce Lee’yi görünce Kung-Fu yapma isteği kabaran özenti milletimiz elbette ki son yıllara damgasını vuran Barcelona ve İspanya Milli Takım’ını taklit etmeye çalışması kaçınılmazdı ve Galatasaray ilk adımı Frank Rijkaard ile atmış oldu.

Frank Rijkaard hayatı boyunca Total Futbol’un çıkardığı en iyi takımlarda oynadı, mükemmele erişti, Teknik Direktör olarak Barcelona’da bu işi bizzat uygulamasını yaptı. Eğer bu iş için bir stajyer seçmek gerekseydi en iyi stajyerlerden ve öğrencilerden birisi Frank Rijkaard’dır. Daha iyisini bu konuda teoride bulabilirsiniz ama pratikte bulmanız biraz zor.

Bu işi Galatasaray’ın yapmış olması aslında mutluluk vericiydi benim açımdan. Çünkü ne Fenerbahçe’de ne de başka bir takımda ömrünün uzun olmayacağı ortadaydı. Çünkü Jupp Derwall ve Brian Birch gibi örnekleri yaşatan şu an bir tek Galatasaray var. Ne Fenerbahçe böyle bir sabrı bir adama gösterdi, ne de başka bir takım. Bu işi yapacak adama kocaman bir sabır ve uzunca bir zaman lazım. Bol bol danışmanları olmalı ve elinde iyi bir altyapı mutlaka olmak zorunda. Teknik detaylara girmek gerekirse bu sistemi oynatabilmeniz için kondisyon, psikolojik etmenler ve diğer yapmanız gereken asli görevler dışında kurduğunuz takımdaki oyuncularınıza bol bol pozisyon bilgisi aşılamanız gerekli. Çünkü bu oyuncular bu taktikte 2-3 hatta 4 değişik pozisyonda oynamak zorunda kalabiliyorlar. Bu eğitim küçük yaşlarda Altyapılarda başlar. Futbolcuların temel eğitimlerini almış olması şart iken sen oynayabildiği tek pozisyonu bile hakkıyla veremeyen futbolcularla bu sistemi oturtamazsın. Yabancı sınırının gölgesinde bunu başka yollardan yapma şansında hiç yok!

 

Kısaca belirtmek gerekirse, Türkiye’de altyapının sıfır olduğu şu durumda Total Futbol oynamak hayalcilikten öteye gitmez. Elbette kendi çabasıyla gelişen futbolcular var ancak sapanla savaşa girmek gibi bir şey bu!
 
Bu yüzden değil Rijkaard, bu işin babası Rinus Michels dahi gelse bu sistemi oturtması yıllar alır. Ülkenin spor adamlarından bu tarz bir atılım beklemek çok büyük bir hayal. Önlerinde, yakın zamanda hatta Fransa’nın, Almanya’nın, İspanya’nın altyapılarını ayaklandırması gibi örnekler mevcutken hala ve hala hayaller peşinde konuşuyorlar. Aziz Yıldırım’ın UEFA kupasını kazanan kadroya tesadüf demesinin en büyük sebebi de o jenerasyonu yetiştirenlerin bir tesadüf sonucu bir araya gelmesinden kaynaklanıyor. Bunu bile yanlış yerlere çektiler o dönemde. Aziz Yıldırım’ı savunmuyoruz tabi ki, onun özrü kabahatinden büyük. Altyapı için Hollandalı bir isimle anlaşıp, PAF takımı şampiyon yapamıyor diye göndermek bile bu ülkenin durumunu açıkça ortaya koyuyor.

Böyle bir ortamda Galatasaray camiası Frank Rijkaard’dan bir mucize bekledi. Aslında tüm Türkiye bir mucize bekledi. Şu dakikadan sonra Frank Rijkaard bu ülkeyi baştan aşağıya değiştiremeyeceğine göre, bu işe kendini adayamayacağına göre, yabancı sınırının kaldırılıp istediği topçuları da alamayacağına göre (bunu borç batağında yüzen Galatasaray’da yapması iyice zorlaşıyor), Total Futbol futbolcu ve teknik direktör olarak hayatı olmuş bir adam olarak başka sulara geçemeyeceğine göre, Galatasaray ile yollarını ayırması her iki taraf içinde hayırlı olacaktır.

Bunu aslında bir futbol sever olarak istemek bile acı verici. Keşke Frank Rijkaard’a yetki verilse, futbolcuya dayalı düzeni değiştirse, futbolcu eğitimini artırsa, danıştığı isimlerin verdiği raporlar doğrultusunda istediği futbolcular alınsa ve güzel bir jenerasyonu Galatasaray’a ve Türk Futboluna kazandırsa ama bu şu an için mümkün gözükmüyor.

 

Galatasaray için yeni bir dönem başlayacak. Bu dönem neler getirir bilinmez ancak Frank Rijkaard ile Total Futbol’un bu ülke için fazla olduğunu görmüş olduk. Dünya’nın değişime geçtiği şu dönemlerde ülke olarak hiçbir hamle yapmamamız ise bizim ayıbımızdır. Frank Rijkaard’ın ayıbı değildir. Çünkü Tarih Frank Rijkaard’ı hep Total Futbol’un askeri olarak anacak. Türkiye’yi ise futbol katili olarak anacaktır. 

Sepp Piontek, Guus Hiddink, Joachim Löw gibi adamların öğütüldüğü bir ülkeyiz. Tarih sabredip başaranları yazıyor. 

Abdullah Aksoğan

19 Ekim 2010

Ziya Doğan’a önerimiz “Catenaccio”


 Trabzonspor nokta atışı peşinde

2 haftadır Ziya Doğan ve Thomas Doll’un açıklamalarıyla yerimden zıpladım. Özellikle Ziya Doğan saha içinde ki sert futbolun normal olduğunu söyleyerek serzenişte bulundu. Türk antrenörlerini çok desteklediğini ama 6 milyonluk bir takımla elinden ancak bu geldiğini ifade etti. Aykut Kocaman’ı da şark kurnazlığı yapmakla itham etti.

Ertuğrul Sağlam’ın Bursa’sı veya Bülent Uygun’un Sivas’ı yüz milyon eurolar harcamadı şampiyon olabilmek için ama şampiyonluğa oynadılar. Bursa şampiyon oldu. Sivas, iki sene boyunca son haftaya kadar şampiyonluğu kovaladı. Daha başka örneklerde verebiliriz.

Sert futbol oynamak direk ayağa tekme atmak değildir. Sert futbol nasıl oynanır, rakip ile mücadeleye nasıl girişilir biraz Kayseri’yi izleyerek görebilirler. Çünkü mücadele ayaklarda değil vücutla olur. Kayseri, Fenerbahçe maçında vücudunu koydu her pozisyona ve futbolcuyu bu şekilde yordu. Gençlerbirliği futbolcuları veya Konya futbolcuları gibi ayaklara vurup, sakatlayarak rakibini eksiltmeye çalışmadı Kayserisporlu oyuncular. 

Bu ülke evlatlarını hep bu kasaplar yüzünden kaybetti. 

Eğer mücadeleyi, önündeki adamın ayağına tekme atmak olarak görüyorsa Ziya Doğan, şimdiden emeklilik hazırlıklarına başlasın. 

Ayrıca Aykut Kocaman’a laf söylemeyi bıraksın. Fenerbahçeliler dâhil tüm Türkiye bu maçtan önce ilk konuştuğu konu Ziya Doğan’ın sert futbolu oldu. Bu kadar adam bunu maçtan önce analiz ediyorsa birazda hatayı kendinde aramak zorundasın.

Madem 6 milyon Euro’luk takımıyla başarılı olamıyor. O zaman Catenaccio üzerine çalışsın. Kasaplık yaparak çözüme ulaşmaktan iyidir. İyi çalıştırırsa takımını ki o kapasite olduğunu sanmıyorum,  bu sistemle başarıya ulaşır!

Zaten takım çalıştırmaktan acizse hiçbir sistemle başarılı olamazsın Ziya Doğan!

Abdullah Aksoğan
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...