24 Nisan 2011

İşte Kazanmak Böyle Bir Şey

"Önemli olan ne kadar güçlü vurabildiğin değil, önemli olan o darbeyi yedikten sonra ileriye doğru gidip gidemediğindir. Kaç darbe alıp yoluna devam edebiliyorsun? İşte kazanmak böyle bir şey! " Rocky Balboa

Gerekirse Koparıp Alacaksın – Bucaspor:3 Fenerbahçe:5



Güne o kadar güzel başladı ki Fenerbahçeli taraftarlar, Pazar günü bütün branşlarda şampiyonluğa giden takımlarının maçları vardı. İlk olarak Arkas’ı devirerek Aroma Erkekler Voleybol Liginde şampiyonluğu aldılar. Ardından Efes Pilsen’i deplasmanda yenerek Liderliği garantilediler. Buca maçı çok güzel bir atmosferde oynandı. Saha zeminini saymaz isek her şey çok güzeldi. Trabzonspor’un puan kaybından sonra sahada çok istekli bir Fenerbahçe göreceğimizi sandık ancak işler hiç beklendiği gibi gitmedi.

Fenerbahçe çok kötü başladı. Maçın 60 dakikası şuursuz baskısına defansın konsantrasyon eksikliği de eklenince bir anda 3-1 geriye düştü. Yenilen tüm gollerde defans oyuncularının yerlerine bakarsanız ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Kupa maçındaki gollerin bir benzerlerini yediler. Ya pozisyonlarını kaybedip rakibi izlediler ya da tek başına gelen rakip oyuncuya 3 kişi hamle yapamadılar. Hücum oyuncuları da beklemiyordur böyle bir dengesizliği ki gol yedikçe atmak için yüklendiler. 

Skor 3-1 olunca Aykut Kocaman Stoch’u oyuna soktu ve maça hareket getirdi. Bucalı oyuncuların bir anlık dikkatlerini Stoch’a çekmesi Alex’e fırsat yarattı ve Alex maçın kaderini değiştirdi. Aykut Kocaman kaderine razı olmaktansa o ana kadar sahanın en etkisiz hücum elemanı Semih’i sağ kanada çekip Mehmet Topuz’u ortaya aldı ve Baroni-Güiza değişikliğini yaptı. Defansla mücadele edemeyen Semih’in harika pasına Güiza harika hareketlendi ve zor bir gol attı.

Aykut Kocaman, takımdan nasıl verim alınacağını çok iyi öğrenmiş. Güiza’ya aylar sonra çok kritik bir maçta oyuna sürüp verim almak bir teknik direktörlük başarısıdır. Kim ne derse desin, Baroni’den, Güiza’dan verim alabilen Teknik Direktör’e her zaman inanmak gerekir. Fenerbahçe belki şampiyon olamayabilir ancak Aykut Kocaman konusunda ısrar edilmesi gerektiğini gösteren bir maç oldu.

Fenerbahçe bu maçtan kısa vadede ders alması lazım. 14 maçta 13 Galibiyet 1 Beraberlik çok önemli bir seri. Defans bu maçta çok kötüydü ve maçı verebilirlerdi. Karabük ile oynarken deplasmanda bu kadar şanslı olmayabilirler mesela! Bu yüzden son 4 maçında mutlaka dikkatlerini toplamak zorundalar. Buca’yı yenerek Sivas maçını kurtardı ancak Karabük maçı şampiyonluk maçı olacaktır. 

Aykut Kocaman’ın tepkisiz olduğu söyleniyordu. Herkes bu konuda tepkiliydi ancak Aykut Kocaman’ın saha kenarındaki sakin duruşu ufak da olsa takıma bu gibi durumlarda olumlu etki ediyordur. Bu konuya dikkat çekmek gerek.

Stat konusuna da değinmemiz lazım!

İzmir büyük bir futbol şehri ve böyle bir şehirde Futbol stadı olmaması büyük bir hatadır. 23 Nisan şenlikleri yüzünden saha zemini rezaletti. İleri şişirilen toplar yere düştüğünde geriye sekiyordu. Onu da geçtim futbolcuların sakatlanmaması işten bile değildi. İzmir gibi bir şehrin futbol stadı olması gerektiğini düşünüyorum. Dikkatinizi çekerim, olimpiyat veya başka sporların içinde olduğu bir stattan bahsetmiyorum, Futbol stadından bahsediyorum. 

Abdullah Aksoğan

Filenin Şövalyeleri Şampiyon


Bu kelimeyi bu sene daha çok kullanacağız gibi görünüyor.

Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı, Aroma Erkekler Voleybol Liginde, son dört senede üçüncü şampiyonluklarını kazandılar. Sıkıntılı bir dönemden geçip şampiyonluğa ulaştılar.

Emeği geçen herkese teşekkürler.

Fenerbahçe bir spor kulübü olduğunu hatırlatmaya devam ediyor. Ülke sporuna yaptıkları gerçekten çok önemli. Her branşa hareketlilik getirdi. Sponsor desteğiyle olsun veya kendi imkanlarıyla olsun her branşta şampiyonlar yetiştirmek artık bir gelenek haline geldi. Bu geleneği yaratan başta Aziz Yıldırım olmak üzere tüm yönetime teşekkürlerimiz sonsuzdur.

22 Nisan 2011

Di Stefano Haklı mı?




Kral Kupası Finalinde bu sezon üçüncü defa karşı karşıya geldi Real Madrid ve Barcelona. Son üç maçta da Barcelona oyunun genel olarak hâkimiydi ancak Jose Mourinho’nun Real Madrid’i hedefe ulaşma konusunda ne denli kararlı olduklarını tüm dünyaya gösterdiler.

Di Stefano, hafta sonu oynanan maçtan sonra Real Madrid’in oyununu beğenmediğini söyledi. Kendi açısından haklıdır. Dünya futboluna o dönem damgasını vuran bir kadro ve sistemle oynuyordu Di Stefano’lu Real Madrid ve Dünya Literatürüne geçen bir taktik ile 5 sene üst üste kupalara ambargo koydular. Di Stefano, Real Madrid’i, Real Madrid yapan değerlerden birisi ve bunu Jose Mourinho ve futbolculardan istemesi çok doğal.

Ancak Di Stefano şunu unutuyor, sistemler kolay oturmuyor. Barcelona bu hale gelene kadar ne gibi yollardan geçti bunu bütün dünya göz ardı ediyor. Sanki Barcelona bu duruma 6 ayda gelmiş gibi yorumlar yazılıyor. Barcelona bu duruma gelebilmek için 10 yıllarını harcadı ve Real Madrid’in altında çok fazla ezildi. O dönemlerde gelecek için yatırım yapamayan Real Madrid şu an futbol olarak Barcelona karşısında eziliyor.

Eğer Jose Mourinho bu takımın başında 5 sene kalsın, Real Madrid’i bir sistem takımına çevirir. Çünkü Jose Mourinho gittiği her takıma sistem oturtur. Sistem kurmadan Porto’yu iki sene de hem UEFA Kupası hem de Şampiyonlar Ligi kupası şampiyonu yapamazsınız. Bunu iddia etmek bile yanlış olur. Real Madrid’in olmazsa olmazlarını biliyor ve mecburen ona göre davranmak zorunda kalıyor. Real Madrid kulüp olarak Jose Mourinho’nun işini kolaylaştırmak yerine zorlaştırıyor ve doğal olarak Jose Mourinho da Real Madrid’in ilacı olan başarı ve kupa’yı sağlayabilmek adına her yolu deniyor.

Di Stefano, belki de çok masumane bir yorum yaptı ve Real Madrid’in bu oyununu kendisine yediremedi ancak en az kendisi kadar Jose Mourinho’nun da rahatsız olduğunu düşünerek en azından destek olmalı. Sene başından beri Real Madrid’in dinamiklerine karşı bir savaş içinde olan Mourinho’dan da 6 ayda bir efsane yaratmasını beklememeli.

19 Nisan 2011

Adalet Dağıtmak Zor İştir Yeğen!



İki gündür Lugano’nun, Gaziantepli oyuncuya yaptığı sakatlayıcı hareketini konuşuyorlar. Konuşmak denmez tabii ki buna, genelde Lugano’ya şiddetli bir tepki var. 

Ancak çözemediğim sorular var kafamda.

Giray, Emenike’yi, Yekta’yı, İsmail Köybaşı’nı ve daha nicelerini sakatlarken ortalıkta görünmeyen bu grup neden iş Lugano olduğunda çıldırmış gibi tepki koyuyorlar?

Özer’in ayağını kıran Konyalı oyuncu hakkında neden tepki koymadılar?

Feldkamp döneminde, Türkiye Kupası ilk maçında Servet’in ayak tabanıyla Semih’in baldırına girmesinden sonra, Semih’in futbol hayatından 2 ay çalmasına neden tepki koymadılar?

Aynı grup neden Emre’nin Baros’a yaptığı faulü konuştu?

Löw zamanında Mustafa Doğan’ın, İstanbulsporlu Güven’in ayağını kırmasından sonra ortalığı yıkan bu grup neden Vural’ın, Metin Diyadin’in ayağını kırmasını normal karşıladı?

Lazaroni zamanında, Bülent Korkmaz’ın, kritik Maccabi maçı öncesinde en formda oyuncumuz Bolic’in sakatlanmasını sağlamasına bir şey demediler?

Zico zamanında Sakaryaspor kalecisi Martinez’in, ceza alanı içinde Semih’e uçan tekme atmasına ve hakemin faul bile vermemesine neden bu kadar yorum yapılmadı?

Lorant zamanında Emre Aşık, Tuncay’ın sırtını tepelerken neden bu grup yorum yapmadı?

Hasan Şaş, Serhat’ın saçını tutma bahanesiyle, yolum yolum yolarken neden bahanelerle ortalığı karıştırmaya çalıştılar?

Peki, aynı Lugano’nun şampiyonlar liginde çeyrek final oynadığımız sezon, Drogba’yı, Kanoute’yi, İbrahimoviç’i, Vagner Love’ı, Jo’yu, Dünya Kupasındaki oyuncuları neden adam gibi savunurken diğer takımlardaki oyunculara karşı sert davranmasına yorum yapmıyorlar?

Lugano, bu ülkeye geldikten sonra futbol karakterinde değişimler oldu. Her korner kullanmaya gittiğinde dikkat edin, her maçta bir kere penaltılık pozisyonu var. Mutlaka bir oyuncu Lugano'yu kündeye getiriyor. Bunu gören Lugano adaletsiz ortamda savaşmayı öğreniyor doğal olarak.

Bazı maçlarda bakıyor ki ayaklar ellerine veriliyor oyuncuların ve hakem hiçbir şekilde faul bile çalmıyor. İşte o noktada karakteri biraz daha esniyor Lugano’nun ve takımı için nasıl faydalı olabilir onu yapmaya çalışıyor ve rakip takımdaki arkadaşları gibi veriyor eline ayağı ve kart görmüyor.

Lugano, Emre Aşık’ı döverken kimse Emre Aşık’ın maç boyu yaptığı kaçamak hareketleri konuşmuyor ama Lugano’ya ana avrat düz gidebiliyorlar. Lugano’ya yapılan herhangi birimize halı saha maçında yapılsa ortalığı kasıp kavururuz ama Lugano böyle hareketlere tepki koyunca laf ederiz. Aynı maçta zevk için Semih’e saldıran Arda’ya kimse bir laf etmez. Kişisel tatmin için Bordeaux’lu oyuncuya kafa atarlar ama bir şey demezler. Kulübünün armasını taşıyan bez parçasına ve yönetimine küfreder bir şey demezler. 

Ama Kulübünün formasını kutsal saydığı için taraftara bile vermeyen Lugano şerefsizdir!

Hakeme yapmadığını bırakmayan bir 96-2000 kuşağını gördük biz. Hagi ve arkadaşları hakemleri omuzlarından ittiler. Gerekirse üstlerine yürüdüler. Hasan Şaş ve Sabri gibi oyuncular hakemlere saydırdılar, hakemlerin önünde çıldırdılar, Hatta hakeme Hasan Şaş gibi oyuncular paramızı alamıyoruz gibi yalvarmalar ile hak talep ettiler. Baros, Ayhan gibi oyuncular her iki lafın birinde koyup koyup durdular ama Lugano bir hakeme gözlük yaptı diye mi bu ülkenin en şerefsiz oyuncusu oldu?

Biz bu ülkede ne şerefsizler gördük, şeref dağıtanlarla da işimiz olmadı. Şeref dağıtanlara değil, şerefini kazananlara saygımız sonsuz oldu.

Her şeye rağmen hala ve hala çıkıp Lugano’yu asabilen zihniyete diyecek fazla lafım yok. Adalet dağıtmak basit bir iştir ancak zor olan da basiti yapabilmektir. Türkiye’de Adalet sistemi vicdanlarda yok ki devlet nezdinde uygulama kusursuz olsun. Önce vicdanlar temiz ve kusursuz olmalı ki Devlet Adalet’i işletebilsin.

Son söz Lugano’ya

Burası Türkiye Lugano, çok üzülme nasıl yukarıdaki olaylar unutuluyorsa senin bu olayında 2 hafta içinde unutulur. Biraz balık hafızalı bir milletiz. Zaten son 60 yılda yaşadıklarımızın en büyük sebebi koyun gibi olmamızdan kaynaklanıyor.  

Fenerbahçe taraftarı formasına saygı duyan, hakkı olan teri veren her oyuncusunu sever.

Abdullah Aksoğan

18 Nisan 2011

Gerekirse Dayak Yiyeceksin – Fenerbahçe:1 Gaziantep:0



Maçı izleme fırsatım olmadı. Özetlerden, pozisyon tekrarlarından, yazılanlardan takip etme fırsatım olabildi. Fenerbahçe, Bursa maçından sonra, şampiyonluk için gerekirse kavga etmesini öğrenmeli demiştim. Bu maçtan sonra şu görüldü ki şampiyonluk için gerekirse dayak yemesini de bilecek!

Bursa’nın anlamsız futboluna anlam katmaya çalışıyordum ki dün oynadıkları Trabzon maçından sonra güzel bir anlam katabildim. Antep’in neden bu şekilde oynadığına ve hakemin neden bunları izlediğine anlam katabildim.

Maçı izleyemediğim için şu şöyle oynadı, Aykut Kocaman şunu yapmadı gibi yorumlara giremiyorum doğal olarak ancak Fenerbahçe şampiyonluk istediğini, şampiyonluğu hak ettiğini gösterdi

Gol sonrasında ve maç bitişinde ki tribünlerin halini görünce insan bu takım şampiyon olmalı diyor ancak buna karar vermek bize düşmez. Şampiyon olması gerekirse şampiyon olur. Şampiyon olamaması süreci bozmamalı. Süreci devam ettirmek bizim geleceğimiz açısından çok önemli bir yatırım olacaktır.

Abdullah Aksoğan

Bunun Adı İhtilal



Fenerbahçe Bayan basketbolda kolay kolay kimsenin başaramayacağı bir iş yaptı. Namaglûp şampiyonluk yaşadığı önceki sezondan çok daha büyük bir iş başardı. Bu şampiyonluk herkesin kolay kolay alabileceği bir şampiyonluk değildi. Camia olarak sanırım bu gibi krizlere alışmaya başladık. Krizi çok iyi yönettiler.

Final maçını izlerken sene başında yaptığımız maçlar geldi aklıma. Sene başında gruplardan yenilgisiz çıkan takıma baktım bir, bir de bu takıma baktım. Galatasaray’ın iki Amerikalısı takımla baş edebilecek duruma getirildi. Geldi diyemiyorum çünkü Türkiye’deki bütün kurumlar bunu istedi. Bir takım Avrupa Şampiyonluğuna koşar adım giderken nasıl bu hale gelir diye düşünerek koca maçı tamamladım.

Takımın eksikleri var. Önümüzdeki sene, Avrupa için yeniden yapılanma şart. Ancak bunları şu an düşünmüyorum. Maç boyunca, maça konsantre olmamı engelleyen düşünceler artık kafamı fazla meşgul etmiyor. Çünkü artık biliyorum ki gereken doğru adımlar atılacaktır. 

Bu şampiyonlukta Türk oyunculara ayrı bir teşekkür etmek gerekir. Büyük kesim onlara fazla güvenemedi. Ama onlar bu negatif enerji de dahi işlerini en güzel şekilde yapmaya çalıştılar. 

Ulaşılan şu noktaya şampiyonluk demek biraz basit kalır, bu bir ihtilaldır. 

Fenerbahçe, Düşmanlarını yendi.

Abdullah Aksoğan

10 Nisan 2011

Şampiyonluk Savaşı Sürüyor – Eskişehirspor:1 Fenerbahçe:3


 
Fenerbahçe çok zor bir deplasmanda, çok zor bir takıma karşı önemli bir üç puan aldı. Şampiyonluk yolunda ne kadar kararlı olduğunu gösterdi. En azından pes etmeyeceğini açıkça herkese gösterdi.

Eskişehir, Bursaspor gibi kapanmaktan çok pozitif futbol oynamaya çalıştı. Oyunu kontrolünde tutarak Fenerbahçe’nin hücum gücünü etkisizleştirmeye çalışırken galibiyet için gerekli hamleler yapmak için fırsat kollamaya çalıştı ancak maçın başında attığı gole rağmen bir anda iki gol yiyerek geriye düşmesiyle işi zorlaştı. Bu sefer Fenerbahçe, Eskişehir’i, oyunu kontrol ederek etkisizleştirmeye çalıştı. İki takım da birbirlerinin hamlelerine cevap verdi. Maç bu yüzden çok heyecanlı geçti. İki takımda final paslarında ve final şutlarında biraz daha etkili olsaydı çok daha fazla gol görebilirdik maçta.

Aykut Kocaman, Bursaspor maçında yaptığı kadrodan farklı bir kadro ile sahaya çıktı. Emre’nin kadroya girmesiyle Mehmet Topuz’u sağ kanada çekti ve sol kanatta Caner hamlesini yaptı. Caner’in, Özer’e oranla çok daha iyi bir sol açık oyuncusu olduğunu gördük. Dörtlü orta sahada sol açıkta Caner, Özer’e göre çok daha etkili bir oyuncu olabileceğini yeteneklerine bakarak söyleyebiliriz. Zaten Caner çok etkili bindirmeleriyle maçın kader adamlarından birisi oldu. Defansif yönünü hala geliştiremedi ancak bu konuda çalışmalar yaparsa çok etkili bir sol kanat olabilir. Yabancı sınırı yüzünden kaptığı formanın hakkını çok iyi verdi.

 Fenerbahçe kanatlardan çok etkili oldu ancak Alex dışında paslaşmalarda etkili olabilen olmadı. Cristian, Emre ve Mehmet Topuz çok pas hatası yaptı. Takımın hücum gücü çok düştü. Lugano bile bu oyunculardan çok daha olumlu oyun kurdu maç boyunca. Lugano şaşırtıcı bir derecede iki haftadır öyle güzel oyun kuruyor ki Luciano geliyor aklımıza ister istemez. Yobo ve Lugano ilerlemiş yaşlarına rağmen bu konuda sürekli bir gelişme içerisindeler. Yobo bu konulara biraz daha alışık ancak ikisi de sürekli rakibin aklını karıştırmak adına hamleler yapıyor ki çok da başarılı oluyorlar. Orta sahanın bu maçta yapamadığını Alex ile birlikte çok güzel yaptılar. Emre’nin sakatlığı, Cristian’ın sorumluluk almayan futboluyla birleşince anlamsız top kayıpları ile Eskişehir’i maça ortak ettiler.

Eskişehir çok iyi oynadı. Özellikle Alper Potuk takımı çok iyi yönetti. Gerçekten çok olumlu işler yaptılar. Batuhan’ı çok iyi kullandılar. Şansı olsaydı maçı çok farklı bir atmosfere çekebilirlerdi. Fenerbahçe’nin istekli futbolu karşısında çok zorlandılar ancak etkili bir takım olduklarını gösterdiler. Savunma yönleri düşük ancak zamanla bunu da düzelteceklerdir. Dinamik ve genç bir kadroları var. Hücum güçlerinin yanına savunmayı da ekleyebilirlerse çok etkili bir takım olacaklardır. 

Fenerbahçe yoluna devam ediyor. Şampiyonluk yolunda her ne kadar iyi futbol da önemliyse, kazanmak her şeyin üstünde oluyor. Bu sene elde kalan tek hedef şampiyonluk ve gelecek adına umutların daha da büyümesini sağlayacak şey şampiyonluk. Bu yüzden hedefe daha bir istekli gidiliyor camia olarak. 

Fenerbahçe, zorlu dönemeci Kadıköy’deki Antep maçıyla kapatacak. Antep, Bursa gibi kapanan bir takım olmayacaktır. Fenerbahçe bu maçta istediği gibi oynayacaktır ve galip geleceğini düşünüyorum. Aynı viraja Trabzon da giriyor. Trabzon’un bu virajın içinden nasıl çıkacağını göreceğiz. Bursa maçı dışında çok zorlanacakları bir viraj olacaktır.

Abdullah Aksoğan

6 Nisan 2011

Bursaspor’un Şampiyonluğu Türk Futboluna Ne Getirdi?




Yıllardır Türk Spor Kamuoyunun bir hayali vardı. Büyük takımlar dışında Anadolu’dan ne zaman bir şampiyon çıkacak hayalleriyle yaşadılar durdular. Buna yaklaşan Anadolu takımları oldu ancak bu hedefe Trabzon dışında bir tek geçen sene Bursaspor ulaştı. Bursaspor’un şampiyonluğundan önce sırf Türk Futboluna zevk ve heyecan gelsin diye değişik bir takımın şampiyonluğunu bekleyen bu insanlar, aynı zamanda bu durumun Türk Futbolunu birkaç adım ileriye götüreceğini söylediler.

Bursaspor’un şampiyonluğu sonrasında Avrupa kupalarında Bursaspor dâhil tüm takımlarımız (Beşiktaş’ın gruptan çıkmasını es geçersek ancak çok büyük bir başarı olarak saymazsak) rezilleri oynadılar. Bursaspor bırakın futbol adına olumlu iş yapmayı San Marino’lu futbolcular gibi gol atınca sevinç çığlıkları attılar. Fenerbahçe ve Galatasaray, çok rezil takımlara karşı turu kaybettiler. Milli Takım, Almanya altyapısından futbol eğitimi almış Türkler olmasa şimdiden havlu atmış bir vaziyette olacaktı. Hiçbir takım (Trabzon için acımasız bir yorum yapmamak doğru olacaktır, bir nebze futbollarını ilerlettiler.) geçen seneki futbolunu katlayarak geçmedi. Son şampiyon Bursaspor ise kazandığı paraları ne yaptı bilinmez, her gün maliye baskınlarıyla günlerini geçirirken, futbol takımı son Fenerbahçe maçında mutlak 3 puan alması gerekirken 11 kişi ile savunma yaptı.

Şu çok açık ortadaki Bursaspor’un şampiyonluğu ne kısa vadede ne uzun vadede Türk futbolu için ilerletici bir etken olamadı. Bursaspor’un neden bu etkiyi yapamadığı bu hayalci insanların sadece hayal kurmakta başka bir işe yaramadığını gösteriyor. 

Teori ile Pratiği birleştiremediğiniz müddetçe hayatın hiçbir kademesinde başarılı olamazsınız.

Bursaspor, bu hayalci insanlar sayesinde ekstra ittirilerek şampiyon yapıldı. Keza Trabzonspor için de aynı ittirme söz konusu. Bu tarz bir yapılanma ile sonumuzu hazırlamaktan başka bir şey yapamayız. Bu tarz bir yapıya Mesut Özil gibi Türk ancak futbol altyapısını Almanya’ya borçlu futbolcuların, Türk Milli Takımını seçmemesini yargılayamayız. 

Amacı sadece futbol oynamak olan bazı futbolcuları ve idarecileri bu ülkeden kaçırtmaktan başka bir işe yaramaz bu zihniyet. 

Şampiyonluğun, insanların kişisel duygularının belirlemediği bir ortam yaratılmadıkça Türk Futbolu bu bozuk temeller üzerine kurulamaz. Kurulsa bile yıkılması uzun sürmez.

Abdullah Aksoğan

4 Nisan 2011

Kavga, Kavga, Kavga – Fenerbahçe:0 Bursaspor: 0




Dün akşam Bursa’nın yaptığını, Fenerbahçe yapamadı. Bursa dün belli bir amaç uğruna kavga etti. Kendi yarı sahasında çok iyi pozisyon aldılar ve güzel bir savunma örneği sergilediler. Bulundukları pozisyon gereği bunu kendileri için yapmadıkları ortada ancak buna takılmamız yanlış ve eksik bir analiz olur. Yarış içinde, Türkiye gibi bir ülkede böyle mantalitede olan takımlarla senede 15-20 maç yapıyorsunuz zaten. Şampiyon olmak istiyorsanız bu gibi takımları da yenmekle yükümlüsünüz. Çok önemli bir kayıp olmadı ancak gerekli derslerin çıkarılması Fenerbahçe için önündeki 7 maçın sonucunu olumlu yönde etkileyecektir.

Fenerbahçe, Emre’nin agresif oyununun eksikliğini hissetti. Maça orta sahadaki eksikliklerden dolayı değişik bir kurgu ile başladı. Niang ve Semih ileride Bursa defansını yıprattılar ancak kanatlarda hızlı adamların olmaması sıkıntı yarattı. Hatta ve hatta sol kanatta hızlı adam olmamasından ziyade Andre Santos’un yalnız kalması Bursa’nın ekmeğine yağ sürdü. Zaman zaman o kanattan tehlikeli oldular ancak saman alevi gibi parlayabildiler. Aykut Kocaman, Bursa’nın bu agresif tavrını gördüğü için eksi taktiğe döndü ancak golü bulamadı. Bursa’nın verdiği kavgayı Fenerbahçe’de veren olmadı. Emre’nin o eleştirilen tavrı bu maçta takım için en büyük silah olabilirdi. Orta saha elemanları bu agresifliği gösteremediler ve Bursa bunu çok iyi kullandı. 

Her maç böyle geçmeyecek tabii ki ancak bu tarz maçlarda da rakibi açmasını bilmek zorunda Aykut Kocaman. Uzaktan şutlarda çok etkisiz kaldı takım. Uzaktan şut bu gibi maçlarda çok büyük silah olabiliyor. İkinci yarı eski taktiğe döndükten sonra sağlı sollu ortalar geldi ancak Bursa defansı gerçekten çok iyi oynadı. Bu durumda uzaktan şutlar denenmesi daha yararlı olabilirdi. En azından Bursa’nın dengesini bozabilirdi.

Bu gibi maçlar Aykut Kocaman için tecrübe oluyor. Fenerbahçe’nin gücünün artık herkes kabul etti ve eskisi gibi açık oynamayacaklardır. Temkinli oynayan hatta Bursa gibi agresif bir şekilde savunma yapan rakiplere karşı mutlaka farklı silahlar kullanmayı denemek zorunda. En azından agresif oynayıp rakibin sinirlerini yıpratmak zorunda. Çünkü bunu rakibin koz olarak sana karşı kullanıyor. Hagi’li Galatasaray böyle çok maç çözdü. Çağ dışı oynayan rakiplerine karşı zaman zaman bu agresif tavırları kullandılar.

Bursa hakkında fazla konuşmak istemiyorum keza hakem hakkında da! Kuddusi Müftüoğlu, pek parlak olmayan kariyerinin sonuna gelmiş bir hakem. Bu kadar tecrübe edinmesine rağmen mantık hatası olan kararlar vermesi ülkenin ayıbıdır. Bunu bir tek Kuddusi Müftüoğlu yapmıyor, tüm hakemlerde var bu mantık hatası. Türkiye’de şampiyon olmuş bir takımın da bu şekilde bir savunma yapmasını yorumlayamıyorum. Türkiye’nin şampiyonu bu şekilde savunma yapmamalı. Bu ülke futbolunun karakteri bu olmamalı. Üç büyüklere ülke futbolunu öldürdükleri için yıllardır eleştiri yağdıran zihniyet, bu futbola yorum yapmıyorsa sistemde bir sorun olduğu bellidir.

Eskişehir maçı çok büyük önem kazandı. Trabzon’un, Galatasaray ile oynayacağı hafta, Fenerbahçe bu puan kaybından sonra Eskişehir’i deplasmanda yenerse önemli bir galibiyet almış olur.

Abdullah Aksoğan
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...