30 Ekim 2011

Engin'e hoşgeldin hediyesi


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Beko Basketbol Ligi'nin 3. haftasında Bandırma Kırmızı'yı ağırladı. Abdi İpekçi Spor Salonu'nda, dün oynanan mücadeleyi Sarı-Lacivertli Ekibimiz rahat bir oyunla 93-60 kazandı ve ligde 3'te 3 yaptı. Takımımız ile Bandırma Kırmızı arasında çok büyük bir kalite ve tecrübe farkı vardı. O nedenle bu maçın teknik analizini yapmak pek doğru olmaz. Maç sonu koç Spahija'nın da dediği gibi antrenman havasında geçen bir mücadele oldu. Bu yüzden bu maçla ilgili kısa kısa notlar paylaşacağım sizlerle.

İlk önce Kaptanımızla başlamamız lazım. Dün oynanan maçta harika bir oyun sergiledi. Bu sezonki en iyi mücadelesini ortaya koydu. Rakip her ne kadar bizim seviyemizde olmasa da rakibi küçümsemeden bir derbi maçı oynuyormuşçasına konsantre ve rakibine saygı duyan bir oyun ortaya koydu. Fenerbahçe taraftarının baş tacı olan Ömer, dünde takımının en skoreri oldu. 4/4 2 sayı, 4/5 3 sayı isabetle oynayıp 20 sayı ile takımımızın en skoreri oldu. Fenerbahçe taraftarlarının her maça çıkmadan önce aman sakatlanmasın diye dua ettiği bir isim Ömer. Bu sezon form tutması biraz geç oldu ama önemli olan bu formu geç tutup, sezon sonuna kadar sürdürmesi. O tecrübeye fazlasıyla sahip bir oyuncu.

Sezon fırtına gibi başlayan ama son 3 maçta yokları oynayan Bojan Bogdanovic için bu maç çok önemliydi. Kolay rakip karşısında ortaya koyacağı iyi oyun ve bulacağı sayılar kendine olan özgüvenini tekrardan geri kazandıracaktı ona. Maça da Koç ilk beşte başlattı. Bundan önce oynanan Antalya Bşb ve Caja Laboral maçlarını 0, Olympiacos maçında da serbest atışlardan bulduğu 2 sayıyla tamamlamıştı. Bu maçta eski kimliğine yakın bir oyun sergiledi. 5/7 2 sayı, 1/3 3 sayı 5/5 serbest atış isabetiyle oynayıp, 18 sayı kaydederek takımımızın en skorer ikinci oyuncusu oldu. Hafta içi oynayacağımız kritik Nancy maçı öncesi bu performans ve moral Bojan için çok iyi oldu.

Bir ufak parantezde James Gist için açmak lazım. Sezonun ilk başlarında çok eleştirildi. Ama benim bu yeni transferler arasında Bojan ile birlikte koruduğum ve sahip çıktığım oyuncuydu Gist. Çünkü potansiyeli olan bir oyuncu. Yeterki potansiyelinin farkına varsın. Son iki maçta üç sayı çizgisinin dışındaki inadından vazgeçmeyi başardı. Pota altından hücumları tercih etmesi onun adına bir fayda. Ama çok hareketli olduğu için bazen kolay atışları kaçırabiliyor. Oyunun şov yönünü daha çok seven bir oyuncu. Bir özelliği var ki hepiniz fark etmişsinizdir: Tam bir ribaund canavarı.. Ribaundları çok yüksekten alabiliyor. Olympiacos maçında olduğu gibi dün de 11 sayı, 12 ribaund ile double-double yaptı. Bu performansının artarak devam etmesi en büyük temennimiz.

Dün oynanan maçta birde ilk yaşandı. Dile kolay tam 15 ay sonra Milli Oyuncumuz Engin Atsür sakatlığını tamamen atlatıp, ilk kez Fenerbahçe Ülker formasıyla sahaya çıktı. Engin'e sahaya girmek için oturduğu değişiklik sandalyesinde başlayan taraftar desteği, oyunda olduğu her dakika artarak devam etti. Taraftarın kendisini sıcak bir şekilde karşılaması ve oyuna ısınmasının ardından ilk maçı olmasına rağmen iyi bir performans sergiledi. Maçta 17 dakika 24 saniye süre aldı ve 8 sayı, 3 asist ile tamamladı. 15 ay sonra ilk kez oynadığı maç için bu performans gayet iyi. Tam hazır olmasına maksimum 1 ay daha var. Ama maçlarda süre aldıkça bu hazır hale gelme aşaması daha da kısalacaktır. Engin, tam hazır olduğu zaman Curtis'e ihtiyaç kalmaz. Tek dileğim, Engin'in bir daha bu kadar zor bir sakatlıkla karşılaşmaması. Çünkü, Türk Basketbolunun ve Fenerbahçe Ülker'in ona çok ihtiyacı var.

Kaya dünkü maçta iyi bir oyun sergiledi. Oyunda olduğu anlarda neredeyse Bandırma Kırmızı pota altından hiç sayı üretemedi. Ama Efes'teki yıllarını hala mumla arıyoruz. Oğuz'un sahada olduğu bölümde pota altımız en yumuşak karnımız oldu. Bandırma'da Jerome McGhee o bölgeden çok sayı buldu. Oğuz kalıbına göre bir savunmacı değil. O kalıba sahip bir oyuncunun o kadar kolay geçilmesi anlaşılır gibi değil. Eğer düzelmezse bu sene Oğuz'dan çok çekeceğimiz var..

Son olarakta koça değinmek istiyorum. Dün maç boyunca oyuncularına eşit süreler vermeye çalıştı. Fakat, çok erken kopan bir maçta Metecan Birsen ve Berkay Candan gibi gelecek vaad eden gençlere 3 dakika gibi kısa bir süre sahada yer vermesini anlamış değilim. Bu çocuklar bu tür maçlarda süre alarak tecrübe kazanacaklar. Bu maçta oynatmayıp, hangi maçta oynatacağını açıkçası ben bilmiyorum koçun. Umarım bir daha böyle erken kopan maçlarda daha uzun süreler verir bu iki genç yeteneğe.

Şimdi önümüzde çok kritik bir Nancy maçı var. O maçta en azından salonun yarısının dolması lazım. Bu takımda umut var.. Hemen karamsarlığa kapılmayalım. İki kötü sonuç alındı diye takıma sırt çevirmeyelim. Bunu yazıp, söylemekten dilimde tüğ bitti ama sezona nasıl başladığından çok nasıl bitirdiğin önemlidir. Taraftar takıma olan güvenini göstermeli ki takımda havaya girsin. Yoksa "yok ben takıma kırgınım, bunlarda ruh kalmamış" gibi düşünceler takımı ateşlemez. Salona gidip destek olan taraftar takımı ateşler. Bunu unutmayalım lütfen. Buradan da herkesi 3 Kasım Perşembe akşamı Abdi İpekçi Spor Salonu'nda oynanacak olan SLUC Nancy maçına bekliyorum.

29 Ekim 2011

Cumhuriyeti Biz Böyle Kazandık!


"Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. "
G.M.K. Atatürk

28 Ekim 2011

Geçen sezonki takım ruhu aranıyor!


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Turkish Airlines Euroleague'deki ikinci maçında dün akşam Pire'de Olympiacos ile karşılaştı. İlk haftayı mağlubiyetle kapatan iki takımı karşı karşıya getiren ve Euroleague tarafından Haftanın Maçı (the Game Of the Week) seçilen mücadeleyi Olympiacos 81-74 kazandı ve ilk galibiyetini aldı. Takımımız ise Euroleague'deki ikinci maçından da mağlubiyet ile ayrıldı.

Yunanistan'da maçtan önce ülkemizdeki depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımız ve hain terör saldırılarında şehit düşen askerlerimiz için yapılan saygı duruşu çok anlamlıydı. Sporun milletleri birleştirici gücünü birkez daha tüm dünyaya gösterdi. Öncelikle bu maçtan önce beni en çok memnun eden gelişmeydi.

Maç ise pek memnun edici başlamadı. İlk 2 dakika boyunca her iki takımda sayı bulamadı. Karşılıklı boş hücumlar seyrettik. Maçtaki ilk basketi Olympiacos buldu, ardından da biz Ukic'in serbest atıştan bulduğu sayılarla ilk skorumuzu ürettik. Maçın başlarında her iki takımında savunmaları çok düşüktü. Takımımızda Vidmar'ın çok kısa sürede 3 faul alması ve kenara gelmesi pota altı savunmamızı çok daha düşürecek derken, Oğuz'un ve Gist'in pota altını iyi savunması beni haksız çıkarttı. Olympiacos'a hücumda kolay top kullandırtmadık. Sefolosha'nın bezdirici savunması, pota altında Oğuz ve Gist'in sertliği maçta dengeleri bize getirdi. Ukic'in oyunu iyi yönetmesi, Emir'in de oyun kurmada Ukic'e destek vermesi periyot sonunda skor avantajını yakalamamızı sağladı.

İkinci periyoda çok iyi bir başlangıç yaptık. Bu sezon çok kullandığım (bazen kafa şişirdiğimi düşünüyorum) sert savunma sıkıntımızı bu periyotta atmıştık. Sefolosha, Gist, Ömer'in sert savunmaları, Vidmar'ın savunmada iyi yer tutması ve ardarda rakibe hücum fauller aldırması Olympiacos'un skor bulmasını zorlaştırdı. Hatta periyodun son bölümlerine doğru bu sert savunma Olympiacos'u yanlış atışlara yöneltti. Pota dövmeye başladılar. Hücumda Emir'in yaptığı asistler, Sefolosha'nın hücum yönünü ön plana çıkarması bizim skor olarak farkı açmamızı sağladı. Periyot boyunca bu üstün oyunumuzu devam ettirdik ve Pire'de devreye 11 sayılık üstünlükle girdik.

Maçın ikinci yarısında rüzgar adeta tersine dönmüş gibiydi. Olympiacos daha agresif hücum etmeye başladı. Maçın başından beri neredeyse aralıksız süre alan Ukic'in bu periyotta kenara geldiğinde sahada Curtis'ın top kayıpları, hatalı hücum tercihleri bizim sayı bulmamızı engellerken, Olympiacos'un da hızlı hücumla kolay sayı bulmasına neden oldu. Curtis bu maçtada bizleri hayal kırıklığına uğrattı. Hücumda belki 9 sayı üretti ama yaptığı top kayıpları, yanlış hücum tercihleri bizim attığı sayıdan daha fazla sayı yememize neden oldu. Bu periyotta fark bir araya 6 sayıya düşüşken tekrardan toparlanıp, can havliyle direksiyona sarıldık ve farkı tekrardan 12 sayıya kadar çıkarmıştık. Fakat direksiyonun kilitlenmesi bizimde kontrolümüzü kaybetmemize neden oldu. Fark her hücumda yavaş yavaş erimeye başladı. Savunmamız bariz açıklar vermeye başlamıştı. Birde fark 5 sayıyken Spahija'nın teknik faul alması bu kötü gidişe tuz biber ekti. Spahija çenesini biraz tutsa, o teknik faul çalınmayacak belki de Olympiacos'un farkı 1 sayıya kadar indirme umutları erken yeşermeyecekti. Ardından bir de Emir'e, Ivkoviç'in çaldırdığı teknik faul tüm gardımızı düşürdü. Ve periyot sonunda fark 1 sayıya kadar indi.

Son periyotta Sefolosha'nın ve Emir'in çabaları pek yeterli olmadı. Oyunun kontrolünü eline alan Olympiacos, maçı istediği gibi yönetti. Son periyotta maç hep skor olarak yakın gitti. Hücumda karşılıklı bulunan sayılar farkın açılmasına engel oldu. Caja Laboral maçında olduğu gibi bu maçında son saniyelerinde maçı kazanma fırsatı elimize geçmişti. Olympiacos'un 2 sayı öndeyken ve maçın bitimine 13 saniye kalmışken yaptığı top kaybı son hücum şansını bize getirmişti. Mola dönüşü rakip sahadan Bojan topu oyuna 5 sn içinde sokamayınca bu şansımızı da elimizin tersiyle ittik. Olympiacos deplasmanında 12 sayılık farkı değerlendiremeyip, son hücumda da altın tepside sunulan fırsatı elinizin tersiyle itiyorsanız, bu maçı kazanma şansınız kalmıyor zaten.

Maçın geneli böyleydi. Yalnız oyuncu bazında birkaç oyuncuyu da değerlendirmek istiyorum. Bojan'da son 2 haftadır inanılmaz bir düşüş var. Mental olarak problem yaşadığını düşünüyorum. Sahada ruh gibi dolaşıyor. Potansiyeli inanılmaz yüksek olan bir oyuncu. Ama şu günlerde kendine güven problemi var. Bandırma Kırmızı maçında koç ne yapıp etmeli, Bojan'ın kendine olan güvenini kazandırmalı. Gerekiyorsa 40 dakika sahada tutmalı, her oyunu onun üstünden oynamalı, atış kullanmasına izin vermeli. Dün Engin'in bençte olması, oynamasa bile bende heyecan yarattı. Onu bençte görmeyi bile özlemişim. Spahija'nın bu hafta oynanacak Bandırma maçında eğer sakatlığı tamamen geçtiyse ki bençte oturuyorsa geçmiş demektir, Curtis'in süresinden kısıp, Engin'e şans vermesi lazım. Engin'i en kısa sürede takıma kazandırmalı. İyi bir Engin'e bu sezon çok ihtiyacımız olacak, bunu anladık. Sefolosha ise dün 17 sayı-12 ribaund ile double-double yaptı. Sanki 40 yıllık Fenerbahçeli gibi oynuyor. Takımdaki bazı oyuncularda olmayan ruh, Sefolosha'da fazlasıyla var. Bize savunma yapsın diye transfer olmuştu, dün geceki maçta savunma görevinin yanı sıra hücumda da en skorer oyuncumuz oldu. Yüreğiyle oynayan bir oyuncu. Lokavt bittiğinde gidecek olması beni şimdiden üzmeye başladı. Şu anki görüntüsüyle bu sezonki en iyi transferimiz. Kısaca transfer politikasınada değinmek istiyorum. Geçtiğimiz sezon çok fazla katkı yapmadığı düşünülen Saras, bençteyken bile Curtis'in sahada yaptığı katkının çok daha fazlasını yapıyordu. Tecrübesiyle takım arkadaşlarını o kadar iyi yönetiyordu ki, adeta bençte takıma oyun kurduruyordu. Bu tecrübeyi yollayıp, yerine Curtis'i getiren basketbol zihniyetini ben anlamakta zorluk çekiyorum. Geçtiğimiz sezonki takım ruhuna ne olduğunu anlayamıyorum...

Son sözümde Spahija'ya; geçtiğimiz sezonun kemik kadrosunu koruduk, yeterli transferleri yaptık diyordu. Peki, koç sana birkaç sormak istiyorum: Ne oldu da geçen sezonki kadrosunda çok fazla değişim yaşamamış olan bu takım, geçen sezonki gibi oynamıyor? Geçen sezonki takım ruhunu yansıtamıyor? Kısacası; Bu takımdaki sorun ne?

Yapılamayan Hamleler – Beşiktaş: 2 Fenerbahçe: 2




Çok zevkli bir derbi izledik. Her iki takımın savunmada yapamadıkları bol pozisyon olarak döndü. Sahada çok iyi bir taktik kurgu olmasa da pozisyonlarıyla ve golleriyle gerçekten heyecanlı bir maç oldu. Rakiplerin iki haftadır puan kaybetmesi Fenerbahçe’nin maça biraz daha sakin çıkmasını sağladı. Zaten bu sakinliğin verdiği süreklilik ile iki kere geriye düşmesine rağmen maçı yakalamasını bildi.

Beşiktaş çok istekli başladı. Çok ileride basmasalar da orta sahada Fenerbahçeli oyunculara nefes aldırmadılar. Özellikle kanatlara aşırı pres yaparak Fenerbahçe’yi yıldırmaya çalıştılar. Takım halinde geride beklediler ve hızlı oyuncularıyla kontra pozisyon bulmaya çalıştılar. Fenerbahçe oyunu 30. Dakikadan sonra dengeledi ve Beşiktaş’ı ciddi şekilde zorladı. Çok net gol pozisyonları buldular. 

Her iki takımda savunma anlamında rezaletti. Fenerbahçe, maç boyu Beşiktaş’ın paslaşmalarına izin verdi. Kendi ceza alanı çevresinde izin verilen bu paslaşmalar ve yapılamayan müdahaleler tehlike yarattı. Savunmanın yapamadığı hamleler yüzünden Beşiktaş her atağını sonuçlandırdı. Beşiktaş’ta ise tam tersi savunma kalabalık tutuldu ve hızlı bir şekilde atağa çıkılmaya çalışıldı ancak kalabalık defansın arkasına çok fazla adam kaçırdılar ve bu şekilde 4 tane % 100 gol pozisyonu verip bir de gol yediler. Fenerbahçe, en azından ikinci yarı Beşiktaş’ın ataklarında gerekli hamleleri yapabilseydi 2. golü yemeyebilirdi ve büyük ihtimalle maçı kazanabilirdi çünkü Beşiktaş bu şekilde çok zaman ve güç kazandı. 

Gökhan Gönül ve Ziegler çok kötü bir maç çıkardılar. İkisinin de Fenerbahçe forması altındaki en kötü maçları diyebilirim. Bekir de sarı karttan sonra çok fazla düştü oyundan ve inatla Quaresma’yı savunmaya çalıştı. Gökhan Gönül ile biraz diyaloga doğru girebilseydi ikinci golü önleyebilirlerdi. Yoğun maç temposunda bu tarz oyundan düşmeler olmasını doğal karşılıyorum tabii ki ancak bu tempoyu geliştirip bu eksiğin üstüne de gitmemiz lazım. 

Orta saha da savunma yönünden biraz pasif kaldı. Hücuma katkıları iyiydi ancak savunmada biraz daha yavaşlardı. Cristian harika bir gol attı. Alex’in golünde Caner’in pozisyonu yoktan var etmesi takdir edilecek cinstendi. Bienvenu hala takıma alışmış değil ancak her şeye rağmen bir pozisyona girmesi ve bir pozisyon yaratması takdir edilmeli. Semih’in de keza sonradan oyuna girip Alex’e bir pas hazırlaması olumlu. Forvet sıkıntısı olduğu doğru olabilir ancak mevcut oyuncuların da bir şeyler yapmaya çalıştığını görmek lazım. Zamanla bu iki oyuncu doğru şekilde kullanıldıkça daha etkili olacaklardır.

Simao, Ernst ve Cenk maçın Beşiktaş adına en önemli oyuncularıydı diyebiliriz. Simao gerçekten harika bir gol attı. Keza Cenk çok önemli gol fırsatlarını sonlandırdı. Ernst takımı maestro gibi yönetti. Top çaldı, paslarını hep olumlu kullandı. Pres yaptı. Gerçekten harikaydı. Beşiktaş, takım savunması konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor. Takım oyunu bilmeyen 2-3 oyuncu yüzünden bunun normal olduğunu düşünüyorum.

Caner neden çıkarıldı diye Aykut Kocaman’a kızanlar veya tenkit edenler olmuş olabilir ancak Caner’in kötü oynadığı için değil de taktik icabı çıkartıldığını görmek en azından biraz düşünmek lazım. Daha iyi olacağını düşündüğü için bu hamleyi yaptı Aykut Kocaman. Stoch sonradan girmesine rağmen çok etkili oldu. Önceki maçlara nazaran daha etkiliydi ve olumlu paslar attı. Özer’in son dakikada kaçırdığı pozisyon gol olsa şu an herkes Aykut Kocaman’ı alkışlıyordu çılgınca. Futbol böyle bir oyun. Bazı kişiler bazı kişileri tenkit ederken birkaç defa düşünmeli. 

Fenerbahçe iki haftadır berabere kalmasına rağmen rakiplerinin kötü performansı ve kaybettiği puanlar yüzünden 3 puan farkla lider. Artık kazanma zamanı geldi. Galatasaray, Bursa, Trabzon üçgenine girene kadar tüm maçlarını kazanması gerek. Sakat futbolcuların takıma dönmesi ve form yakalamasıyla bu üçgenden çok rahat çıkacaktır.

24 Ekim 2011

Kilidi Açamadı – Fenerbahçe: 0 Samsunspor: 0



 Fenerbahçe gerçekten inanılmaz işler yapıyor. 2011 yılından beri yenilmedi ve oynadığı maçlarda sadece 2 beraberlik aldı. Deplasmanda 12 defa üst üste galip geldi. Bu şekilde inanmış ve hazırlanmış bir takıma karşı artık rakiplerin de önlemler alacağını düşünmek gerekiyor. Samsunspor maça tamamen kapanan bir taktikle çıktı. Fenerbahçe için işin bir başka boyutuna geçildi diyebiliriz. Bundan sonra Samsunspor seviyesindeki takımların Kadıköy’de olsun, kendi sahalarında olsun uygulayacağı taktik bu olacaktır.

Fenerbahçe maça hızlı başladı. Rakip kendi sahasından adım atmadığı için kalabalık arasında oynamak zorunda kaldı Fenerbahçe ve önceki maçlara göre daha az fırsat buldu. Alex ve Özer’in önderliğinde ataklar şekillendi. Arkalarından Emre ve Cristian çok dikkatli bir şekilde hücumu ve savunmayı desteklediler. Samsunspor da dengeli oyunuyla savunmasını hem kalabalık tuttu hem de az pozisyon verdi. Samsunspor oyun disiplininden çok fazla kopmadan maça bitirdi. Aykut Kocaman da kanattaki oyuncuları değiştirerek Samsunspor’un direncini kırmaya çalışsa da etkili olamadı.

Bu tarz kapanan takımlara karşı en büyük silahlar uzaktan çekilen isabetli şutlar ve duran toplar olur. Fenerbahçe’nin duran toplar konusunda büyük bir sıkıntısı olduğu bir gerçek. Uzaktan şutlarda etkili de olamayınca maçta gol atmak iyice zorlaştı ve Samsunspor’un da istediği şekilde golsüz berabere bitti maç. Fenerbahçe bu tarz maçlara alışmak zorunda çünkü bundan sonra Fenerbahçe’den 1 puanı kopartmayı kar olarak gören takımlarla oynayacak. Bu yüzden duran top çalışması yapmak zorundadır. Takımda duran toplarda etkili olabilecek oyuncu sayısı fazla değil ancak bir şekilde buna uygun oyuncuların artık hazırlanması lazım. Yoksa bu tarz maçlarda sıkıntılar büyüyecektir. Duran toplar dışında da yapılacaklar var elbette ancak Semih ve Bienvenu’nun orta saha ile son derece uyumlu oynaması lazım, Stoch gibi oyuncuların paslaşmalarını mükemmelleştirmeleri lazım. Bunları daha uzunca bir müddet yapamayacakları için duran toplar önemli bir silah olacaktır.

Dün maçta Özer gerçekten çok etkili oynadı. Alex ile birlikte atakları çok iyi yönetti. Aykut Kocaman’ın kanatları hızlı adamlarla desteklemek istemesinden ötürü oyundan alındığını düşünüyorum. Eğer rakip daha pozitif bir futbol oynasaydı Özer’in çıkmayacağını düşünüyorum. Dün akşam Özer için çok olumlu şeyler düşündüm. 

Samsunspor’da kiralık oynayan Ertuğrul da çok iyi bir maç çıkardı. Yapması gerekenleri yaptı. Volkan’dan sonra Mert ve Ertuğrul ile Fenerbahçe kalesi daha uzun yıllar emin ellerde olacaktır. 

Bir paragraf da Samsunspor teknik direktörü Petkovic için açmak lazım. Young Boys maçlarından sonra, Aykut Kocaman için yetersiz dedi. Dün akşam çağ dışı bir futbol oynattı. Yetersiz onun yanında usta kalırdı. Elimdeki oyuncular böyleydi ne yapayım bahanesine sığınıp inşallah daha da saçmalamaz. Young Boys’u çalıştırırken de elinde çok klâs oyuncular yoktu.
Fenerbahçe rakiplerinin puan kaybettiği haftada galip gelemeyerek avantaj sağlama şansını kaybetti. Lig uzun bir maraton, telafisi olacaktır bu maçların yeterki hatalardan ders alınabilsin. Aykut Kocaman ve ekibi bu güveni veriyor.

23 Ekim 2011

Fenerbahçe gibi oynayamıyoruz


Biliyorum, biraz yazılara ara verdim. Şu ana kadar yazmam gereken iki yazı vardı fakat bunları yazmadım. Çünkü inanın bu yazıları yazacak ruh halinde değildim. Hafta içerisinde Güneydoğu'dan gelen şehit haberleri beni çok derinden etkiledi. Bu terör olaylarında şehit verdiğimiz her vatan evladı bende derin yaralar açıyor. Hayatlarının baharında kara toprağa giren gencecik insanları düşündükçe kahroluyorum. Artık, "sabrımız taştı, yeter!" gibi kelimeler duymak istemiyoruz. Artık devletimizden somut adımlar bekliyoruz. Bu terörün ortadan kaldırılması için gereken adımların atılmasını bekliyoruz.. Başka ailelerin ocağına ateş düşmemesini istiyoruz. Bende bir Türk vatandaşı, bir Türk evladı olarak şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Hain saldırılarda yaralanan mehmetçiklerimize ve sivil vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Basketbola geçecek olursak, geçtiğimiz hafta içi Euroleague'de ilk maçımızı Abdi İpekçi Spor Salonu'nda Caja Laboral'e karşı oynadık. Bu maçtan 69-66 mağlup ayrıldık ve Euroleague'e tatsız bir başlangıç yaptık. Bu mağlubiyetin ardından dün deplasmanda Antalya Büyükşehir Belediye ile karşılaştık. Rahat kazanabileceğimiz maçı zora sokmamıza rağmen tecrübe faktörüyle maçtan 81-77 galibiyet ile ayrıldık. Şimdi bu maçların değerlendirmesine geçelim..

İlk önce Euroleague maçımızdan başlayalım. Sahadaki oyuna geçmeden önce tribünlerden bahsetmek istiyorum. Maçın, Güneydoğu'dan gelen şehit haberlerinin ardından oynanacak olması ve Abdi İpekçi'nin ulaşım ve yer olarak sıkıntı yaratması nedeniyle taraftarlarımız maça geçtiğimiz sezonki kadar ilgi göstermedi. Salonun büyük kısmı boş kaldı. Gelen taraftarlarımızda üzücü haberlerden ötürü tatsızdılar. Maç olağan bir şekilde sessizlik ve moral bozukluğuyla başladı. Maçtan önce yapılan saygı duruşuna takımımızın Türk Bayrağı açarak çıkması ve o anlarda takımımızdaki Malzemeci abimizin göz yaşlarını tutamaması yine içimizi acıttı.

Maça aslında çok istekli başladık. Savunmamızda Caja Laboral'e göz açtırmadık. Hücumda da biraz düzgün oyunumuz skor anlamında bizi öne geçirdi. İspanyol Ekibinin top kayıplarıda eklenince periyodun sonuna doğru sayı farkını daha da açtık. İkinci periyoda ise ilk periyodun tam tersi başladık. Neredeyse ilk 4 dakika skor bulamadık. Curtis'in top kayıpları, Gist'in atamadığı halde sürekli üç sayı çizgisinin gerisinde atış kullanması hücumlardan boş dönmemize neden oldu. Top kayıplarımıza hızlı hücumlarla karşılık veren Caja Laboral'da, Teletovic'in top çalmaları ve skorer oyunuda eklenince rakip takım öne geçti. Periyodun sonlarında Ömer Onan'ın serbest atışları sadece ilk yarıyı önde kapatmamızı sağladı.

İkinci yarıya her iki takımda karşılıklı basketlerle başladı. Hücumda sayı bulmaya ama savunmada da kolay sayılar yemeye başladık. Hücumda Emir ve Bogdanovic'in etkisiz oyunları, Ukic'in bençe geldiğinde yerine giren Curtis'in takımı oynatamaması hücum potansiyalimizi kısıtladı. Uzunlarımızında daha önceden girdikleri faul problemleri savunma guardımızı düşürdü ve Caja Laboral çok kolay sayılar bularak maçta öne geçti. Son periyotta taraftarımızın desteğini arkasına alan takımımız biraz toplarlanır gibi olsada devamını yine getiremedi. Koçun en verimli anlarda kenara aldığı Vidmar, Emir ve Bogdanovic'in formsuz oluşu, Curtis'in savruk oyunu, Gist'in üç sayı zorlamaları, uzunlarımızın faul problemleri, maç boyunca takım halinde sadece 5 asistle oynamamız gibi faktörlerle, maçın son saniyelerine geride girdik. Son hücumda Ömer'in boş üçlüğü girmeyince, maçta Caja Laboral'in üstünlüğü ile tamamlandı. Geçtiğimiz sezonki Euroleague başlangıcımızdan çok uzak bir oyun sergiledik. Olympiacos maçı Euroleague'de bizim için kritik bir hal aldı. O maçı kazanırsak grupta ipleri elimize alma fırsatımız daha da artar. Ama çok zor bir maç olacak.. Çünkü Olympiacos'ta Euroleague'e mağlubiyet ile başladı ve onlar da bizim gibi galip gelip, avantajlı duruma geçmenin derdindeler..

Antalya maçına dönecek olursak, benim bir kaç yıldır izlediğim en karamsar maçtı. Caja Laboral maçının kaybedilmesi ve kötü oyun, oyuncularımızın yüzlerini asmıştı. Bogdanovic, takıma katıldığından bu yana en kötü maçını oynadı. Maçı 0 sayıyla tamamladı. Her attığı topta potayı dövdü. İnanılmaz bir şekilde formu bu kadar nasıl düştü anlamış değilim. Emir, elinden geleni yapmak istesede onda da formsuzluk belirtileri var. Çok kolay sayı yapabileceği topları çemberden geri geldi. Şu son iki maçta Curtis'in Fenerbahçe Ülker'in oyuncusu olmadığını anladım. Zaman kaybetmeden takımdan gönderilmeli. Çünkü yaradan çok zarar veriyor takıma. Antalya maçının tek sevindirici yanı Oğuz'un güzel oyunu. 15 sayıyla takımımızın en skoreri oldu. Bu maçta çok istekliydi. İnşallah bu form seviyesini daha da yükseltir. Ona pota altında çok ihtiyacımız var. Vidmar'la beraber pota altımızın önemli bir ismi Oğuz.

Antalya maçında basketbol adına heyecan üst seviyedeydi. Ancak bizler için takımımızın oyunu yine hayal kırıklığıydı. Takım olarak iyi oynamıyoruz. Bu maçtada bunu gördük. Antalya üçüncü periyotta bizi hücum olarak kitledi. Çok zor sayı bulmamızı sağladılar. Bu periyodun büyük bölümünde Antalya üstündü ve periyodu da üstün bitirdi. Son periyodun son dakikalarına kadar Antalya üstünlüğü devam etti. Biz yine hücumda potayı dövmeye başlamıştık. Allah'tan Antalya'nın top kayıpları yardımcımız olduda fark açılmadı. Maçın sonlarına doğru tecrübe faktörünü iyi değerlendirdik. Hücumlarda istediğimiz oyunu oynayamasakta, sayı bulmayı başardık. Antalya'nın bu dakikalarda serbest atışlardaki düşük yüzdesi bizim adımıza farkı korumamızı sağladı. Maçta 4 sayı farkla bizim üstünlüğümüzle sonuçlandı.

Şu iki maç bizlere gösterdiki, biz kötü basketbol oynamıyoruz, biz sahada basketbol adına hiç birşey yapamıyoruz. Şiddetli fırtınada sağa sola savrulan gemi gibiyiz. Bir periyot iyi bir periyot kötü oynuyoruz. Oyun tempomuzu bir türlü maçın geneline yayamıyoruz. Takımın ve Spahija'nın bir an önce kendilerini toparlamaları lazım. Yoksa Avrupa'da Final-Four hedefi ve ligdeki şampiyonluk hedeflerimiz bu görüntüyle pek olacak gibi gözükmüyor..

18 Ekim 2011

Bienvenu Özer! – M.İ.Y: 1 Fenerbahçe: 2


 
Fenerbahçe değişik duygularla çıkılan maçta Beşiktaş maçı öncesinde önemli bir virajı daha galibiyetle geçti. Dile kolay, tam 28 sene sonra Mersinde maça çıktılar.  Mersin ve Adana’nın ilgisi gerçekten görülmeye değerdi. Takım bu muhteşem ilgi ile maça çıktı ve istediğini aldı. 

Stat kötü ancak saha zemini çok iyiydi. Zeminin güzel olması bizim açımızdan sevindiriciydi. Takım maça çok iyi başladı ve istediklerini rahatça yapabildi. Erken gelen gol takımı daha çok motive etti. Defans oyuncuları kusursuza yakın bir maç çıkardılar ancak aynı şeyi takım savunması için söyleyemeyeceğiz. Maç 2-0 olduktan ve Mersin İdman Yurdu 10 kişi kaldıktan sonra Fenerbahçe çok büyük baskı yedi ve Aykut Kocaman’ın maçtan sonra da belirttiği gibi kontratak futboluna dönmesi ile Mersin’i cesaretlendirdi. O dakikadan sonra topa hükmetmek yerine Mersin’i üstlerine çekip şuursuzca kontratak yapmaları gereksiz oldu. Bienvenu ve Stoch, hücumda çok iyi fırsatlar bulmalarına rağmen bu ataklarda çok etkisiz kaldılar.

Özer, geçmiş performanslarına nazaran biraz daha iyiydi. Yine imkânsız paslar denedi veya atağa çıkarken top kaybettiği oldu ancak biraz daha diriydi. Bienvenu ise geçmiş performanslarına nazaran bayağı kötüydü. Çok yanlış koşular yaptı ve güçsüz kaldı. Alex’e ayak uyduramadı. Eksiklerinin üstlerine ısrarla gitmeleri gerekiyor. Çözülemeyecek eksikleri yok. 

Mert Günok, Volkan’ı aratmadı. İyi bir kaleci olabileceğini gösterdi. Fenerbahçe kalesi yıllardır emin ellerdeydi ve bundan sonra da emin ellerde olacağını gösterdi.  Bekir de defansta her geçen gün üstüne koymaya devam ediyor. Kondisyonu çok üst seviyelerde ve savunmaya katkısı inanılmaz. Keza Cristian ve Caner her geçen gün daha iyiye gidiyor. Alex, Emre, Yobo bildiğimiz gibi. Her zaman üst seviye oynuyorlar. Orhan zamanla daha iyi olacaktır. Selçuk da bildiğimiz gibi. Oyuna girdi ve etkili oldu.

Stoch için ayrı bir paragraf açmak lazım. Stoch’un stilini herhangi bir adamın çözmemesi imkânsız. Oynadığı maçlarda çok kötü işler yapıyor ve sürekli tekrar ediyor. Yaptığı hareketler sabit, sağ çek vur, genelde toplara hep abanıyor. Bu huylarından vazgeçmediği müddetçe ilk 11’de oynaması gerçekten çok zor! İBB maçında golü atınca biraz rahatladı ve güzel işler yaptı ancak Stoch gol atarak değil biraz daha akılcı oynayarak bu takıma daha çok katkı sağladığını unutmamalı. Aykut Kocaman onu gol atıyor diye almıyor takıma. Zaten o doğru işleri yaptığında gol kendiliğinden gelecektir ve kimin attığı da çok önemli olmayacaktır. Zaten bu onun için çok önemliyse şimdiden unutsun formayı.

Sezer formayı giydiği maçlarda hiçbir etkinlik ortaya koyamıyor. Kaptırdığı toplar çok büyük tehlike olmaya başladı. Bu performansı devam etmez inşallah.

Sırada Samsun maçı ardından Beşiktaş maçı var. Beşiktaş maçında bu acemilikleri yapmamız lazım. Geçen sene Almeida’nın yaptığı acemiliğin sonuçlarını ve bu maçta yapılanlar çok iyi irdelenerek çıkılmalı İnönü’ye.

16 Ekim 2011

Ligin ilk maçında oyuncularımız neler yaptı?


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımızın dün oynadığı Trabzonspor maçını 88-63'lük skorla kazanmış ve lige farklı galibiyetle başlamıştı. Dün maçın ardından, takımımızın performansının genel değerlendirmesini yapmıştım. Bugün ise teker teker oyuncularımızın performanslarını değerlendireceğim.

Emir Preldzic
Emir, ilk geldiği günden bu yana, her maç üstüne koyan bir oyuncu görüntüsü verdi. Başarı basamaklarını bir kerede değil, teker teker çıktı ve çıkmaya devam edecekte. İlk önce lig şampiyonluğunu tattı, ardından Türkiye Kupası, sonra Cumhurbaşkanlığı Kupası sevinci. Kulüp kariyerindeki ilk MVP'liği geçtiğimiz yıl Türkiye Kupası Finalinin ardından kazandı. Bu yazda Eurobasket'te Ay-Yıldızlı formayı giydi ve A Milli Takımımızın en önemli silahlarından biri haline geldi. Milli Takımdan diğer oyuncularımızla beraber yorgun geldi. Bu yorgunluğu tam olarak üzerinden attığını söyleyemeyiz ama şu haliyle bile takıma en çok katkı veren oyuncuların arasında. Dünde takımın bana göre beyniydi. Oyunun iki yönünüde gayet başarılı bir şekilde oynadı. Oyunda olduğu süreler boyunca takımı çok iyi yönetti. Belki bu maçta istatistik kağıdında asist kısmını boş bıraktı ama inkar edemeyeceğimiz bir gerçek varki o da; İstatistik kağıdının her kısmını doldurabilen ender oyunculardan biri. Tartışmasız takımımızın en büyük hücum ve savunma silahı. Dün hücumda 12 sayılık bir katkı sağladı. Guardlarımızın zorlandığı anlarda oyunuda iyi yönetti. Bu sezon takımımızın lider oyuncularından biri olacak.

Roko Leni Ukic
Ukic, Milli Takım Kampında yaşadığı sakatlığın izlerini henüz atlatamadı. Sahada biraz çekingen kaldı. Koç, guard rotasyonunu gayet dengeli bir şekilde kullandı. Ukic'i çok fazla zorlamadı. Ama form tutması içinde max. sürede, sahada olmasına özen gösterdi. Trabzon maçında üç sayı yüzdesi ve serbest atış yüzdesi çok düşüktü. Henüz tam olarak hazır değil ama Euroleague maçlarınında başlayacağını göz önüne alırsak takımımızın 1 numaralı guardının form seviyesinin daha iyi olması gerekiyor. Maçın bazı anlarında topu yine çok fazla elinde tuttu ve hücumu sete setle yavaşlattı. Bu tercihlerinin hiçbirinden sayıyla dönemedik. Topu daha erken elinden çıkarması lazım. Formunu yakalamak için bazen bencilleşti. Bunu şu durumda yapması çok yanlış. Potadan geri gelen her top saha içerisindeki direncini etkiliyor. Form tutana kadar garanti oynaması lazım. Şu anda tam hazır olmasada takımımızın 1 numaralı guardı ve en önemli silahlarından biri. Kısa zamanda geçtiğimiz sezonki formuna kavuşmasını umut ediyorum.

Ömer Onan
Geçtiğimiz sezon Final serisinin ardından sadece 10 gün tatil yapma imkanı buldu ve ardından Milli Takım kampına katıldı. Milli Takımda çok zorlu maçlara ve antrenmanlara çıktı. Milli Takım dönüşünden sonra ise sadece 5 gün sonra takımımızın kampına katıldı. Ömer'in hırsına, savunma azmine diyecek birşey yok ama yaşınında ilerlediğini inkar edemeyiz. Dünkü maçtada oyunun iki yönünü çok iyi oynadı. Hücumda takımımızın atış yüzdeleri en yüksek olan oyuncumuz oldu. Takımımızda çift haneli sayılara ulaşan 5 oyuncumuzdan biri oldu. Yaşına rağmen sahaya koyduğu yüreği, hırsı şapka çıkartılacak cinsten. Maçın sonunda taraftarlarımızın, takımı toplu olarak tribüne çağırmalarının ardından Kaptanı ayrı olarak çağırmaları ve ekrana yansımamış olsada Kaptanın formasındaki armayı öpmesi dünkü maçın en güzel anlarından biriydi.

Curtis Jerrells
Maçın ilk yarısında adeta saç baş yoldurdu. Hücumda kaptırdığı toplar, yanlış tercihleri taraftarlar arasında "curtis acaba bu takımın oyuncusu mu?" sorularını akıllara getirmiştir. İlk yarı gerçektende tam bir hayal kırıklığıydı. Sete set savunmalarda çok kolay geçiliyor. Rakip biraz top çevirdimi, tuttuğu adamı kaybediyor. Hücumda da çok istikrarlı bir oyuncu değil. İstikrarlı olduğu tek yer serbest atışlar diyebilirim. Çok yüzdeli kullanıyor fakat serbest atış noktasına gidebilecek hamleleri çok fazla yapmıyor. Hücumu hep dış bölgede düşünen, pota altını çok fazla kullanmayan bir stili var. Maçın ikinci yarısında ise bambaşka bir kimliğe büründü. Takımımızın, taraftarın desteğinide arkasına almasıyla birlikte ön alanda baskı yapması Curtis'in savunmasınıda bizlere gösterdi. Özellikle üçüncü periyotta savunmada inanılmaz oynadı. Kaya'nın da destek vermesiyle Trabzonu kendi sahasına hapseden iki oyuncudan biri oldu. Bu maç boyunca çok değişken bir performans sergiledi. Tam olarak nasıl bir performans sergileyebileceğini, takıma nasıl katkı vereceğini anlamadık. Ama bizim görmek istediğimiz Curtis, maçın üçüncü çeyreğindeki Curtis..

James Gist
Atletik meziyetleri inanılmaz olan bir oyuncu. Çıplak gözle izleyince bunu daha iyi gördüm. Sıçrama özelliği, tam sahayı geçme hızı gerçekten muazzam. Birde kendine güveni yerinde olsa tam aradığımız uzun diyebiliriz. Mirsad'ın da takıma dahil olmasıyla ribaund alma sayımız çok daha fazla artacaktır. Gist'ten tek birşey istiyorum, kendini üç sayı çizgisinin gerisinde kitlemesin. Pota altını ve birebir hücumları tercih etse adım gibi eminim çok daha etkili olacak hücumda. Taraftarla bambaşka oynayan bir oyuncu. dün 11 sayı 8 ribaund ile oynadı. Double-double'ın kıyısından döndü. Yeni transferlerimiz içerisinde Bojan'dan sonra takıma en çok katkı verecek potansiyeli barındıran bir oyuncu. Ama hala zamana ihtiyacı var.

Hakan Demirel
İlk geldiğinde kafamda soru işaretleri vardı. Dün salonda izleyince bu fikrim biraz değişti. Fenerbahçe'den ayrıldığı dönemde kendini biraz olsun geliştirmiş. Özellikle boş atışlarda üçlük sokma yüzdesini oldukça yükseltmiş. Alan savunmalarına karşı doğru kullanılırsa tehlikeli olabilir. Savunma yönünü için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Çok kolay fauller yapıyor. Bu beni en çok endişelendiren nokta.

Oğuz Savaş
Milli Takımda olduğu gibi takımımızda da formsuzluğu devam ediyor. Oğuz, kalıbına oranla çok zayıf bir oyuncu görüntüsü veriyor. O kalıpta bir oyuncunun savunmada bu kadar kolay geçilmesi inanılır gibi değil. Çok yumuşak bir savunması var. Henüz form tutamadığından mıdır bilinmez ama bu sene o alışkın olduğumuz 1-1'leride yapamıyor. Koçta bunun farkında ve Oğuz'u kenara aldıktan sonra bir daha oyuna sokmadı. Bu aslında Oğuz'a bir uyarıydı. "İyi oynamazsan burada oturursun" mesajıydı. Dünkü maçta sadece 5 dakika süre alabildi. Sahada olduğu süre içerisinde çok kolay demoralize oluyor. Buda oyununa yansıyor. Bir an önce kendini toparlamalı. 5 numarada ona yine çok ihtiyacımız olacak.

Kaya Peker
Geçen sezona oranla daha iyi oynuyor. Savunma sertliği üst düzey bir oyuncu. Ayak çabukluğunu savunmada çok iyi kullanıyor. Geçtiğimiz sezona oranla bu sezon hücumda da gayet yüzdeli oynuyor. Bu kendine has stili ola tek el atışını bu sene daha yüzdeli sokuyor. Faul problemine girmediği sürece sahada takıma büyük katkı veriyor. Birçok kişi eleştiriyor ama dün akşamki maçta meşhur üçüncü çeyreğin mimarlarındandı. Oyun içerisinde çok hırslıydı. Bu sezon bize özlediğimiz, o bildiğimiz Kaya'yı izlettireceğine inanıyorum.

Gasper Vidmar
Çok zor bir sakatlığı atlattı. Sezon başına da gayet iyi girdi. Dünkü maçta fazla etkili gözükmedi. Bunda yaşadığı sakatlığın, çekingenliğinin olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz yıl sakatlanmadan önceki performansını gösterse bize bu sezonda çok fazla katkı sağlar. Tek sorunu serbest atış yüzdesinin çok kötü olması. Bu uzun oyuncular için en büyük sorun ama bunu şut çalışmalarıyla biraz düzeltebilir. Vidmar bu sezon 5 numarada sıkıntı yaşamamamız için çok önemli olacak. Belki Oğuz kadar yapılı değil, size avantajıda yok ama tartışmasız ondan daha kuvvetli ve daha sert bir savunma yapıyor. Onun savunmasına Euroleague'de çok ihtiyacımız olacak bu sene çook.. En kısa sürede form tutması takımımızın yararına olacak.

Aylardır beklediğimiz maçı farklı kazandık


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Beko Basketbol Ligi'nin ilk hafta mücadelesinde Abdi İpekçi Spor Salonu'nda Trabzonspor ile karşılaştı. Taraftarının desteğini arkasına alan takımımız, maçın başından sonuna kadar üstün bir oyun sergileyerek sahadan 25 sayılık fark ile 88-63 galip ayrıldı. Sarı-Lacivertli Ekibimiz bu skorla lige, galibiyet ile başlamış oldu.

Maçın ilk periyodunda savunmamızı oturtamadık. Geçtiğimiz sezona oranla bu sezon, savunmamızda istenilen düzeye gelemediğimiz için ilk çeyrek 20 sayı yedik. Hücum alternatifi çok yüksek olan bir takımız. Hücumda tıkanma yaşadığımız zaman devreye girecek çok fazla oyuncuya sahibiz. Fakat bu sene geçtiğimiz sezona oranla savunmada biraz esnek kalıyoruz. İlk periyot bunun dezavantajını yaşadık. Ama hücumdaki performansımız sayesinde ilk periyodu 3 sayı farkla önde kapatmayı bildik.

İkinci periyodun başlarında savunmamızı bir kademe arttırdık fakat bu sefer hücumda dengesiz ve oyun planımız dışında atışlar yapmak zorunda kaldık. Fakat savunmamızın oturmaya başlaması skorda geriye düşmemizi engelledi. Çeyreğin ortalarına doğru hücum ritmimizi de bularak Trabzonspor potasında sayılar bulmaya başladık. Curtis ve Hakan'dan gelen iki üçlük biraz olsun bize moral aşılamıştı. Ama savunmada Bojan, Curtis ve James Gist ilk yarıda istenilen seviyeye bir türlü gelemedi. Roko Ukic'in ilk yarının bitimine bir saniye kala potaya yolladığı üç sayılık top çemberden geçince takımımızda soyunma odasına 10 sayılık fark ile gitmeyi başardı.

Üçüncü periyot tam anlamıyla muazzam geçti. Savunma sertliğimizi Euroleague seviyesine çıkarttık. Hücumdaki silahlarımızı en etkili bir şekilde kullandık. Birde ön alanda tam saha baskı yapınca Trabzon'u adeta Abdi İpekçi'nin parkelerinde perişan ettik. Trabzon bizim bu oyunumuz karşısında 6 küsur dakika sayı üretemezken biz bu süre boyunca 22-0'lık inanılmaz bir seriye imza attık. İlk yarının savunmada ve hücumda eksik kalan isimlerinden Curtis'ın inanılmaz savunması ve bu savunmaya Kaya Peker'in de destek olmasıyla Trabzon'a nefes aldırmadık. Periyodun son üç dakikası neredeyse top bizim sahamıza bile gelmedi. Yarım sahada basketbol oynadık. Özellikle bu periyotta taraftarın olağanüstü desteğide takımımıza bir itici güç oldu. Takımımız 61. sayısını bulduğunda ise salon adeta yıkıldı. Bu skor boyunca Trabzonspor aleyhinde tezahüratlar başladı salonda. Temmuz ayı başından bu yana, Fenerbahçe Taraftarının sinirlerini bozan, uykularını kaçıran olayların hıncını çıkartırcasına taraftar adeta deşarj ediyordu kendini. Bu duygu yoğunluğu fazla olan anlarda bile taraftarlarımızın en ufak bir taşkınlık dahi yapmaması, Büyük Fenerbahçe Taraftarının "Büyüklüğünü" birkez daha dosta düşmana gösterdi. Salonda bende o dakikalarda kendimden geçmişim. Uzun süre unutulmayacak olan bu periyotta sadece 5 sayı yedik. Bu olağanüstü bir rakam.

Son periyoda farkın 30'a çıkmış olmasının verdiği rahatlıkla başladık. Tribünler maçın gerginliğini atmış, galibiyet şarkıları söylemeye başlamıştı. Sahada da farkı giderek açan bir takım vardı. Trabzon, üçüncü periyodun verdiği moral bozukluğuyla son periyoda gardı düşmüş bir şekilde başladı. Farkı azaltmak için zorlama üç sayılık atışlara yöneldi. Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız ise maç disiplininden kopmamış bir şekilde maçı ciddi bir şekilde oynadı. Sadece son 3 dakikaya girildiğinde galibiyetin kesinleşmesinden sonra oyun direncimiz düştü ve Trabzon'dan arka arkaya birkaç sayı yedik. Maçın sonlarına doğru Erbil ve Berkay gibi genç oyuncularımızda süre aldılar. Taraftarımızla-Takımımızın İstanbul'daki ilk buluşmasında (Daha önce oynanan Two Nations Cup'ta taraftar ilgisi çok düşüktü.) güzel bir oyun ve unutulmayacak bir akşam yaşadık.

Trabzon karşısında, maçın başından sonuna kadar hep üstün oynadık. Oyunun tüm hâkimiyeti bizim elimizdeydi. İlk yarı savunmamızda istenilen sertliğe ulaşamamış olsakta, ikinci yarıda özellikle üçüncü periyottaki savunma performansıyla farkı 30 sayıya kadar çıkarttık. Bu takımın hücumda sıkıntı yaşamayacağı zaten görülüyor. Bir oyuncumuz hücumda sıkıntı yaşamaya başlasa hemen bir başka skorerimiz devreye girer ve takıma sayı katkısı sağlar. O nedenle biz bu senede savunmamızı Euroleague seviyesinde yapmaya devam edelim, geçen sezonki sertliğimize ulaşalım, hücumda işimiz kolay. Bu yazımda, oyuncular üzerinden bir değerlendirme fazla yapmadım çünkü onu yarın bir başka yazımda sizlere sunacağım.

Bugün salonun bazı kesimlerinde büyük boşluklar olsada sevdasını haykırmaya salona gelmiş taraftar gruplarımıza ve münferit taraftarlarımıza sonsuz teşekkürler. Ben uzun zamandır basketbol maçlarına giderim ilk kez bu kadar bağıran, tezahürat yapma isteği içinde barınan bir topluluk gördüm. Salona gelmiş olan münferit taraftarlarımıza da bizlere bu duyguyu yaşattıkları için ayrıca teşekkür ederim. Tüm salonun tezahürat yaptığı az maç izleriz, işte bu da, o maçlardan biri oldu. Bu maça imkânı olupta gelmeyenler çok şey kaçırdı diyebilirim. Neticeye dönecek olursak lige farklı bir galibiyetle başladık. Bu bizim için büyük moral oldu. Şimdi çarşamba akşamı yine Abdi İpekçi'de Caja Laboral ile Euroleague sezonunu açıyoruz. O maçta tribünlerin daha dolu olması dileğiyle..

13 Ekim 2011

Bayrağa Küfür Etmek




TT Arenada taraftarın milli futbolculara küfretmesi ve ıslıkla protesto etmesinden sonra sporda şiddette son aşamaya gelindiğini düşünüyorum. Sporda şiddet yasası çıktı, TT Arena’ya son teknoloji kameralar döşendi ancak hala bir yaptırım yapılmıyorsa, bundan sonrası daha büyük olaylara gebe gibi görünüyor.

Peki, bunu yapanlar haklı mı?

İlk olarak neden protesto ettiklerine bakalım. Emre ve Volkan çok ağır hakaretlerle ve ıslıklar altında yapılan protestolarla maçlara çıktılar. Protesto neden yapıldı. Fenerbahçeli oldukları için. Peki, bu adamlar milli takım için vazgeçilmez mi? Evet, bu adamlar milli takımın vazgeçilmez futbolcuları. O zaman bu adamlara küfretmenin, üstlerinde ay yıldızı taşıyan bu adamlara hakaret etmenin, vatana, millete, bayrağa küfretmekten farkı var mıdır? Bunu kimseyle tartışmam bile. En ufak bir farklılık yoktur. 

Milli takım, son yirmi yılın en sistemsiz halinde. Büyük sıkıntılar var ancak bu en sistemsiz haliyle bile Avrupa Şampiyonasına gidip çeyrek final oynayabilir mi? Evet, oynayabilir. Bunun örneklerini Euro 2008’de görmüştük. Bu kadar sistemsiz bir oyuna rağmen bu takım bunu tekrarlama şansına sahipken, GS-FB hesaplaşmasını milli takımlar düzeyine taşıyıp, milli takımın olası bir Euro 2008’e katılma şansını engellemek ve milyarlarca dolarlık reklam şansını kaçırmak, ekonomimize katkısını umursamadan bunu yapmanın ortak dilde tek bir karşılığı vardır o da bölücülüktür. Bu ülke Galatasaray’ın çiftliği değildir. Bu ülke Fenerbahçe’nin çiftliği de değildir. Bu ülke Çiftlik değildir! Herkesin haddini bilmesi, devletin de imkânlarını kullanarak hadlerini bilmeyenlere hadlerini bildirmesi gerek. Eğer bunca imkâna rağmen bu yapılmıyorsa neden çıktı bu sporda şiddet yasası. İllaki büyük facialar mı olması gerekiyor?

Eğer TT Arenadaki son teknoloji kullanılmıyorsa ve bunu yapanlar cezalandırılmıyorsa TT Arena’ya da, Şükrü Saraçoğlu’na da, Avni Aker’e de, Fi-yapı İnönü’ye de milli maç verilmesin. Veya veriliyorsa da mutlaka bunu yapanlar tespit edilip cezalandırılsın. Şu saydığım 4 stattan en masumu da Şükrü Saraçoğlu stadıdır. Futbolcuların saha içinde kulübü yüzünden ıslıklandığını hiçbir zaman görmedim. Fi-yapı İnönü belki ikinci sırada gelir ancak TT Arena, Ali Sami Yen, Avni Aker resmen fiyasko bu konuda.

Gerekenler yapılır mı bilmiyorum ancak play off maçlarında TT Arena’nın seçilmesi durumunda gerekenler yapılmaz ise çok yazık olur. Bundan sonra da olacakların önüne kimse geçemez. Herkesin içindeki milli duyguları öldürenler bunun hesabını çok ağır öderler. Şiddetin de önüne geçemezler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...