26 Aralık 2011

Mağlubiyete rağmen doğru yoldayız


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız Beko Basketbol Ligi'nin 11. Haftasında Banvit deplasmanına çıktı. Banvit Kara Ali Acar Spor Salonu'nda oynanan mücadele baştan sona kadar başa gitti. Fakat önemli eksikleri olan takımımız maçın sonuna kadar direnemedi ve deplasmanda Banvit'e 70-66 mağlup oldu. Bu mağlubiyet ile takımımız ligdeki 3. yenilgisini almış oldu.

Banvit son 7 lig maçını ve son 3 Avrupa Kupası maçını kazanmış olarak karşımıza çıktı. Sezon başı yaşanan bocalama döneminin ardından coach Orhun Ene takımı çok iyi toparlamış ve bu uzun galibiyet serisi yakalamalarını sağlamış. Bize karşı oynanacak maçta bunlara ilaveten taraftar desteğini de arkalarına alacaklardı. Biz ise bu maça hafta içerisinde İtalya'da oynadığımız "ya tamam ya devam" maçının hemen ardından çıktık. Euroleague'de kaderimizi belirleyecek olan bu maçta her oyuncumuz çok yüksek efor sarf ederek, yüksek tempoda bir maç çıkardı. Son periyodun sonlarına kadar başa baş giden maçı da bu yüksek efor ve tempo sayesinde kazanmayı bildik. Ardından bir gün sonra yani Cuma günü uçak yolculuğuyla öğleden sonra 3'te İstanbul'a gelen kafilemiz, Banvit maçı öncesi ilk ve tek idmanını cumartesi günü öğlen saatlerinde yapmış ve aynı gün, akşam üstü de otobüs yolculuğuyla Bandırma'ya hareket edilmişti. Tüm bu ağır tempoyla ve yorgunlukla maça çıkacak olan takımımızın belki de tek artı yönü Euroleague'de grubu lider tamamlamanın verdiği moraldi. Fakat Ömer Onan'ın sakatlık sebebiyle, Emir Preldzic'in cezalı olması sebebiyle ve Curtis Jerrells'ın da yabancı kısıtlaması nedeniyle mücadelede oynayamayacak olmaları bizim için galibiyet şansını oldukça zora sokan faktörlerden biriydi.

Maç beklenildiği gibi çok çekişmeli başladı. Formda olan Banvit, eksiklerine ve yorgunluğuna rağmen son haftaların hem lig hem de Avrupa'da en formda olan takımlarından birine karşı oynayacaktı. Bizim oyuncu rotasyonumuz bu maçta Banvit'e oranla çok daha kısıtlıydı. Sahaya 11 kişi çıktık ve bu 11 kişiden iki kişi (Metecan Birsen ve Berkay Candan) genç takımdan kadroya dâhil edilen isimlerdi. Periyodun tamamında Banvit'e ağırlığımızı hissettirdik. Özellikle oyun kurucu pozisyonunda eline altın bir fırsat geçen Hakan Demirel'in bu şansını iyi kullanmak için ortaya koyduğu performans açıkçası hepimizin yüzünü güldürdü. Savunmada son maçın gizli kahramanlarından James Gist'in ve Bojan Bogdanovic'in sert tutumları Banvit'i zorlamaya başlamıştı. Her hücumda bulunan baskete karşı tarafında hemen cevap vermesi farkın açılmasını engelledi. Periyotta üç sayılık bir farkla Banvit üstünlüğünde geçildi.

İkinci periyotta da guard katkısını almayı sürdürdük. Özellikle Hakan'ın dış alandan, Ukic'in ise pota altı penetreleri ile Banvit karşısında üstünlüğü ele geçirdik. Fakat dün yaptığımız en kötü savunma olan dış sayı savunmasındaki zaaflarımızı iyi değerlendiren Banvit, bu periyotta eline geçen boş atışlardan yüksek yüzde bulunca maç yine kafa kafaya geldi. Bunun sonucunda da soyunma odasına bir sayılık farkla geride girdik.

İkinci yarıya ise Kaya ile çok hızlı başladık. Maç boyu neredeyse pota altına duvar ören Banvit'e karşı bu dakikalarda Kaya ile pota altı sayıları bulmaya başladık. Fakat yorgunluğun verdiği olumsuz etkiyle savunmamızı bir türlü istediğimiz seviyeye çıkartamadık. Maç boyu devam eden karşılıklı basketler, bu periyodun başlarında da olduğu gibi devam etti. Ancak özellikle periyot sonuna doğru ortaya koyduğumuz iyi basketbol ve akıllı hücumlar ile Banvit Karşısında farkı 8 sayıya kadar çıkardık. Tam da bu dakikada Banvit adına Serkan Erdoğan'ın devreye girmesi ve ard arda üçlük sayılık atışlar bulması skoru daha fazla açmamızı engelledi. Serkan'ın bireysel çabalarına rağmen son periyoda beş sayılık bir avantajla önde girmeyi başardık.

Son periyot açıkçası yorgunluğumuzun tavan yaptığı periyot oldu. Öyle ki bu zamana kadar hiç bir maçta yemediğimiz sayıda blok yedik. Ardarda yenen bloklardan sonra Banvit, Barış Ermiş'in sürüklediği hızlı hücumlarla kolay basketler bulmaya başladı. Bu dakikalarda bizde ise devreye Ukic girdi. Oyunu rakip sahada iyi kurmasına rağmen takımdaki diğer oyuncuların ona ayak uyduramaması Ukic'in bireysel katkısından başka bir getiri sağlamadı takıma. En faydalı olduğu zamanda Gist'in beş faulle oyun dışında kalması ise maçın kırılma anı oldu bana göre. Gist gibi atletik bir oyuncuyu kaybeden takım, rakip pota altında diri uzunlara karşı bir varlık gösteremedi. Cantu maçının yıldız ismi Oğuz, dün maçta etkisiz kaldı. Periyodun sonlarına doğru hakem hatalarının da sonuca eklenmesi ve bizim hücumdaki etkisizliğimiz sonucunda mücadeleyi 70-66 kaybettik.

Bu maçla ilgili birkaç konuya değinmek istiyorum. İlki oyun kurucu katkımız.. Üç oyun kurucuyla oynadığımız maçta guardlarımızdan 23 sayı, 8 asistlik bir katkı aldık. Banvitte ise Barış Ermiş tek başına 5 sayı, 11 asistlik bir katkı yaptı takımı adına. Açıkçası Ukic neyse hafta içi maç oynadı ama Engin ve Hakan'dan daha yüksek bir skor katkısı beklerdim. Hakan maça iyi başlamıştı. İlk yarıyı 8 sayıyla tamamlamıştı fakat ondan sonra durdu. Engin ise maçta neredeyse hiç atış kullanmadı.. Engin kalitesindeki bir oyuncunun bu tür kritik ve zor geçmesi muhtemel maçlarda daha fazla sorumluluk alması gerekiyor. Şu ana kadar oynadığı bir kaç kritik maçta o sorumluluğu aldı ve başarılı da oldu ama dün potaya uzak oynamayı tercih etti. Engin'den ekstra bir skor katkısı gelseydi biz dün bu maçı kazanabilirdik.

Bir başka değinmek istediğim nokta ise hakemler. Sezon boyunca hiçbir maçta hakemlerle ilgili konuşmadım. Pek konuşmayı da sevmem ama Murat Biricik'in dün kü yönettiği maçı gördükten sonra bir kaç kelam etme zamanı geldiğini gördüm. Hakem maçı hatasız tamamlayacak diye bir zorunluluk yok. Elbette hepimiz insanız, gözümüzden kaçan ayrıntılar olabilir ama bir hakemin arka arkaya yanlış yapma hakkı YOK!! Dördüncü periyodun son dakikalarına doğru Banvit pota altında Oğuz'a yapılan "sözde blok"ların hepsi atlandı. Hadi ilkini atladın, karambole geldi göremedin orada duran iki hakem o sırada nereye bakıyordu? Hadi onlarda karambole geldi "göremediler". Peki Oğuz'a ve Bogdanovic'e arka arkaya Banvit pota altında vurulun "şamar"ları nasıl görmediniz ey hakem üçlüsü? Bildiğiniz şamar yedi adamlar. Üstelik bu Murat Biricik geçen sezon deplasmanda yine hakem hatalarının gündeme geldiği ve Pınar Karşıyaka'ya uzatmada kaybettiğimiz maçı da yöneten pardon "katleden" hakemdi. Yazıktır, günahtır. 7 günde 3 maç yapan bir takıma, galibiyet için sahaya çıkan ve eksiklerine rağmen mücadelesini bir dakika olsun bırakmayan bir oyuncu topluluğuna yapılan bu hatalar en kolay tabiriyle emek hırsızlığıdır. Dün coach Spahija'nın maç sonu açıklamalarını izleyemedim ama o da hakemlerden şikayetçiymiş diye duydum. Aklın yolu bir..

Son olarakta takımın geneli için birkaç şey söyleyip bu uzun yazıyı noktalayacağım. Dün maça çıkan takım yorgundu, eksikti ama bir dakika bile mücadeleden vazgeçilmedi. Son ana kadar maçı alabilecek konumdaydı. Belki dün Banvit'e karşı maçı kaybettik ama bir şeyi herkese gösterdik; Bu takımın hangi koşulda olursa olsun mücadeleden taviz vermeyeceğini. Sezon başından beri eleştirdiğimiz tek noktaydı bu. Mücadele.. Bu maçta gördük ki mücadele ruhunu takıma kazandırmışız.

Şimdi önümüzde Sinan Erdem Spor Salonu'ndaki son maçımız var. Hem de ne maç: Fenerbahçe Ülker-Galatasaray MP!! Bu maçta tribünleri doldurup hem Sinan Erdem'e güzel bir veda hem de takımımıza kavuşacağımız bu maçta Euroleague'de grup liderliği için onlara teşekkür etme zamanı Fenerbahçe Taraftarı için.. O zaman ne diyoruz; 30 Aralık Cuma akşamı Sinan Erdem'de buluşalım...

23 Aralık 2011

Liderlik bu kulübün genlerinde var


Turkish Airlines Euroleague'in 10. haftasında Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız Top 16 için çok kritik bir maça çıktı. Bu sezon Euroleague'de kendi sahasında hiç yenilmeyen ve potasında 69 sayıdan fazla sayı görmeyen Bennet Cantu'ya konuk olduk. Bu maç bizim için ya tamam ya devam maçıydı. Karşılaşmanın büyük bir bölümüde tahmin ettiğimiz gibi başa baş gitti. Son periyotta tecrübemizi ve fizik avantajımızı iyi kullanmamız sayesinde bu ölüm kalım maçından 83-76'lık skorla galip gelmeyi başardık ve adımızı Top 16 gruplarına yazdırdık. Gescrap Bilbao'nun kendi evinde Caja Laboral'i yenmesiyle birlikte, Sarı-Lacivertli Ekibimiz Top 16'ya grup lideri olarak gitme hakkı elde ettik. Grup liderliği bize Top 16 kuralarına 1. torbadan katılma hakkı kazandırdı.

Daha öncede söylediğim gibi dün akşam oynanan maçın büyük bir bölümü başa baş gitti. İlk periyoda 5-0'lık Cantu serisiyle başlanmışken, ardından oyuncularımızdan gelen iyi savunma ile 10-0'lık bir seri yakaladık ve skorda üstünlüğü ele geçirdi. Bu seride en büyük pay şüphesiz Emir Preldzic ve Gasper Vidmar'ındı. Cantu pota altını kullanarak yaptığımız hücumlar bize sürekli avantaj sağlamaya başladı. Fakat periyodun sonlarına doğru hücumdaki skorerliğimizin kaybolması ve ilk yarının en kötü yüzdesi olan dış atışlara yönelmemiz farkın azalmasına neden oldu. Periyot sonunda Curtis'in basket faulü ile öne geçen takımımız ilk periyodu 1 sayılık farkla önde tamamladı.

Düşük skorlu geçeceğe benzeyen maçın ikinci periyodu da ilk periyottan farksızdı. Periyot boyunca karşılıklı basketlerle geçilmesi iki taraf adına da farkın açılmasını engelleyen en büyük faktör oldu. Bu periyotta Cantu'nun dar hücum rötasyonundaki en büyük silahı olan dış atış hücumlarını uzunlarımızın yardımıyla minimum seviyeye indirmeyi başardık. Fakat bu seferde ikili oyun savunmasında rakibe verdiğimiz boş alanlardan sayılar yememizi engelleyemedik. Hücumda ise Cantu pota altını çok etkili bir şekilde kullanmaya bu periyotta da devam etti. Cantu takımı yaşlı ve yavaş ayaklı oyunculardan oluşmasının dezavantajını bu maçta bizden fazlasıyla çekti. Pota altında oyuncularımızı durduramayınca da faul yapma yoluna gittiler. Kısa oyuncularımızın da pota altı penetrelerinde etkili olmasına rağmen bireysellikten bir türlü vazgeçemememiz farkın açılmasına engel oldu ve devre 31-31 berabere sonuçlandı.

İkinci yarıya da Cantu üç sayılık atışlarda bulduğu isabetlerle başladı. Biz ise maçın başından beri uyguladığımız rakibin en zayıf bölgesini işlemeye devam ettik. Onlar üç sayı isabeti buldukça bizde rakip pota altından isabet bulduk ve oyunu sürekli başabaş götürdük. Bu dakikalarda Oğuz'u hücumda çok iyi kullanan takımımız her hücumda ya sayı buldu ya da faul çizgisine gitti. Cantu'nun zaten dar rotasyonda oynamasına birde çok fazla faullü oynamaları eklenince oyuncu değişikliği sayıları da arttı. Neredeyse her hücumumuzda faul yapmaları önemli oyuncularını zor durumda bıraktı. Bu periyotta da çok iyi savunma yaptık. Kaya'nın ve Gist'in savunmadaki büyük gayreti ve çabaları bize büyük katkı sağladı. Bu periyotta karşılıklı basketlerle 55-55 beraberlikle tamamlandı.

Herşeyin belli olacağı son periyoda coach Spahija, Engin'i ilk beş olarak başlattı. Bu maça kadar Euroleague'de 1 saniye bile süre alamayan Engin bu maçta çok kritik bir görev üstlendi. Ardarda bir penetre basketi ve bir de üçlükle skora 5 sayılık bir katkı yaptı. Savunmada da gayretli oyunu ile bu maçta coach'a "Seni daha önce oynatmamam hataymış" dedirtti. Bu seri ile morallenen takımımız hücumda da rakibine sayı şansı vermeyip Bojan Bogdanovic'le basket-faul'den bulduğu üç sayı ile 8-0'lık bir seriyle başladı kader periyoduna. Ancak bu dakikadan sonra İtalyan ekibi Markoishvilli’den 3 sayılık bir isabet bulmuşken topu pota altından oyuna çıkartırken yaptığımız top kaybı ile Shermadini’nin basketleriyle skor 61-63’e geldi. Tam rahatlamış, bu iş olacak demişken yine bir girdaba sürüklendik. Ancak oyuncularımızın bu kritik anda farkın azalmasına rağmen morallerini bozmamaları ve aynı konsantrasyonla mücadeleye devam etmeleri kaosa gidebilecek bir maçı tekrardan bize getirdi. Son beş dakika içerisinde Bojan Bogdanovic'in sorumluluk alması ve uzak mesafeden bulduğu kritik üçlük ile tekrar havaya giren takımımız, Oğuz ile basket-faul kazanmaya devam etti. Pota altında Gist ile muazzam anlaşan Oğuz, bir de Gist'e alley-opp pası vererek güzel oyununu bir de jeneriklik bir hareketle süslemiş oldu. İlk yarıda 0/3 üç sayı isabetiyle oynayan takımımız ikinci yarı 5/9 isabetle oynadı. Bundaki en büyük etken de ilk yarıda pota altından çok fazla sayı yiyen Cantu'nun ikinci yarıya pota altına yaslanarak başlaması ve bunun sonucunda dış şutörlerimizin boş kalmaları oldu. Bu önemli mücadeleyi son periyottaki akıllı ve üstün oyunumuzla 83-76 kazanmasını bildik ve adımızı Top 16'ya yazdırdık.

Bu maç için ilk parantez Engin'e açılmalı. Bu maçta gösterdi ki bu takımda Euroleague rotasyonuna girebilecek kaliteye fazlasıyla sahip. Bunu zaten bizler biliyorduk ama bu maçtan sonra coach Neven Spahija'da görmüştür. Son zamanlarda Curtis'ın da formunu yakalaması kısa rotasyonumuza çok büyük bir zenginlik kazandırdı. Oğuz ise dün akşam hem savunmada hem hücumda çok istikrarlı oynadı. Ayak çabukluğunu, Cantu uzunlarına karşı çok iyi kullanan Oğuz, dün akşam kullandığı serbest atışların tamamında (9/9) isabet sağladı. Uzun bir oyuncu için serbest atışlarda bu yüzde inanılmaz bir istatistik. Ayrıca hücumda aldığı 5 ribaund ile de çok önemli bir istatistiğe daha imza attı. Dün akşamda 21 sayı, 5 ribaund ve 1 asist ile 27 verimlilik puanı alarak Euroleague'de 10. Hafta'nın en verimli (MVP) 5. oyuncusu oldu.

Gist ve Bogdanovic'e de kısaca değinmek gerek. Bogdanovic çok kritik anlarda sorumluluk alarak 2 tane önemli üç sayılık isabet buldu. Ayrıca pota altında birebirleri çok iyi oynadığı bir maçta 3/6 iki sayılık atış, 3/4 üç sayılık atış, 4/5 serbest atış ortalaması ile oynadı. Bu maçta skorer kimliğini konuşturdu Bogdanovic. Gist ise belki çok fazla istatistiki bir katkı yapmadı ama özellikle savunmadaki inanılmaz bezdiriciliği ve hırsıyla takımın görünmeyen yıldızı oldu. Ukic'te bu formunu umarım devam ettirir. Dün gece o alışkın olduğumuz Ukic'i bizlere izlettirdi.

Sonuç olarak çok kritik bir maçı kazanmasını bildik ve bu galibiyet ile sadece Top 16 biletini değil, grup liderliği avantajını da elimize geçirdik. Şimdi 28 Aralıkta çekilecek kurayı bekleyeceğiz. Orada da kura şansı yanımızda olur ve dişe diş rakipler gelirse Final-Four yolundaki avantajımızı çok iyi kullanırız. Bu arada Euroleague'e verilecek olan yaklaşık 1 aylık arayı da iyi değerlendirip, Mirsad'ın da takıma döneceğini varsayarak iyi hazırlanıp, geçen sezon Top 16'da yaşadığımız şanssızlıkları bu sezon yaşamadan Top-8'e kalırız inşallah.

Bizlere bu büyük gururu yaşatan Oyuncularımıza ve Teknik Heyetimize, 30 Aralık Cuma günü Sinan Erdem Spor Salonu'nda oynanacak olan Galatasaray Medical Park maçında salonda boş koltuk bırakmayarak, tezahüratlarımızla teşekkür etmeliyiz..
Şimdi Sıra Fenerbahçe Taraftarında.. 30 Aralık Cuma günü Sinan Erdem "Şampiyon Fenerbahçe" tezahüratlarıyla inlesin...

16 Aralık 2011

Beklediğimiz senaryo bu değildi!!


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Turkish Airlines Euroleague 9. Hafta maçında dün akşam Sinan Erdem Spor Salonu'nda Gescrap Bilbao'yu konuk etti. Maça Top 16'yı garantileme parolasıyla çıkan takımımız ne yazık ki amaçladığının aksine ortaya koyduğu kötü oyunla sahadan 70-80'lik skorla mağlup ayrıldı. Aldığımız bu mağlubiyet hem Top 16'ya kalma iddiamızı son maça bıraktı hem de Bilbao'ya ikili sayı avantajını verdi.

Maça hiç beklediğimiz gibi başlayamadık. Oysaki taraftar desteği ve saha avantajına, son zamanlardaki iyi oyunumuz ve sahadaki mücadeleyi bırakmayan yapımızda eklenince maça çok daha iyi başlayacağımızı ve rakibin umutlarını henüz maçın başında kıracağımızı tahmin ediyordum. Fakat durum bunun tam tersi oldu. Bilbao son şansının olduğunun bilinciyle sahaya çıkmıştı. Her topu akıllı kullanmaya çalıştılar ve bunda da oldukça başarılıydılar maç boyunca. Biz ise ilk periyoda sert savunmadan uzak, rakibine kolay sayılar veren bir takım görüntüsünde başladık. Bilbao'nun savunmada pota altını çok iyi kapatması bizi dış atışlara zorladı. Ne yazık ki bu alanda da oldukça kötü geçirdiğimiz bir maçı ilk periyotta rakibin kontrolüne verdik. Tüm bu olumsuzluklar sonucunda ilk periyodu kendi sahamızda ve seyircimiz önünde 14-25 geride tamamladık. Bu skor belki ilk periyot için telafisi olabilir olarak görülse de aslında önemli olan bir sonucu doğurdu: Biz bu skorla, Bilbao'yu bizi yenebileceklerine inandırdık.

İkinci periyoda daha inançlı başlayan taraf Bilbao oldu. Tam biz Emir ve Gist ikilisiyle toparlandık, maçı dengeliyoruz derken savunmadaki sertliğini yine unutmamız Bilbao'nun pota altımızdan etkili hücumlar yapmasına ve sayılar üretmesine neden oldu. Herhalde koç baktı ki savunmada bocalıyoruz, hemen savunma sertliği için Vidmar ve Kaya ikilisinden yararlanmayı tercih etti. Belli bir süre Spahija'nın planı işe de yaradı. Savunmamızla 7-0'lık bir seri yakalayıp farkı 6 sayıya kadar indirmeyi başarmış ve rakibe de mola aldırmıştık. Tam herşey tekrardan yoluna girdi maçın kontrolü bize geçiyor derken D’Or Fisher ve Janis Blums ile mola dönüşü sayılar bulan Bilbao yine farkı açtı ve soyunma odasına 11 sayı farkla 33-44 üstün girdi.

Üçüncü periyodun ilk başları ise tam bir kabus olarak geçti. Biz devre dönüşü farkı kapatırız, oyunu dengeleriz diye düşünürken sahadaki oyuncularımız bundan uzak bir görüntü sergilediler. Maç başından beri sürekliliğini sağlayamadığımız katı savunmanın yine yokları oynadığı bölümde Bilbao; Blums, Hervelle, Jackson ve Mumbru dörtlüsüyle yakaladığı 10-1’lik seriyle farkı 20 sayıya çıkarttı. Bizim aleyhimize olan 20 sayılık bir farkı ben Sinan Erdem'de, ne geçen sene ne de bu sene görmemiştim. Oyun kurucularımızın tıkandığı bu dakikalarda kenarda bekleyen Engin acaba ne zaman oyuna girecek diye beklerken, koç yine ona Euroleague'de şans vermedi. Farkın 20'ye kadar çıkmış olması takımda belki de bir tek Emir'i etkilemişti. O dakikalarda sazı eline alan Milli Oyuncumuz ard arda bulduğu 7 sayı ve savunmadaki tek başına direnciyle hem sayı farkını azaltmış hem de taraftarı az da olsa oyunun içine sokmayı başarmıştı. Ama sadece Emir'di bunu yapan.. Takımdaki diğer oyuncular ne yazık ki farkın verdiği moral bozukluğuyla oyundan iyice düştüler. Bu düşme özellikle de savunma ribaundlarımıza çok yansıdı. Bilbao her başarısız atışından sonra aldığı hücum ribaundlarıyla sayılar bulmaya devam etti. En azında son periyoda farkı azaltabileceğimiz en iyi duruma getirelim derken kullandığımız acemice toplar ve yapılan basit hatalar, Bilbao'nun boş döndüğü hücumların sonlarında bizimde sayı bulamamamıza neden oldu. Ve son periyoda 17 sayılık bir farkla 50-67 mağlup girdik.

Açıkçası oynanan oyunu gördükten sonra son periyoda maçı kazanacağımıza olan inancımız kırılmış olarak başladık. Bilbao arka arkada 6 hücumdan boş dönerken biz bu şansı 6 hücumdan sadece 2'sini sayıya çevirerek değerlendirmiş(!) olduk. Oyuncularımızın tereddütlü atışlar yapması ve Ömer Onan'ın da elindeki problem nedeniyle son periyotta oynayamaması farkı kapatmaya yetmedi. Son periyotta Emir ile sayılar bulmuş olsakta, Emir'e yardım edecek bir başka oyuncu çıkmayınca takımda, maçta 70-80 Gescrap Bilbao üstünlüğüyle sona erdi. Bu mağlubiyet bizi; maç öncesi liderlik hayalleri yaparken, maç sonu gruptan çıkalım yeter deme noktasına getirdi.

Maç sonu Emir'in de dediği gibi çok ama çok kötü bir oyun oynadık. Bilbao kadar maça konsantre olamadık. Koçun yine kafa yoran tercihleri ve bazı oyuncularımızın saç baş yolduran performansları bu yenilgiye zemin hazırladı. İlk önce coach Spahija'ya bir sitemim olacak. Yahu senin bench'inde Engin Atsür gibi Türk Basketbolu'nun bana göre son zamanlarda yetiştirdiği ve Milli Takıma kadar yükselmiş çok önemli bir oyuncusu varken neden ona süre vermezsin? Bu çocuk sakatlanmadan önce Milli Takımın Kerem Tunçeri'den sonraki ikinci guardıydı. Bu maçta süre vermeyeceksinde ne zaman vereceksin coach? Ukic'in maçın genelinde yokları oynaması sadece Curtis'in savunmada ve hücumdaki direnciyle oyun kurucu katkısı aldığımız bir maçta Engin'in süre almamasını açıkçası doğru bulmuyorum. Engin'in oyun zekası bana göre Ukic'ten de yüksek.. Bu potansiyele sahip bir oyuncunun kenarda oturması benim kabul edebileceğim bir durum değil. Kimse kusura bakmasın.. Sakatlıktan dönen Marko Tomas'ın bile direk süre aldığı bir maçta Engin'in almaması anlaşılır gibi değil. Bu arada Marko'nun dönmesine çok sevindim. Oyunda kaldığı sürece özellikle savunmada iyi bir oyun ortaya koydu. Tuttuğu rakip oyuncuyu sahada kilitlemeyi başardı. Dün gecenin Emir'den sonra belki de en sevindirici olayı Marko'nun tekrardan aramıza dönmesi oldu. Umarım bir daha böyle bir sakatlık sorunuyla karşılaşmaz. Takıma hoşgeldin Tomas...

Bir diğer sitemin de Oğuz Savaş'a. Ya anlaşılır gibi değil. Bir oyuncu oyuna girdikten sadece 45 saniye sonra nasıl olurda faul problemine girer? 45 saniye ya 45 saniye!!! Altyapıda oynayan bir oyuncuyu koysanız o an sahaya, inanın ki o süre içerisinde faul problemine girmez. Oğuz, kalıbına oranla zaten çok yumuşak bir oyuncu. Birebirler de kolay geçiliyor ama sürekli faul problemine girmesi takıma büyük zarar veriyor. Dün akşamki kritik maçta sadece 8 dakika süre almasının tek sebebi bu..

Şimdi son hafta deplasmanda oynayacağımız Bennet Cantu maçı kaderimizi belirleyecek. Eğer haftaya Cantu'yu deplasmanda yenersek gruptan kesin çıkıyoruz. Hatta biz kazanıp, Bilbao'da evinde Caja Laboral'i yenerse gruptan lider olarak çıkıyoruz. Ama biz Cantu'ya yenilir, Bilbao yine Caja Laboral'i yenerse bu sefer ilk dört dışında kalıp eleniyoruz. Eğer biz yenilip, Caja Laboral'de deplasmanda Gescrap Bilbao'yu yenerse yine biz gruptan çıkıyoruz ama dördüncü olarak. Haftaya biz kazanıp, kendi göbek bağımızı kendimiz keselim, sonra diğer maçın skoruna bakarız. Ama kaybetmek demek ipleri başkasının eline vereceğimiz anlamına geliyor ve bu bizi hiçte memnun edecek bir senaryo değil.

8 Aralık 2011

Curtis & Gist A.Ş. gururla sunar


Turkish Airlines Euroleague 8. hafta mücadelesinde Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız deplasmanda SLUC Nancy ile karşılaştı. Geçtiğimiz hafta yakaladığımız liderliğimizi sürdürme ve normal sezon maçlarının bitmesine iki maç kala grubu ilk iki içerisinde bitirmemiz için büyük önem taşıyan maçta, Sarı-Lacivertli Ekibimiz harika bir basketbol ile Nancy'i 20 sayı farkla 73-53 mağlup etti ve gruptaki liderliğini sürdürdü. Bu mücadeleyi kazanarak önemli bir avantaj elde eden Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız ayrıca rakibini bu sezon Fransa’da deviren ilk takım oldu.

Peki Sarı-Lacivertli Ekibimiz neleri doğru yaptı da, bu zor geçmesi beklenen mücadeleyi ilk dakikasından son dakikasına kadar üstün oynayıp 20 sayılık bir farkla galibiyete ulaştı? Bugün maçın tek tek periyotlarındaki oyunumuzu değil de maçın genelinde nasıl oynadığımızı aktarmaya çalışacağım. Bu maç için takımımızın yaptığı doğrularda şöyle sıralandı:

1- Öncelikle SLUC Nancy ile başlamamız gerek. NBA'de lock out'ın bitmesi sonucunda takımın bu sezonki en büyük silahı olan Nicolas Batum bildiğiniz gibi NBA'e geri döndü. Fenerbahçe Ülker maçıda Batumsuz Nancy'nin Euroleague'de çıktığı ilk maç oldu. Ve şu görüldü ki Batum'un takımdan ayrılması Fransız temsilcisini tahmin ettiğimden de kötü etkilemiş. Adeta bir anda 3-4 seviye gerilemişler. Hücumda Batum'un eline bakan, Euroleague'in Batum oynarken bile, en az üç sayı isabetiyle oynayan takımı olan Nancy, Batum'u kaybettikten sonra daha da gerilemiş. Bu da takım olma yolunda gayet iyi bir aşama kaydeden takımımız için maçı oldukça kolaylaştırdı.

2- Oyuncularımız maçın içerisinde zaman zaman düşüşler yaşasa da oyunun genelini gayet iyi oynadı. Sefolosha'nın ayrılışından sonra hepimizin kafasında dolaşan "acabalar" bu maç ile silindi diyebilirim. Öyle ki bu maça kadar Euroleague'de yaptığımız asist ortalamamız 11.5 iken, Nancy maçının ilk yarısında 8 asist yaptık. Dördüncü çeyrekte ise şut yüzdemiz %85'e çıktı. Bunlar Euroleague seviyesinde gayet iyi rakamlar.

3- Dün akşam oynanan mücadelede savunmamız ise adeta hatasız oynadı. Nancy takımı her ne kadar bize oranla tecrübesiz olsa da bu tür rakiplere karşıda savunmayı gevşek bırakmadan disiplinle oynamamız en büyük artımızdı. Savunmada bire birlerde yenilmemeyi başardık. Uzun oyuncularımızın, pick'n roll savunmasındaki yardımlaşmaları ve kaymaları muhteşemdi. Bu başarılı savunmamızda meyvelerini maçın her anında verdi. Nancy'i çok sevdikleri pota altı hücumunu yapmamaya zorladık ve onların oyun anlayışlarını tamamen bozduk. Üç sayı çizgisinin gerisinden ve potaya uzak oynamaya zorlamamız zaten hücum gücü kısıtlı olan Nancy'yi iyice zor durumda bıraktı.

4- Curtis Jerrells'ta dün akşam yükselen formuna yakışan bir oyun ortaya koydu. Üçüncü periyotta farkı 1 sayıya kadar indiren Nancy'ye harika bir karşılık verdi ve adeta imdadımıza yetişti. Kullandığı her şutunu soktu. Her driplinginde ya sayı attı, yada faul aldı. Rakip pota altını Olympiacos maçında olduğu gibi çok etkili kullandı. Böyle akıllı oynamaya devam ederse hem oyun içerisinde sayı bulma opsiyonumuz artar hem de final-four için iddiamız artar.

5- Son haftaların parlayan yıldızı Oğuz Savaş dün akşamda gayet başarılıydı. Hücumda ne yapması gerekiyorsa yine yaptı fakat yine çok erken faul problemine girmesi en büyük zaafıydı. Gist ise gün geçtikçe takıma ısınıyor. Oyuna tam konsantre olarak çıktığında karşısında duracak çok az oyuncu var. Atletik yapısı ve takipçiliği muazzam bir oyuncu. Yeterki maça konsantre olsun. Vidmar ise her zaman ki gibi oyunun iki yönünde de başarılı fakat Oğuz'da olduğu gibi onda da büyük bir sıkıntı var: Erken faul problemine girmesi! Bunu düzelttiği anda çok daha yararlı olacak ve süreleri de artacak. Kaya ise savunmada yapması gerekeni gayet iyi yaptı. Ribaund aldı, blok yaptı, rakibi hataya zorladı. Kısacası uzunlarımızda, sezon başına oranla kendilerini bulmuşa benziyor. Bu da oldukça sevindirici tabiki..

6- Bojan Bogdanovic henüz Cibona'da oynadı sezonki gibi yüksek oranda bir skor katkısı yapmasa da takımın önemli bir oyuncu. Hem hücumda hemde "savunma"da. NBA'e draft olmuş bir skorer olmasına rağmen çok boş atış kaçırmaya başladı ama arkası dönük hücumlarda oldukça etkili bir oyuncu. Oyun zekası üst seviyede. Ayrıca kendisi için söylenen “savunmayı sevmez” imajını da ortadan kaldırdı diyebilirim. Koç Spahija kendisinden çok iyi bir savunmacı yarattı. Hücum vasıflarının yanına savunmayı da eklemesi onun geleceği içinde artı bir değer. Böyle oynamaya devam ederse skorunuda daha üst seviyelere çıkartacaktır.

Dün gerçekten iyi mücadele eden takımımızı bir kez daha kutluyorum. Sezon başı oynanan kötü oyundan şu anda eser yok. Sezon başına oranla gayet başarılı bir ilerleme kaydettik. Önümüzdeki hafta Sinan Erdem Spor Salonu'nda oynanacak olan Bizkaia Bilbao maçını kazanmamız durumunda son maçımız olan Bennet Cantu maçına grup birinciliği için çıkacağız. O nedenle önümüzdeki hafta oynanacak olan Bizkaia Bilbao maçına taraftarlarımızın da gereken önemi ve ilgiyi göstermesi gerekiyor. Çünkü bu takım taraftar desteğini fazlasıyla hak ediyor..

5 Aralık 2011

Oğuz'un önderliğindeki uzunlarımız coştu


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Beko Basketbol Ligi'nin 8. haftasında Abdi İpekçi Spor Salonu'nda Erdemirspor'u ağırladı. Maçı baştan sona kadar üstün götüren takımımız, sahadan 77-60'lık skorla galip ayrıldı ve son 2 haftadır yakaladığı iyi basketbolunu bu maçtada sürdürmüş oldu.

Hafta içi oynanan Olympiacos maçında gayet başarılı bir performans gösteren ve Yunan temsilcisini yenerek grubunda liderliğe yükselen takımımızın ligdeki konuğu, oynadığı son beş maçını da kazanan Erdemirspor oldu. Maç başlamadan önce, gerek Erdemir'in son haftalardaki performansını gerekse de Fenerbahçe Ülker'in hafta içi oynadığı Euroleague maçını göz önüne aldığımızda, bu maçın oldukça zor geçeceğini tahmin ediyordum. Fakat maçın daha ilk dakikalarından itibaren oyuncularımızın mücadelesini gördükten sonra benim gibi Erdemirli oyuncularda şaşırmış olsa gerek. Bu sezon görmeye çok alışkın olmadığımız bir şekilde maça agresif savunmayla başlayan takımımız, hücumda da sürekli formsuzluğundan şikayet ettiğimiz Roko Ukic'in takıma gayet başarılı ve hareketli bir şekilde yönetmesiyle başladı. Erdemir'de hafta içi Euroleague maçı oynamış ve geçtiğimiz sezonki görüntüsüne son 1-2 maça kadar ulaşamamış olan takımımızdan bu başlangıcı beklemiyordu ki maçada tutuk başladılar. Maçın ilk dakikalarında rakip pota altından sayılar bulmaya başlayan takımımız, savunmadaki sertliğiyle de Erdemir'e sayı şansı vermedi. Bu savunmasının ödülünü de hücumda bulduğu sayılarla alan takımımız ilk periyodu 10 sayılık bir farkla (22-12) üstün tamamladı.

Bu yazımın başlığında da kullandığım gibi, bu maç Oğuz'un ve uzunlarımızın maçı oldu. Sezon başından beri çok nadir kullandığımız pota altı hücumlarını bu maçta ise tek hücum opsiyonumuzmuş gibi kullandık. Sezon öncesi yaşadığı formsuzluğu son üç-dört maçtır atlatmış gözüken Oğuz'un o bildiğimiz bire bir hücumlarını bu maçta sık sık kullanması ve sayılar bulmasına, Gist, Kaya ve Vidmar'ın da oyunda oldukları sürece pota altından buldukları sayılarda eklenince Erdemir karşısında büyük üstünlük sağladık. Pota altı oyuncularımız, Oğuz(21 sayı)-Kaya(8 sayı)-Vidmar(4 sayı) ve Gist(8 sayı) dörtlüsü, maç boyunca attığımız 77 sayının 41'ine imzalarını attılar. İkinci periyotta bu uzun oyuncularımızın ambargosu altında geçti. Pota altında çok fazla görmeye alışkın olmadığımız uzundan uzuna asistler ile hem sayı olarak farkı açtık, hem de takımın gelecek maçlar için form seviyesinin nerelerde olduğuna şahit olduk. Tüm bu olumlu etkenler birleşince de fark kaçınılmaz oluyor. Soyunma odasına da 22 sayılık bir farkla 48-26 üstün girdik.

Bu sezon genel olarak hep kötü başladığımız üçüncü periyoda bu maçta da kötü başladık. Savunmamızın periyodun başlarında düşmesi ve Erdemir'in maçı çevirmek için son kozlarını oynaması skorda da azda olsa bir gerileme yaşattı. Bu zaman zarfında gelen 6-0'lık Erdemir serisi farkı 13 sayıya kadar çekti Karadeniz temsilcisi. Mola dönüşü savunma sertliğini tekrardan Euroleague seviyesine çekmeyi başaran takımımız bu sıkıntılı dönemden kurtulmayı başardı. Bu sert savunma sayesinde tekrardan farkı açmaya başlayan takımımız final periyoduna 19 sayılık üstünlükle 61-42 önde girmeyi başardı. Bu periyot için söyleyebileceğim tek eleştiri Koç Spahija'ya.. Erdemir'in skoru eritmeye başladığı dakikalarda o zamana kadar maçın en skorer oyuncusu olan ve Erdemir pota altını çok rahat geçen Oğuz Savaş'ı 7 dakika kenarda tutmasıydı. Koç kenara aldığı oyuncuları bazen unutuyor sanırım.. Burada da devreye yardımcı antrenör Ertuğrul Erdoğan'ın girmesi ve Spahija'yı uyarması gerekiyor. Sonuçta yardımcı koçunda görevi kenarda oturup maçı izlemek değil..

Son periyoda Jerrells'ın üçlüğü ve Bogdanovic'in basketi ile 5-0'lık seriyle başladık. Bu sezon üçüncü periyotların tersine son periyotlara hep iyi başladık. Kaybettiğimiz maçlarda ise ya son topu iyi kullanamadık yada daha önce açılan farkı kapatmak için zamanımız kalmamıştı. Son periyot boyunca Erdemir'le aramızdaki sayı farkını korumayı başaran oyuncularımız sahadan da 77-60'lık skorla galip ayrıldı. Takımımız bu galibiyet ile ligdeki 6. galibiyetini alırken, Erdemir ise 3. mağlubiyetini aldı. Takımımızda Oğuz Savaş 21 sayı, 9 ribaund, 2 asist'lik performansıyla maçın ve takımımızın en skorer ismi olurken, maçın son saniyesinde potadan dönen ve önüne düşen topu Ukic'in almasıyla double-double'ı kaçırmış oldu. Sarı-Lacivertli Ekibimizde Bojan Bogdanovic ise 10 sayılık bir skor katkısıyla Oğuz dışında çift haneli sayılara ulaşan tek oyuncumuz oldu.

Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Beko Basketbol Ligi'nin 9. haftasında 10 Aralık Cumartesi günü saat 15:00'te deplasmanda Aliağa Petkim ile karşılaşacak. Bu mücadele İzmir Enka Spor Salonu'nda oynanacak.

2 Aralık 2011

Taraftar desteğiyle bir başka oynuyorlar


Turkish Airlines Euroleague'in 7. haftasında dün gece Sinan Erdem Spor Salonu'nda çok kritik bir maça çıktık. Rakibimiz Yunan temsilcisi Olympiacos'tu. Müthiş taraftar desteğini arkasına alan takımımız, sahadan 86-70 galip ayrıldı. Sarı-Lacivertli Ekibimiz, Caja Laboral'in Cantu'ya yenilmesi ile birlikte üçlü averajla grupta liderliğe yükseldi.

Bu maçı sizlere biraz daha farklı yorumlayacağım. Maçı salondan izlemiş biri olarak maçın öncesine ve sonrasına da değinerek, sizlere en geniş hatlarıyla maçı yorumlamak istiyorum. Maçın ne kadar önemli olduğunu basketbolu çok az takip eden birisi bile bilir. Dün akşam salona UNIFEB'ten arkadaşlarla beraber gitmek için Davutpaşa Metro İstasyonu'nda buluştuk. Gelen metroya bineceğimiz anda dikkatimi birşey çekti. Metronun tüm vagonları neredeyse Sarı-Lacivert kaşkol, forma, mont giymiş insanlarla doluydu. İşte o anda anladım maça taraftarın verdiği önemi. Ataköy-Şirinevler durağında indiğimizde ise metronun hemen hemen tamamı boşalmış o istasyonda nereye dönerseniz dönün Sarı-Lacivert Formalı birilerini görmek, tezahüratlarını işitmek mümkündü. Hep birlikte salona doğru yola koyulduk ve yaklaşık 10 dakika süren yürüşle salona ulaştık.

Salondan içeri girdiğimizde, doğru taraftar tribünü olarak tabir edilen, basın tribününün bulunduğu pota arkasına geçtik. Salona girdiğimizde maçın başlamasına 1 saat vardı. GFB, UNIFEB, Grup CK, Vamos Bien, KFY... Fenerbahçe Tribünlerinde görmeye alışkın olduğumuz tüm taraftar grupları büyük bir katılımla salondaki yerlerini almıştı. Olympiacoslu oyuncular sahaya çıktıklarında salondan büyük bir ıslık koptu. Fenerbahçeli oyuncular ise sahaya alkışlar ve tezahüratlar eşliğinde geldi. Ardından oyuncuların isimleri tek tek söylenerek, tribüne çağrıldılar. Her zaman olduğu gibi Kaptan Ömer Onan'dan başlanıp, Emir Preldzic'le son buldu tribüne çağrılmalar.

Maçın başlamasına 10 dakika kala ise, Türkiye Özel Sporcular Derneği için kısa bir merasim yapıldı. Kaptan Ömer Onan ve salona maçı izlemeye gelen Türkiye Özel Sporcular Derneği'nin destekleriyle spora başlayan küçük bir kardeşimiz konuşma yaptılar. Ardından ise o duygusal anların yaşandığı an geldi. Sefolosha'nın son maçı olması nedeniyle sahada Şube Direktörümüz Nedim Karakaş'ın kendisine bir plaket verileceği anons edildiğinde tüm salon ayağa kalktı ve oynadığı 7 maçta takımımıza inanılmaz katkılar veren oyuncumuzu alkışladılar. Plaketin verilmesi sırasında ise tüm salon "I love you Thabo" ve "Sefolosha, Sefolosha oley oley oley" sesleriyle inletildi. Ardından kısa bir açıklama yapmak için mikrafonu Thabo aldı ve "İstanbul’u, takımı ve taraftarı çok sevdim. Kısa da olsa böyle bir keyfi yaşadığım için ve burada olduğum için çok mutluyum." dedi. Salondan yine büyük alkışlar koptu.

Bu duygusal dakikaların ardından ise maç başladı. Maça taraftar desteğini arkasına alan takımımız gayet iyi başladı. İlk dakikalardan itibaren oyunda üstünlüğü yakalayan taraf biz olduk. Özellikle pota altını iyi kullandık. Fakat hakemlerin çok kolay çaldığı fauller bizim farkı açmamızı engelleyip, Olympiacos'un skorda öne geçmesine neden oldu. İlk periyotta 1 sayılık farkla Olympiacos'un üstünlüğüyle tamamlandı.

İkinci periyoda ise kötü başladık. Olympiacos, hücumda pota altımızdan çok kolay sayılar bulmaya başladı. Bundaki en büyük etken ise pota altımızdaki o sert savunmanın merkezinde bulunan Vidmar'ı erken faul problemine sokmaları oldu. Oğuz bildiğimiz gibi ne yazık ki savunmada kalıbına oranla çok zayıf kalıyor. Oğuz'un sahada olduğu dakikalarda pota altımızdan sayılar bulan Yunan Ekibi, bu periyotta farkı 6 sayıya kadar çıkarmıştı. Fakat dün akşamki maçın iki yıldızından biri olan Curtis Jerrells'ın sorumluluk alması ve periyodun sonlarına doğru keşfettiği Olympiacos'un yumuşak karnından (pota altına penetre etmesi) sayılar üretmesi farkın açılmasını önledi. Bojan Bogdanovic'in de, bu dakikalarda skora katkı vermesi takımımızı tekrardan öne geçirdi. Periyodun sonunu iyi oynayan takımımız soyunma odasına 6 sayılık farkla önde gitmeyi başardı. İlk yarıda taraftar desteğide muazzamdı. Savunmada her ne kadar yeteri kadar ıslık olmasa da, hücum ettiğimiz anlarda söylenen besteler ve takımı ateşleyici hamleler çok yerindeydi.

Devre arasında ise salona Bayan Basketbol Takımımızın bazı oyuncuları ve Teknik heyeti geldi. Benim gördüğüm kadarıyla Takım Menajeri Didem Akın, oyuncularımız; Angel McCoughtry, Elena Babkina, Zane Tamane, Esmeral Tunçluer ve Olcay Çakır salona gelenlerdi. Özellikle Angel'in yani meleğimizin salona geldiğinde, ayağa kalkıp elindeki Fenerbahçe atkısını açması ve taraftarlarımıza eşlik etmesi bizlerin gönüllerini bir kez daha fethetti. Taraftarın sevdiği çok ender oyunculardan biri Angel.. Bu sene daha da bir sevgimiz arttı ona karşı.

İkinci yarının ilk dakikalarında hücumda istediğimiz düzeni kuramadık. Her boş döndüğümüz hücumda da potamızda sayı görünce periyodun hemen başında farkı 2 sayıya kadar indirdi Olympiacos. Fakat o dakikadan itibaren öyle bir taraftar desteği vardı ki salonda, Sinan Erdem'e yaklaşık 15-20 maça gitmiş birisi olarak dün akşamki atmosferi daha önce hiç yaşamamıştım. Taraftarın inanılmaz desteği sahadaki oyuncularımızı da ateşlemiş olacaktı ki kısa sürede toparlandık. Yanlış hatırlamıyorsam 8-0'lık bir seriyle o taraftar desteğine sahadaki oyuncularımız müthiş bir geri dönüş yaptılar. Tam herşey istediğimiz gibi giderken Vidmar'ın 5 faulle oyun dışında kalması yanımdaki arkadaşıma "Eyvah" dememe sebep oldu. Fakat o dakikalarda sahada olan Oğuz'un gerçekten iyi bir performans göstermesi biraz olsun rahatlamamı sağladı. Tam son periyoda 8 sayı farkla gireceğiz derken, Spanoulis'in dün geceki maçta çok kötü oynamasına rağmen bulduğu tek üç sayılık basket ile ve birde turnike yememizle birlikte farkı üç sayıya kadar çektiler.

Son periyoda da taraftarın "Bizler İnandık, sizde inanın, bizim için bu maçı alın" tezahüratları eşliğinde başlayan takımımız, son çeyreğin ve maçın adamı olan iki oyuncudan biri olan Curtis'ın skorer oyunuyla girdi ve skorda çift haneli sayılara ulaştı. Olympiacos bu dakikalarda farkı kapatmak için yine pota altımızdan hücumlara yönelmişti. Fakat hem bu hücumlardan boş dönmeleri, hemde hücumda bizim Ukic ve Curtis'ten ardarda sayılar bulmamız, salonda bulunan tüm taraftarlarımızı oyunun içine soktu.

Maçın başından beri bir dakika bile susmadan destek veren taraftar tribününe bu dakikalarda salondaki diğer tribünlerde eklendi. Olympiacos hücumlarında inanılmaz bir ıslık tufanı koptu Sinan Erdem'de. Ve bu yüksek ıslıktan da oldukça fazla etkilendi Yunan temsilcisi. Ardarda yapılan hatalı yürümeler, topu kontrol edememeler taraftarın oyuna müdahalesinin en güçlü örnekleriydi. Maçın bitmesine 1.12 dakika kala 11 sayı öne geçmemizle Olympiacos molası geldi. Bizlerde "Sarı, Lacivert, Şampiyon, Fener" tezahüratı yapmaya başladık. Tüm salon bu tezahürata katıldı. Benim gözüm ise Bayan Basketbolcularımızın oturduğu locadaydı. Biz bu tezahürata başladığımızda yine Angel :) oturduğu yerden ayağa kalkarak bizlerle beraber bu tezahürata eşlik etmeye başladı. Angel her "Lacivert" dediğinde, onun Fenerbahçe'yi ne kadar benimsediğini görmek benim için büyük bir şans ve gururdu. Çünkü Dünya'nın en iyi ikinci bayan basketbolcusu olarak gösterilen ve çok kısa zamanda zirveye çıkacağına kesin gözüyle bakılan bir oyuncunun bizlerle beraber Fenerbahçe tezahüratlarına eşlik etmesi gerçekten bizim için büyük bir mutluluk.

Maç zaten o dakikada bitti. Olympiacos mola dönüşü de sayı bulamadı ve o herkesin merakla beklediği an gelmişti. Salona gelen 14 bin 355 taraftar hep birlikte "Pınarbaşı"nı söylemeye başlamıştık. O anları hayatım boyunca unutmayacağım. Kapalı bir salonda herkesin hep birlikte aynı anda söylediği ve aynı anda zıpladığı bir besteydi bu ve ortaya çıkan görüntüde inanılmaz derecede harikaydı. Kazandığımız her maçın sonlarına doğru bu besteyi söyleriz tribünde ama bu maçta bir başka söylendi.

Maçın bitişiyle birlikte ise tüm salon takımı ayakta alkışlamaya başladı. Thabo Sefolosha'nın da tribünleri dolaşarak taraftarlarla tokalaşması, gecenin sonunda yaşadığımız güzel bir anıydı. Baştan sona önde götürdüğümüz bir maçı kazandık ve grupta liderliğe yükseldik. Şimdi önümüzdeki hafta deplasmanda oynayacağımız Nancy maçını kazanmamız durumunda grup liderliği için içeride oynayacağımız Bizkaia Bilbao maçını kazanmamız yetecek. Bu fırsat elimize geçmişken kaybetmemek için dün akşamki oyun tarzından dışarı çıkmamalı ve dün akşam yaptığımız doğruları Nancy maçında da uygulamalıyız.

Bu yazı çok uzun oldu. Kabul ediyorum. :) Ama sizlere dün akşamki maçın tüm detaylarını anlatmak istedim. Bir başka Fenerbahçe Ülker zaferinde daha görüşmek üzere...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...