21 Ekim 2012

Kazanılmış Bir Puan – Bursaspor:1 Fenerbahçe:1




 

Maçı değişik duygularla izledim. Geçen sene Bursa deplasmanı askerliğimin ilk gününe denk geldi. Askerlik yapanlar ilk günün karmaşasını, stresini çok iyi bilirler. Soru işaretleri baş ağrısı yapar, çok büyük bir yorgunluk ve korkuyla yastığa başınızı koyarsınız. Ben de yastığa başımı koyduğumda yanımdaki bir arkadaşın Fenerbahçe’nin 2-1 galip geldiğini söylediğini duyduğum anda bana verdiği o rahatlığı başka zaman hissedebileceğimi sanmıyorum. Lacivert bir gece lambası eşliğine düşündüğüm iki şeyden birisi bu galibiyet oldu.

Fenerbahçe çok büyük eksiklerle Bursa deplasmanına gitti. Fenerbahçe’nin normalde tam kadrosuyla bile eksikleri varken üstüne 4 as oyuncusunun eksik olması ciddi anlamda sıkıntı yarattı. Bu 4 oyuncu da formlarının zirvesindeyken maça çıkamadılar. Fenerbahçe yedek kulübesi için bir gösteri maçı oldu ve ne olduklarını az çok görmüş olduk. Maalesef çok büyük eksikleri olduğunu izledik. Bu oyuncularla sene sonuna kadar oynayacağız ancak bu kadar çok as oyuncunun eksik olması da büyük şanssızlık. 

Bursa maça iyi başladı. Fenerbahçe de eskilere nazaran çok mücadele etti ancak Bursaspor ileride çok iyi paslaşınca Fenerbahçe’nin mücadelesi çok fazla etkili olmadı. Bursa çok akıllı oynadı. Fenerbahçe ilk yarıda golü yedikten sonra Bursaspor’u sindirdi ve golü bulduktan sonra galibiyet hamleleri yaptı ancak bunu maçın ikinci yarısında gösteremedi. Bursaspor ikinci yarıda galibiyet adına büyük hamleler yaptı ancak Volkan’a takıldılar.

Maçtaki en büyük gözlemim şu oldu. Allah dünyadaki hiçbir takıma 4 Türk savunma oyuncusu vermesin. Cidden savunma yapmak nedir bilmiyoruz. Egemen, Serdar, Hasan, Bekir çok garip işler yaptılar. Taca atabileceği topları kornere atmalar, gol atmalar, oyun kuramamalar. Ciddi anlamda pozisyon kayıpları yaptılar. Düşünün Bursaspor’da Ferhat diye bir adam giriyor ve Serdar onu durduramıyor. Fenerbahçe’ye gelse burun kıvırırız ama Serdar onu durduramıyor. Ölüsünün durdurması lazım bir kere. Karşısında Ryan Giggs değil ki durdur yani onu.

İlerideki oyuncularda sıkıntı olmadığını düşünüyorum. Hatta Sow resmen coştu. Kaç defa geriye geldi top kesti. Kuyt keza iyiydi. Krasic harikaydı, Caner top ezdi ancak iyiydi.  Ama savunma bir türlü beklenen katkıyı yapamadı takıma. 

Son zamanlarda ciddi anlamda medyadan bir yıpratma politikası var. Buna rağmen bu takım zirveye ortaksa kimse bir şey dememeli. Destek olmak bu kadar zor olmamalı. Hem Alex olayı yüzünden tepki koyup hem de Medya’yı uyarmak zor olmamalı. İki kulvarda savaşamıyorsan gelip de birilerine akıl vermeyeceksin. Taraftar artık bunları yapabilmeli.

Yönetimin de medya konusunda büyük yanlışları var. Medya konusu ele alınmalı.

20 Ekim 2012

Hücum tamam, savunmaya devam




Fenerbahçe Ülker, Turkish Airlines Euroleague A Grubu 2. maçında deplasmanda Union Olimpija ile karşılaştı. Maç boyunca kafa kafaya giden mücadeleyi takımımız maç sonunu iyi oynayarak 75-81'lik skorla galip tamamladı. Fenerbahçe Ülker bu deplasman galibiyeti ile grubunda namağlup tek takım ünvanı ile grup liderliğine yükseldi.

Karşılaşmayı genel olarak ele aldığımızda savunma konusunda henüz ciddi bir yol almadığımızı söyleyebiliriz. Geçtiğimiz sezon alışkanlık haline gelen savunma zafiyeti bu sezonda kaldığı yerden devam ediyor. Bunda elbette ki en önemli unsur savunma konusunda çok becerikli oyuncuların aynı anda sahada olamamasının da etkisi büyük. Uzun savunmamızda David Andersen ve Oğuz Savaş gibi iki önemli uzunun savunmada özellikle de Andersen'in etliye sütlüye karışmaması ve çok basit fauller alması, İlkan'ın tecrübesizlikten basit hatalar yapması bizim pota altı savunmamızı ciddi derecede etkiliyor. Savunma olarak takımdaki en sert uzun olan Kaya Peker'in maçta süre alamamasıda buna eklenince rakip uzunlar kolayca potaya yada faul çizgisine gidebiliyor. Bo McCalebb ve Ömer Onan'ın kenara geldiği dakikalarda ise Bojan, Emir ve Barış üçlüsünün de savunmada istenilen sertliği verememesi rakip kısalarında daha hareketli oynamasına neden oluyor. Simone Pianigiani'nin en büyük savunma silahı olan tam saha baskıyı henüz Fenerbahçe Ülker'de izleyemedik. Zaten ilk yarıda yediğimiz 46 sayıda bundan kaynaklanıyor. Savuma konusunda takımın daha zamana ihtiyacı olduğu açıkça görülüyor.

Fenerbahçe Ülker belki de Euroleague'de bu sezon mücadele eden 24 takım arasında en fazla hücum potansiyeline sahip olan 2-3 takımdan biri. Zaten oynadığımız son iki Euroleague ve bir Beko Basketbol Ligi karşılaşmalarında yediğimiz ciddi sayılara rağmen hücumda bulduğumuz sayılar ile hep gülen taraf biz olduk. Bo McCalebb'ın yönetiminde çok iyi bir hücum takımı olduğumuz aşikar. Dün geceki maçta hücum potansiyellerimiz arasına Mike Batiste'in de eklenmesi ile sahada oyunun hücum kısmında üst düzey bir takım olduk. Hücumda Bo McCalebb, Emir Preldzic, Ömer Onan ve Barış Ermiş gibi yaratıcı oyuncular sayesinde sayı bulmakta zorluk çekmiyoruz. Bu da bize maçları kazandıran en büyük faktör.

Maçı genel olarak ele aldığımızda en dikkat çekici noktalardan biride ribaund üstünlüğü. Olimpija'nın bu alanda 40-29'luk çok ciddi bir üstünlüğü var. Hatta hücum ribauntlarında da 16-3'lük yine çok yüksek bir üstünlük kurduklarını söylemek lazım. Bu, şu demek; Union Olimpija Fenerbahçe potasına 16 kez fazla hücum etmişken, biz rakip potaya sadece 3 kez fazladan hücum edebilmişiz. Bu gerçekten çok ciddi bir sıkıntı. Fenerbahçe Ülker gibi hızlı hücumu iyi oynayabilen ve bu oyunu oynayabilecek Bo McCalebb ve Ömer Onan gibi iki önemli yıldızı olan bir takımın savunmada rakibine ribaund vermesi demek hızlı hücum silahının kilitlenmesi demek. Savunmada verdiğimiz ribaundlar bizim sadece önemli bir hücum silahımızın kilitlenmesine değil aynı zamanda savunmada daha fazla efor sarf etmemize neden oluyor. Açıkçası ribaund konusunda dört kısalı sisteminde bizi olumsuz etkilediğini düşünenlerdenim. Pianigiani'nin dört kısalı sistemde ısrar etmesinin sebebini anlayabilmiş değilim. Emir'i dört numaraya her çektiğimizde hücum gücümüzde belli bir artış olduğu aşikar ama savunmada verdiğimiz ribaund sayılarının da bu süre zarfında oldukça yüksek olduğunu belirtelim.

Dün gece sahadan galibiyetle ayrılmak bizim için önemliydi. Ancak belki de galibiyetten daha da önemli bir olay yaşadık dün gece; Barış Ermiş'i kazandık. Bo McCalebb'ın maçın 32. dakikasında ayak bileğini burkması nedeniyle kenara gelmesiyle sahaya J.R. Bremer'ı almıştı coach. Ancak Bremer'ın bu sürede sıkıntı yaşaması üzerine üçüncü tercih olarak Barış'ı aldı oyuna. Maçın en kritik anlarıydı. Skor 68-68 berabere. Maçın sonları oynanıyor. Barış'ın bu geniş rotasyonda aldığı sürelerin kısıtlı olduğunu ve daha önce hiç üstlenmediği bir rol üstlenerek kısa sürelerde iyi işler yapmasını gerekiyor. Barış'ı Banvit'te iken takip edenler bilir uzun sürelerin adamıdır Barış. Sahada süre aldıkça açılan bir oyuncu. Ancak dün gece Fenerbahçe Ülker'deki görevini ilk kez başarıyla yerine getirdi. Daha da önemlisi özgüvenini geri kazandı. Maçın sonlarında oyuna girip sırasıyla; bir kritik üç sayılık isabet, bir top çalma, serbest atıştan 1/2 isabet ve bitirici üçlükle ard arda bulduğu 7 sayı maçı Fenerbahçe Ülker'e getirdi. Dün gece galibiyetten daha da önemlisi Fenerbahçe Ülker'in Barış Ermiş'i kazanması oldu. Simone Pianigiani'nin en kritik anda güvenerek sahaya sürdüğü Barış, hem hocasının güvenini boşa çıkartmadı hemde Fenerbahçe Ülker'e Euroleague'de deplasman galibiyetini kazandıran isim oldu.

Maçta, takımı son dakikalara Bo McCalebb ve Ömer Onan'ın deliciliği ve sorumluluğu ele almaları üstün taşıdı, maçı ise Barış Ermiş kazandırdı. Bo McCalebb'ın yapılan kontrollerinde çok ciddi bir sakatlığının olmadığını belirtelim. Yarın oynanacak TED Ankara Kolejliler maçında forma giymeyecek. Hafta içi oynanacak olan Real Madrid maçında ise oynayabileceği müjdesini verelim. Bo McCalebb'ı yerde acı içinde bileğini tutarken gördüğüm an inanılmaz üzüldüm ve korktum. Çok şükür ciddi bir sakatlık oluşmaması oldukça sevindirici bir haber. Bo'ya geçmiş olsun dileklerimizi göndererek bir Euroleague maç yazımızı daha sonlandıralım...

12 Ekim 2012

Başlangıçlar önemlidir... Bizde iyi başladık...




Fenerbahçe Ülker, Turkish Airlines Euroleague normal sezon ilk maçında Rus temsilcisi BC Khimki Moskova'yı ağırladı. Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena'da oynanan karşılaşmadan takımımız 92-80'lik galibiyetle ayrıldı ve Euroleague'de yeni sezona iyi bir başlangıç yaptı.

Sezon öncesi gerçekleştirilen yeni yapılanma ile takıma önemli transferlerin yapılması ve İtalyan coach Simone Pianigiani'nin de takımın başına getirilmesi ile yeni bir sistemde oynamaya başlayan Fenerbahçe Ülker, henüz tam olarak hazır görünmese de sahada ortaya koyduğu oyun ve mücadele ile bizlere uzun bir aradan sonra rahat bir maç izleme keyfi yaşattı.

Karşılaşmaya hazırlık maçı havasında başladık diyebiliriz. Khimki'nin skor bulmasını zora sokacak savunma baskısından uzak bir görüntü vermemize rağmen hücum potansiyelimizin çok fazla olması skor üretmemizi kolaylaştırdı. İlk periyot boyunca her iki takımdan, düşük seviyede bir savunma ve buna bağlı olarakta karşılıklı atılan basketler izledik. Oyunun bu şekilde gitmesi açıkçası bizden çok Khimki'nin işine yarıyordu. Çünkü deplasmanda oynayan bir takım olarak, önemli bir favori karşısında başa baş oyunu götürmek hatta tabiri caizse rakibini "uyutmak" onların maçın sonuna umutlu girmesini sağlayacaktı. Nitekim ilk periyotta bu şekilde gelişti ve 25-25'lik beraberlikte tamamlandı. 

İlk periyotta Yunan Hakem Anastopoulos'un Bo McCalebb'a çaldığı düdükler ile 2 faul aldırması biraz bizi sıkıntıya sokabilir diye düşünmüştüm. Ancak Bo McCalebb'ın yokluğunda sahaya giren Emir Preldzic ve yeni transfer J.R. Bremer'ın hücumu toparlamaları açıkçası beni rahatlattı. İkinci periyodun ilk 4 dakikasıda karşılıklı basketlerle geçildi. Ta ki maçın en fazla eleştirilen hakemi Yunan Anastopoulos'un Bojan Bogdanovic'e itirazlarından ötürü teknik faul çalmasına kadar! Bu dakikadan itibaren taraftarın hakemler üzerinde oluşturduğu baskı ve oyuncularında bundan olumlu olarak etkilenmesi ile Fenerbahçe Ülker savunma yapması gerektiğini hatırladı. O dakikadan itibaren kenarda Bo McCalebb gibi bir hücum gücünün iki faulle oturmasına karşın sahada Emir Preldzic ve Ömer Onan'ın öncülüğünde bir savunma seferberliği başladı. Maçın 14. dakikasından devre sonuna kadar Fenerbahçe Ülker 17-6'lık bir seri yakalayarak farkı hem 10 sayıya çıkarttı hem de Khimki'nin umutlarını söndürdü. 

Üçüncü çeyreğe de ilk periyottaki gibi savunmayı gevşeterek başlayan takımımıza karşı Khimki klasik ikili oyundan bulduğu sayılarla ve ard arda gelen iki üç sayılık basket ile farkı bir anda 4 sayıya kadar çekti. Bu dakikada coach Simone Pianigiani'nin mola alması ve oyuncuları savunma yapmaları konusunda uyarmasının ardından kritik anların adamı Romain Sato'nun bulduğu kritik üç sayılık basketler ve savunmadaki sertlik ile rakibe sayı üretme izninin verilmemesi, Fenerbahçe Ülker'in farkı tekrardan 10 sayıya çıkartmasını sağladı.  Son çeyrekte her ne kadar 26 sayı yesekte 30 sayı bulmamız üstünlüğü elimizde tutmamızı ve net bir galibiyet almamızı sağladı.

Fenerbahçe Ülker adına maçın yıldızı tartışmasız 20 sayı ile maçında en skorer ismi olan Emir Preldzic oldu. Oyuna ilk girdiğinde oynadığı tamamlayıcı oyun kurucu rolü ve son periyotta 4 numarada oynama görevini hem başarıyla yerine getirip hem de takıma verdiği skor ve yaratıcılık katkısı ile gecenin yıldızıydı. Milli Basketbolcu dün gece iki tane Euroleague kariyer rekorunu da kırdı. 20 sayı ile Euroleague'de en fazla sayı ürettiği maçını oynayan Emir, 31 verimlilik puanı ile de bu alandaki en iyi derecesini yapmış oldu.

Emir gibi dün gecenin bir diğer önemli ismi kaptan Ömer Onan'dı. Sezona kötü başlamasına rağmen son oynanan hazırlık maçlarında ritmini bulan kaptan dün gecede sahada güzel bir resital sundu. Rakibi karşısında yaptığı bezdirici savunma dışında tam sahayı deparlayıp bıraktığı fast-break sayıları ile dün gecenin alkışı hak eden bir diğer ismi oldu. Simone Pianigiani'nin sisteminde çok daha verimli oynamaya başlayan Oğuz Savaş'ta Khimki maçında çift haneli skor katkısı veren isimlerden biri oldu. Yeni sistemde potaya daha yakın topla buluşan ve isabet yüzdesi daha da artan Oğuz için bu sezon çok verimli geçeceğe benziyor. Hep bahsettiğimiz savunmadaki zaafını da giderebilirse Oğuz Avrupa'nın en önemli uzunlarından biri olacak.

Khimki uzunlarının blok tehtidi karşısında pek etkili olduğu söylenmese de Bo McCalebb kaşla göz arasında tam 17 sayı bularak tabuları yıkan isim oldu. Arka arkaya yediği iki bloğa rağmen pota altına penetre etmekten bir an olsun çekinmeyen ve inanılmaz süratiyle pota altını delip geçen Bo McCalebb kalitesini bir kez daha ortaya koydu. Bu adam için kötü oynadı demek imkansız. Sahada çok fazla ön plana çıkmadığı maçı 17 sayı ile tamamlaması bunun en güzel kanıtı. Romain Sato ise tam bir görev adamı olduğunu dün gece bir kez daha gösterdi. Savunmaya getirdiği sertlik, hücumda kritik anlarda soktuğu basketler ile takıma ön planda görünmeyen büyük katkılar sağladı.

Khimki karşısında en fazla yaşadığımız problemlerden biri olan pota altı savunmasında David Andersen ve Mike Batiste'in henüz form tutamamış olması önemli bir etkendi. Yaşı ilerlemiş olan ve "veteran oyuncu" olarak tabir edilen oyuncuların geç form tuttuğu bilinir. Bu nedenle hemen endişelenmemek lazım. Mike Batiste dün akşamki maçta iyi olacağının sinyallerini verdi. Ancak David Andersen için henüz erken olduğu çok belli. Takıma geç katılması ve uyum sorununu yeni yeni atlatıyor olması Andersen'in form kazanmasında biraz gecikme yaşanmasında önemli bir rol oynayacak. Bremer ise takımla sadece iki gün antrenmana çıkmasına rağmen dün akşam ortaya koyduğu basketbol ile doğru bir transfer hamlesi olduğunu gösterdi. Bo McCalebb kenardayken takıma büyük katkı vereceğinin sinyallerinide gördük. İlk maçı olması nedeniyle hemen hemen hiç şut kullanmadı (sadece orta mesafeden bir kez atış denedi). Daha çok yaratıcılığını ve tecrübesini kullanıp asist özelliklerini sergiledi. Oğuz'a yaptığı iki güzel asist ile eğer uzunlar kendisiyle uyum sağlayabilirlerse onları bu sene çok fazla besleyeceğini de gördük. Altıncı yabancı için çok doğru bir tercih olduğunu bir kez daha belirtelim.

Takımın tam olarak hazır hale gelebilmesi için yaklaşık bir aylık süreye daha ihtiyacı olacak. Hem savunmanın oturabilmesi hem de takıma geç katılan oyuncuların form tutabilmesi için bu süre şart. Hücumda 9 oyuncumuzdan skor katkısı alıp, 92 sayı üretmemiz Fenerbahçe Ülker'in nasıl bir hücum potansiyeline sahip olduğunun göstergesi. Ancak kendi evimizde 80 sayı yememiz ise olumsuz bir tablo. Bu kadar fazla sayı yenmesinin, savunmanın henüz oturmamasından kaynaklandığını da belirtelim. Coach ve oyuncularında maç sonu röportajlarında bu yenilen sayıya vurgu yapmaları herşeyin yolunda olduğunun bir kanıtı. Coach oyuncularında kafasına savunmayı iyice sokmuş. Şimdi geriye bir tek bu savunmayı yapmak kalıyor.

Euroleague'e iyi bir başlangıç yaptık. Şimdi hafta sonu Erdemir deplasmanı ile Beko Basketbol Ligi de start alacak. Ardından önümüzdeki hafta, dün gece Cantu'yu deplasmanda 71-84 yenip büyük bir sürpriz yapan Union Olimpija ile karşılaşacağız. Finansal sorunlarla boğuşan ve Euroleague'e son anda katılan Union Olimpija grubun en zayıf halkası olarak görülse bile bizimde henüz tam hazır olmadığımızın bilinciyle sahaya çıkıp sezon öncesi sıkça rastlanan sürprizlerden birine izin vermememiz gerekiyor.

"Başlangıçlar her zaman önemlidir" denir. Biz başlangıcı iyi yaptık inşallah sonunuda iyi bitireceğiz. Taraftarın bu takıma daha da fazla destek vermesi gerektiğini hatırlatarak yazımızı noktalayalım...

11 Ekim 2012

Aykut Kocaman Karakterdir





-oyuncu grubunuzda neyle karşılaşırsanız affetmekte zorlanırsınız?

"aldatma. Gruba karşı her şekilde açık olmaya çalışıyorum. Sakatlıklarla ilgili, takım içindeki durumlarıyla ilgili, psikolojik sorunlarıyla ilgili, performanslarıyla ilgili, her şeyle ilgili... Ve onlardan çok fazla şey istemiyorum. Bunun karşılığında istediğim tek şey var: açık olmaları. Bu anlamda, transferle, davranışlarla, performansla ilgili olabilir, aldatma, ikiyüzlülük kabul edemeyeceğim tek durum. Onun dışındaki her şeyi affedebileceğimi düşünüyorum. Genel olarak hayatımda da bu böyle. Açıklıktan yanayım. Şunu da eklemek istiyorum. İşine saygı duymayan ve arkadaşına saygısızlık yapanı da bunun yanına koymak gerek. Bugüne kadar pek fazla olmadı ama burada ufak tefek cezalandırmalarım olduysa bunlar arkadaşlar arasındaki ya da antrenmanlardaki saygısızlıktan kaynaklanmıştır. Ama onda bile yüreğim elvermiyor, sonunda affediyorum."
  


Alex De Souza takımdan ayrıldı. 8 sene boyunca Fenerbahçe’de kırılmadık rekor bırakmadı. Adını yüzlerce defa tribünlerde haykırttı. Aile yaşantısıyla, Karakteriyle, Centilmenliğiyle, Rakibe saygısıyla Türk Futbolunda belki de örneğini görmeyeceğimiz bir adam artık yok. Giderken düzenlediği basın toplantısında bile büyük erdemlilik ile içtenlikle başından geçenleri anlattı.

Basın toplantısına kadar Aykut Kocaman’ın suçlu olduğunu düşünüyordu büyük topluluk. Karakterine, Fenerbahçeliliğine ağır hakaretler edildi. Yukarıdaki alıntı onun İstanbulspor’un başındayken kampta verdiği bir röportajdan.

Alex-Aykut Kocaman olayında, Aykut Kocaman’ın yerine biraz empati kurmak isterseniz yukarıdaki yazıyı okuyup temelde Aykut Kocaman’ın neler yapabileceğini, neler düşünebileceğini az çok görüp öyle empati kurmanızı tavsiye ederim.

Sadece yukarıdaki yazı bana yetmez diyenlere, Aykut Kocaman-Oğuz Çetin ve Ali Şen dalgalanmasında gelen 96 şampiyonluğunda Aykut’un maçlardaki yerini ve etkisini de inceleyebilirsiniz.
Alex De Souza adam gibi adamdır. Ancak Aykut Kocaman da adam gibi adamdır. Şekeri olsa da Aziz Yıldırım da adam gibi adamdır. Üçü de Fenerbahçe’yi çok seviyorlar. Anlaşmazlıklar doğmuş, zaman zaman Aykut Kocaman Alex’e destek vermiş, zaman zaman Aziz Yıldırım Alex’e destek vermiş, zaman zaman Alex Aziz Yıldırım’a destek vermiş, zaman zaman Alex Aykut Kocaman’a destek vermiş, zaman zaman Aykut Kocaman Aziz Yıldırım’a destek vermiş, zaman zaman Aziz Yıldırım Aykut Kocaman’a destek vermiştir. Belki de şimdi üçü de birbiriyle anlaşamıyor. Ancak bu onların Fenerbahçe’yi sevdiğini değiştirmiyor. Bu onların karaktersiz olduğunu, şerefsiz olduğunu da göstermiyor.

Alex’in zamanı geldi gitti. Aziz Yıldırım’ın da Aykut Kocaman’ın da bir zamanı gelecek ve onlarda bu kulüpten gidecekler. Nasıl Zeki Rıza gitti yerine Lefter geldiyse. Lefter gitti yerine Alex geldiyse, Alex’in de yerine birisi mutlaka gelecek. Kulübe yakışan bu değelere hak ettiği saygının gösterilmesidir.

Yönetimin jübile teklif edercesine yaptığı veda yazısı gerçekten anlamlı. Konuyu gereksiz uzatmadan kestirip atması ve Alex’e gereken saygıyı göstermesi muazzam. 

Emin olun yarın Alex’in jübilesi olursa Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım onu ayakta alkışlayacaktır.

O hatalı bu hatalı gibisinden yorumlara girmek istemiyorum. Üçü de hatalı. Üçü de hatalarının farkına vardılar ve sustular. Hatalarını kabul ettikleri andan itibaren de Fenerbahçe çok ağır iki maçtan büyük zaferler ayrıldı. Daha da büyük zaferlere imza atabilirler. Çünkü üçü de Fenerbahçe için çalışıyor ve tüm karakterlerini Fenerbahçe için kullanıyorlar. Taraftarın artık bunu anlayarak hareket etmesi gerek.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...