29 Ocak 2012

Fişi Bojan Bogdanovic çekti


2011-2012 sezonu Beko Basketbol Ligi'nin ikinci yarısı dün oynanan maçlarla başladı. İkinci yarının açılış maçında Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, deplasmanda Trabzonspor ile karşılaştı. Maç boyu geride götürdüğü maçı, son periyottaki etkili oyunuyla uzatmalara taşıyan Sarı-Lacivertli Ekibimiz, uzatma dakikalarında da iyi oyununu devam ettirip maçı on sayılık farkla 74-84 kazandı. Takımımız bu galibiyet ile ligin ikinci yarısına iyi bir başlangıç yapmış oldu.

Bu sezona istediği gibi başlayamayan takımımız, ligin ilk yarısında 10 galibiyet ve 5 mağlubiyet alarak puan sıralamasında 6. sırada yer alıyordu. Ligin ikinci yarısına yeni salonun verdiği moralle başlayacak olan takımımızdan elbette ki en büyük beklentimiz sezonun ilk yarısındaki, o her maç birbirini tutmayan, devamlılığı olmayan görüntüsünden kurtulup artık her maç bir önceki maçta gösterdiği performansı sergileyebilen hatta onunda üzerine çıkan bir Fenerbahçe Ülker. Ancak dün gördük ki bu şu an için gerçekleşmiş değil. Trabzonspor basketbol olarak ligimizdeki 2. hatta 3. sınıf bir takım. Bizim dün bu takıma karşı rahat bir şekilde kazanmamız gerekiyordu. Rakibin kurduğu taraftar baskısı belki oyuncularımızda bir konsantrasyon eksikliğine yol açmış olabilir ancak kadromuzdaki her oyuncunun bu tür atmosferleri oynama tecrübesi ve yeteneği var. Bizi en çok endişelendiren noktada bu aslında. Bu sene bir türlü oyuncularımızın gerçek performanslarını izleyemedik. Son haftalarda Bojan, Oğuz, Tomas ve özellikle Fenerbahçe'ye geldiğinden beri belki de en başarılı sezonunu geçiren Kaya iyi durumda olsalar da bu oyuncularımızın dışındaki diğer oyuncular şu anda gerçek performanslarının çok altında. Sadece oyuncularımız değil coach Spahija'da kendi performansına bir türlü ulaşamadı. Her maç hatalar yapmaya devam ediyor.

Dediğim gibi Trabzon’a karşı maçı çok erkenden koparmalıydık. Ancak bu olmadı. Maçın son periyoduna kadar hep gerideydik. Hatta üçüncü periyotta Trabzon farkı 13 sayıya kadar çıkarmıştı. Bu takım karşısında maçın içerisinde 13 sayı geriye düşmek oldukça düşündürücü. Bu duruma gelmenin birçok nedeni vardır elbet. Ama ben tek bir nedenden bahsedeceğim. "Pota Altı Savunması" Dün oynanan maçta pota altımızı özellikle Elton Brown çok etkili kullandı. Topu pota aldığımızda her aldığında sayıyla döndü. Birde bu yetmezmiş gibi birçokta basket faul kazandırdık rakibe. Eğer pota altında faul yapmaya karar verdiysen o top o potaya girmeyecek arkadaş. Dün bu zaafımızdan çok sayı buldu Trabzon. Bir de üstüne hücumda bitirici olamayışımız eklenince sahada herşey gittikçe zorlaştı. Maçın ilk üç periyodunda hiç bir varlık gösteremememizin en büyük nedeni bana göre bunlardı. Ancak bu dakikalarda takım adına savaşan kahramanlara da değinmeden olmaz; Bojan Bogdanovic, Kaya Peker, Marko Tomas ve Mirsad Türkcan!! Bu dört isim sahada herşey kötü giderken sorumluluk almaktan kaçınmadı. Savunma ve hücum hattında tıkandığımız anlarda hep ilk imdadımıza koşan bu dört isim oldu. Sorumluluk aldılar, şut kullandılar, savunmada çok fazla efor sarf ettiler. Maçı kazandıysak bu dört oyuncunun çok büyük emek ve özverisi ile kazandık.

Gelelim maçın kırılma dakikalarına. Yani dördüncü periyoda. Bu ana kadar hücumda takımımızı sırtlayan isimlerin başında olan Bojan Bogdanovic'in arka arkaya bir üç sayı, birde smaç ile bitirdiği hücumlara Marko Tomas'ta katkı yapınca bir anda son periyada 9-0'lık bir seriyle başladık. On sayı geride girdiğimiz son periyotta farkı bir anda bir sayıya düşürdük. Takımımızın üst üste bulduğu sayılar karşısında Trabzonspor mola almak durumunda kaldı. Mola Trabzon'a yaramış olacak ki, dönüşünde Jonathan Gibson ile periyottaki ilk sayılarını buldular. Ardından boş döndüğümüz hücumda potamızda Jonathan Gibson'ın üçlüğünü de görünce maçın bitimine 6 dakika kala yeniden 6 sayı geriye düştük. Bojan, Emir ve Tomas'ın arka arkaya bulduğu üçlüklerle uzun bir aradan sonra öne geçmeyi başardık. Bu dakikadan itibaren karşılıklı basketlerle geçilen maçta kırılma noktası ise; bitime son 20 saniye kala 66-68 öndeyken Emir'in kullandığı iki serbest atışı da kaçırması oldu. Bu atışlardan biri sayı olsaydı maç uzatmaya kalmayacaktı. Ardından sayı çizgisine giden Jonathan Gibson iki atışı da baskete çevirince maç uzatmaya gitti.

Son periyotta on sayılık farktan geri dönen Sarı-Lacivertli Ekibimiz bunun vermiş olduğu moral ile uzatma periyodunada fırtına gibi başladı. Bojan Bogdanovic ve Mirsad Türkcan'ın etkili oyunuyla farkı 7 sayıya çıkardık. Hücumda Bojan ve Mirsad'ın etkili oyununa, savunmada da Kaya kritik anlarda yaptığı 2 blok ile destek verdi. Bu skor avantajını arttırarak koruyan takımımız sahadan da 74-84 galip ayrılmasını bildi.

Maçta 27 sayıyla oynayan Bojan Bogdanovic maçın ve takımımızın en skorer ismi oldu. Son haftalardaki çıkışını sürdüren genç oyuncu artık ben bu takımın en büyük skor opsiyonuyum mesajını da herkese vermeye başladı. Kritik anlarda sorumluluk alması ve geldiği günden beri en büyük dezavantajı olarak görülen oyunun savunma yönünü de çok geliştirmesi Bojan'ın geleceği için ve takımımız için büyük bir kazanç. Kendine bulmaya başladı. Avrupa'nın en genç skorerlerinden biri olduğunu şimdilerde bizlere de ispatlıyor. Fenerbahçe Ülker'e hoşgeldin Bojan!

Mirsad Türkcan.. Aslında bu ismi duyduğumuzda söyleyecek o kadar çok şey var ki, onları anlatmaya sayfalar yetmez. Tartışmasız Türk Basketbolunun en önemli yıldızlarından biri. "winner" özelliğiyle çok fazla dikat çeken bir isim. Sahada bulunduğu dakikalarda o hırsıyla sadece kendisini değil, takım arkadaşlarını ve taraftarları da ateşleyebilme özelliğine sahip. Sahada hiç skor katkısı vermese bile mutlaka olması gereken bir oyuncu.. Belki hücumda bulacağı sayıları değil ama takım arkadaşlarını hırslandırıp, ateşlemesi bize çok maç kazandırır. Avrupa Basketbolunda da efsane olmuş bir isim. Euroleague'in gelmiş geçmiş en iyi ribaundcusu olmak her babayiğidin harcı değildir. Bu onur Mirsad Türkcan'ın..

Gelelim Kaya Peker'e. Fenerbahçe'ye geldiği günden beri en etkili oyununu oynuyor. Belki de hücumda çok fazla üretkenlik sağlamıyor ama savunmada ortaya koyduğu yürek ve mücadele ayakta alkışlanacak cinsten. Panathinaikos maçı öncesi savunmamızda en çok güven veren isim konumunda. Gerçek Kaya'yı bizlere izlettirmeye başladı.

Bir dipnotta Trabzon taraftarına.. Maçta, Başkanımıza ve oyuncularımıza toplu halde etmedikleri küfür ve hakaret kalmadı. Ancak gelin görün ki sadece maçta bir tane anons yaptırıldı. Bunu neden yazdığımı hepiniz anlamışsınızdır. Bunun üzerinde fazla durmak istemiyorum çünkü herşeyin ne olduğu açıkça ortada. Sadece verilecek cezayı çok merak ediyorum. Trabzon taraftarına son olarakta yazımda kullandığım yukarıdaki fotoğrafı hatırlatmak istiyorum. Kendi evinizde sizi susturmak bizim için büyük bir zevkti. Yukarıdaki fotoğrafı hediye kartpostal olarak Trabzonlu dostlarımıza(!) göndermek isterseniz kartın arkasına; "Trabzon taraftarına, Bojan Bogdanovic’ten sevgilerle…" yazmayı unutmayın.

Şimdi önümüzde kritik bir Panathinaikos maçı var. 2 Şubat Perşembe akşamı 20:30'da, Fenerbahçe Ülker Sports Arena'da oynanacak olan bu maçta yine salonu doldurup, takımımıza en büyük desteği vermemiz gerekiyor. Panathinaikos kendi evimizde yenebileceğimiz bir takım. Yeter ki oyuncular ve taraftarlar buna inansın. Mücadelenin biletleri Biletix'ten satışa sunuldu. Zaman kaybetmeden almanızı öneririm.

26 Ocak 2012

Ülker Sports Arena'ya galibiyetle "Merhaba" dedik


Dün akşam Turkish Airlines Euroleague Top 16 G Grubu 2. Hafta maçında Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, İtalyan temsilcisi EA7 Emporio Armani Milano ile yeni salonumuz Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena'da karşılaştı. Fenerbahçe Ülker Sports Arena'nın açılış maçı olma özelliği taşıyan bu önemli gecede Sarı-Lacivertli Ekibimiz baştan sona kafa kafaya giden maçı 65-63'lük skorla kazanarak Top 16 gruplarındaki ilk galibiyetini aldı. Salonun açılışını sizlere ayrı bir yazı olarak aktarmak istiyorum. Bu nedenle bu yazıma salonun açılışını eklemek istemedim. Bu yazıda maçın değerlendirmesini yapmak daha doğru olacaktır.

Öncelikle maçın düşük skorlu geçmesinden başlamak istiyorum. EA7 Emporio Armani için bu çok büyük bir engel olmasa da normal sezonu 78.5 sayı ortalamasıyla oynayan Fenerbahçe Ülker için bu epey düşük bir skor oldu. Elbette ki bunun bazı nedenleri vardı. Öncelikle yeni salon bu konuda ilk sırayı almakta. Yeni bir salon, yeni tribünlere karşı, taraftarında ilk kez organize olduğu bir maçta çok yüksek bir skor beklemek açıkçası çok ütopik olurdu. Üstelik salonun yeni açılmış olmasından dolayı potalarında oldukça sert olması da bu duruma sebep oldu. Diyeceksiniz ki; "potanın serti, yumuşağı mı olur?" Evet, olur efendim. Özellikle yeni potalarda çember hiçbir darbeye (smaç vb.) maruz kalmadığı için oldukça serttir ve atılan her topta çemberde esneme olmaz. Ancak zamanla bu potada basketbol oynandıkça, çember esnemeye başlar. Esneklikten kasıt atılan toplar çembere her çarptığında çemberde belli bir miktar esneme olacağından skor üretmek kolaylaşır. Ancak dünkü maçta potalar oldukça sert olduğundan birçok top normalde pota önüne düşmesi gerekirken potadan oldukça uzak ve kenarlara düştü. Çemberde esneme olmadığı içinde çembere çarpan her top hız kaybedeceğini sertliğin etkisiyle hız kazanıp potadan geri döndü. Elbette ki oyuncularımızın da henüz potalara tam olarak alışık olmaması da skorun düşük kalmasında önemli bir rol oynadı.

Gelelim maçın değerlendirmesine. Tüm bu etkenleri göz önüne aldığımızda maçın dengeli ve başa baş başlaması beklenen bir durumdu. EA7 Emporio Armani belki de şu anda Euroleague'deki takımlar arasında CSKA Moskova'nın ardından en çok kariyere ve yıldız oyuncuya sahip olan takım olmasına karşın çok dağınık ve takımdaşlıktan uzak bir görüntü çiziyordu. Ancak dün akşamki maçta biraz olsun kendilerini toparlamış olarak gördüm. Ancak şu çok açık ki coach Sergio Scariolo ile takımın yıldızları arasında ciddi bir güvensizlik sorunu var. Bu takımın olması gereken seviyesinden çok daha gerilerde gözükmesine neden oluyor. Biz ise maça yeni salonun vermiş olduğu moral ve istekle hızlı başladık. Ama hücumda topu bir türlü öldüremedik. Karşılıklı basketlerle geçen maçın ilk periyodunu Bojan Bogdanovic'in serbest atışlardan bulduğu sayılarla 2 sayı önde tamamladık.

İkinci periyot son periyoda oranla daha skorlu geçti. Ancak şunu göz ardı etmek olmaz; ilk yarı boyunca yanlış hatırlamıyorsam sadece 3-4 tane asist yaptık. Milano 7-8 tane olması lazım. Bu kendi evimizde oynadığımız bir maçta yapılmaması gereken çok düşük bir yüzde. Özellikle bu sezon guard pozisyonundan çok fazla katkı alamıyoruz asistlerde. Curtis'ın oyun kurma gibi bir opsiyonu ne yazık ki yok. Topu eline aldı mı kendine bire bir yaratıp potaya gitmeyi seven bir oyuncu. Roko'da keza aynı şekilde çok fazla topla oynamayı seven bir guard. Ancak Roko için ufak bir parantez açmakta fayda var. Dün akşam asist ve serbest atışlarda kötü olsa da çok akıllı bir oyun oynadı. Sakatlık dönüşü skor anlamında iyi verim vermesi sevindiriciydi. Hakkını yememek lazım. İkinci periyoda tekrardan dönecek olursak maç boyunca olduğu gibi yine karşılıklı basketlerle ve hücumdan karşılıklı boş dönmelerle geçti. Ancak periyot sonunda Kaya'nın dışarı çıkan topu uçarak oyuna sokması ve atağın sonunda Ukic'in bulduğu üçlükle soyunma odasına önde gitmemiz dün akşamın en güzel hareketiydi. Kaya belki çok fazla skor katkısı vermiyor ama savunmada Vidmar ile birlikte çok büyük efor sarf ediyor ve yüreğini koyuyor.

Üçüncü periyotta ne hikmetse ilk yarıda olduğu gibi yine Marko Tomas'ın turnikesiyle başladı.. Ancak bu periyotta Mancinelli-Fotsis ve (nedense her rakibimizin skor anlamında en kötü oyuncusu hep bize karşı yıldızlaşır :S) Mason Rocca ile sayılar bulan Milano bizim skoru açmamıza bir türlü izin vermedi. Taraftar desteğini de arkasına alan takımımız sonraki bölümde savunma direncini artırıp arka arkaya isabetlerle farkı 6’ya çıkardı ancak yukarıda saydığımız oyunculardan gelen skor katkısı farkın açılmasına engel olunca üçüncü periyodu sadece üç sayılık farkla önde tamamladık.

Maçın final periyodunun ilk dakikalarında Bojan Bogdanovic ve Emir Preldzic ile üstünlüğümüzü koruduk. Kaya'nın hücumda bitirdiği sayı ile farkı 6’ya yükselttik. Bu dakikadan itibaren yine sert savunmaya başlayan takımımıza karşı İtalyan temsilcisinin Fotsis’in uzak mesafeli atışı ile bulduğu sayı maça tutunmalarını sağladı. Ancak Kaya ve Emir ikilisini hücumda da iyi kullanıp farkı 8 sayıya kadar açmıştık. Tam artık bu iş burada bitiyor. Vurup geçeriz diye düşünürken arka arkaya yediğimiz 5 sayı ve kontrolsüz hücumlarımız farkın yine erimesinde önemli rol oynadı. Maçın son anlarında yine klasik Fenerbahçe izledik. Koç Spahija'nın molada çizdiği oyunu gerçekleştiremedik. Emir'in topu alması gerekirken Tomas'a verdik topu. Tomas zamanı eritip içeriye yüklendiğinde ise çok ama çok yanlış bir tercihle topu potaya atmak yerine Kaya'ya pas vermeyi seçti ve atış kullanmadan süre doldu. Bu şu demek oluyordu: EA7 Emporio Milano'ya on hücum için 3.7 saniye süre verdik. Son topu yine iyi savunamadık, boş atışı verdik rakibe ama artık yeni salonun açılışından olsa gerek şans bu gecelik bizden yanaydı ve top çemberi dolaşıp çıkınca 2 sayılık farkla sahadan galibiyetle ayrıldık. Spahija'nın maç sonlarındaki etkisizliği artık sabır taşırmaya başladı. Yine çok kritik bir hücumu değerlendiremeyip, rakibe son topta boş atışı verdik. Bu maçta canımız yanmadı ama Top 16'dan ilerisini hedefliyorsak özellikle maç sonlarını daha iyi oynamamız gerekiyor.

Oyuncu performanslarına gelecek olursak; ilk önce Bojan Bogdanovic ile başlamak gerekiyor. Normal sezonda iç sahada 8.4 deplasmanda ise 16.1 sayı ortalaması ile mücadele etmişti. Dün akşam yeni salonda oynamanın vermiş olduğu heyecan ve hırsla Bojan deplasmanlarda gösterdiği performansı bu kez ev sahibi olduğumuz maçta gösterdi. Maçta attığı her sayıdan sonraki hareketleri bu maça çıkarken kendini ne kadar iyi hazırladığının ve hırsının bir göstergesiydi. 17 sayıyla maçın ve takımımızın en skorer oyuncusu oldu. Daha da önemlisi takımımız adına hücumda sorumluluk alınması gereken zamanlarda o sorumluluğu aldı ve çok kritik basketlere imza attı. Dün akşamın bir diğer başarılı ismi Roko Ukic oldu. Yukarıda kısa olarak bahsettiğim gibi asist ve serbest atışlar dışında gayet başarılı bir maç çıkardı. Hücumda çok akıllı hamlelerle potaya gitti. Rakibi faul sıkıntısına soktu. 16 sayıyla çift haneli sayılara ulaşan son oyuncumuz oldu. Bu maçla ilgili coach'a da değinmek istiyorum. İkinci yarı Oğuz ve Vidmar'a bir saniye bile süre vermedi. Oğuz ilk yarıda bana göre gayet iyi bir performans ortaya koymuştu. Belki bu maç için savunmada iyi bir ikili olan Kaya-Gist kombinasyonunu bozmak istemedi ama bu oyunculara da yer vermesi gerektiğini düşünüyorum. Dün akşam unutkanlıkla ilgili coach'u eleştireceğim en önemli konu Engin Atsür meselesi. Ukic'in yorulduğu zamanlarda oyuna giren Curtis'ın hücum anlamında hiçbir şey üretmemesine rağmen Engin gibi bir oyuncuyu sahaya sürmemek anlatılabilir bir durum değil. Üstelik Roko ve Curtis'ten hiçbir asist katkısı da alınmamışken kenarda asist potansiyali ve oyun kurma zekası üst düzey olan bir oyuncuyu oturtmak izah edilebilir bir durum olamaz. Ancak sakatlığı varsa o zaman bu eleştirim için özür de dilemesini bilirim ama maç boyunca Engin'le ilgili hiç bir sakatlık haberi duymadım. Maç öncesi de ısınırken hiçbir problemi yoktu. Spahija'nın artık takımdaki oyuncuları iyi tanımasının vakti geldi de geçiyor bile. Curtis'le hücum kuramadığımızı gördüğü halde Engin'i kenarda oturtması bana göre Spahija'nın Engin'i tanımadığı anlamına geliyor.. Potansiyali yüksek olan bir oyuncuyu sakatlık sorunu yoksa sahada oynamaması zarardır.

İyisiyle kötüsüyle bir maçı daha kazandık ve Top 16'daki ilk galibiyetimizi aldık. Oynanan oyun genel olarak pek tatmin etmese de herşeyin ilklerinin yaşandığı bir akşamda bunu doğal karşılamalıyız. Dün akşam @FBahceUlker_ twitter adresinden yayınlanan maçın ilklerini ben de buraya ekleyip yazımı tamamlamak istiyorum. Yeni salonla ilgili yazımı daha sonra yazacağım. Hepinize basketbolla dolu günler diliyorum.

- Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena'da ilk basketi oyuncumuz Marko Tomas attı. (İlk Periyot, 09:45)
- Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena'da ilk serbest atıştan basketi Takım Kaptanımız Ömer Onan attı (İlk Periyot, 01:32)
- Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena'da ilk üç sayılık basketi EA7 E.Armani'den Drew Nicholas attı. (İkinci Periyot, 09:35)

8 Ocak 2012

Bitirici darbeyi vuramadık


Beko Basketbol Ligi'nin 14. Haftasında Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Caferağa Spor Salonu'nda Anadolu Efes'i ağırladı. Galatasaray maçında çıkan seyirci olayları nedeniyle ceza aldığımız için salona sadece 14 yaşını doldurmamış olan çocuklar ve bu çocuklara refakat edecek olan bayan taraftarlar alındı. Ömer Onan, Roko Ukic ve Engin Atsür'ün sakatlıkları nedeniyle oynamadığı maçta Sarı-Lacivertli Ekibimiz 83-90'lık skorla sahadan mağlup ayrıldı.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Dün oynanan maçta savunmamız inanılmaz yumuşak kaldı. Anadolu Efes'in hücum potansiyeli dün normal zamandakine oranla çok daha düşük iken takımımızın savunma sertliğini koyamaması, Efes'in kolay sayılar bulmasına neden oldu. Tabi ki Efes adına dün ekstra bir oyuncu sahadaydı. 1990 doğumlu Osman Gökhan Şirin.. Çok kritik anlarda bulduğu iki üçlük isabetle takımı adına büyük bir katkı yaptı. Ancak Efes adına bir isim var ki, yaşına rağmen dün takımını harika yönetti. Kerem Tunçeri dün, Beşiktaş'ta oynadığı yıldan sonra ilk defa 30 dakika üzerinde süre aldı. Kaydettiği 19 sayıyla takımının en skorer ismi oldu. Ancak yaptığı 6 asisti de göz ardı etmemek lazım.. Dedim ya savunmamız çok yumuşak kaldı diye, Efes'in uzunları pota altımızdan 40 sayı buldular. Özellikle Vidmar'ın yine maçın ilk 1 dakikasında iki faul alıp kenara gelmesi daha maçın başında savunma direncimizi kırdı.

Efes karşısında uzun zaman sonra üç sayılık atışlarda gayet iyi bir oran yakaladık. 9/17'lik toplam isabet oranı bu sezon çok fazla görmeye alışık olmadığımız bir oran. Özelliklede Curtis'in 5/5 isabet oranıyla oynaması en dikkat çekici noktamızdı. Curtis'e dünkü oyunu için ayrı bir parantez açmak lazım. O nedenle onu sonraya bırakıyorum. Kısalarımızın savunmadaki direncini dün ne yazık ki uzunlarımızdan göremedik. Özellikle Bojan, Hakan, Curtis üçlüsü sahada oldukları süre içerisinde çok etkili savunma yaptılar. Bir de Vujacic oyundayken onu tutan her oyuncumuz kendisini başarılı bir şekilde markaj altına aldı. Vujacic'i maçın ilk yarısında oyuna sokmadık. Erken faul problemine sokup uzun süre kenarda oturmasını sağladık. Spahija'nın bu stratejisini de alkışlamak lazım. Kerem'i tek oyun kurucu olarak bırakmayı başardık ama Kerem'in iyi oyununu ne yazık ki hesaba katamadık. Tomas hala sakatlığının etkilerini tam olarak üzerinden atamadığı için sahada oyunun her iki tarafında o görmeye alışkın olduğumuz mücadelesini yansıtamıyor. Emir ise üç maç oynamamanın vermiş olduğu dezavantajlardan ötürü dün vasat bir görüntü çizdi. Her ne kadar 7 tane harika asist yapmış olsa da 2/7'lik saha içi isabet oranı Emir kalitesindeki bir oyuncu için çok ama çok kötü bir oran. Üstelik kritik anlarda kaçırdığı iki serbest atışta, Emir'den beklenmeyecek hatalardı.

Dün Anadolu Efes çok dar bir rotasyonla sahaya çıktı. Sadece 10 oyuncuyla sahaya çıkan Lacivert-beyazlılar Doğuş ve Cenk dışındaki 8 oyuncudan skor katkısı aldılar. Bu 8 oyuncudan dördü çift haneli sayılara ulaştı. Takımımız ise sahaya 12 oyuncuyla çıkmasına rağmen 4 oyuncusundan skor katkısı alamadı. Berkay ve Erbil hiç süre almadılar. Ama Hakan ve Gist'in sahada kaldıkları süre boyunca hiç skor katkısı vermemiş olmaları gerçekten kazanabileceğimiz bir maçı kaybetmemizde önemli bir rol oynadı. Üstelik takımımızda sadece 3 oyuncu çift haneli skor katkısında bulunmuşken.. Dün 2-3 kez geriden gelip sayı farkını bire indirmemize rağmen, Efes'e bitirici darbeyi bir türlü vuramadık. Farkı her bire indirdiğimiz anda Efes'e iyi savunma yapıp hücumdan boş dönmelerini sağladık. Fakat hücumu iyi değerlendiremeyip, yanlış tercihler ve top kayıpları nedeniyle skorda bir türlü öne geçemedik. Bizim yapamadığımızı her boş döndüğümüz hücumdan sonra seri yakalayıp farkı yine açmayı başaran Efes yaptı. O anlarda öne geçseydik inanın şu anda galibiyetimizi yorumluyor olurduk.

Curtis'e dünkü oyunu için ayrı bir paragraf açmak lazım demiştim. Geldiği günden beri çok fazla eleştirilen (bende çok eleştirdim) hakkında çok fazla yorum yapılan bir oyuncuydu Curtis. Anadolu Efes karşısında 36.19 dakika süre aldı. Bu Fenerbahçe takımında son yıllarda hiç görmediğimiz bir süre. Genelde bir oyun kurucu maksimum 25 dakika süre alıyordu. Ancak Engin, Ömer ve Ukic'in sakat olduğu bir maçta asıl mevkii guard olan iki oyuncuyla sahaya çıkmamız Curtis'ın işini bir kat daha zorlaştırmıştı. Ancak dün inanılmaz bir Curtis izledik. Bizi hücumda ayakta tuttu, savunmasıyla rakibine zor anlar yaşattı. Adeta tek başına galibiyeti istedi. 29 sayı, 5/5 üç sayı isabetiyle, 5/9 saha içi, 4/7 serbest atış isabetleri ve 4 asistlik bir performansla oynadı. Kritik anlarda çok önemli sorumluluklar aldı. Olympiacos maçından sonra ilk kez ben bu formayı hak ediyorum mesajı verdi.

Son olarakta tribünlere değinmek istiyorum. Öncelikle salona giden ve dolduran tüm bayan ve çocuk taraftarlarımızı kutluyorum. Fenerbahçe'nin büyüklüğünü kadın, erkek, genç, yaşlı ve
çocuk fark etmeksizin yine herkese en iyi şekilde gösterdiler. Ancak bayan okurlarımız lütfen kızmasınlar bana ama tribünler sadece bayanlarla ve çocuklarla ne yazık ki "atmosfer olarak" etkili olamıyor. Dün bunu çok açık bir şekilde bir daha gördük. Yapılacak bir tezahürat, rakip hücumdayken yapılacak şiddetli bir ıslık basketbolda oyunu doğrudan etkileyen faktörlerdir. Ancak bunları dünkü maçta ne yazık ki göremedik.

Sonuç olarak normal şartlar altında bu maç Arena'da oynanmış olsaydı ve salona girişte kadın, erkek, çocuk ayrımı olmasaydı biz bu maçı "farklı" bir şekilde kazanırdık. Ancak olmuşla ölmüşe çare yok. Tüm takımı ve salona giden taraftarlarımızı bir kez daha kutluyorum.. Hepsinin canı sağ olsun..

1 Ocak 2012

Fener bitti demeden hiçbir maç bitmez!!


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Beko Basketbol Ligi'nin 13. Haftasında 30 Aralık Cuma günü ezeli rakibi Galatasaray Medical Park ile karşılaştı. Sinan Erdem Spor Salonu'nda kapalı gişe oynanan mücadeleyi dördüncü periyodun son 5 dakikasındaki etkili oyunuyla 80-79'luk skorla Sarı-Lacivertli Ekibimiz kazandı. Bu skor ile yeni yıla Galatasaray galibiyeti ile giren takımımız, ayrıca bizlere de en güzel yeni yıl hediyesini vermiş oldu.

Her saniyesi büyük bir heyecan fırtınasına sahne olan 2011'in son derbisi, adına yakışır gibi geçti. İki takımda maça çok tempolu başladı. Galatasaray bu sezon çok kullandığı hızlı hücumu bize karşıda iyi uygulayarak başladı. Biz ise Ukic ve Emir gibi iki yaratıcı oyuncumuzun olmadığı maça savunma sertliğiyle başlamayı tercih ettik. Rakibi zorlayacağımız top kayıplarıyla hücum etmeyi düşündük. Çünkü Ukic'in sakatlığından dolayı takımın birinci guardı konumuna gelen Curtis'in ne yazıkki hücumda takımı organize etme gibi bir özelliği yok. Bu nedenle onun oyunda kaldığı sürede savunma özelliğinden yararlanmak hücum etmeyi tercih ettik. Bunda maçın büyük bir bölümünde de başarılı olduk diyebilirim. Ancak aynı şekilde kaptırdığımız toplarda ise çok kolay sayılar yemeye başladık ki bu savunma anlayışıyla sahaya çıkmış bir takım için en büyük dezavantajdır. Bunun eksilerini de skor ve oyun anlamında ne yazıkki sahada aldık. İlk periyodu dört sayı farkla geride tamamladık.

İkinci periyotta da aynı senaryo değişmedi. Üstüne üç sayılık atışlardaki inanılmaz düşük yüzdemiz de devam etti. Devreyi 1/11 üç sayı isabet ile bitirmiş olmamız bunun en açık göstergesiydi. Ki bu tek basketimizde ikinci periyotta Ömer Onan'dan gelmişti. Son haftalarda çok fazla sayı yediğimiz boyalı alandan bu maçta da çok rahat sayılar verdik Galatasaray'a. Ancak Kaya Peker'in ilk ve ikinci periyottaki muazzam oyununu göz ardı etmemekte fayda var. Kaya bu zamana kadar önemli maçlarda özellikle de bu maçlar derbi maçlarsa çok ayrı bir konsantrasyonla oynayan bir oyuncuydu. Ancak Galatasaray maçına nasıl hazırlanmışsa hem mental olarak hemde fiziksel olarak muazzam bir maç çıkardı. Her topa atladı. Hücum ribaundlarını zorladı. Savunmada çok büyük katkı yaptı. Kısacası Kaya, bu sezonki en iyi basketbolunu oynadı. İkinci periyotta da doğru hücum edemedik ama savunmadaki direncimiz sayesinde farkın açılmasına da izin vermedik ve soyunma odasına dört sayı geride girdik.

Maçın ikinci yarısına ise adeta Engin Atsür mucizesiyle başladık. Çok zor bir sakatlık dönemini atlatan ve yeni yeni form tutan Engin'in sazı eline alması ve ard arda bulduğu 5 sayı ile mücadelede uzun bir aradan sonra öne geçtik. Ancak pota altında Darius Songaila ile Luksa Andric'i yine tutamamamız ve ilk yarıda üç sayı çizgisinden potaları döven iki takımında ikinci yarıya ard arda gelen üç sayılık basketlerle başlaması skor olarak iki takımından farkı açmasını engelledi. Bu arada bir pozisyonda ard arda iki Galatasaraylı oyuncunun açık bir şekilde yaptığı stepsleri görmeyen ve ardından üç sayı yememize neden olan hakemlere taraftarlardan büyük tepki geldi. Salonda değildim ancak televizyondan izlediğim kadarıyla sahaya yabancı maddeler atılmış. Bunun neticesinde de hakem üçlüsü soyunma odasına gitti ve salonda aonos yaptırıldı. Oyun yaklaşık 10 dakika durduktan sonra taraftarların yatıştırılmasıyla birlikte tekrardan başladı. Ancak şunu belirtmeden geçmek istiyorum. Geçen sezon Abdi İpekçi'de oynanan final serisi son maçının son 2 dakikasında sahaya aralıksız atılan yabancı maddelerde de hakemlerin aynı tutumu sergileyip soyunma odasına gitmelerini beklerdim. Tamam taraftarın yaptığı yanlış olabilir. Basketbol salonlarında asla görmek istemediğimiz olaylar ama hakemlerinde bu maçlara ayrı bir konsantrasyon olması gerekiyor. Salonda 15000 kişinin gördüğü iki steps'i de sen göremiyorsan burada bir sorun var demektir. Neyse biz maça dönelim. Çok dağınık hücum ettiğimiz ilk üç periyotta Galatasaray'ın farkı açmasına izin vermememiz bu ilk üç periyot için belkide tek artı yönümüzdü. Bu periyodu da Sarı-Kırmızılılar altı sayılık üstünlükle tamamladılar.

Ve o herşeyin değişeceği son periyoda geldik. Final periyoduna da çok iyi başladığımız söylenemez. Peiyodun ilk dakikalarında gelen karşılıklı üç sayılık hücumların ardından ardarda iki takımdan da top kayıpları geldi. Ancak maçın başından beri Galatasaray'ın ikili hücumlarına bir türlü çare bulamamış olmamızdan dolayı yine Andric'den sayılar yemeye başladık. Farkta bu arada 11 sayıya kadar çıkmıştı. Ancak o dakikadan itibaren tribünlerin müthiş desteğini arkasına alan takımımız maça tutunmaya başladı. Galatasaray'a 15000 kişiyle birlikte savunma yapan Sarı-Lacivertli oyuncularımız hücumda da 15000 kişiyle rakibinin üzerine gider oldu. Sayı farkı her hücumda kapanmaya başladıki, Marko Tomas'ın arka arkaya bulduğu iki üçlük isabetle skor eşitlendi. İşte o anda maç adeta tekrardan başladı. Spahija'nın molası dönüşünde iyi savunma yapan takımımız potasında sayı görmeden Engin'le hücumda sayı buldu ve skorda öne geçti. Ardından Galatasaray hücumunda Lakovic'in topun kontrolünü kaybetmesi sonucunda yine Engin'in kaptığı top ile Curtis boş smacı vurdu ve bir anda skorda 80-76'lık üstünlüğü yakaladık. Galatasaray, coach Mahmudi'nin molasından sonra Lakovic ile üç sayılık basket buldu. Son hücum şansımızda ise Engin'in turnikesi son anda potadan dönünce hücum sırası Galatasaray'a geçmişti. Hücumda Tutku'nun Oğuz'a yaptığı açık ve net faulü de görmeyen hakemler sayesinde Galatasaray bomboş bir üçlük fırsatı buldu. Ancak kullanılan atışın basket olmaması bizim maçı kazanmamızdan çok, hakemler açısından büyük bir şans oldu. Çünkü bir gerginliği daha o salonun kaldıracağını zannetmiyorum. Neyse ki maçı kazasız belasız kazandık ve Sinan Erdem'e de galibiyet ile veda ettik.

Bu maçta takımımız adına en büyük kazanç şüphesiz ki Engin Atsür oldu. Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir. Bana göre Engin, Ukic'ten de üst düzey bir basketbolcu. Bu maçta bunu herkes görmüştür sanırım. Ukic'in yaptıklarının yanı sıra yapamadığı şeyleri de yaptı. Bulduğu 16 sayı ile takımımızın ve maçın en skorer ismi oldu. Türk basketbolu ve Fenerbahçe Ülker için Engin çok ama çok önemli biz kazanç.

Karşılaşmayı Profesyonel Futbol Takımımızın oyuncularından Emre Belözoğlu, Serdar Kesimal, Selçuk Şahin ve Özer Hurmacı ile Fenerbahçe Universal Bayan Voleybol Takımımızın oyuncularından Yağmur Koçyiğit'te salondan takip etti. Bu belkide çok gereksiz gibi gözükse de aslında bir "Spor Kulübü" kimliği taşıyan camianın nasıl kenetlendiğinin, branş farketmeksizin sporcuların birbirlerine ne oranda destek verdiklerinin en güzel kanıtı.

Son olarakta yazıyı geç yazdığım için sizlerin yeni yılını da kutlayamadım. Gecikmeli de olsa hepinizin yeni yılını kutlar, 2012'nin herkese sağlık, mutluluk ve başarılarla dolu bir yıl olmasını dilerim. Yeni yılda herşey gönlünüzce olsun..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...