25 Eylül 2012

Meireles’e Acıyorum! – Fenerbahçe:0 Trabzonspor:0




Meireles geldiğinden beri her maç en çok koşan futbolcu oluyor. Herkesin açıklarını kapatıyor. Kendini parçalıyor. Premier ligdeki ortalamasına daha çıkmadığını düşünürsek bu kadar kısa zaman Meireles’in bu işleri yapmasının sebebi sizce ne olabilir? Çok düşünmeyin sebep belli, profesyonellik. Fenerbahçe’de şu an profesyonelce davranan tek futbolcu Meireles. Maç yazısı yazmak istedim ancak her maç aynı şeyleri yazmak da ne bende motivasyon bırakıyor ne de okuyanda. Bu durumda futbolcular nasıl hala aynı tarz ruhsuz oyunu oynayabiliyorlar şaşırıyorum.

İleride ve orta sahada durmalarını anlıyorum da ceza sahası önünde paslaşan rakibin önünde sadece durmak ve izlemek olayı artık bu ruhsuzluğun ileri boyutuna geçtiğini gösterdi. Fenerbahçe’nin her maç 3-4 gol yememesi büyük bir mucize. Aykut Kocaman ve Futbolcular bu mucizeyi başardılar. Hiç kıvırmaya gerek yok. Aykut Kocaman ve teknik ekibi rezilleri oynuyor. Futbolcular keza rezalet. Alex bitmiş. Pas veremez hale gelmiş. Gol atamıyor. Birçok oyuncu artık paslaşamıyor. Önündeki adama pas veremeyen adamlarla, ceza sahası önünde pres yapamayan adamlarla ilgili şu saatten sonra ne yorum yapsak boş.

Takımın kenetlenmesi lazım gerekiyor ancak bu kenetlenme tabandan başlar. Futbolcular ilk önce arzularını Fenerbahçe’nin önüne geçirmemeyi öğrenecek. Son şampiyonlukta da başarı böyle geldi. Futbolcular önce kendilerini düzeltsin, sonra Aykut Kocaman ne yapamıyor onu sorgularız gereken neyse zaten yapılır. 

Yönetim için de çok lafım var. Biz bir sene boyunca savaştık onur ve gurur için. Medya’dan ve Trabzonsporlu teknik heyet ve oyunculardan bir sürü saçma sapan laflar ve hareketler gelirken bir kişi de çıkıp ağzının payını vermiyorsa yazıklar olsun. Eğer sen bunu yapmıyorsan ve gereken cevabı vermiyorsan ben senden ne proje isterim ne de futbolcu. Senin bana yapabileceğin en iyi şey gitmek olur. Ben bir sene boyunca sen ezil diye bu savaşı vermedim. Sen çık çatır çatır konuş diye savaştım ancak sen konuşmuyorsan yapacak pek bir şey kalmamıştır. Bu saatten sonra büyük bir değişimin ilk adımlarını atmak için düğmeye basana dur diyemeyiz.

21 Eylül 2012

Korkaklar ve Sinsiler – Fenerbahçe:2 Marsilya:2



 

Bugün sahada iki ayrı grup vardı. Birinci grup sinsilerdi. Onlar saha içinde hiçbir şey yapmadılar. Ancak olmaları gereken yerde doğru zamanlama da bulundular. Rakip oyuncu yanından geçerken eli belinde izleyen bir mantalite isterse bir değil beş gol atsın işte sonu bu oluyor. Bir de korkak grup vardı. Onlarda düşük mantalitesi ve ne zaman ne yapacağını bilmeyen tavırlarıyla maçın içine ettiler. Sonuçta kaybeden Fenerbahçe oluyor. Taraftarlar da karışık duygular içinde kime destek vereceğimi şaşırıyor. 

Meireles geldiğinden beri birilerinin arkasını topluyor. Ön tarafta baskı görmeyen rakip rahat rahat gelirken kaleye cırmalayan adamların sayısı hiç değişmiyor. Defanstaki dörtlü kaliteli değil maalesef. Dört oyuncu da rezilleri oynuyor ve Allahtan Meireles alınmış. Bu dörtlü ne kadar rezil oynarsa oynasın Meireles açıklarını hep kapatıyor. Önden de hiçbir destek görmüyor. Sow iyi top sakladı ve mücadele etti ancak 2-3 futbolcu ile ilerde basmak yetmiyor. 2-0 aldatmasın kimseyi rakibi izliyor futbolcular ve gününde olan bir rakibe rast gelirlerse fena bir fark yiyecekleri ortada. Bunu birileri yapacak ve bu birçok kişinin gidiş bileti olacak. O talihsiz maçı bekliyorum artık.

Takım 90 dakikayı çıkartamıyor. Rezilleri oynuyorlar. Caner topa dokunacak hali kalmadı maçta. Alex, Cristian keza eli belinde maç oynuyor. 15 dakika kala oyuna giren Bienvenu rakibine fiziki üstünlük koyamıyor. Bekir dan dun topa vuruyor. Ben burada çıksam ne desem şimdi bilemiyorum ama takım çok kötü. Kafadan bitmişler. Bazı oyuncuların acilen gönderilmesi lazım. Takımda ağır bir hava var. Kimse birbiri için savaşmıyor.  İnşallah bu işin bir çözümü bulunur.

Demek bu camia geçen sene boşuna mücadele etmiş. Bu işlerin sonu buymuş. Gerçekten yazık. Şu saatten sonra takımı bu duruma düşüren kim varsa gitse iyi eder.

16 Eylül 2012

Rezalet Futbol Devam Ediyor – Fenerbahçe:2 Mersin İdman Yurdu:1



 

Öyle büyük umutlarla televizyon başına geçtim ki bu maçta büyük patlama bekledim takımdan. Hırslı, iştahlı, aynı hatalarını tekrarlamayan bir takım hayalini kuruyoruz ancak olmuyor, olmuyor, olmuyor. Takım dikine gidemiyor. Kanatlarda da vizyonsuz oyuncular eşliğinde ezikleri oynuyoruz. Göbekte fark yaratamayan oyuncular yüzünden kanatlardaki yetersiz adamlar iyice göze batıyorlar. Kuyt’un oyundan çıkmak istemesi zaten oyunun özetidir bana göre. Ne zaman çıldırır dediğimiz Kuyt, bu maçta çıldırdı.

İlk olarak Alex’e gelelim. Bu konuyu konuşmaktan bıktım ancak Alex, Ricardinho, Lincoln kıvamında futbol oynamaya başladı. Yaşına veriyorum ve bunun tek sebebinin yaşı olduğunu biliyorum ancak kaçırdığı pozisyonları daha önce hep golle sonuçlandırdı, kaçırdığı pasları daha önce hep atıyordu. Şimdi herkes Alex konsantrasyonunu kaybetti diyecek hayır arkadaş itirazım var bu konuya artık. Bir gün önce senin heykelini dikiyor bu taraftar ve sen bir gün sonra maça çıktığında yetersiz kalıyorsan saha içinde senin işin bitmiş demektir. Eski Alex göbekten topu aldığında dikine öyle bir dalardı ki rakip kanatları bırakıp Alex ile nasıl baş ederim telaşına girerdi. Alex’i serbest bırakıp resmen kanatlarda eziyorlar bizi. Oyun kuramıyoruz ve ara toplarla pozisyon arıyoruz. Böyle bir işkenceyi bize yaşatmak zorunda değil. 

Bir kere Kuyt gibi bir adamdan tek forvet yapılmaz. Yanına da bu kadar son vuruşlarda yetersiz Alex’i koyarsan ne gol atarsın ne pozisyona girersin. Alex resmen maç boyunca Kuyt’tan kaçtı. Sebep? Kuyt en sonunda oyundan çıktı. Bu kadar koşuyor mücadele ediyor ve pas alamıyor ve kimse de adama ayak uydurmaya çalışmıyor. Kuyt’a ayak uydurabilecek bir tane adam yoktu sahada. Bu şekilde mi alacaksınız UEFA kupasını? Takım içindeki bireyselliğin önüne geçilmedikçe sorunlar hep bu şekilde büyüyecektir.

Takım iyi değildi ancak bazı olumlu gelişmeleri yazmakta fayda var. Meireles’i daha çok geride kullandı Aykut Kocaman. Meireles'de Aurelio’dan beri özlediğimiz ve istediğimiz hem orta sahaya hâkim olmaya çalışırken hem de defanstaki oyuncuların hücum anında arkalarını kollama hamlelerini gördük. Bunu ne Emre yapıyordu ne de diğerleri. Meireles ilk maçta bunu yapabileceğini gösterdi. Defanstaki oyuncular atağa çıktıklarında özellikle Hasan Ali ve Gökhan Gönül, sürekli arkalarını kapattı ve yardım etmeye çalıştı. Ataklara da katıldı ancak fazla değildi bu. Mehmet Topal daha çok ataklarda bulundu ama maalesef önündeki ve arkasındaki adamlardan destek alamadı. 

Fenerbahçe’nin mutlak surette bireysellikten kurtulması gerekiyor. Orta sahanın ortasında paslaşma yok. Organizasyon yok. Top Alex’in ayağına geldiğinde duruyor. Stoch’un ayağına geldiğinde rakibin içinden geçmeye çalışıyor. Topuz topu 10 metre ötede durduruyor. Bireysel çırpınmalar bazen çok komik görüntüler çıkartıyor. Ne zaman organize olunacak çok merak ediyorum. Açıkçası bu futbol ile deplasmanlarda hep puan kaybederiz. UEFA kupası da daha gruplarda hüsranla sonuçlanır. Bir şekilde oyuncular arasında amatör ruh oluşturulmak zorunda. Bunu delip geçen oyuncularla gerekirse yollar ayrılsın.

Haftasonu Marsilya maçı için pek bir umudum yok. Bakalım neler olacak merakla bekliyorum.

Efsane Olmak...



Efsane olmak var bir de Fenerbahçe olmak var.

Tabutunda Fenerbahçe bayrağı varsa sen Fenerbahçe'sin

Efsane olmak bunun yanında fazla önemli kalmıyor.

Alex'in şu saatten sonra yapacağı tek şey tabutuna Fenerbahçe bayrağı koymak olacak.

İşte o zaman Fenerbahçe olacaksın Kaptan!

12 Eylül 2012

Transfer 2012: David Andersen değerlendirmesi



Fenerbahçe Ülker'in Olimpiyat Oyunları'ndan sonra resmen açıkladığı bir diğer transferde David Andersen oldu. 2.11'lik dev oyuncu, basketbola ülkesi Avustralya'da başladı. Gençlik yaşlarında çeşitli basketbol takımlarında oynadı. Kendi yaşıtlarına oranla Andersen'in uzun boyu kendisine genç yaşlarda büyük avantaj sağladı. Profesyonel basketbol kariyerine, Avustralya Basketbol Ligi ekiplerinden Wollongong Hawks'da başladı. Burada sadece bir sezonda gösterdiği performans ile İtalya'nın yolunu tuttu. Dönemin en iyi basketbol takımlarından biri olan Kinder Bologna ile Avrupa macerasına başladı. Bologna'da ki ilk senesinde Avrupa basketboluna alışma süreci yaşayan Andersen, daha sonraki üç sezonda adını Avrupa basketbolunda duyurmayı başardı. 2001 yılında Bologna'nın elde ettiği Euroleague şampiyonluğunda pay sahibi oldu. Kinder Bologna'da geçirdiği 4 sezon boyunca 2001 ve 2002 yıllarında İtalya Kupası şampiyonluğu ve 2001'de de İtalya Ligi şampiyonluğu yaşadı. Bu dört yıllık süreçte 2002 yılında NBA Draft'ına girerek Atlanta Hawks tarafından draft edildi. 2003 yılının transfer döneminde ise bir başka İtalyan takımı Montepaschi Siena ile sözleşme imzaladı. Siena'da geçirdiği bir sezon boyunca Siena'nın ilk lig şampiyonluğunu kazanmasında büyük rol oynadı. Aynı sezon İtalya Ligi Finallerinin En değerli oyuncusu ödülünün sahibi oldu. Bu Andersen'in kariyerindeki ilk MVP ödülüydü.

Siena'da geçirdiği bir sezonun ardından Rusya'nın yolunu tuttu ve Rus Basketbolunun en önemli takımı olan CSKA Moskova'ya transfer oldu. CSKA Moskova kariyerinde Andersen çok büyük bir çıkış yakalayarak kişisel performansını da ciddi şekilde yükseltti. CSKA Moskova formasıyla geçirdiği dört sezonda 2005, 2006 ve 2007 yıllarında Rusya kupasını, 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında Rusya Lig Şampiyonluğunu ve 2006 ile 2008 yıllarında Euroleague Şampiyonluklarını kazandı. 2005 yılında Euroleague'de, CSKA Moskova formasıyla gösterdiği başarılı performansla "Euroleague'de En iyi beşe" seçildi. Rusya'da kazandığı başarıların yanında kişisel performansında da gelişme kaydetmesi Andersen'i Avrupa'nın sayılı uzunları arasına soktu. Rusya'da geçirdiği dört sezonun ardından İspanyol devi Barcelona'ya transfer oldu. CSKA'da başladığı yüksek performansını Barcelona'da da devam ettiren Andersen takımın lig şampiyonluğunda önemli rol oynadı. Barcelona'da geçirdiği bir sezonun ardından ise NBA'i denemek istedi. Atlanta haklarını Houston'a devredince NBA'e de Houston Rockets formasıyla adım attı. NBA'de geçirdiği iki yıl boyunca sırasıyla Houston Rockets, Toronto Raptors ve New Orleans Hornets formaları giydi. NBA'de istediği başarıyı yakalayamayınca tekrardan Avrupa'ya dönme kararı aldı. Daha öncede formasını giydiği Siena ile anlaşan Andersen burada Lig şampiyonluğu, İtalya Kupası şampiyonluğu ve İtalya Süper Kupa şampiyonluğunu tekrar kazandı. Ardından da 2012 transfer döneminden kendisini Sarı-Lacivertli yapan imzayı attı. Andersen, Avustralya Milli Takımında da oynamaya devam ediyor.

Yukarıda bahsettiğimiz kariyerinde de göreceğimiz gibi, Avrupa'nın üst düzey takımlarında oynamış, birçok şampiyonluklar kazanmış ve büyük bir Euroleague tecrübesine sahip Andersen. Takıma birçok konuda büyük katkı vereceği aşikar. Şimdi Andersen'in takımımıza vereceğine inandığımız katkılara değinelim.

Öncelikle yukarıda da bahsettiğimiz gibi inanılmaz bir tecrübeye ve kariyere sahip. Avrupa'nın üst düzey takımlarında, üst düzey liglerinde oynamış, NBA tecrübesi yaşamış, onlarca şampiyonluk kazanmış bir oyuncu. Öncelikle takıma bu tecrübesiyle bile çok büyük değer katacağı kesin. Her sporda olduğu gibi basketbolda da kariyer ve tecrübenin oyuna etkisinin yüksek olduğunu düşünürsek bu sene Andersen'den hem gençlere iyi bir öğretmen hem de sahada iyi bir yol gösterici olacağını söyleyelim. 

2.11'lik bir oyuncu için serbest atış çizgisinde oldukça başarılı bir oyuncu. Özellikle Euroleague'de geçirdiği son altı sezondaki %81.7'lik serbest atış isabet yüzdesi bir uzun oyuncu için oldukça yüksek bir rakam. Ayrıca üç sayılık isabet oranıda bir uzun oyuncu için oldukça iyi. Euroleague'de %45.3'lük bir isabet oranına sahip. Oynadığı yerel liglerde ise bu isabet oranı daha da yükseğe çıkıyor. Kolay kolay hiçbir rakibin boş bırakmayı göz önüne alamayacağı bir oyuncu.

Bir oyun kurucu kadar olmasa da iyi bir oyun zekasına sahip. Düzen içerisinde oyunu iyi okuyup gerektiği zaman gerektiği yerde olmasını bilen bir uzun. Üstelik fundamentalı'da üst seviyede. Bununla birlikte iyi de bir pasör. Skor katkısı yaptığı kadar takım arkadaşlarına da oldukça fazla asist yapabiliyor. Hücumda çok yönlü oynaması; yüzü dönük yada sırtı dönük şutlarda başarılı bir yüzdeyle oynaması onu hücumda büyük bir silaha dönüştürüyor. Özellikle CSKA'daki son iki sezonunda geliştirdiği şutunu bu yaşına kadar aynı seviyede tutmayı başardı. Rakipler için korkulu bir hücum oyuncusu. Rakibinin bir anlık zaafından sayı üretebilme potansiyeline sahip.

En önemli artılarından biride coach Simone Pianigiani ve Bo McCalebb'ı çok iyi tanıması. Coach'un oyun sistemine alışkın olması Fenerbahçe Ülker'deki adaptasyon süresinin de kısa olacağının işareti. Ayrıca Bo McCalebb ile de oynamış olması ve onun saha içerisinde neler yapmak istediğini anlayabiliyor olması hücumda yapacağı ikili oyunlarda büyük fayda sağlayacak. Yeni bir oyun kurucuyla oynamaktansa, tanıdığı bir oyun kurucuyla oynayacak olması Andersen'in sahada daha verimli olmasında büyük rol oynayacak.

Oyunun hücum yönünde gösterdiği başarıyı açıkçası savunmada çok fazla gösterdiğini söyleyemeyiz. Emir Preldzic'ten alışkın olduğumuz gibi çok fazla savunma yapmayı seven bir oyuncu değil. Zaten savunmada da aynı Oğuz Savaş gibi çok yumuşak kalıyor. Bu zaaflarını Kaya gibi, Batiste gibi sağlam, sert savunmacı olan uzunlarımızın kapatması halinde savunmada da çok fazla aksamayacaktır.

David Andersen'e bir kez daha Fenerbahçe Ülker'e hoşgeldin diyor, takımımızda başarılar diliyorum.

3 Eylül 2012

Tükürdüğünü yalamak bu olsa gerek



Bugün Galatasaray resmi internet sitesinden Basketbol Şube Koordinatörleri Murat Özyer imzasıyla bir açıklama yayınlandı. Bu açıklamada Murat Özyer, basında ve internet ortamında son günlerde çıkan İlkan Karaman transferiyle ilgili -yalan, yanlış- bilgileri düzeltmek amacıyla yaptığını belirtmiş. Bu yapılan açıklamadaki tezatlıkları ve kendi kendini ele vermesiyle Özyer bulunduğu mevkiyi ne kadar hak ettiğini(!) de gözler önüne sermiş. Üst tarafta bulunduğu şikayeti hemen alt paragrafında kendisi çürütmüş. Şimdi bu yapılan açıklamayı paragraf paragraf irdeleyelim.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var; Yapılan açıklamada basında yer alan haberler dışında hiçbir ekstra bilgi verilmemiş. Sadece Murat Özyer tarafından İlkan ve menajeriyle daha önceden bir görüşme yapıldığı ve oyuncunun sözleşmeyi imzalamak istemediği açıklanmış. Ki İlkan Karaman cephesi bu açıklamayı daha önceden yalanlamış ve Galatasaray cephesinden kendileriyle ilgilenen kimsenin olmadığını belirtmişti.
Kulübümüz, 12 Eylül 2010 tarihinde Tofaş SK'dan belli bir bedel karşılığı bonservisi alınan sporcu İlkan Karaman ile geçen sezon başında 12 Haziran 2011 tarihinde 2016 sezonuna kadar özel sözleşme imzalamıştır.
Galatasaray ile İlkan arasında özel bir sözleşme yapıldığı zaten medyada daha önce birçok kez gündeme gelmişti. Burada verilen bilginin sadece imza tarihleri Murat Özyer tarafından -ilk kez- açıklanmış oldu. 
Geride bıraktığımız 2011-2012 sezonunda da kulübümüz kiralık statüsündeki iki kontenjan hakkını Melih Mahmutoğlu (2012-2013 sezonu için opsiyonlu sözleşmesi olan) ve Can Korkmaz'a (2014'e kadar sözleşmesi olan) kullanmış ve sonuç olarak kontenjan boşluğu olmaması nedeniyle oyuncu bonservisi ile Karşıyaka SK'ya verilmiştir.
Burada yapılan açıklamada İlkan'ın bonservisinin -resmi olarak- geçtiğimiz sezon başında Karşıyaka'ya verildiği açıklanmış. Yani sporcunun 2011-2012 sezon başında Galatasaray ile herhangi hiçbir bağı kalmamıştır. Oyuncu o tarih itibariyle Karşıyaka kulübünün bonservisli sporcusudur. Bu gelişmede medyada bugün açıklandığı gibi aynen haftalar öncesinde biliniyordu.
TBF'de bulunan, Karşıyaka SK ile İlkan Karaman arasında yapılan resmi 'Tip Sözleşmesi'nin özel şartlar bölümünde; "Galatasaray SK'nın talep etmesi halinde 2011-12 basketbol sezonunun sonunda 15 Temmuz 2012 tarihine kadar sporcunun bonservisi Galatasaray S.K.'ya verilecektir" maddesi yer almaktadır. Söz konusu maddeye bağlı kalınarak sporcunun bonservisi Kulübümüzce 6 Temmuz 2012 tarihinde yazılı olarak Karşıyaka S.K' den istenmiştir. 12 Temmuz 2012 tarihinde Karşıyaka S.K. İlkan Karaman'ın bonservisini Kulübümüze göndermiştir.
Yukarıdaki paragraftada boldladığımız satırlara dikkat lütfen. Galatasaray, Karşıyaka'ya verilen bonservisin özel şartlar bölümüne talep edilmesi halinde İlkan'ın bonservisinin Galatasaray'a verileceğinin eklendiğini belirtmiş. 12 Temmuz'da da bonservisin kendilerine gönderildiğini açıklamışlar. Ancak unutulmamalıdır ki uluslararası transfer talimatlarında bu durum sadece iki kulüp arasında bir anlaşmanın olduğunun tescilini verir. Sporcu ile transfer etmek isteyen kulüp arasında bu madde ile hiçbir sözleşme imzalama yükümlülüğü verilmez. Bu konulan madde ile Karşıyaka kulübü Galatasaray İlkan'ı geri almak istediğinde bonservisini -ücretsiz olarak- geri göndereceğini kabul etmiş durumdadır. Ancak İlkan'ın bu madde kapsamında Galatasaray ile resmi sözleşmeye -tekrardan- imza atma zorunluluğu asla yoktur.
Yapılan görüşmelerde gerek sporcu ve gerekse menajeri her seferinde; İlkan Karaman'ın 2012-2013 sezonunda takımımızda yeterince süre alamayacağını, sporcunun kendisini geliştiremeyeceğini belirterek resmi sözleşmeye imza atmak istememiştir.
Üst tarafta anlatmak istediğimi Murat Özyer yukarıda yer alan paragrafta kendisi anlatmış. Galatasaray oyuncunun sözleşmesini, özel şartlara koyduğu madde ile Karşıyaka'dan geri almış olmasına rağmen sporcuya bu sözleşmeyi imzalatamamıştır. Çünkü bu oyuncunun kendi insiyatifinde olan bir durumdur. İlkan, yukarıda Özyer'in de açıklamalarında belirttiği gerekçeleri öne sürerek bu yeni sözleşmeye imza atmak istememiş. Ki İlkan ve menajeri Galatasaray'ın bu süreçte kendileri ile ilgilenmediğini ve ilgisiz kaldıklarını Fenerbahçe Ülker'e transferinin ardından açıklamışlardı. Burada Özyer'in yapmış olduğu açıklamayı gerçek varsayarsak bile, transfer talimatları gereğince İlkan'ın bu sözleşmeye imza atmaması doğal bir durumdur. Oyuncu kendi insiyatifinde olan bu kararı bu şekilde kullanmıştır.
23 Ağustos 2012 tarihinde kulüp ile sporcu arasında yapılan tek tip sözleşmeler dışındaki sözleşmeleri tescil etmeyen (hatta disiplin kuruluna sevk eden) TBF sporcunun yeni kulübü ile yaptığı sözleşmeyi tescil ettiğini bildirmiştir.
Yukarıdaki açıklama ise tam bir komediden öte birşey değildir. TBF ve uluslararası transfer talimatları gereğince, transferler federasyonlarca kendilerine resmi olarak bildirilen -Tek Tip Sözleşmeler- ile tescil edilebilir. Oyuncu ile kulüp arasında yapılan her türlü -özel ve gizli- sözleşmeler TBF tarafından asla dikkate alınmaz. Mevzuat ve Tahkim Kararları gereğince, Federasyon tarafından tescil edilmeyen ve tarafların kendi aralarında ’özel’ olarak imzaladıkları, ’Özel sözleşme, özel fesihname ya da özel nitelikteki her türlü evrak’, Federasyon tarafından hukuken dikkate alınmaz. Fenerbahçe Spor Kulübü'de İlkan Karaman ile TBF Tek Tip Sözleşmesi imzalamış ve bunu TBF tescillemiştir. Burada alınıp, gücenilecek hiçbir şey yoktur.
Bununla beraber 15 Ağustos 2012 tarihinde İlkan Karaman, TBF resmi sitesine verdiği ve haber sitelerine, sosyal medyaya ve gazetelere yansıyan röportajında ''Başımızda geçen sezonu 3 kupa ile kapatmış bir antrenör var. Bu bizim için büyük avantaj. Kendimi hocama göstermem için milli takımda iyi bir performans sergilemem gerekiyor. Nasıl bir oyuncu olduğumu burada çok daha iyi görecek'' demiş ve bu demecin hemen ertesi aynı İlkan Karaman yeni kulübü ile sözleşme imzalamıştır. 17 Ağustos 2012'de sporcu gazetelere verdiği demeçte ise: "Bu hayalimin gerçekleşmesinden dolayı çok mutluyum" demiştir.
Yukarıdaki paragrafta ise İlkan'ın vermiş olduğu röportajlardan alıntılar yapılarak Murat Özyer kendisini ve kulübünü kendi taraftarı önünde haklı gösterme çabasında bulunmuş. Olayın gerçek yüzünü bilen, hatası bulunanları iyi etüt edebilen Galatasaraylılar bile bu açıklama karşısında yöneticilerinin düştüğü vahim durumu göreceklerdir.

Uzun lafın kısası Murat Özyer medyada yer alan bilgileri doğrulamaktan başka bir açıklama yapmamış. Hepimizin bildiği bilgileri tekrarlayıp sonunda da sporcuyu taraftarı önüne atarak kendini olaydan sıyırma yolunu seçmiş. Açıkçası bu Özyer'e yakışmamış. Suçu İlkan'a atarak yönetim zaafını ve hatasını ört pas etmek o seviyede görev yapan bir idareciye yakışmaz. Taraftarına şık görünme çabalarından vazgeçip şapkayı önüne alma vaktidir bu vakit. Yoksa tribüne oynayarak bir şube yönetilmez, bir sporcuda harcanmaz! İlkan, Fenerbahçe taraftarından alacağı büyük destek ile Sarı-Lacivertli forma altında başarılı birçok sezon geçirecek. Bizim buna inancımız tam. Bir kez daha İlkan'a Fenerbahçemize hoşgeldin diyor, başarılar diliyorum.

4 Taşın Ortasına Raul Meireles!



raul meireles

Tabiri caizse 4 taşın ortasına gelen taş gibi oldu Raul Meireles. Çok geç kalındı bu transfer için. Fenerbahçe, Emre gittikten sonra orta alana üç ay içinde mutlaka bir transfer yapmalıydı. Emre gitmeseydi bu rakam bir idi ancak Emre gidince iki oldu. Tabii ki 29 yıldır Fenerbahçe’nin hiçbir zaman eksiksiz sezonu bitirmediğini bildiğim için Raul Meireles transferine duacıyı vaziyetteyim.

Geçen sene Premier Lig’in en çok koşan futbolcusu. Maç başına 14 km gibi rakamlara ulaştı. Maç başı top kapma oranıyla Premier Lig’deki orta sahalar içinde ilk on içerisinde. Liverpool ve Chelsea’de istikrar abidesi olmuş, milli takımda da oyun kalitesini hiç düşürmemiş bir futbolcu. Kuyt ilk geldiğinde, Emre gittiğinde, Cristian gibi oyunculara sert çıkarken en çok savunduğumuz şeyi tekrar söylemek gerek sanırım. İSTİKRAR!

Meireles sahadaysa o maçta kötü oynayabilir, kötü pas verebilir, az top kapabilir ama orta sahada mücadelesini hiçbir zaman bırakmaz. Kuyt’ın ruh eşi gibidir Meireles. 

Tahminen transfer kapandı Fenerbahçe’de Meireles’in gelişiyle birlikte. Şu saatten sonra Fenerbahçe bu kadro ile yola devam edecek. UEFA gruplarında şansı hala çok az. Takım çalkalanıyor, Transferlerin uyum sağlaması, taktiğin sabit olması gerekirken Krasic’in sakatlığı, Alex ve Cristian’ın sorunları, Yobo-Egemen ikilisinin alışması, Meireles’in takımı tanıması derken gruplarda gerçekten çok zorlu bir süre. Yaşayacak Fenerbahçe.

Meireles transferinden sonra akıllardaki sorulardan birisi şu olacak. Takım 4-4-2 mi oynayacak yoksa 4-3-3’e devam mı?

İnşallah bu 4-3-3 sevdası bizi kötü sona sürüklemez.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...