Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Rusya'da CSKA Moskova'nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen Alexander Gomelsky Cup 2011'de mücadele etti. Turnuvada Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımızın yanı sıra ev sahibi CSKA Moskova, son Euroleague şampiyonu Panathinaikos ve Zalgiris Kaunas gibi Avrupa'nın üst seviye takımları vardı. Turnuvadaki ilk maçında Sarı-Lacivertli Ekibimiz, Panathinaikos'u 88-85 mağlup ederek adını finale yazdırdı. Finalde de rakibimiz Zalgiris Kaunas'ı 69-61 mağlup eden ev sahibi CSKA Moskova oldu. Final mücadelesinde de takımımız istediği oyunu sahaya yansıtamayınca sahadan 73-57 mağlup olarak ayrıldı ve Alexander Gomelsky Cup 2011'i ikinci sırada tamamladı.
Turnuvada özellikle ilk maçımızda harika bir mücadele ortaya koyduk. Rakip son Euroleague ve Yunanistan Ligi Şampiyonu Panathinaikos'tu. Yunanistan'daki ekonomik krizden dolayı eski gücünden biraz uzaklaşmış olsa da Dimitrios Diamantidis, Konstantinos Tsartsaris ve Michael Batiste gibi tecrübeli ve yıldız isimlerini hala kadrolarında barındırıyorlar. İşte böyle bir takıma karşı 40 dakika boyunca mücadeleden asla geri adım atmadık. Hücumda Bogdanovic, Emir, Ömer ve Curtis'i etkili kullandık. Özellikle Bogdanovic ve Emir, attığımız 88 sayının 40'ına imzalarını attılar. Emir sayı katkısının yanı sıra 7 asist ile de ekstra bir performans gösterdi. Savunmada, özellikle 3 numara savunması dışında gayet başarılı bir 40 dakika oynadık. Panathinaikos'un en önemli hücum silahını yani Diamantidis'i 25 dakika oynadığı maçta sadece 3 sayıda ve 1 asistte tuttuk. İşte bu bizim bu maçta nasıl bir savunma yaptığımızın en güzel kanıtı.
Yukarıda kısada olsa değindiğim gibi Panathinaikos maçında eksik olduğumuzu düşündüğüm tek nokta 3 numara savunmasıydı. Bu eksik noktamızdan David Logan çok fazla sayı buldu. Gelecek olan maçlarda bu eksiğimizi gidermeye çalışmalıyız. Ligde bu sıkıntıyı fazla yaşamayabiliriz fakat Euroleague'deki kurt hocalar bizim bu sıkıntımızı mutlaka kendi adlarına avantaja çevireceklerdir. Koç Spahija'nın da bu eksikliği gördüğünü ve en kısa zamanda da gerekeni yapacağına inanıyorum.
Oyuncularımızın Panathinaikos maçında attığı sayılar şöyle:
Fenerbahçe Ülker 88: Curtis Jerrels 14, Ömer Onan 11, Erbil Eroglu 4, Gasper Vidmar 4, Kaya Peker 6, James Gist 3, Oğuz Savaş 6, Bojan Bogdanovic 22, Emir Preldzic 18
Bu akşam oynadığımız Final maçında ise rakibimiz ev sahibi CSKA Moskova idi. Bu sezon geçtiğimiz yıllara oranla basketbol takımına daha fazla yatırım yapan ve Milos Teodosic, Darjus Lavrinovic ve Nenad Krstic gibi yıldız isimleri kadrosuna katan CSKA Moskova, bu sezona Turkish Airlines Euroleague'e de Final-Four parolasıyla başlayacak. Geçtiğimiz sezonlara oranla çok daha güçlenmiş bir takım CSKA. Bu akşamki final maçında gerçekten etkili bir oyun oynadılar. Panathinaikos maçındaki gibi hücumda Ömer, Bogdanovic ve Emir'i etkili kullanamadık. Curtis'in tek başına hücumda yaptıklarıyla CSKA'yı yenemezdik zaten. Buna birde savunmada istekli olmamamızda eklenince bu mağlubiyet kaçınılmaz oldu.
Bu turnuva bizim için iyi bir deneyim oldu. Çok önemli takımlarla iki hazırlık maçı oynadık. Kendimizi Euroleague seviyesinde sınadık. Bu takıma Ukic ve Mirsad'ın da yakın zamanda katılacağını düşündüğümüzde Euroleague'de ilk grup maçlarında en iyi seviyeden TOP 16'ya kalabilecek güçteyiz. Bunu, bu turnuvada ben hissettim. TOP 16 önceside sakat olan diğer oyuncularımız Marko Tomas ve Engin Atsür'de takıma dahil olacak. İşte o zaman TOP 16'da bizim için çok iyi geçecektir.
Oyuncularımızın CSKA Moskova maçında attığı sayılar şöyle:
Fenerbahçe Ülker 57: Curtis Jerrels 15, Ömer Onan 6, Erbil Eroglu 2, Gasper Vidmar 4, James Gist 10, Oğuz Savaş 8, Bojan Bogdanovic 8, Emir Preldzic 4
Turnuvada dikkat çekenler: Bojan Bogdanovic, Emir Preldzic, Erbil Eroğlu...
Turnuvadaki hayal kırıklıkları: Hakan Demirel
BİLGİ: Final maçında Milli Oyuncumuz Emir Preldzic maçın son dakikalarında sakatlanarak oyundan alınmıştı. Oyuncumuzun durumunun ciddi olmadığını sizlere buradan müjdelemek istiyorum. Allah tüm oyuncularımızı korusun.
25 Eylül 2011
Alexander Gomelsky Cup'ın Değerlendirmesi
21 Eylül 2011
Seyircisiz Maça Seyirci - Fenerbahçe: 1 Manisaspor: 1
20 Eylül 2011
Rixos Cup 2011'in Değerlendirmesi
4. Uluslararası Rixos Cup Basketbol Turnuvası dün gece oynanan Fenerbahçe Ülker-Antalya Büyükşehir Belediye Finali ile son buldu. Sarı-Lacivertli Ekibimiz maçın büyük bölümünde önde götürdüğü skoru, son dakikalarda Antalya Büyükşehir Belediye'ye kaptırınca ve son hücumda da yanlış bir hamleyle top kaybı yapınca sahadan 83-79 mağlubiyet ile ayrıldı. Bu sonucun ardından Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Rixos Cup Basketbol Turnuvasını 2. sırada tamamlamış oldu.
Turnuva geneline bakacak olursak, çok verimli bir turnuva geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Takımda birçok genç oyuncu vardı ve bu genç kadroda parlayan tecrübelilere, bu gençlerden de 2-3 kişi eklendi. Turnuva genelinde ana kadronun önemli isimleri olan Vidmar-Kaya ikilisi muazzam bir turnuva geçirdi. Savunmada ve hücumda çok başarılı oynadılar. Ayrıca kendilerinde basketbol yorumcuları tarafından görülen eksikleride gidermeyi başarmışlar. Bu iki oyuncudan bu sene büyük katkı beklediğimizde bir gerçek. O nedenle sezona iyi başlamaları bizim için büyük bir artı değer. Bojan Bogdanovic yeni transfer olmasına rağmen takıma çok kısa sürede uyum sağlamış. Turnuvadaki en skorer oyuncumuz oldu. Üç sayı çizgisi gerisinden çok rahat atış kullanabiliyor. Kendine güveni yüksek olan bir oyuncu. Bu sene Euroleague'de Final-Four hedefimiz doğrultusunda büyük katkısı olacak. Curtis Jerrells nedense bende iyi izlenim uyandıramadı. Fenerbahçe Ülker'in guardı gibi oynamıyor. Büyük hedefleri olan bir takımda final maçı hariç bu kadar sönük kalması beni şaşırttı. Çok top kaybı yapıyor. Bir guard için en büyük dez avantajlardan biridir bu. Umarım sezon açılmadan önce kendini toparlar. Çünkü Avrupa hedefimiz için tek Ukic'in performansı bize yetmez!
Gençlerden parlayan üç isim vardı turnuva boyunca: Erbil Eroğlu, Rashid Mahalbasic ve Luka Drezga. Erbil geçtiğimiz sezonun üstüne koyarak inanılmaz bir değişim göstermiş. Fiziksel olarakta güçlenmiş. Sahada Jerrells'tan daha yapılı duruyor. Bu sene kendine güvenide tam. Koç Spahija'da ona çok güveniyor ve ilgileniyor. Final maçının kritik son dakikalarını Erbil ile oynaması koçun oyuncusuna duyduğu güvenin en büyük göstergesi. En büyük dezavantajı Ukic-Jerrells-Hakan üçlüsüne Engin'in de ekleneceğini düşündüğümüzde süre almakta zorluk yaşayacağı. Kariyeri ve gelişimi açısından bir takıma kiralanması belkide önümüzdeki sezonlarda onu takımın önemli isimlerinden biri haline getirir. Çünkü bu ışığı bizlere veriyor. Ülkemizde oyun kurucuların az yetiştiği bir ortamda Erbil gibi gelecek vaad eden bir oyuncuyu en iyi şekilde geleceğe hazırlamalıyız.
Luka Drezga, turnuva boyunca ışık saçan gençlerden biriydi. Hücumda çok etkili. Soğuk kanlı bir şekilde mücadele ediyor. Atışlarda eli titremiyor ve kendine güveni sayesinde en karanlık pota altına bile korkusuzca girebiliyor. 24 yaşında olması en büyük dezavantajı. Şu açıdan dezavantaj; takımla kontrat imzalamaya kalksa eğer kiralanacak olsa ve en az 2 sene kiralık olarak gönderilse 26-27 yaşında A takımda oynamaya başlayacak. Burada o yaştaki bir oyuncuya Spahija'nın bakış açısının ne olacağı önemli. Dün öğrendiğim kadarıyla Drezga-Poscic ve Uluğ takımdan gönderileceklermiş. Yani Luka ile de sözleşme yapılmayacak. Ama şunu söylemekte fayda var. Ülkemizde orta sıralardaki bir basketbol takımında çok rahat oynayabilecek ve katkı sağlayabilecek bir oyuncu.
Hakan Demirel'de yeni transferlerimizden birisi. Daha önce de formamızı giymiş ve bu sezon başında transfer edilmişti. Henüz Hakan'la ilgili bir düşünce kafamda oluşmadı. Çünkü kendini gösterecek bir hamle yapmadı. Sorumluluk almadı, topu etkili kullanmadı ve en önemlisi ise çok fazla süre almadı. Erbil, Hakan'dan çok daha fazla süre aldı turnuva boyunca! Bu nedenle Hakan ile ilgili şimdiden olumlu veya olumsuz bir yorum yapmak istemiyorum. Mahalbasic, turnuvada etkili olan oyuncularımızdandı. Şutunu çok geliştirmiş. Turnuva boyunca çok yüzdeli atışlar kullandı. Bunların çoğu daha öncesinde yaptığı faul veya stepsler nedeniyle basket olarak sayılmasada hücumda topu sayıya dönüştürmede etkiliydi. Oyununun savunma yönünüde epey bir geliştirmiş. Bana göre bu sezon ligde ve Türkiye Kupası'nda takıma katkı sağlayacak bir kapasiteye gelmiş fakat dün yine öğrendiğime göre bu sezonda başka bir takıma kiralanacakmış. Umarım bu sezonda basketbolunun üstüne koyar ve Fenerbahçe Ülker, Emir-Vidmar örneklerinde olduğu gibi genç yaşta takıma kattığı bir ismi daha parlatır. Üstelik Mahalbasic henüz 22 yaşında.
Uluğ ve Poscic'i turnuva boyunca pek beğenmedim. Poscic çok güvenilir bir şutör değil. Pota altında da yüzdeli oynayan bir oyuncu değil. Birebir adam savunmasında çok kolay geçiliyor ve buda onun erken faul almasına neden oluyor. Uluğ ise denenmek üzere takıma dahil edilen oyuncular arasında en az süreyi alan isimdi. Çok fazla oynamadı. Oynadığı sürelerde de çok verimli işler yapamadı. Bu oyuncularlada bu hafta içi yollar ayrılacak.
Genel olarak turnuvada oyuncularımızın performansları bu şekildeydi. Yarın Milli Takımdan dönmüş olan Ömer Onan, Emir Preldzic ve Oğuz Savaş'ın da takıma katılmasıyla ana kadromuza biraz daha yakın bir şekilde antrenmalara devam edeceğiz. 24-25 Eylül 2011 tarihlerinde de takımımız, CSKA Moskova’nın evsahipliğinde yapılacak olan ve CSKA Moskova, Panathinaikos ile Zalgiris Kaunas'ın da yer alacağı Aleksandr Gomelsky Turnuvası'na katılacak. Bu turnuvada Emir, Ömer ve Oğuz'da mücadele edecek. Onların Milli Takım dönüşü sonrasındaki performanslarını görmek içinde önemli bir turnuva olacak. En azından Rixos Cup tecrübeli oyuncularımızın yeni sezona oldukça hazır olduğunun sinyallerini verdi.
19 Eylül 2011
Muhteşem üçlü ışık saçıyor
4. Uluslararası Rixos Cup Basketbol Turnuvasında dün Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Antalya Atatürk Spor Salonu'nda Union Olimpija ile karşılaştı. Sloven Ekibi karşısında maçın büyük bölümünü önde getiren takımımız sahadan 82-78 galibiyet ile ayrıldı. Sarı-Lacivertli Ekibimiz almış olduğu bu galibiyet ile adını Rixos Cup Finali'ne yazdırdı. Final'de bugün saat 19:30 Antalya Büyükşehir Belediyesi ile karşılaşacağız.
İlk maçta olduğu gibi bu maçtada genç ağrılıklı bir kadroyla sahaya çıktık. Kadromuzda, normal ilk beşte oynayabilecek düzeyde sadece Curtis, Bogdanovic, Kaya ve Vidmar vardı. Geri kalan sekiz oyuncu henüz ilk beş seviyesinden uzakta. Alt yapımızdan yetişen Erbil, Metecan ve Berkay, yaz dönemi antrenmanlarında denenmek üzere takıma dahil edilen Luka Drezga, Uluğ ve Poscic, 2 senedir takımımızın oyuncu olan fakat gelişmesi için her sene kiralanan Rashid Mahalbasic, daha öncede formamızı giymiş olan ve sezon başı transfer ettiğimiz Hakan Demirel bu turnuvada kadromuzu oluşturan isimler.
Dünkü maçta ilk beşte oynama potansiyaline sahip oyuncularımızdan Kaya-Vidmar-Bogdanovic üçlüsü muazzam bir performans gösterdi. Pota altında Kaya-Vidmar uyumu gerçekten harikaydı. Birbirlerine savunmada yaptıkları yardımlar, rakip oyuncuyu sıkıştırmalar savunmamızın ne kadar sert olacağının bir göstergesiydi. Hücumda da gayet başarılı olan bu ikiliden Kaya geçtiğimiz sezonki performansından sıyrılmış bu sene adeta gümbür gümbür geliyor hissiyatı uyandırıyor. Vidmar ise geçtiğimiz sezon yaşadığı talihsiz sakatlığın etkilerini üstünden atmış ve yeni sezona yeniden doğmuş gibi giriyor. Daha önceki sezonlarda pota altında kendisine atılan topları elinden çok kaçıran Vidmar, şimdi ise bunu tamamen ortadan kaldırmış. Pota altında kendi yer açtığında teke tek hücumda gayet başarılı oluyor. Atışlarının yüzdesi oldukça arttmış. Sert bir takım olan Union Olimpija karışında bizimde savunma sertliğimiz Kaya-Vidmar önderliğinde hiç azalmadı.
Bogdanovic'e ayrı bir paragraf açmak istiyorum. Henüz 22 yaşında olan bir oyuncunun bu kadar kendine güvenmesi ve kullandığı atışlarda aşrı soğukkanlı olması beni çok şaşırtıyor. Maçın ilk çeyreğinde attığı iki tane üçlük var. Her ikisinde de önünde el gösteren ve neredeyse temas mesafesinde olan oyuncuya karşı iğne deliğinden topu geçirerek attığı üçlükler tek bir şeyi ifade eder: Kendine olan güveni! Ayrıca birçok hücumda da topu kendisi rakip sahaya getirdi. Özellikle topu savunmada alıp, rakip potaya kadar taşıyıp, önündeki oyuncunun adeta başını döndürerek bastığı smaç ise tamamen korkusuzca yapılmış bir hamle. Savunmadaki iki uzunun blog tehtidine karşı o smaça gitmesi ayakta alkışlanacak bir hareket. Maçı 21 sayıyla tamamlayarak hem takımımızın hemde maçın en skorer ismi oldu. Bogdanovic'in maç istatistikleride şu şekilde:
21 sayı (2s: 2/5, 3s: 2/6, SA: 11/12, 5 rib, 1 as, 3 tk, 1 blk)
Bu üç önemli oyuncumuzun performanslarını gördükten sonra Milli Takımdan dönen ve sakat olan oyuncularımızında takıma katılacağını düşünürsek sezon başında biraz karamsarlığı kapıldığımız Turkish Airlines Euroleague Final Four'unun en büyük adaylarından biri konumuna geliriz. Ki bana göre, bu gerçekleşemeyecek bir hayal değil, bu sene Euroleague'in favorisi olan 5-6 takımdan biride Fenerbahçe Ülker!!
Takımdaki genç oyuncuların performanslarına geçtiğimizde benim hazırlık dönemi boyunca hayranlıkla izlediğim genç oyuncuların başında gelen Luka Drezga'nın bu maçtada iyi bir mücadele ortaya koyduğunu söyleyebilirim. İlk yarı pek bi varlık gösteremesede ikinci yarıda çok kritik anlarda bulduğu iki üçlük ve bir turnike ile maçın kontrolünün tekrardan bize geçmesini sağladı. Maçı 13 sayıyla tamamladı. Hala ben Drezga ile kontrat yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bakalım koç benimle aynı görüştemi olacak onu önümüzdeki hafta içi göreceğiz. Erbil, geçtiğimiz sezonun üstüne koymuş. Jasikevicius gibi bir tecrübeden birçok şey kapmış. Sahada geçtiğimiz sezona oranla çok daha sakin ve rahat oynuyor. Jasikevicius vari asistleride gözümden kaçmadı. :) Bu sene pek şans bulacağını düşünmüyorum. O nedenle bir seneliğine bir takıma kiralanmasının Erbil için çok yararlı olacağını düşünüyorum.
Rashid Mahalbasic ise 2 sezondan beri takımımızın oyuncusu. Genç yaşta takıma kazandırıldı. Geçtiğimiz iki sezon boyunca daha fazla süre bulabileceği ve oyununu geliştirebileceği kulüplere kiralandı. Her sene kendine güvenenleri de mahçup etmedi aslında. Her gittiği takımda basketbolunun üstüne koydu. Çalışmayı seven ve atış yüzdesi gayet iyi olan bir oyuncu. Bu sene kiralanmasına ben gerek görmüyorum. Bu haliyle özellikle ligde ve Türkiye Kupası'nda 12 kişilik kadroyu zorlayacak kapasitede. Oynadığı süreler içerisinde de gayet etkili olacaktır. Tabiki son karar Spahija'nın olacak. Hakan Demirel'le ilgili açıkçası henüz ne olumlu ne de olumsuz bir izlenim oluşmadı bende. Basketbolunda gelişme var. Ama bir guard olarak bazen, yapmaması gereken yanlış tercihlerde çok bulunuyor. Önümüzde maçlarda biraz daha ön plana çıkarsa daha rahat bir değerlendirme yapabiliriz. Uluğ ve Poscic'in ise takımda kalabileceklerini sanmıyorum. Drezga'nın bende yaşattığı heyecanı ne yazıkki bu iki oyuncu yaşatamadı. Milli Takımdan dönen oyuncuların takıma dahil olmasıyla bu iki oyuncu takımdan ayrılacaklardır.
Genel olarak oyuncu ve takım performanslarımız böyleydi. Genç bir takımla mücadele etmemize rağmen, her oyuncunun takımın kurulu olan sisteminde mücade ettiğini görmek sevindirici. Önceki senelerde oyuncuya göre sistem yapılırdi ama artık son 4-5 yılda oyuncular takımın sistemine ayak uyduruyor. Bu da son 5 yılda kazandığımız 4 şampiyonluğun arkasında yatan en büyük etken. Bu akşam Antalya Bşb ile Rixos Cup Final maçına çıkacağız. Umarım sakatlık sorunu yaşamadan, son maçımızda da iyi bir mücadele ile bu turnuvayı tamamlarız.
Rixos Cup Final Maçı Detayları:
Başlama Saati: 19:30 | Antalya Atatürk Spor Salonu | Yayın: Kanal 24
18 Eylül 2011
Türkiye Kadınına Hakaret Gibi Karar
17 Eylül 2011
Gençlik Enerjisi Fark Yarattı
Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız yeni sezon hazırlıkları kapsamında katıldığı, 4. Uluslararası Rixos Cup Basketbol Turnuvası'ndaki ilk maçına dün çıktı. Sarı-Lacivertli Ekibimizde sakatlar ve Milli Takımdan gelen oyunculardan oluşan 8 kişilik eksik kadrosu bu turnuvada yer almıyor. Mirsad, Ukic, Gist, Tomas, Engin sakatlıkları sebebiyle, Emir, Ömer Onan ve Oğuz ise Milli Takım dönüşü henüz takıma dahil olmamaları nedeniyle turnuvada yer almıyor. Takımımız genç ağırlıklı bir kadroyla turnuvada mücadele ediyor. Bu kadar eksiğe rağmen takımımız sahadan 82-65 gibi ezici bir skorla galip ayrılmasını bildi ve turnuvaya galibiyet ile başladı.
KK Zagreb geçtiğimiz yılın Hırvatistan Ligi şampiyonu.. Son yıllarda Cibona Zagreb'in arkasında kalmış olsada geçmişte çok önemli basketbolcuları Hırvat basketboluna kazandırmış, İsmet Badem'in deyişiyle Hırvat basketbolunun arka bahçesi olan bir takım. Ancak bugün sahaya çıktıkları antrenman formaları bu köklü kulübe yakışmadı. Tamam, bu bir hazırlık turnuvası olabilir ama Zagreb'in bu kadar ciddiyetsiz bir şekilde önemli takımların katıldığı bir turnuvaya çıkmasıda kabul edilemez!!
Neyse, maçı değerlendirmeye geçelim. Maça genel olarak baktığımızda KK Zagreb'ten çok daha üstün oynadık. Oyunu, baştan sona domine etmeyi başardık. Maçın başındaki ilk beş dakikanın ardından ele geçirdiğimiz skor üstünlüğünü maçın sonuna kadar koruduk. Savunmada çok istekliydik. Bugün top kapmada inanılmaz işler yaptık. Hücumda da gayet başarılıydık. Oyuncularımız biraz fazla steps ve top taşıma yapsada genel olarak hücum performansı takımın iyiydi. Sahada genç oyuncuların çokluğundan kaynaklansa gerek çok büyük bir enerji vardı. Savunmada her oyuncu pes etmiyor, hücuma üç oyuncu birden depar atarak çıkıyor, savunmada alınan bir ribaundun ardından rakip pota altına en hızlı şekilde koşma yarışı başlıyor... Genç ve dinamik bir takımın nasıl olması gerektiğini, tecrübeli isimlerle de yoğrulunca tam bir takım oyunu halinde çok iyi gösterdik.
Oyuncu değerlendirmelerine geçecek olursak, ilk önce Gasper Vidmar'dan başlamam lazım. Çok riskli bir sakatlık yaşadı. Geçen sezonun ortasından bu yana hiç oynamadı ama döünüşü muhteşem oldu. Savunmada geçen sezon bıraktığı yerden devam ediyor. Rakibine göz açtırmıyor. Hücumda ise daha skorer bir kimlik kazanmış. Pota altını inanılmaz deliyor. Bu sene Euroleague'de ve Beko Basketbol Ligi'nde vazgeçilmez oyuncumuz olacak.
Kaya Peker.. Kaya geçtiğimiz sezona oranla bu sene daha faydalı olacağının sinyallerini verdi. Yaz tatilini çok iyi geçirmiş. Savunmada Efes'teki yıllarına dönmüş. Çok daha sert ve istekli. Hücumda ise daha bilerek oynuyor. O tuhaf atış şeklini de değiştirmiş. Şimdi potaya çok daha yumuşak bırakıyor topları. Bu sezon gerçek Kaya'ya yakın bir Kaya izleyeceğimizi düşünüyorum.
Curtis Jerrells.. Oyunda kaldığı süre içerisinde oldukça istekliydi. Öncelikle çok süratli bir oyuncu. Topla beraber içeriye çok hızlı drive edebiliyor. Ağır uzunlara karşı pota altından turnikelerde çok başarılı olacaktır. Maçta dış atış fazla denemedi. Sayı atmaktan çok asist yapmayı denedi. Diğer iki maçı izleyip çok daha net ve mantıklı düşünceler edinebilirz. Henüz tam olarak değerlendirmemiz için erken.
Bojan Bogdanovic.. Takıma çok kısa bir zaman önce dahil oldu. Çok yetenekli bir oyuncu. Maça biraz durgun başladı. Pota altı hücumları tercih etti. Maçın ikinci yarısında o çok sevdiği dış atış bölgesine geçince kalitesini konuşturdu. İnanılmaz yetenekli bir şutör. Eli çok sıcak kendisi ise bir o kadar soğukkanlı. Eli titremeden top kullanıyo. Ardarda attığı üç tane üçlük ne kadar düzgün bir bileği olduğunun ispatı. Savunmada da çok akıllı bir oyuncu. İkiye tek savunmada aklını kullanıp, çok şahane bir blok yaptı. Savunma yönüde hücumu kadar kuvvetli bir oyuncu. Bu sene takıma büyük katkı vereceği kesin.
Rasid Mahalbasic.. Oyununu çok geliştirmiş. Hücumda çok yüzdeli bir oyun oynadı. Sadece dıştan pota altına girdiği bir pozisyonda ters turnikeyi kaçırdı. Diğer denediği tüm şutlar isabetli oldu. Çok fazla sayı hanesine yazılmadı. Çünkü ya steps yaptı yada top taşıma. Sayı hanesi çok dolu değil ama isabet hanesi gerçekten muazzam. Bence artık kiralanmasına gerek yok. Bu sene kadroyu zorlayacak bir oyuncu. Ligde oynatılırsa çokta faydalı olur. Rotasyonda denenmesi gereken bir isim. Savunmasını da Spahija gözetiminde daha da geliştirecektir.
Luka Drezga.. Denenmek üzere getirilen genç Hırvat oyuncu. Hücum yönü çok etkili olan Drezga şu ana kadarki hazırlık döneminde en çok göze batan isim oldu. Hücumda çok yönlü özelliği sayesinde kolay sayılar bulabiliyor. Savunması, genç olmasından dolayı oldukça hareketli ve rakibini bunaltan bir savunma. Topa baskıyı çok iyi yapabiliyor. Top kapma konusunda da yaşına rağmen gayet iyi. Bence kesinlikle Mahalbasic'te olduğu gibi Drezga ile de uzun süreli bir kontrat yapılmalı. Ardından oyuncuyu gelişimi için bir başka takıma kiralamalı ve Fenerbahçe Ülker'de ilk beş oynayacak seviyeye gelmesi sağlanmalı. Geleceğinin çok parlak olduğunu düşünüyorum. İnşallah Aydın Hoca ve koç Spahija bu genç yeteneği göz ardı etmezler ve takıma kazandırırlar. Çünkü istatistikleri ve sahadaki performansı yaşına oranla inanılmaz!!
Çarklar Değişse de Sistem İşliyor - Gaziantep: 1 Fenerbahçe: 3
13 Eylül 2011
Seri Devam Ediyor! Fenerbahçe:1 Orduspor:0
11 Eylül 2011
Eurobasket 2011'in Ardından...

Büyük umutların ve beklentilerin yanı sıra son Dünya İkincisi apoleti ile gittiğimiz Eurobasket 2011'den hayal kırıklıklarıyla ayrılıyoruz. Turnuva boyunca basketbolun bir çok ilkesine aykırı oynadık. Basketbolu, basketbol yapan değerlerden uzak, onları karşımıza alarak oynadık. Biz turnuvada sadece rakiplere karşı değil, basketbola karşıda oynadık. Basketbol gibi iyi strateji ve taktik sayesinde "kolay oyun" imkanı sağlayan bir spor dalında biz hep zoru başarmak istedik. Tecrübeli oyuncularımıza güvendik. Onların bizi ileriye taşıyacağına inandık. Teknik ve taktik açıdan bençimizin nasıl yüksek meblağlarda kumar oynadığına şahit olduk. Oyuncularımızın saha içerisinde sürelerini hiç ayarlayamadık. Kısacası bir çok açıdan çok ama çok kötü bir turnuva oynadık.
Gelin ilk önce iyi yaptıklarımızdan başlayalım.. Çünkü bu yazının en kısa paragrafı bu olacak. Turnuva boyunca yaptığımız en iyi şey, maçın hiçbir anında fark kaç sayı olursa olsun oyundan kopmadık, hep mücadele ettik. Fransa gibi, İspanya gibi, Almanya gibi takımlara karşı 10 sayıdan fazla farkları kapatıp geri geldik. Maçlara tekrardan ortak olduk. Bir diğer iyi yaptğımız şey ise savunmamızdı. Turnuvanın en sert savunmasını yapan takımdık. Bu sayede yüksek farklardan geri gelip, maçlara ortak olmasını bildik. Pota altımızda Ömer Aşık ve Enes'i çok iyi kullandık. Bu iki oyuncumuzun oyunda olduğu sürelerde hücum ve savunma ribaundlarında hep karşı takımdan üstün olduk. Ayrıca bu ikili sayesinde ve bazı maçlarda Oğuz'unda nadir gelen katkılarıyla turnuvanın en çok blok yapan takımlarından biri olduk. Sertliğimizi rakip oyunculara her maçta hissettirdik. Genel olarak turnuva boyunca iyi yaptıklarımız bu kadardı.
Gelelim o uzun paragrafa.. Yani neleri kötü yaptığımıza. Bu yazıyı konu başlıkları halinde yazmak istiyorum. Çünkü daha açıklayıcı olacaktır o şekilde.
1- Serbest Atışlar
Turnuva istatistikleri henüz açıklanmadı ama bu kulvarda ilk iki içerisinde olduğumuz kanaatindeyim. Son Dünya İkincisi olmuş bir takım bu kadar kötü serbest atış atamaz, atmamalı!! Bu kadar kötü serbest atış atarak maç ka-za-na-ma-yız! Turnuva başından beri kötü olan bu atışlarımız için teknik heyet hiç ekstra çalışma yaptırmadı mı? Oyuncular bu kadar kötü atış yaptıklarının farkında değiller miydi? Turnuva boyunca 115/178 - %64.6 serbest atış yüzdesiyle oynamışız. Bu yüzde iyi gibi görünsede taraftar avantajından yoksun oynayan bir takım için düşük bir yüzde.. Geçtiğimiz Dünya Şampiyonası'nda %60.1 ile oynamıştık. Ama o turnuvada ev sahibi avantajımız vardı. Seyirci avantajımızın olmadığı turnuvalarda bir takımın en büyük silahı serbest atışlardır. Bugünkü Sırbistan maçında kaçırdığımız 13 atıştan 2 tanesi basket olsaydı maçı biz bir sayıyla kazanıyor olacaktık. İşte serbest atışlar bu nedenle çok önemli. Hiçbir efor sarfetmeden, zorlamaya mağruz kalmadan futboldaki penaltı misali yapılan bu atışlar çok değerli. Ama biz ne yazıkki bu değeri bilemedik.
2- Üç Sayılık Atışlar
Bir diğer önemli eksikliğimizde üç sayı çizgisinin gerisinden yapığımız atışlardaki düşük isabetimiz Turnuva boyunca 153 denemeden sadece 42'sinde isabet bulmuşuz. Yani turnuva boyunca %27.5'lik bir oranla üçlük atmışız. Geçtiğimiz Dünya Şampiyonası'nda bu oran %42.9'du. Aradaki uçurumu görebiliyorsunuz. Bu oranla bizim çeyrek finale çıkma şansımızda oldukça düşüktü. Çünkü zaten hücumda kolay sayı üretemedik bir de özellikle boş üçlükleri kaçırmamız bizim belimizi büktü.
3- Asistler
Bu turnuva boyunca asist sayımızda çok düşüktü. Turnuva boyunca sadece 96 asist yapmışız. Bu oranımızı diğer takımlarla bir karşılaştıralım: İspanya 134, Litvanya 135, Almanya 86. Bakın asistlerde bizden düşük durumdaki tek takım Almanya ve onlarda bu akşam büyük olasılıkla elenecekler. İşte bu tablo asist sayısının maç kazandırmada ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi.
4- Oyun Kurucu Katkısı
Turnuva boyunca oyun kurucu katkısında da çok yetersizdik. Kerem bu turnuvada artık miladının dolduğunun sinyallerini verdi. Ender ise elde olan bomba misali ne zaman ne yapacağı belli olmayan ve istikrarsız bir görüntü içerisindeydi. Ender 23 Kerem 17 asist katkısı yapmış olsada Ender %33.3 ile şut sokarken, Kerem %22.7 ile şut sokmuş. Oyun kurucularımızdan alamadığımız skor katkısı ve birçok hücumda hatalı top kullandılar ve 5'er top kaybı yaptılar. Oysa 2010'da Ender %48.7 ile Kerem ise %40.5 ile şut sokuyordu. Kısacası bu turnuvada oyun kurucularımız yokları oynadı.
5- Tecrübeli oyuncularımıza aşırı tolerans
Takımımızdaki tecrübeli oyunculara koç çok fazla tolerans gösterdi. Hidayet ve Kerem sahada dozu kaçırdıkları zaman bile bir kurtarıcı umuduyla oyunda kalmaya devam ettiler. Hidayet arka arkaya şutlar kaçırdığında bile kenara hep çeyrek sonlarında geldi. Kerem, eli soğukken bile hep hücumları kendi üzerinden oynamaya çalıştı, boş üçlüleri kaçırdı ama ne yazıkki oyunda kalmaya devam etti. Ancak yorulduklarında koç "Dur ben sizi biraz dinlendireyim" mantığıyla onları dışarı aldı. Tecrübe her zaman yararlıdır ama dozunuda ayarlamak lazım. Fransa'nın hücumdaki en büyük silahı olan Tony Parker bile arka arkaya 2 şut kaçırdıktan sonra kenara geçip dinlendiriliyorsa bizde Hidayet arka arkaya kaçırdığı sayılardan sonra neden hala oyunda tutuldu anlamadım..
6- Son Topları İyi Oynayamadık
Turnuva boyunca 4 maçımız son topa kaldı ve dördünüde kaybettik. Polonya maçında farkı kapatıp geldik, son saniyelerde maçı verdik. Fransa maçında 12 sayı geriden geldik, son saniyelerde kenardan topu oyuna sokamadık ve maçı verdik, Almanya maçında maçı son topa bıraktık, ama yine başarılı bir hücum gerçekleştiremeyip kaybettik. Ve bugün Sırbistan maçında Son 11 sn'ye 1 sayı geride girdik, oyunu yanlış oyuncu üzerinden kurmayı denedik, topumuza müdahale ettiler ve top dışarı çıktı. Bitime 4 sn kala pota altından şans topumuzu oyuna soktuk. Ama ne yazıkki yine son topu Ersan'la değerlendiremedik ve turnuvanın dışında kalmış olduk.!
7- Kenar yönetimimiz takımı iyi yönetemedi
Kenarda koç Orhun Ene ve teknik heyet turnuva boyunca oyunu iyi okuyamadılar. Takıma gerekli taktik düzeni anlatamadılar, oyuncuların saha içindeki süre dağılımlarını iyi ayarlayamadılar. Son toplarda, oyunu iyi çizemediler. Rakibin hamlelerine, iyi cevap veremediler.. Kısaca bu kötü geçen turnuvada Teknik Heyetinde hiç parlak olmadığını, gelecek için hiçte umut vermediğini gördük.
İyisiyle kötüsüyle bir turnuva daha bitti. Hedeflediğimiz yerde bitiremedik. Çok erken elendik. Şimdi oyuncular bu yorgunluğun ardından kısa süreli bir tatil yapıp, önümüzdeki sezon için takımlarının hazırlık kamplarına katılacaklar. Milli Takım'ın teknik ekibi ise bu turnuvayı iyi bir analiz edip, neyi kötü yaptığımızı, nerelerde hata yaptığımızı belirlemeye çalışmalı. Şimdi yeni Milli Takım'ı oluşturacak parçalar düşünülmeli. Yeni ve gençleşecek olan kadro Emir, Enes, Ömer Aşık ve Ersan'ın çevresinde oluşturulmalı. Yeni Milli Takımın çekirdeğini bu dört oyuncudan kurulmalı. Çalışmalara da şimdiden başlanmalı...
10 Eylül 2011
Çocuklar inanın, Güzel günler çok yakın

Eurobasket 2011'de çok başarılı mıyız? Hayır!
Son Dünya 2. gibi mi oynuyoruz? Hayır!
Şampiyonluk favorilerinden biri konumunda mıyız? Hayır!
Peki gelecek için umut veriyormuyuz? Hayır!
...
Bunlara benzer, cevabı "Hayır" olan birçok soru daha sorabiliriz. Ama şu anda bu soruları sorma zamanı değil. Şu anda karamsarlığa kapılma zamanı HİÇ değil.. Önümüzde çok kritik bir Sırbistan maçı varken ve kazandığımız taktirde bana göre kesinlikle çeyrek finale çıkacağımız bir maç bu. Önce bu kesin konuşmamın sebebini açıklayayım: Litvanya ev sahibi, grubu bitirebileceği en iyi seviyede bitirmek isteyecekler. Onların şu anda en iyi bitireceği derece üçüncülük.. Biz garantiledik, çıkma sorunumuz yok diğer turları düşünelim, fazla efor sarfetmeyelim gibi bir düşünce Litvanya'dan asla beklenmez. Onlar basketbola bir DİN gibi bakıyorlar.. Onlar için basketbol demek, kazanmak demek, başarı demek.. İşte bu yüzden Litvanya, pazar akşamı Almanya'yı devirecek.. Olması gerekende bu.. Çünkü Litvanya'nın Almanya'dan çok daha fazla skoreri var.
Gelelim bizim takımın ve halkımızın ruh haline...
Dün akşamki maçtan sonra yine millet olarak karamsarlığa kapıldık. Pazar akşamı valizleri toplayıp ülkeye döneceğimizi, asla Sırbistan'ı yenemeyeceğimizi düşünmeye başladık. Bu olumsuz ortama başka bir pencereden bakmak istiyorum: Biz Milli Takımlar düzeyinde hangi şampiyonada şöyle koltuğa oturup, elimizde kolamız, önümüzde çerezlerimiz keyifli keyifli maç izledik? Futbolda mı, Voleybolda mı? Basketbolda mı? A Milli Futbol Takımımızın, Avusturya ile 0-0 berabere kaldığı maçın sonunda Teknik Direktörümüz Guus Hiddink şöyle bir söz söylemişti; "Türkler zoru seviyor". Evet gerçektende bizler branş ayırt etmeksizin zoru seviyoruz. Bakın 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası... Demek istediğim şey şu; Biz zaten bu stresleri yaşamaya alıştık.. Ama hala bazılarının prim yapması için ortaya felaket senaryoları atılıyor.
Bu ilk önce, iyi oynar yada oynayamaz ama sahada Ay-Yıldızlı forma için ter akıtan 12 oyuncumuza, yetersiz gördüğümüz ama başarı için geceli gündüzlü çalışan teknik ekimize çok olumsuz yansır.. İlk önce ülke olarak inanmalıyız, üzerimizdeki bu kötü havayı atmalıyız. Çünkü şu anda Millilere köstek değil destek olmalıyız. Onlara hergün ülkemizden haberler gidiyordur. Sırbistan maçı için onları, milletimizin desteğinin hep onlarla olduğu mu yoksa herkesin umudunu kestiği mi motive edecektir? İlk önce bizler başarıya inanmalıyız ki yakalayacağımız sinerji ile bu hava sahayada yansısın? Bkz: 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası!
Son sözümde Millilere; gün başını öne eğme ve kaderine razı olma günü değil, Başını Dik tutup, ülken için savaşma, halkın için kazanma günüdür. İşte o yüzden; Hey sen, 12 Dev.. Başını öne Eğme Sakın!! Çık ve 2010'da yaptığını pazar akşamı tekrarla.. Çocuklar inanın, güzel günler çok yakın! Allah yar ve yardımcınız olsun...