Geçen sene çok yıprandık. Öyle böyle değil fena silkelendik. Birçok sebebi vardı bunun ancak en büyük darbeyi sezon boyunca hep içerden yedik. Dışarıda konuşulanlar çok sıkıntı yaratmadı zira konuşanlar bizden daha kötü durumlara düştüler ancak gözler sürekli bizde olduğu için çekmemiz gereken sıkıntıları 10 misli fazlayla çektik.
Kâbus gibi bir ilk yarı geçirdik ve bütün kulvarlardan birer birer elendik. Elimizde kalan tek kulvar olan STSL’de rakibin 9 puan gerisine düştük ve yıkım için tek bir hamle yetecekti ancak muhteşem geri dönüşü takımın direkleri yıkımı reddederek gerçekleştirdi. Gerçekten muhteşem bir geri dönüş oldu. Şampiyonluğu birçok kişiye ve etmene rağmen koparıp aldılar.
20 maçta 1 beraberlik 1 mağlubiyet ve 18 Galibiyet almak kolay değil tabi. Mutlaka birlik beraberlik ister. Prim verdiğiniz oyuncularınız o primleri altyapı oyuncularıyla, kulüp çalışanlarıyla paylaşıyor ve bir bütün olma savaşı veriyorsa, takım olma konusunda büyük bir yol alındığını görmek zor olmaz. Fenerbahçe taraftarı da zaten bu birlik ve beraberliği gördükten sonra takıma ve Aykut Kocaman’a daha çok inanmaya başladı.
Takım olmak için yemekler düzenlemek, primler vermek yetmiyor. Elinizde karakterli oyuncular ve yöneticiler olmak zorunda. Aykut Kocaman gibi bir karakterin elinde kendi ülkelerinin kaptanlığını yapan veya geldikleri takımların kaptanlığını yapan oyuncular vardı. Aykut Kocaman ve ekibi bu oyunculara doğru birkaç adım attı ve karşılığını gördü.
Çok büyük bir travmadan çıktı bu takım ve toparlanamadan hazırlıklara başladı ve sıkıntılarla karşılaştılar doğal olarak ancak doğru hamleler ile şampiyonluğu almasını da bildiler. Aykut Kocaman, teknik ekibiyle daha koordineli çalıştı. Sene başından beri dediğimiz gibi futbolun temek gerekliliklerini takımına aşıladı ve başarı kaçınılmaz oldu.
Maçların satın alındığını, hakemlerin satın alındığını, medyanın satın alındığını yazıp durdular. Telegol gibi bir programı izleyip, Haluk Ulusoy gibi bir başkana ve kaybedilen 7 finalden sonra bunları hangi kafayla söylüyorlar pek anlamıyorum ama bildiğim bir şey var ki Fenerbahçe şampiyonluğa koşarken Türkiye her türlü ayağa kalkıyor. 70 Milyon kitleniyor futbola. Galatasaray, Beşiktaş veya başkası yarışsa bu kadar konsantre olmayan bu topluluk Fenerbahçe yarışın içindeyken ölümüne konsantre oluyor.
Büyük sıkıntılardan geçtik geldik ancak Pazar günü Kalamış’da maçı izlemek için girdiğimiz yerde bütün her şeyi unuttuk. Sivas’ın attığı 1. Gol ve 3. Golde geçmişi tekrar hatırladık ancak maç sonunda caddenin o halini gördükten sonra şampiyonluğun en çok Fenerbahçe’ye yakıştığına karar verdim.
Elbette ki herkes kendi takımının şampiyonluğunu daha iyi kutlar ve herkes kendi takımının en iyisi olduğunu düşünür ancak 22 Mayıs Pazar günü maçtan sonra Cadde gerçekten harikaydı. İşte o an kendi kendime dedim “Şampiyonluk ne güzel şey arkadaş”.
Özel Not: Kalamış'da ve Cadde'de beni yalnız bırakmayan ve uğurum olan "Canım Minnoşuma" fotoğraf için teşekkürler.
0 yorum:
Yorum Gönder