Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Turkish Airlines Euroleague 9. Hafta maçında dün akşam Sinan Erdem Spor Salonu'nda Gescrap Bilbao'yu konuk etti. Maça Top 16'yı garantileme parolasıyla çıkan takımımız ne yazık ki amaçladığının aksine ortaya koyduğu kötü oyunla sahadan 70-80'lik skorla mağlup ayrıldı. Aldığımız bu mağlubiyet hem Top 16'ya kalma iddiamızı son maça bıraktı hem de Bilbao'ya ikili sayı avantajını verdi.
Maça hiç beklediğimiz gibi başlayamadık. Oysaki taraftar desteği ve saha avantajına, son zamanlardaki iyi oyunumuz ve sahadaki mücadeleyi bırakmayan yapımızda eklenince maça çok daha iyi başlayacağımızı ve rakibin umutlarını henüz maçın başında kıracağımızı tahmin ediyordum. Fakat durum bunun tam tersi oldu. Bilbao son şansının olduğunun bilinciyle sahaya çıkmıştı. Her topu akıllı kullanmaya çalıştılar ve bunda da oldukça başarılıydılar maç boyunca. Biz ise ilk periyoda sert savunmadan uzak, rakibine kolay sayılar veren bir takım görüntüsünde başladık. Bilbao'nun savunmada pota altını çok iyi kapatması bizi dış atışlara zorladı. Ne yazık ki bu alanda da oldukça kötü geçirdiğimiz bir maçı ilk periyotta rakibin kontrolüne verdik. Tüm bu olumsuzluklar sonucunda ilk periyodu kendi sahamızda ve seyircimiz önünde 14-25 geride tamamladık. Bu skor belki ilk periyot için telafisi olabilir olarak görülse de aslında önemli olan bir sonucu doğurdu: Biz bu skorla, Bilbao'yu bizi yenebileceklerine inandırdık.
İkinci periyoda daha inançlı başlayan taraf Bilbao oldu. Tam biz Emir ve Gist ikilisiyle toparlandık, maçı dengeliyoruz derken savunmadaki sertliğini yine unutmamız Bilbao'nun pota altımızdan etkili hücumlar yapmasına ve sayılar üretmesine neden oldu. Herhalde koç baktı ki savunmada bocalıyoruz, hemen savunma sertliği için Vidmar ve Kaya ikilisinden yararlanmayı tercih etti. Belli bir süre Spahija'nın planı işe de yaradı. Savunmamızla 7-0'lık bir seri yakalayıp farkı 6 sayıya kadar indirmeyi başarmış ve rakibe de mola aldırmıştık. Tam herşey tekrardan yoluna girdi maçın kontrolü bize geçiyor derken D’Or Fisher ve Janis Blums ile mola dönüşü sayılar bulan Bilbao yine farkı açtı ve soyunma odasına 11 sayı farkla 33-44 üstün girdi.
Üçüncü periyodun ilk başları ise tam bir kabus olarak geçti. Biz devre dönüşü farkı kapatırız, oyunu dengeleriz diye düşünürken sahadaki oyuncularımız bundan uzak bir görüntü sergilediler. Maç başından beri sürekliliğini sağlayamadığımız katı savunmanın yine yokları oynadığı bölümde Bilbao; Blums, Hervelle, Jackson ve Mumbru dörtlüsüyle yakaladığı 10-1’lik seriyle farkı 20 sayıya çıkarttı. Bizim aleyhimize olan 20 sayılık bir farkı ben Sinan Erdem'de, ne geçen sene ne de bu sene görmemiştim. Oyun kurucularımızın tıkandığı bu dakikalarda kenarda bekleyen Engin acaba ne zaman oyuna girecek diye beklerken, koç yine ona Euroleague'de şans vermedi. Farkın 20'ye kadar çıkmış olması takımda belki de bir tek Emir'i etkilemişti. O dakikalarda sazı eline alan Milli Oyuncumuz ard arda bulduğu 7 sayı ve savunmadaki tek başına direnciyle hem sayı farkını azaltmış hem de taraftarı az da olsa oyunun içine sokmayı başarmıştı. Ama sadece Emir'di bunu yapan.. Takımdaki diğer oyuncular ne yazık ki farkın verdiği moral bozukluğuyla oyundan iyice düştüler. Bu düşme özellikle de savunma ribaundlarımıza çok yansıdı. Bilbao her başarısız atışından sonra aldığı hücum ribaundlarıyla sayılar bulmaya devam etti. En azında son periyoda farkı azaltabileceğimiz en iyi duruma getirelim derken kullandığımız acemice toplar ve yapılan basit hatalar, Bilbao'nun boş döndüğü hücumların sonlarında bizimde sayı bulamamamıza neden oldu. Ve son periyoda 17 sayılık bir farkla 50-67 mağlup girdik.
Açıkçası oynanan oyunu gördükten sonra son periyoda maçı kazanacağımıza olan inancımız kırılmış olarak başladık. Bilbao arka arkada 6 hücumdan boş dönerken biz bu şansı 6 hücumdan sadece 2'sini sayıya çevirerek değerlendirmiş(!) olduk. Oyuncularımızın tereddütlü atışlar yapması ve Ömer Onan'ın da elindeki problem nedeniyle son periyotta oynayamaması farkı kapatmaya yetmedi. Son periyotta Emir ile sayılar bulmuş olsakta, Emir'e yardım edecek bir başka oyuncu çıkmayınca takımda, maçta 70-80 Gescrap Bilbao üstünlüğüyle sona erdi. Bu mağlubiyet bizi; maç öncesi liderlik hayalleri yaparken, maç sonu gruptan çıkalım yeter deme noktasına getirdi.
Maç sonu Emir'in de dediği gibi çok ama çok kötü bir oyun oynadık. Bilbao kadar maça konsantre olamadık. Koçun yine kafa yoran tercihleri ve bazı oyuncularımızın saç baş yolduran performansları bu yenilgiye zemin hazırladı. İlk önce coach Spahija'ya bir sitemim olacak. Yahu senin bench'inde Engin Atsür gibi Türk Basketbolu'nun bana göre son zamanlarda yetiştirdiği ve Milli Takıma kadar yükselmiş çok önemli bir oyuncusu varken neden ona süre vermezsin? Bu çocuk sakatlanmadan önce Milli Takımın Kerem Tunçeri'den sonraki ikinci guardıydı. Bu maçta süre vermeyeceksinde ne zaman vereceksin coach? Ukic'in maçın genelinde yokları oynaması sadece Curtis'in savunmada ve hücumdaki direnciyle oyun kurucu katkısı aldığımız bir maçta Engin'in süre almamasını açıkçası doğru bulmuyorum. Engin'in oyun zekası bana göre Ukic'ten de yüksek.. Bu potansiyele sahip bir oyuncunun kenarda oturması benim kabul edebileceğim bir durum değil. Kimse kusura bakmasın.. Sakatlıktan dönen Marko Tomas'ın bile direk süre aldığı bir maçta Engin'in almaması anlaşılır gibi değil. Bu arada Marko'nun dönmesine çok sevindim. Oyunda kaldığı sürece özellikle savunmada iyi bir oyun ortaya koydu. Tuttuğu rakip oyuncuyu sahada kilitlemeyi başardı. Dün gecenin Emir'den sonra belki de en sevindirici olayı Marko'nun tekrardan aramıza dönmesi oldu. Umarım bir daha böyle bir sakatlık sorunuyla karşılaşmaz. Takıma hoşgeldin Tomas...
Bir diğer sitemin de Oğuz Savaş'a. Ya anlaşılır gibi değil. Bir oyuncu oyuna girdikten sadece 45 saniye sonra nasıl olurda faul problemine girer? 45 saniye ya 45 saniye!!! Altyapıda oynayan bir oyuncuyu koysanız o an sahaya, inanın ki o süre içerisinde faul problemine girmez. Oğuz, kalıbına oranla zaten çok yumuşak bir oyuncu. Birebirler de kolay geçiliyor ama sürekli faul problemine girmesi takıma büyük zarar veriyor. Dün akşamki kritik maçta sadece 8 dakika süre almasının tek sebebi bu..
Şimdi son hafta deplasmanda oynayacağımız Bennet Cantu maçı kaderimizi belirleyecek. Eğer haftaya Cantu'yu deplasmanda yenersek gruptan kesin çıkıyoruz. Hatta biz kazanıp, Bilbao'da evinde Caja Laboral'i yenerse gruptan lider olarak çıkıyoruz. Ama biz Cantu'ya yenilir, Bilbao yine Caja Laboral'i yenerse bu sefer ilk dört dışında kalıp eleniyoruz. Eğer biz yenilip, Caja Laboral'de deplasmanda Gescrap Bilbao'yu yenerse yine biz gruptan çıkıyoruz ama dördüncü olarak. Haftaya biz kazanıp, kendi göbek bağımızı kendimiz keselim, sonra diğer maçın skoruna bakarız. Ama kaybetmek demek ipleri başkasının eline vereceğimiz anlamına geliyor ve bu bizi hiçte memnun edecek bir senaryo değil.
16 Aralık 2011
Beklediğimiz senaryo bu değildi!!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder