Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız, Beko Basketbol Ligi'nin 13. Haftasında 30 Aralık Cuma günü ezeli rakibi Galatasaray Medical Park ile karşılaştı. Sinan Erdem Spor Salonu'nda kapalı gişe oynanan mücadeleyi dördüncü periyodun son 5 dakikasındaki etkili oyunuyla 80-79'luk skorla Sarı-Lacivertli Ekibimiz kazandı. Bu skor ile yeni yıla Galatasaray galibiyeti ile giren takımımız, ayrıca bizlere de en güzel yeni yıl hediyesini vermiş oldu.
Her saniyesi büyük bir heyecan fırtınasına sahne olan 2011'in son derbisi, adına yakışır gibi geçti. İki takımda maça çok tempolu başladı. Galatasaray bu sezon çok kullandığı hızlı hücumu bize karşıda iyi uygulayarak başladı. Biz ise Ukic ve Emir gibi iki yaratıcı oyuncumuzun olmadığı maça savunma sertliğiyle başlamayı tercih ettik. Rakibi zorlayacağımız top kayıplarıyla hücum etmeyi düşündük. Çünkü Ukic'in sakatlığından dolayı takımın birinci guardı konumuna gelen Curtis'in ne yazıkki hücumda takımı organize etme gibi bir özelliği yok. Bu nedenle onun oyunda kaldığı sürede savunma özelliğinden yararlanmak hücum etmeyi tercih ettik. Bunda maçın büyük bir bölümünde de başarılı olduk diyebilirim. Ancak aynı şekilde kaptırdığımız toplarda ise çok kolay sayılar yemeye başladık ki bu savunma anlayışıyla sahaya çıkmış bir takım için en büyük dezavantajdır. Bunun eksilerini de skor ve oyun anlamında ne yazıkki sahada aldık. İlk periyodu dört sayı farkla geride tamamladık.
İkinci periyotta da aynı senaryo değişmedi. Üstüne üç sayılık atışlardaki inanılmaz düşük yüzdemiz de devam etti. Devreyi 1/11 üç sayı isabet ile bitirmiş olmamız bunun en açık göstergesiydi. Ki bu tek basketimizde ikinci periyotta Ömer Onan'dan gelmişti. Son haftalarda çok fazla sayı yediğimiz boyalı alandan bu maçta da çok rahat sayılar verdik Galatasaray'a. Ancak Kaya Peker'in ilk ve ikinci periyottaki muazzam oyununu göz ardı etmemekte fayda var. Kaya bu zamana kadar önemli maçlarda özellikle de bu maçlar derbi maçlarsa çok ayrı bir konsantrasyonla oynayan bir oyuncuydu. Ancak Galatasaray maçına nasıl hazırlanmışsa hem mental olarak hemde fiziksel olarak muazzam bir maç çıkardı. Her topa atladı. Hücum ribaundlarını zorladı. Savunmada çok büyük katkı yaptı. Kısacası Kaya, bu sezonki en iyi basketbolunu oynadı. İkinci periyotta da doğru hücum edemedik ama savunmadaki direncimiz sayesinde farkın açılmasına da izin vermedik ve soyunma odasına dört sayı geride girdik.
Maçın ikinci yarısına ise adeta Engin Atsür mucizesiyle başladık. Çok zor bir sakatlık dönemini atlatan ve yeni yeni form tutan Engin'in sazı eline alması ve ard arda bulduğu 5 sayı ile mücadelede uzun bir aradan sonra öne geçtik. Ancak pota altında Darius Songaila ile Luksa Andric'i yine tutamamamız ve ilk yarıda üç sayı çizgisinden potaları döven iki takımında ikinci yarıya ard arda gelen üç sayılık basketlerle başlaması skor olarak iki takımından farkı açmasını engelledi. Bu arada bir pozisyonda ard arda iki Galatasaraylı oyuncunun açık bir şekilde yaptığı stepsleri görmeyen ve ardından üç sayı yememize neden olan hakemlere taraftarlardan büyük tepki geldi. Salonda değildim ancak televizyondan izlediğim kadarıyla sahaya yabancı maddeler atılmış. Bunun neticesinde de hakem üçlüsü soyunma odasına gitti ve salonda aonos yaptırıldı. Oyun yaklaşık 10 dakika durduktan sonra taraftarların yatıştırılmasıyla birlikte tekrardan başladı. Ancak şunu belirtmeden geçmek istiyorum. Geçen sezon Abdi İpekçi'de oynanan final serisi son maçının son 2 dakikasında sahaya aralıksız atılan yabancı maddelerde de hakemlerin aynı tutumu sergileyip soyunma odasına gitmelerini beklerdim. Tamam taraftarın yaptığı yanlış olabilir. Basketbol salonlarında asla görmek istemediğimiz olaylar ama hakemlerinde bu maçlara ayrı bir konsantrasyon olması gerekiyor. Salonda 15000 kişinin gördüğü iki steps'i de sen göremiyorsan burada bir sorun var demektir. Neyse biz maça dönelim. Çok dağınık hücum ettiğimiz ilk üç periyotta Galatasaray'ın farkı açmasına izin vermememiz bu ilk üç periyot için belkide tek artı yönümüzdü. Bu periyodu da Sarı-Kırmızılılar altı sayılık üstünlükle tamamladılar.
Ve o herşeyin değişeceği son periyoda geldik. Final periyoduna da çok iyi başladığımız söylenemez. Peiyodun ilk dakikalarında gelen karşılıklı üç sayılık hücumların ardından ardarda iki takımdan da top kayıpları geldi. Ancak maçın başından beri Galatasaray'ın ikili hücumlarına bir türlü çare bulamamış olmamızdan dolayı yine Andric'den sayılar yemeye başladık. Farkta bu arada 11 sayıya kadar çıkmıştı. Ancak o dakikadan itibaren tribünlerin müthiş desteğini arkasına alan takımımız maça tutunmaya başladı. Galatasaray'a 15000 kişiyle birlikte savunma yapan Sarı-Lacivertli oyuncularımız hücumda da 15000 kişiyle rakibinin üzerine gider oldu. Sayı farkı her hücumda kapanmaya başladıki, Marko Tomas'ın arka arkaya bulduğu iki üçlük isabetle skor eşitlendi. İşte o anda maç adeta tekrardan başladı. Spahija'nın molası dönüşünde iyi savunma yapan takımımız potasında sayı görmeden Engin'le hücumda sayı buldu ve skorda öne geçti. Ardından Galatasaray hücumunda Lakovic'in topun kontrolünü kaybetmesi sonucunda yine Engin'in kaptığı top ile Curtis boş smacı vurdu ve bir anda skorda 80-76'lık üstünlüğü yakaladık. Galatasaray, coach Mahmudi'nin molasından sonra Lakovic ile üç sayılık basket buldu. Son hücum şansımızda ise Engin'in turnikesi son anda potadan dönünce hücum sırası Galatasaray'a geçmişti. Hücumda Tutku'nun Oğuz'a yaptığı açık ve net faulü de görmeyen hakemler sayesinde Galatasaray bomboş bir üçlük fırsatı buldu. Ancak kullanılan atışın basket olmaması bizim maçı kazanmamızdan çok, hakemler açısından büyük bir şans oldu. Çünkü bir gerginliği daha o salonun kaldıracağını zannetmiyorum. Neyse ki maçı kazasız belasız kazandık ve Sinan Erdem'e de galibiyet ile veda ettik.
Bu maçta takımımız adına en büyük kazanç şüphesiz ki Engin Atsür oldu. Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir. Bana göre Engin, Ukic'ten de üst düzey bir basketbolcu. Bu maçta bunu herkes görmüştür sanırım. Ukic'in yaptıklarının yanı sıra yapamadığı şeyleri de yaptı. Bulduğu 16 sayı ile takımımızın ve maçın en skorer ismi oldu. Türk basketbolu ve Fenerbahçe Ülker için Engin çok ama çok önemli biz kazanç.
Karşılaşmayı Profesyonel Futbol Takımımızın oyuncularından Emre Belözoğlu, Serdar Kesimal, Selçuk Şahin ve Özer Hurmacı ile Fenerbahçe Universal Bayan Voleybol Takımımızın oyuncularından Yağmur Koçyiğit'te salondan takip etti. Bu belkide çok gereksiz gibi gözükse de aslında bir "Spor Kulübü" kimliği taşıyan camianın nasıl kenetlendiğinin, branş farketmeksizin sporcuların birbirlerine ne oranda destek verdiklerinin en güzel kanıtı.
Son olarakta yazıyı geç yazdığım için sizlerin yeni yılını da kutlayamadım. Gecikmeli de olsa hepinizin yeni yılını kutlar, 2012'nin herkese sağlık, mutluluk ve başarılarla dolu bir yıl olmasını dilerim. Yeni yılda herşey gönlünüzce olsun..
1 Ocak 2012
Fener bitti demeden hiçbir maç bitmez!!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder