24 Nisan 2010

Üç Dönüşüm Üzerine





Tinin üç dönüşümünü anlatacağım size: Tinin deveye, devenin aslana ve son olarak da aslanın çocuğa dönüşmesini.
Güçlü, dayanıklı, içinde derin bir saygı barındıran tinin pek çok ağır yükü vardır: ağırı ve en ağırı ister onun gücü.
Nedir, ağırı olan? Diye sorar, dayanıklı tin, sonra diz çöker bir deve gibi ve iyice yüklenmek ister.
Nedir En ağır olan, ey kahramanlar? Diye sorar, dayanıklı tin alayım sırtıma da kıvanayım gücümle.
Kibrini kırmak için alçalmak değil midir bu? Kendi bilgeliğiyle alay etmek için, kendi budalalığını açığa vurmak değil midir bu?
Yoksa bu mu: zaferini kutladığı sırada davamızdan ayrılmak? Ya da, sınayanı sınamak için yüksek dağlara tırmanmak mı?
Yoksa bu mu: bilginin meyveleri ve otlarıyla beslenmek ve hakikat uğruna gönlünü aç bırakmak?
Yoksa bu mu: hasta olmak ve teselliye gelenleri evlerine gönderip, ne istediğini asla duymayan sağırları dost edinmek?
Yoksa bu mu: hakikat sudur diye, kirli sulara girmek ve soğuk su kurbağalarını ve sıcak kara kurbağalarını hakir görmemek?
Yoksa bu mu: bizi aşağılayanları sevmek ve hortlağa, tam da bizi korkutacağı sırada elini uzatmak?
Tüm bu en ağır şeyleri alır sırtına, dayanıklı tin: tıpkı çölde koşturan yüklü bir deve gibi, koşturur kendi çölünde.
Ne ki, en ıssız çölde gerçekleşir ikinci dönüşüm: aslan kesilir burada tin, özgürlüğü geçirmek ister eline ve efendi olmak ister, kendi çölünde.
Son efendisini arar burada: düşman olmak ister ona ve son tanrısına; büyük ejderhayla dövüşmek ister, zafer kazanmak için.
Hangisidir büyük ejderha, tinin artık efendi ve tanrı diye adlandırmak istemediği? “Yapmalısın,” der büyük ejderha. Oysa “İstiyorum,” der aslanın tini.
“Yapmalısın” çıkar yoluna, altın gibi ışıldayarak, pullu bir hayvandır o ve “Yapmalısın” parıldar altın gibi her pulunun üzerinde.
Bin yıllık değerler parıldar bu pullarda ve şöyle söyler tüm ejderhaların en güçlüsü: “Şeylerim tüm değeri – parıldıyor üstümde.”
“Tüm değerler zaten yaratılmıştır ve yaratılmış tüm değerler – işte bu benim. Gerçekten artık hiçbir ‘İstiyorum’ olmamalı!”  Böyle söylet ejderha.
Kardeşlerim, Tinde aslana ne gerek var? Yetmez mi, fedakâr ve saygılı, dayanıklı bir hayvan?
Yeni değerler yaratmak – aslan da yapamaz henüz bunu. Ama yeni bir yaratım için özgürlük yaratmak – buna yeter aslanın gücü.
Kendine özgürlük yaratmak, ödevini bile kutlu bir Hayır’la yanıtlamak: işte, kardeşlerim, bunun için gerek var aslana.
Yeni değerler yaratma hakkını ele geçirmek – dayanıklı ve saygılı bir tin için, en korkunç adım budur. Gerçekten, bir yağmacılıktır ve yırtıcı bir hayvanın işidir bu, onun gözünde.
En kutsal şeyi olarak, bir zamanlar, “Yap-malısın”ı seviyordu; şimdi çılgınlığı ve keyifliği de en kutsal olanda bulması gerekecektir ki, özgürlüğü yağmalayabilsin sevgisinden: bu yağma için gerek vardır aslana.
Ama söyleyin kardeşlerim, aslanın gücünün yetmediği ama çocuğun yapabileceği ne var ki? Neden yırtıcı aslanın bir de çocuk olması gerekiyor ki?
Masumiyettir çocuk ve unutuş, yeni bir başlangıç, bir oyun, kendi kendine dönen bir çarktır, bir ilk hareket, kutlu bir Evet deyiştir.
Evet, kutlu bir Evet-deyiş gerekir yaratma oyununa, kardeşlerim: şimdi kendi istemini ister ruh, kendi dünyasını kazanır, dünyayı kaybeden.
Üç dönüşümünü saydım size tinin: tinin nasıl deve olduğunu, devenin nasıl aslan ve sonunda aslanın nasıl çocuk olduğunu anlattım size.

F.Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt’ten alıntı bir hikâye.

Camia olarak Aziz Yıldırım önderliğinde büyük bir yükün altına girdik. Dünya kulübü olmak için yola çıktık. Aziz Yıldırım, Büyük Yürüyüş adını verdi bu harekete. Türkiye de bir spor kulübünün girebileceği en ağır yükün altına girdi.
Her şeyde olduğu gibi bu yükün altına girmek için bir alçalma dönemi geçirdik camia olarak. Galatasaray’ın zirvelerde dolaştığı yıllarda biz alçaldık, daha ağırını kaldırabilmek için alçaldık. Onlar Zirveden bize bakarken biz, “Güneş” olmak için yola çıktık. Zirvede bir ağaç olmak değildi amaç, Güneş olmaktı. Yıldırım’ını bekleyen bir ağaç olmak değildi amaç, Güneş olup zamanında batmasını bilip, başka medeniyetleri aydınlatabilmekti.
Öyle hırslı bir ayağa kalkış yaşadık ki, bir anda yalnız kaldık, amaç değişmeden ve hedeflerden şaşmadan ilerlemek istedik ve tam olarak bu noktada camia olarak bazı engellere takıldık.  Değerlere takıldık. Aslında bizim en büyük düşmanımızdır o değerler. Çünkü bu camiada değerler hiç bitmeyecek. Dün Lefter varken bugün Alex var, dün Şükrü Saraçoğlu varken bugün Aziz Yıldırım var.
O değerler camia olarak özgürlüğümüzü kısıtladı. Yeni değerler için özgür olmak lazım.
Aziz Yıldırım’a yetmedi fedakâr ve saygılı bir hayvan olmak! Hayvan derken yanlış anlaşılmasın. Teşbihte hata olmasın! Aziz Yıldırım’a yetmedi Deve olmak, özgürlüğünü almak için aslan gibi yırtıcı olmak lazımdı.
Yeni değerler yaratmak – aslan da yapamaz henüz bunu. Ama yeni bir yaratım için özgürlük yaratmak – buna yeter aslanın gücü.
Aziz Yıldırım yeni değerler yaratmak için yola çıktı. Özgürlüğü için çırpınıyor. Özgürlüğünü aldığı vakit yeni değerler yaratmak için çırpınacak. Özgürlüğü kısıtlı şu an!
Ancak Aziz Yıldırım’ın yapamayacağı şeylerde var!
Onun yapamayacağı şeyler de taraftar’a düşüyor. Hep Destek Tam Destek dillerde, pankartlarda değil, gönüllerde olmalı.
Şampiyon oluruz veya olmayız, taraftar olarak, sorumlu kişiler olarak hedefe giden yolda Aziz Yıldırım ile veya Aziz Yıldırımsız, amaca gitmek için uğraşmak zorundayız!

Güneş olmak için,

Saygılarımla
Abdullah Aksoğan

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...