29 Eylül 2013

Obradovic'in Gençleri 2. Bölüm


"Obradovic'in Gençleri" adlı mini yazı dizimizin ikinci bölümünde Emir Preldzic, Barış Ermiş, Kenan Sipahi, Metecan Birsen ve Berk İbrahim Uğurlu'nun Uluslararası Rixos Cup 6 Basketbol Turnuvasındaki bireysel performanslarını, artılarını ve eksilerini bulabileceksiniz. İlk olarak Emir Preldzic ile değerlendirmemize başlayalım.

Emir Preldzic

Fenerbahçe Ülker'e geldiği ilk günden beri sahip olduğu Allah vergisi yeteneklerini kullanarak ha parladı ha parlıycak diye diye koca bir 6 sene heba oldu. Emir'de ki basketbol yeteneklerini, sahip olduğu basketbol zekasını daha önce hem ben buradan sizlerle paylaştım hem de tüm basketbol otoritelerinin söylediğine tanıklık etmişsinizdir. Ancak işin Emir tarafına baktığımızda sahip olduğu bu inanılmaz yeteneklere ihanet edercesine bir görüntü çizdiğini görüyorduk. Hep şunu iddia ettim. Bu çocuğu adam edecek iki tane antrenör var; Ya Zeljko Onradovic ya da Dusan Ivkovic. İki koçtan birisinin elinin değmesi bile Emir'i doğru yola sokacak, beklediğimiz Bodiroga patlamasını yaptırabilecektir. Bunu eminim ki sizlerde aklınızdan mutlaka geçirmişsinizdir. Artık ortaya yaydığımız pozitif etkiden midir bilmem ama sonunda hayallerimiz gerçek oldu. Emir'in başnda şimdi, onu adam edebilecek iki koçtan biri olan Zeljko Obradovic var.

Rixos Cup, bize Emir'de o beklediğimiz değişimin yaşanıp yaşanmadığı yönünde bir takım ip uçları verdi. Öncelikle Obradovic'in Emir üzerindeki etkisine değinelim. İlk olarak Obradovic, takımda patronun kendisi olduğunu Emir'e hissettirmiş. Geçmiş sezonlarda hocalarla yaşadığı sorunları göz önüne aldığımızda artık karşısında değil tartışacak, sesini dahi yükseltmeye cesaret edemeyeceği bir koçun olduğunu anlamış. Bu konuyla ilgili turnuva boyunca dikkatimi çeken en önemli detay Emir'in kaybettiği toplarda yada yaptığı yanlış tercihlerinden sonra yaşandı. Top kaybı yaptığında yada tercihini yanlış kullandığında dönüşte mutlaka Obradovic'e fazla çaktırmadan baktığını gördüm. "Acaba koç bir şey der mi?" diye o anda aklından geçirdiğini eminim. Bu da Emir'in 6 sezon boyunca saha içi disiplininde eksik kalan çok önemli bir boşluğu dolduracak bu sezon. Çünkü artık kafasına göre bırakın top kullanmayı, oyun setinin dışına dahi çıkamayacak. Emir için bunlar oldukça olumlu gelişmeler. Bu sezon stuff ile takışmak yerine işine bakacak. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi sahada istediği gibi at süremeyecek. Obradovic'in oyun anlayışından dışarı çıkamayacak. Bu da kendisinin sistem içinde kalmasını ve oynamasını sağlayacak.

Olumsuz anlamda söyleyebileceğimiz tek husus, son yıllarda asist üzerinden oynaması nedeniyle dış şutunun son derece bozulması. Takıma geldiği ilk 3 sezon dış şut performansı oldukça yüksekti. Ancak zamanla oyun kurucu pozisyonuna kayması, takımda asistleri yapan oyuncu konumuna gelmesi dış şutunu köreltmiş. Bunu yapacağı ekstra şut çalışmalarıyla giderebilir ancak ekstra antrenmanlar konusunda pek istekli olmadığını biliyoruz. Bakalım kafa yapısını ve oyun içerisindeki rolünü bu kadar kısa sürede değiştirtmeyi başaran Obradovic, bu konuda da etkisini gösterebilecek mi? Bunu da önümüzdeki günler gösterecek.

Barış Ermiş

Turnuva öncesinde takımda kalıp kalmayacağı merak konusu olan oyuncu konumundaydı Barış. Obradovic, en azından ilk devreyi Bo-Kenan-Berk üçlüsüyle geçmek istediğini belirtip, Barış'a takımda fazla şans veremeyeceğini iletmiş ve kendisine takım bulması halinde ayrılabileceğini söylemişti. Bu nedenle Rixos Cup, Barış için kendini ispat etme adına çok önemli bir fırsattı. Bu fırsatı kendi adına oldukça iyi kullandığını söyleyebiliriz. Genç ağırlıklı kadroda sorumluluk alan, skor üreten ve asistleri ile gençlere skor ürettiren bir Barış izledik. 

Ayak yavaşlığından çokça şikayet edilir Barış'ın. Çok hantal bir oyun kurucu olduğu söylenir hep. Bir bakıma bu eleştiri haksızda sayılmaz. Ancak özellikle bu turnuvada çok hızlı hareket eden, takımı hızlı bir şekilde hücuma çıkartan, savunmada da oldukça hareketli ve istekli bir Barış seyretik. Olması gerekende buydu aslında. Çünkü Obradovic'in kararını gözden geçirebilmesi için Barış'tan bu performansın gelmesi gerekiyordu. Sahada olduğu anlarda gençlere liderlik de yaptığını atlamayalım. Koç Barışta ki bu değişimi görmüş olacak ki turnuvanın son maçında Bo McCalebb ve Emir dururken Barış'ı ilk beş başlattı. Bu sıradan bir tercih değildi. Bu hareket ile Obradovic, Barış'ın turnuva performansını ödüllendirmiş oldu. 

Kendisi için kritik bir eşikte, Obradovic'in aldığı kararı tekrardan gözden geçirmesini sağlamış oldu. Koç, Barış ile ilgili son kararını ne şekilde verecek bunu ilerleyen günlerde göreceğiz. Ancak şahsi görüşüm, Barış'ın takımda kalmasının faydalı olacağı yönünde. Yaşı ilerlemiş olan kaptanın sezon içerisinde inişli çıkışlı bir grafik yakalaması durumunda iki numarada da oynayabileceğini göz önüne aldığımızda kısıtlı sayıdaki kaliteli yerli guard rotasyonunda çok faydalı olacağını düşünüyorum.

Kenan Sipahi

Türk Basketbolunun ve Fenerbahçe Ülker'in geleceği... Yaz transfer döneminin en çok konuşulan ismi. Genç Milli Takımda gösterdiği performans ile A Milli Takıma yükselmiş ve Obradovic'in dikkatini çekerek alınması yönünde istekte bulunmuş bir oyuncu. Henüz yaşı 18. Ancak sahip olduğu yetenekler yaşının çok ötesinde. Fenerbahçe'ye transferinde Obradovic kendisine "oynatma" sözü vermişti. Bu sezon oyun kurucu rotasyonunda sıkça süre alacak. Bu turnuvada da Obradovic tarafından sıkça sahaya sürüldü. Ligin orta sınıf takımından Euroleague'de şampiyonluk hedefleyen bir takıma gelmiş olması ve bu yükün altında nasıl oynayacak olması kafalarda soru işaretleri oluşturuyordu.

Bu turnuvada gördük ki, Kenan basketbol karakteri olarak bu seviyede oynayabilecek bir oyuncu. Ancak fiziki açıdan bu yükü henüz kaldırabilecek bir noktada değil. Önceliğini; fiziksel gelişimine vermeli. Euroleague seviyesinde süre alacak bir oyuncu için şu anki fiziği yeterli değil. Daha sert ve rakibi karşısında durabilecek bir fiziğinin olması şart. Obradovic'te bunun farkında ki, kondisyonerlere Kenan'ın ocak ayına kadar fiziki açıdan Euroleague seviyesine getirilmesi talimatını vermiş.

Turnuva genelinde Kenan'ın çok fazla şut kullandığını ve bunlarda da düşük bir isabet yüzdesi yakaladığını gördük. Kendini hemen ispatlamak istemesinden mi yoksa Obradovic'in ona serbestlik vermiş olmasından mı bilmiyorum ama çok fazla şut kullanması Kenan'ın da ritmini bozdu. Milli Takımlarda ve Tofaş'ta en uygun pozisyonu yakaladığında, seçerek şut kullanırdı. Eğer sezon içerisinde de bu kadar fazla şut kullanacaksa ekstra şut idmanları yapması gerekiyor.

Turnuva boyunca Kenan ile ilgili dikkatimi çeken en güzel şey; takım içerisinde yaptığı liderlikti. Sahada sorumluluk almaktan çekinmeden oynaması, takım arkadaşlarını oyun içerisinde sürekli uyarması, el yakan topları tereddüt etmeden kullanması Kenan'daki liderlik vasıflarının yüksek olduğunun birer göstergesi. Zaten oyun kurucu rotasyonunda oynayan oyuncular için bu çok önemli bir artı özelliktir. Kenan'da bu da mevcut durumda.

Metecan Birsen

Geçtiğimiz sezonu Fenerbahçe Ülker A Takım, Genç Takım ve İBB üçgeninde tamamlamıştı. Bu sezon başında da süre alamadığı için takımdan ayrılmak istediğini söylemiş ve sözleşmesinin feshi için TBF'ye başvurmuştu. Ancak Obradovic'in gelişi ile bu kararından vazgeçmiş ve hoca ile de konuşarak takımda kalmaya karar verdi. Metecan kendi yaş kategorisinde skorer bir oyuncu olarak kabul edilir. Basketbol zekası yüksek, kendi pozisyonunu yaratabilen, yüzdeli şut sokabilen ve gelecekte NBA yapabilecek gençler arasında gösteriliyor hep. Rixos Cup'ta bu saydığımız özelliklerinden bir tek şut yüzdesinde beklenen başarıyı sağlayamadı. Potaya kararlı bir şekilde giden, fiziki olarak gençler arasında en göze çarpan, ribaundları kovalayan bir Metecan seyrettik.

Turnuva genelindeki düşün isabet performansına çok fazla anlam veremedim. Çünkü genç takım maçlarınıda sıkça canlı izlediğim için ne kadar iyi bir şutör olduğunu biliyorum. Bu performansı beni çok fazla şaşırttı. Artık A Takımda oynamanın vermiş olduğu heyecan mı desek, tecrübesizlik mi desek bilmiyorum ama bildiğim tek şey turnuvadaki şut yüzdesinin benim tanıdığım Metecan'ın kinden çok daha düşük olduğuydu. Ayrıca oyunun savunma bölümünde çok fazla faul yapmış olması belki kafalarda soru işaretleri yaratmıştır, ancak bu faullerin fiziki açıdan kendisinden çok daha iri olan, tecrübeli oyunculara karşı yapıldığını unutmayalım. Rakibi ya faulle durduracaksın ya da basket atmasına izin vereceksin. Bu bağlamda doğru olanı yaptı. Faul tercihleri bir iki pozisyon dışında doğruydu.  Sezon içerisinde özellikle lig maçlarında kendisine süre bulacağı düşüncesindeyim.

Berk İbrahim Uğurlu

Fenerbahçe Ülker alt yapısının yetiştirdiği önemli genç oyunculardan biri olan Berk, Metecan, Kenan ve Ayberk'e oranla turnuvada çok daha az süre aldı. Ancak sahada süre aldığı dakikalarda ortaya koyduğu yürek görülmeye değerdi. Rakibi bire bir savunmada bunaltan, atletik yapısının vermiş olduğu avantaj ile rakip sahaya hızlı geçen ve topu baskı altından çok hızlı bir şekilde çıkartabilen bir oyuncu Berk. Yapması gereken tek şey şut mekaniğini değiştirmesi. Çünkü şu anda kullandığı şut mekaniği basketboldaki en sıkıntılı türlerden biri. İleride büyük bir oyuncu olmak istiyorsa öncelikle şut tehtidinin yüksek olması önemli.

Oyun kurucu pozisyonu için ülkemizin Kenan ile birlikte en iyisi olduğu aşikar. Sadece şutunu geliştirmesi Berk'i Kenan'ın bir adım önüne bile taşıyabilir. Çünkü her iki oyuncu arasında çok ince bir çizgi var. Her ikisininde birçok alanda birbirlerine üstünlükleri var. Şutunu geliştirmeyi başaran forma yarışında bir adım öne geçmiş olacak. Berk'te ilerisi için umut veren bir turnuva oynadı. Ancak diğer gençlerde de olduğu gibi halen bazı eksikleri var. Bunları gidermek için de Obradovic'in dediğini yapmaları lazım; "Genç oyuncuların bireysel antrenmanlara da önem vermesi lazım." Onlar için şimdi daha çok çalışma zamanı...

Not: Yazı dizimizin yarın ki üçüncü ve son bölümünde; Melih Mahmutoğlu, İzzet Türkyılmaz, Ayberk Olmaz, Ömer Faruk Yurtseven'in bireysel turnuva performanslarını ve tüm takımın istatistiki bilgilerini bulabilirsiniz...

28 Eylül 2013

Obradovic'in Gençleri 1. Bölüm


Fenerbahçe Ülker, yeni sezon hazırlıkları kapsamında bu yıl İstanbul'da düzenlenen Uluslararası Rixos Cup 6 Basketbol Turnuvasına katıldı. Zeljko Obradovic önderliğindeki Sarı-Lacivertli Ekip, ciddi rakiplerin yer aldığı bu turnuvaya EuroBasket nedeniyle takıma dahil olmayan 5, sakatlığı bulunan 3 olmak üzere toplamda 8 as oyuncusundan yoksun olarak, genç ağırlıklı bir kadroyla katılmak zorunda kaldı. Bu yeni sezon için takımı izleme fırsatını elimizden alırken belki de çok daha önemli bir fırsatı bizlere sundu; Geleceğin Fenerbahçesini izleme fırsatına sahip olduk. 95-96-98 jenerasyonlarından ağırlıklı genç kadroda en tecrübeli oyuncular Bo McCalebb, Emir Preldzic ve Barış Ermiş'ti. Geri kalan 8 oyuncu 90 ve sonrası doğumluydular. Fizik olarak kendilerinden çok daha iyi durumdaki oyunculara karşı sahada mücadele veren Fenerbahçe Ülker'in genç yıldız adayları oynanan üç maçı da kaybetti belki ama taraftarın ve basketbol otoritelerinin gözünde turnuvanın asıl kazanan takımı oldular.

Bu yazımı çok uzun olacağından üç parçaya bölüp yazmaya karar verdim. Bu ilk bölümde takımımızın genel olarak turnuva performansını, baş antrenörümüz Zeljko Obradovic'in ve forma şansı bulan tecrübeli oyuncularımızdan Bo McCalebb'ın değerlendirmelerini, turnuvada yaptıkları olumlu ve olumsuz hareketleri sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Umarım bu mini yazı dizisini beğeniyle okursunuz.

Takımın Genel Değerlendirmesi

Çok genç ağırlıklı bir kadroyla sahaya çıktığımızı, turnuvayı takip eden her basketbolsever gördü. Belki as takımı izleyemedik ama as takımın nasıl bir oyun anlayışıyla oynayacağını bu turnuvada az da olsa gördüğümüz kanaatindeyim. Öncelikle altını çizmemiz gereken en önemli husus; oyun setleri...

Geçtiğimiz yıllardaki belki de en büyük eksiğimiz buydu. Spahija'nın son senesinden, Simone Pianigiani döneminde de devam eden sistemsizlik ve sahada setlere bağlı kalınarak oynanmayan, bireyselliğin ön planda olduğu bir oyun anlayışından tamamen kurtulmuş bir takım gördük. Sahada belki as oyuncularımız yoktu ancak Obradovic, yine sihrini yapmıştı. Genç oyuncular bile Obradovic'in çizdiği oyun setlerine bağlı kalarak sahada mücadele ettiler. Top paylaşımları ile boş adamı bulmaya çalışan, takımın skorer oyuncularına saha içerisinde pozisyon yaratan, saha içi yerleşimine büyük önem veren bir takım seyrettik.  Geçtiğimiz sezon ciddi düşük oranda olan asist ortalamamızı bu turnuvada oldukça yüksek tutarak bireysellik yerine takım oyununa olan bağlılığımızı gösterdik. Her ne kadar tecrübesizlikten değerlendirememiş olsak da yaptığımız olumlu top paylaşımları ile kolay sayılar bulma şansını sıkça yakaladık. Fiziki olarak bizden çok daha iyi durumda olan rakip oyunculara karşı sürekli adam değişerek yaptığımız savunma ile rakiplerimizin oyun düzenini bozduk. Yardım savunmasını doğru yaparak pota altındaki fiziki açığımızı iyi kapattık. 

Ancak bir durum var ki belki de bizi en mutlu eden gelişmelerden biri. Geçtiğimiz sezon 10 sayı bile geriye düştüğünde pes eden takımın bu sezon 24 sayılardan geri gelen bir takıma dönüştüğüne gözlerimizle tanık olduk. Maçın son dakikalarına kadar kafa kafaya oynayan genç yüreklere şahit olduk. Tüm bunları ele aldığımızda genel olarak takımın turnuvada ortaya koyduğu reaksiyon Fenerbahçe taraftarı için oldukça olumluydu.

Takım oyunu için olumsuz anlamda söyleyebileceğimiz bir şey yok aslında. Tecrübesiz bir takım olarak basit tercih hataları yaptık. Top kaybı sayımız biraz fazlaydı. Özellikle ribauntlarda fiziki eksikliğimizden dolayı her maç bu istatistikte geride kaldık. Ancak bunlar genç oyuncuların tecrübesizliği ve fiziki yetersizliklerinden kaynaklanıyor. Onlar için bu turnuvada yapılan hatalar gelecek dönemler için yol gösterici olacak. Dedik ya üç maçı da skor tabelasında kaybetmiş olsak da aslında biz geleceğimizi kazandık. Bu turnuva özelinde önemli olan da buydu.

Zeljko Obradovic

Eğitim alanında en yüksek kademe ordinaryüs profesördür ya, hani çalıştığı alanda en iyisi olan akademisyenlere verilir bu unvan. İşte bahsedeceğimiz kişide basketbolun ordinaryüs profesörü. Geçmişte yaptıkları dillere destan olmuş durumda Obradovic'in. Ancak bizim için önemli olan Fenerbahçe Ülker'de neleri yapabileceğiydi. Her sene büyük isimleri kadrosuna katan ancak istenilen başarıyı bir türlü yakalayamayan bu takımı düzeltebilecek miydi? Aklımızdaki tek soru işareti buydu. Ancak gördük ki Obradovic'in sihirli değneğinin ufak bir dokunuşu bile takımın tamamen değişmesini sağlamış. Bu yazıda Obradovic'i bençte gençlere olan davranışlarıyla değerlendirelim. Takıma kazandırdığı mentaliteyi genel değerlendirmede zaten belirttim.

Obradovic, yıldızları yönetme konusundaki ustalığının yanı sıra gençleri yetiştirme konusunda da oldukça başarılı bir antrenör. Boşuna basketbolun ordinaryüs profesörü demedim koça. Sert görüntüsünün aksine gençlere eğitim vermeyi seven, hatalarını sürekli onlara samimiyetle söyleyip, yapmaları gerekeni bir öğretmen edasıyla anlatan babacan bir adam. Bu turnuvada buna canlı şahit olduk. Rotasyondaki tüm gençleri kullanmaya çalışan, onlara süre veren bir Obradovic vardı bençte. Oyunda yapılan bir hatayı bençe dönüp, eline kalemi ve taktik tahtasını alarak gençlere hatalı hareketin aslında nasıl yapılması gerektiğini anlattığına tanıklık ettik. Kenan gibi, Metecan gibi, Berk gibi bu sezon A Takımda süre alacak olan oyunculara hep sahadaki hatalarını söyleyip, neler yapmaları gerektiğini anlattığını gördük. Oyun içerisinde hazırlanan pozisyonda şutu kaçıran oyuncusuna şutunun doğru olduğunu söyleyip, moralini yerine getirdiğini ve onlara duyduğu güveni oyuncularına hissettirdiğini gördük. 

Obradovic, bu turnuvada kenarda bir antrenörden ziyade bir öğretmen gibiydi. Kimi zaman kızdı, kimi zaman alkışladı, gençlere duyduğu güveni onları en kritik anlarda sahaya sürerek gösterdi. Obradovic, sadece Fenerbahçe Ülker için değil, Türk basketbolu ve milli takımı içinde büyük bir fırsat. Geleceğin Milli Takımı Zeljko Obradovic gibi bir antrenörün elinde şekillenecek.

Bo McCalebb


Fenerbahçe Ülker'e geçtiğimiz sezon Avrupa'nın en iyi 3 oyun kurucusundan biri unvanıyla gelen yıldız oyuncu, Union Olimpija maçında geçirdiği sakatlığın ardından form düşüklüğü yaşamış, üstüne bir de takımın ortaya koyduğu kötü performansta eklenince silik bir görüntü vermişti. Potansiyeli yüksek olan, kolay skor üretebilen bir oyuncu olan Bo, Obradovic'in bu sezon beklentisinin büyük olduğu oyunculardan biri. Hazırlık turnuvasında Kenan ve Barış'ın oyunda olduğu anlarda genellikle 2 numarada oynayan, 1 numaraya seyrek geçen yıldız oyuncu yeni sezonda sıkça 2 numaraya kayabileceğinin sinyallerini verdi. Aslında Bo için en verimli pozisyonun 2 olduğunu daha önce bir çok yazımda  yazmıştım.  

Turnuvada gençlere fazla şans verilmesinden ötürü beklenenden daha az süre aldı. Ancak sahada olduğu dakikalarda özellikle deliciliğini çok iyi kullanıp, rakip savunmaları bozup, hem arkadaşlarına şut pozisyonları yarattı hem de kendi şutunu buldu. Obradovic'in gelmesiyle ve kendisine gösterdiği pozitif yaklaşım ile öz güveni tamamen yerine gelmiş bir Bo McCalebb izledik. Obradovic'in sisteminin dışına çıkmadan, sistem içerisinde kendisine verilen rolü oynadı. Bu senenin yeni transferi olabileceğinin sinyallerini verdi. Özellikle uzun sıkıntısı yaşadığımız turnuva boyunca ribaundlara yaptığı katkı, tuttuğu oyuncuya nefes aldırmadan savunma yapması, rakibin pas kanallarına girmesi Bo için bu turnuva özelinde söyleyebileceğimiz pozitif hareketler. Tek olumsuz kısım, hepimizin malumu dış şutunun olmaması. Ancak yeni kurulan takımda bu çok fazla sıkıntı olmayacaktır. Çünkü Bjelica, Bogdanovic, Kleiza ve Melih gibi dış şut tehtidi yüksek olan oyuncularla oynayacak. Bo'nun yapması gereken sadece boyalı alana penetre edip, pozisyonu varsa skor üretmek yoksa savunma dengesini bozup topu bu dört oyuncudan biriyle buluşmak. 

Bu sezon gerçek Bo McCalebb'ı izleyebileceğimizi düşünüyorum. Bunun sinyalini ben aldım. Umarım göstereceği performans ile yanıltmaz beni. Çünkü Bo McCalebb, Fenerbahçe Ülker'in ve Obradovic'in sisteminin önemli bir parçası.

Not: Yazı dizimizin yarın ki 2. bölümünde; Emir Preldzic, Barış Ermiş, Kenan Sipahi, Berk İbrahim Uğurlu ve Metecan Birsen'in bireysel turnuva performanslarını bulabilirsiniz...

2 Ağustos 2013

Gelenler olduğu kadar, gidenler de oldu


Fenerbahçe Ülker, yeni sezon öncesi kadrosunu güçlendirirken geçtiğimiz sezon kadrosunda yer alan bir çok oyuncu ile de yollarını ayırdı. Büyük hedeflerle başlanılan sezonda yaşanan hayal kırıklığı sonrası sezon ortasında J.R. Bremer takımdan ayrılmış, sezonun ikinci yarısında ise baş antrenör Simone Pianigiani takımdaki görevinden ayrılarak ülkesine dönmüştü. Sezonun geri kalan kısmında Ertuğrul Erdoğan'ın yönetiminde başarısız çizgisini sürdüren Sarı-Lacivertli Ekibimiz Euroleague'e Top 16'da, lige ise play-off ilk turunda veda etmişti.

Yeni sezonda Fenerbahçe Ülker'de özellikle yabancı oyuncuların büyük bir bölümü değişti. İşte sizler için hazırladığımız ve bu sezon takımda yer almayacak oyuncuların listesi:

1- Mike Batiste
Geçtiğimiz sezon takıma dahil olan ve 1 yıllık sözleşme imzalanan Mike Batiste ile gelecek sezon için yeni bir sözleşme imzalanmadı. Panathinaikos'ta geçirdiği 9 sezonda elde ettiği başarılar, Obradovic'in oyun sistemindeki önemi ve Avrupa'da P&R oyununu en iyi oynayan uzun olarak kabul edilen Batiste, Simone Pianigiani'nin Fenerbahçesinde pek bir varlık gösteremedi. Sezon boyunca takımın en çok eleştirilen oyuncularından biri olan Batiste, vasatı bile aşamadan sezonu tamamladı. Fenerbahçe Ülker tecrübesinde kariyerine bir Türkiye Kupası şampiyonluğu da eklemesine karşın gelecek sezon için Fenerbahçe Ülker'in kadro planlamasına dahil olamadı ve takımdan ayrıldı.

2- David Andersen
NBA patentli oyuncu geçtiğimiz sezon Simone Pianigiani'nin çalıştırdığı Montepaschi Siena'dan transfer edilmişti. Kendisi için ödenen buy-out bedeli, takıma yapacağı katkılar için de taraftarı büyük bir beklenti içerisine soktu. Ayrıca sistemini yakından bildiği Pianigiani ile çalışmaya devam edecek olması hep bir artı olarak düşünüldü. Ancak yaz döneminde eşinin doğumu sebebiyle takıma geç dahil olması ve bu dönemde de dizinden ameliyat geçirmiş olması Andersen'in Fenerbahçe Ülker'de geçirdiği tek sezonda beklenilen performansın çok uzağında kalmasına neden oldu. Savunmada yumuşak kalması ve kolay geçilmesinin yanı sıra hücum performansı bakımından da eski Andersen'e bir türlü yaklaşamaması, ilk geldiğinde taraftarlar üzerinde oluşan algının da kırılmasına neden oldu. Bir yıllık Fenerbahçe Ülker macerasında Türkiye Kupası şampiyonluğu ve finalin MVP'si olma unvanını kariyer defterine eklemesine rağmen devam eden sözleşmesi karşılıklı olarak feshedilerek sonlandırıldı.

3- Uros Tripkovic
Geçtiğimiz sezon devre arasında takıma dahil edilen Uros Tripkovic, kulüp tarafından "Avrupa'nın en önemli oyun kurucularından biri olarak" taraftarlara tanıtılmıştı. Basketbol kariyerine iyi başlamış ancak beklenen sıçramayı bir türlü yapamamış olan Tripkovic, Fenerbahçe Ülker'in kendisi için bir şans olduğunu söylemişti. Ancak sezon ortasında -destek kuvvet- olarak takıma dahil edilen bu oyuncuyu yarım sezon boyunca neredeyse hiç kullanmadık. Ne ligde ne de Euroleague'de uzun süreler aldığını görmedik. Benchte havlu sallayarak takıma destek olunabiliyorsa keşke bunun için İspanyalardan oyuncu getirmeselerdi. Bu görevi seve seve hem de hiçbir ücret almadan yapabilecek 25 milyon Fenerbahçeli zaten var. Neyse, oynamadığı için performansını bir türlü göremediğimiz Uros Tripkovic ile de 1 yıllık opsiyon hakkı kullanılmadı ve takımdan ayrıldı.

4-Romain Sato
Batiste ile birlikte Panathinaikos'tan takıma dahil edilen Romain Sato'da gelecek sezon ki Fenerbahçe Ülker rotasyonunda yer alamayacak olan isimlerden biri. Görev adamı olarak bilinen ve hücumdan çok savunma yönüyle anılan Sato, Fenerbahçe Ülker'in gönderilen oyuncular içerisinde geçen sezon en büyük katkı yapan isimdi aslında. Her ne kadar skorer bir kimliği olmasa da oynanan lig ve Euroleague maçlarında savunmaya yaptığı katkı çok değerliydi. Ancak oturmamış bir sistemde, Romain Sato'nun yaptığı bu faydalı işler hiç fark edilmedi. Ttakımın başına getirilen Zeljko Obradovic'in gelecek sezon ki kadro planlamasında yer vermediği Romain Sato ile devam eden sözleşme karşılıklı olarak feshedilerek takımdan ayrıldı. Sato gelecek sezon İspanya Ligi takımlarından Valencia Basket'te forma giyecek. Her ne kadar takımdan gönderilmiş olsa da geçtiğimiz sezon yaptığı katkılar için teşekkür etmek istediğim tek oyuncudur Sato. Hakkını teslim etmek boynumuzun da borcudur.

5-Kaya Peker
Sezon başı kalacak, gidecek söylentileri arasından henüz tam olarak kesinleşmiş bir ayrılma haberinin olmamasına rağmen bana göre bu listeye dahil olacak son oyuncuda Kaya Peker'dir. İzzet Türkyılmaz'ın transferi ile İlkan Karaman'ın 5 numaraya çekileceğini tahmin ediyorum. Bu durumda da Kaya için gelecek sezon Fenerbahçe Ülker kapısı kapanmış olacak. Aslında sözleşmesi biten bir oyuncu Kaya. Şu anda serbest. Daha önce yeni sözleşme önerilebileceği konuşuluyordu ancak son gelen haberler takımdan ayrıldığı yönünde. Fenerbahçe Ülker'de geçirdiği 3 sezon boyunca istikrarlı bir görüntü çizemeyen, çoğu maçta vasatı dahi aşamayan Kaya'nın eksikliği elbette hissedilmeyecektir.Hücum yönünde eski Kaya'dan uzak bir görüntü çizen ve takıma zararı, faydasından çok daha fazla olan bir oyuncunun 3 sezon gibi ciddi bir zaman diliminde bu takımda yer alması ise yöneticilik anlamında tam bir rezalet. Neyse ki zoraki de olsa doğru yol bulunmuş oldu. Kaya'nın da gelecek sezon Türk Telekom da oynayabileceği konuşuluyor. Yolu açık olsun...

22 Mayıs 2013

Teşekkürler Çocuklar!



Yine büyük umutlarla başlanılan ve yine sonu hüsranla biten bir sezonu daha geride bıraktık. Fenerbahçe Ülker'de son 2 sezonda yaşananlar gerçekten anlatılacak türde olaylar değil. Son beş senede 4 kez şampiyon olmuş bir takım gitti, yerine bambaşka bir takım geldi. Hatalardan dersler alınmadan, sezon başı hepimizi heyecana sokan transferler yapılmasına rağmen, arka planda çok farklı işlerin döndüğü bir organizasyona dönüştü Fenerbahçe Ülker. Final-Four hedefiyle başlanan sezonda, Top 16'yı zor gören ve tarihinde ilk kez Euroleague'e katılan Beşiktaş'ın ardından grubu sonuncu olarak tamamladık. Üstüne geçtiğimiz yıl olduğu gibi play-off'lara da çeyrek finalde veda ettik. Sadece Türkiye Kupası şampiyonluğu ile yetindik. Hiç yoktan iyidir mi desek yoksa göz boyamayalım mı desek bilemedim.

Ancak yine de ben takıma ve idari kadroya tek tek teşekkür etmek istiyorum. Belki utanır da ders alırlar...

Teşekkürler Kemal Dinçer! Sezon başı geldiğinde ortaya koyduğun hedeflere ve söylediğin sözlerle çelişen bir yönetim gösterdiğin, takım içerisinde gerilen ortamı çözecek hamleyi yapmadığın, sezon boyunca şubeye liderlik yapamadığın, Pianigiani gelmeden önce Obradovic'in geleceğini tahmin edip Mmike ve Sato transferlerini Simone'den habersiz yapıp, sonrada işte bunlar yeni transferlerimiz deyip bombayı Simone'nin kucağına koyduğun için...

Teşekkürler Simone Pianigiani! İlk kez ayrıldığın ülkenden buraya, başarılar kazanmak, "saygı duyulacak bir takım yaratmak" için gelmene rağmen tüm ipleri eline almadığın, masaya yumruğunu vurmayıp, "buranın patronu benim", "isteğim oyuncuları ben alırım" demediğin, sen gelmeden önce yapılmış transferlere ses çıkartmadığın ve bu sonu kendin hazırladığın için...

Teşekkürler Ömer Onan! Takımın kaptanı olarak, oyunculara liderlik edeceğine, geleneği sürdürüp belli oyunculara uyarak bir antrenörün daha ipini çektiğin, ona destek olmak yerine sırtını döndüğün için...

Teşekkürler Emir Preldzic! Geldiğinden beri yeni Bodiroga ha oldu ha olacak denmesine rağmen, Tanrının sana bahşettiği basketbol yeteneklerine bir sezon daha ihanet ettiğin, elit oyuncu olma fırsatlarını elinin tersiyle itmeye devam edip, sıradanlaşmaya başladığın ve takım içerisinde liderlik kavgasına girip huzuru kaçırdığın için...

Teşekkürler Bo McCalebb! Avrupa'nın en önemli oyun kurucularından biri olma unvanıyla geldiğin takımda, liderlik kavgasına girip, takım arkadaşlarına küserek aldığın ücrete ve giydiğin formaya ihanet ettiğin için...

Teşekkürler Mike Batiste! Emeklilik öncesi 1 milyon €'luk garanti kontratı yapıp, Türkiye ve İstanbul tatilini bedavaya getirdiğin için...

Teşekkürler Oğuz Savaş! Bir sezonu daha hayal kırıklıklarıyla tamamlayıp, kalitenin altında bir performans göstererek geride bıraktığın için...

Teşekkürler Uros Tripkovic! Devre arası katıldığın ve büyük katkılar vermen beklenmesine rağmen, nedense seni transfer eden coach'lar tarafından bile tercih edilmeden, kenarda tüm sezon havlu sallayarak, takım arkadaşlarına büyük destek olduğun için...

Teşekkürler Kaya Peker! Kendi başına geliştirdiğin ilginç atış stilinle bir sezon boyunca yine kolay sayıları kaçırdığın ve beklentilerin hep altında kalma istikrarını bu sezona da taşıdığın için...

Bu kadar fazla gereksiz teşekkür etmişken, "gerçek teşekkürü" hak edenleri de unutmayalım. 

Tüm sezon boyunca takımın sayı yükünü çeken, Euroleague Top 16 serisinin "en skorer" ve "en değerli" oyuncusu olmayı başaran, büyük olasılıkla da çubuklu içerisindeki son senesini tamamlayan Bojan Bogdanovic'e tüm hizmetleri için çok teşekkür ediyorum. Taraftarın kendisini unutmayacağını, aksine daha çok arayacağını söylememe zaten gerek yok. Umarım NBA'de de kalıcı olmayı başarırsın...

Sezon başı Galatasaray M.P'ın elinden kaptığımız, tüm sezon boyunca yeterli süreleri vermekte inat edilen, ancak sahaya çıktığı her maçta pota altına sertlik getirip, takım için mücadele etmekten vazgeçmeyen İlkan Karaman'a da çok teşekkürler. Geçtiğimiz sezon transfer döneminde "Fenerbahçe Ülker'in en önemli transferi" denmesinin ne kadar doğru olduğunu ispatladığı için...

Sezon başı dahil olan bir diğer oyuncumuz olan Barış Ermiş'e de, sezon içerisinde az süre bulmasına, Pianigiani'nin özellikle Avrupa rotasyonuna girmekte zorlanmasına rağmen, her aldığı süreyi en iyi şekilde değerlendirip, takıma Bo McCalebb'tan daha fazla tek başına maç kazandırdığı için teşekkürler.

Son teşekkürüm de taraftara... Sezon boyunca yaşanan inişli çıkışlı grafiğe rağmen, takımı hiçbir maçta yalnız bırakmayan "kemik" taraftar topluluğuna da teşekkür etmek istiyorum. Televizyon başında izleyenlerin bile sinir krizlerine girdiği bir takımı sezon boyunca tribünden desteklemiş olmak taktirin en büyüğünü hak ediyor..

Umarım yeni sezonda şu son 2 sezondan dersler alınıp, artık yaşlı oyuncu rotasyonunu temizleyip, gençleştirme çalışmalarına başlanır. Transfer için şimdilik aceleci olunmamalı. Mutlaka ama mutlaka önce coach belirlenip, açıklandıktan sonra bütçeyi hocaya verip, transferleri onun yapmasına izin verilmeli. Ki geleceği söylenen Dusan Ivkovic'in bu konuda taviz vereceğini de zannetmiyorum. Disiplinsiz oyuncuları adam edecek bir koç olan Ivkovic, belki Emir'i de doğru yola yönlendirir. Yoksa böyle bir yeteneğin heba olup gitmesine artık benim gönlüm el vermiyor. 

21 Ekim 2012

Kazanılmış Bir Puan – Bursaspor:1 Fenerbahçe:1




 

Maçı değişik duygularla izledim. Geçen sene Bursa deplasmanı askerliğimin ilk gününe denk geldi. Askerlik yapanlar ilk günün karmaşasını, stresini çok iyi bilirler. Soru işaretleri baş ağrısı yapar, çok büyük bir yorgunluk ve korkuyla yastığa başınızı koyarsınız. Ben de yastığa başımı koyduğumda yanımdaki bir arkadaşın Fenerbahçe’nin 2-1 galip geldiğini söylediğini duyduğum anda bana verdiği o rahatlığı başka zaman hissedebileceğimi sanmıyorum. Lacivert bir gece lambası eşliğine düşündüğüm iki şeyden birisi bu galibiyet oldu.

Fenerbahçe çok büyük eksiklerle Bursa deplasmanına gitti. Fenerbahçe’nin normalde tam kadrosuyla bile eksikleri varken üstüne 4 as oyuncusunun eksik olması ciddi anlamda sıkıntı yarattı. Bu 4 oyuncu da formlarının zirvesindeyken maça çıkamadılar. Fenerbahçe yedek kulübesi için bir gösteri maçı oldu ve ne olduklarını az çok görmüş olduk. Maalesef çok büyük eksikleri olduğunu izledik. Bu oyuncularla sene sonuna kadar oynayacağız ancak bu kadar çok as oyuncunun eksik olması da büyük şanssızlık. 

Bursa maça iyi başladı. Fenerbahçe de eskilere nazaran çok mücadele etti ancak Bursaspor ileride çok iyi paslaşınca Fenerbahçe’nin mücadelesi çok fazla etkili olmadı. Bursa çok akıllı oynadı. Fenerbahçe ilk yarıda golü yedikten sonra Bursaspor’u sindirdi ve golü bulduktan sonra galibiyet hamleleri yaptı ancak bunu maçın ikinci yarısında gösteremedi. Bursaspor ikinci yarıda galibiyet adına büyük hamleler yaptı ancak Volkan’a takıldılar.

Maçtaki en büyük gözlemim şu oldu. Allah dünyadaki hiçbir takıma 4 Türk savunma oyuncusu vermesin. Cidden savunma yapmak nedir bilmiyoruz. Egemen, Serdar, Hasan, Bekir çok garip işler yaptılar. Taca atabileceği topları kornere atmalar, gol atmalar, oyun kuramamalar. Ciddi anlamda pozisyon kayıpları yaptılar. Düşünün Bursaspor’da Ferhat diye bir adam giriyor ve Serdar onu durduramıyor. Fenerbahçe’ye gelse burun kıvırırız ama Serdar onu durduramıyor. Ölüsünün durdurması lazım bir kere. Karşısında Ryan Giggs değil ki durdur yani onu.

İlerideki oyuncularda sıkıntı olmadığını düşünüyorum. Hatta Sow resmen coştu. Kaç defa geriye geldi top kesti. Kuyt keza iyiydi. Krasic harikaydı, Caner top ezdi ancak iyiydi.  Ama savunma bir türlü beklenen katkıyı yapamadı takıma. 

Son zamanlarda ciddi anlamda medyadan bir yıpratma politikası var. Buna rağmen bu takım zirveye ortaksa kimse bir şey dememeli. Destek olmak bu kadar zor olmamalı. Hem Alex olayı yüzünden tepki koyup hem de Medya’yı uyarmak zor olmamalı. İki kulvarda savaşamıyorsan gelip de birilerine akıl vermeyeceksin. Taraftar artık bunları yapabilmeli.

Yönetimin de medya konusunda büyük yanlışları var. Medya konusu ele alınmalı.

20 Ekim 2012

Hücum tamam, savunmaya devam




Fenerbahçe Ülker, Turkish Airlines Euroleague A Grubu 2. maçında deplasmanda Union Olimpija ile karşılaştı. Maç boyunca kafa kafaya giden mücadeleyi takımımız maç sonunu iyi oynayarak 75-81'lik skorla galip tamamladı. Fenerbahçe Ülker bu deplasman galibiyeti ile grubunda namağlup tek takım ünvanı ile grup liderliğine yükseldi.

Karşılaşmayı genel olarak ele aldığımızda savunma konusunda henüz ciddi bir yol almadığımızı söyleyebiliriz. Geçtiğimiz sezon alışkanlık haline gelen savunma zafiyeti bu sezonda kaldığı yerden devam ediyor. Bunda elbette ki en önemli unsur savunma konusunda çok becerikli oyuncuların aynı anda sahada olamamasının da etkisi büyük. Uzun savunmamızda David Andersen ve Oğuz Savaş gibi iki önemli uzunun savunmada özellikle de Andersen'in etliye sütlüye karışmaması ve çok basit fauller alması, İlkan'ın tecrübesizlikten basit hatalar yapması bizim pota altı savunmamızı ciddi derecede etkiliyor. Savunma olarak takımdaki en sert uzun olan Kaya Peker'in maçta süre alamamasıda buna eklenince rakip uzunlar kolayca potaya yada faul çizgisine gidebiliyor. Bo McCalebb ve Ömer Onan'ın kenara geldiği dakikalarda ise Bojan, Emir ve Barış üçlüsünün de savunmada istenilen sertliği verememesi rakip kısalarında daha hareketli oynamasına neden oluyor. Simone Pianigiani'nin en büyük savunma silahı olan tam saha baskıyı henüz Fenerbahçe Ülker'de izleyemedik. Zaten ilk yarıda yediğimiz 46 sayıda bundan kaynaklanıyor. Savuma konusunda takımın daha zamana ihtiyacı olduğu açıkça görülüyor.

Fenerbahçe Ülker belki de Euroleague'de bu sezon mücadele eden 24 takım arasında en fazla hücum potansiyeline sahip olan 2-3 takımdan biri. Zaten oynadığımız son iki Euroleague ve bir Beko Basketbol Ligi karşılaşmalarında yediğimiz ciddi sayılara rağmen hücumda bulduğumuz sayılar ile hep gülen taraf biz olduk. Bo McCalebb'ın yönetiminde çok iyi bir hücum takımı olduğumuz aşikar. Dün geceki maçta hücum potansiyellerimiz arasına Mike Batiste'in de eklenmesi ile sahada oyunun hücum kısmında üst düzey bir takım olduk. Hücumda Bo McCalebb, Emir Preldzic, Ömer Onan ve Barış Ermiş gibi yaratıcı oyuncular sayesinde sayı bulmakta zorluk çekmiyoruz. Bu da bize maçları kazandıran en büyük faktör.

Maçı genel olarak ele aldığımızda en dikkat çekici noktalardan biride ribaund üstünlüğü. Olimpija'nın bu alanda 40-29'luk çok ciddi bir üstünlüğü var. Hatta hücum ribauntlarında da 16-3'lük yine çok yüksek bir üstünlük kurduklarını söylemek lazım. Bu, şu demek; Union Olimpija Fenerbahçe potasına 16 kez fazla hücum etmişken, biz rakip potaya sadece 3 kez fazladan hücum edebilmişiz. Bu gerçekten çok ciddi bir sıkıntı. Fenerbahçe Ülker gibi hızlı hücumu iyi oynayabilen ve bu oyunu oynayabilecek Bo McCalebb ve Ömer Onan gibi iki önemli yıldızı olan bir takımın savunmada rakibine ribaund vermesi demek hızlı hücum silahının kilitlenmesi demek. Savunmada verdiğimiz ribaundlar bizim sadece önemli bir hücum silahımızın kilitlenmesine değil aynı zamanda savunmada daha fazla efor sarf etmemize neden oluyor. Açıkçası ribaund konusunda dört kısalı sisteminde bizi olumsuz etkilediğini düşünenlerdenim. Pianigiani'nin dört kısalı sistemde ısrar etmesinin sebebini anlayabilmiş değilim. Emir'i dört numaraya her çektiğimizde hücum gücümüzde belli bir artış olduğu aşikar ama savunmada verdiğimiz ribaund sayılarının da bu süre zarfında oldukça yüksek olduğunu belirtelim.

Dün gece sahadan galibiyetle ayrılmak bizim için önemliydi. Ancak belki de galibiyetten daha da önemli bir olay yaşadık dün gece; Barış Ermiş'i kazandık. Bo McCalebb'ın maçın 32. dakikasında ayak bileğini burkması nedeniyle kenara gelmesiyle sahaya J.R. Bremer'ı almıştı coach. Ancak Bremer'ın bu sürede sıkıntı yaşaması üzerine üçüncü tercih olarak Barış'ı aldı oyuna. Maçın en kritik anlarıydı. Skor 68-68 berabere. Maçın sonları oynanıyor. Barış'ın bu geniş rotasyonda aldığı sürelerin kısıtlı olduğunu ve daha önce hiç üstlenmediği bir rol üstlenerek kısa sürelerde iyi işler yapmasını gerekiyor. Barış'ı Banvit'te iken takip edenler bilir uzun sürelerin adamıdır Barış. Sahada süre aldıkça açılan bir oyuncu. Ancak dün gece Fenerbahçe Ülker'deki görevini ilk kez başarıyla yerine getirdi. Daha da önemlisi özgüvenini geri kazandı. Maçın sonlarında oyuna girip sırasıyla; bir kritik üç sayılık isabet, bir top çalma, serbest atıştan 1/2 isabet ve bitirici üçlükle ard arda bulduğu 7 sayı maçı Fenerbahçe Ülker'e getirdi. Dün gece galibiyetten daha da önemlisi Fenerbahçe Ülker'in Barış Ermiş'i kazanması oldu. Simone Pianigiani'nin en kritik anda güvenerek sahaya sürdüğü Barış, hem hocasının güvenini boşa çıkartmadı hemde Fenerbahçe Ülker'e Euroleague'de deplasman galibiyetini kazandıran isim oldu.

Maçta, takımı son dakikalara Bo McCalebb ve Ömer Onan'ın deliciliği ve sorumluluğu ele almaları üstün taşıdı, maçı ise Barış Ermiş kazandırdı. Bo McCalebb'ın yapılan kontrollerinde çok ciddi bir sakatlığının olmadığını belirtelim. Yarın oynanacak TED Ankara Kolejliler maçında forma giymeyecek. Hafta içi oynanacak olan Real Madrid maçında ise oynayabileceği müjdesini verelim. Bo McCalebb'ı yerde acı içinde bileğini tutarken gördüğüm an inanılmaz üzüldüm ve korktum. Çok şükür ciddi bir sakatlık oluşmaması oldukça sevindirici bir haber. Bo'ya geçmiş olsun dileklerimizi göndererek bir Euroleague maç yazımızı daha sonlandıralım...

12 Ekim 2012

Başlangıçlar önemlidir... Bizde iyi başladık...




Fenerbahçe Ülker, Turkish Airlines Euroleague normal sezon ilk maçında Rus temsilcisi BC Khimki Moskova'yı ağırladı. Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi Ülker Sports Arena'da oynanan karşılaşmadan takımımız 92-80'lik galibiyetle ayrıldı ve Euroleague'de yeni sezona iyi bir başlangıç yaptı.

Sezon öncesi gerçekleştirilen yeni yapılanma ile takıma önemli transferlerin yapılması ve İtalyan coach Simone Pianigiani'nin de takımın başına getirilmesi ile yeni bir sistemde oynamaya başlayan Fenerbahçe Ülker, henüz tam olarak hazır görünmese de sahada ortaya koyduğu oyun ve mücadele ile bizlere uzun bir aradan sonra rahat bir maç izleme keyfi yaşattı.

Karşılaşmaya hazırlık maçı havasında başladık diyebiliriz. Khimki'nin skor bulmasını zora sokacak savunma baskısından uzak bir görüntü vermemize rağmen hücum potansiyelimizin çok fazla olması skor üretmemizi kolaylaştırdı. İlk periyot boyunca her iki takımdan, düşük seviyede bir savunma ve buna bağlı olarakta karşılıklı atılan basketler izledik. Oyunun bu şekilde gitmesi açıkçası bizden çok Khimki'nin işine yarıyordu. Çünkü deplasmanda oynayan bir takım olarak, önemli bir favori karşısında başa baş oyunu götürmek hatta tabiri caizse rakibini "uyutmak" onların maçın sonuna umutlu girmesini sağlayacaktı. Nitekim ilk periyotta bu şekilde gelişti ve 25-25'lik beraberlikte tamamlandı. 

İlk periyotta Yunan Hakem Anastopoulos'un Bo McCalebb'a çaldığı düdükler ile 2 faul aldırması biraz bizi sıkıntıya sokabilir diye düşünmüştüm. Ancak Bo McCalebb'ın yokluğunda sahaya giren Emir Preldzic ve yeni transfer J.R. Bremer'ın hücumu toparlamaları açıkçası beni rahatlattı. İkinci periyodun ilk 4 dakikasıda karşılıklı basketlerle geçildi. Ta ki maçın en fazla eleştirilen hakemi Yunan Anastopoulos'un Bojan Bogdanovic'e itirazlarından ötürü teknik faul çalmasına kadar! Bu dakikadan itibaren taraftarın hakemler üzerinde oluşturduğu baskı ve oyuncularında bundan olumlu olarak etkilenmesi ile Fenerbahçe Ülker savunma yapması gerektiğini hatırladı. O dakikadan itibaren kenarda Bo McCalebb gibi bir hücum gücünün iki faulle oturmasına karşın sahada Emir Preldzic ve Ömer Onan'ın öncülüğünde bir savunma seferberliği başladı. Maçın 14. dakikasından devre sonuna kadar Fenerbahçe Ülker 17-6'lık bir seri yakalayarak farkı hem 10 sayıya çıkarttı hem de Khimki'nin umutlarını söndürdü. 

Üçüncü çeyreğe de ilk periyottaki gibi savunmayı gevşeterek başlayan takımımıza karşı Khimki klasik ikili oyundan bulduğu sayılarla ve ard arda gelen iki üç sayılık basket ile farkı bir anda 4 sayıya kadar çekti. Bu dakikada coach Simone Pianigiani'nin mola alması ve oyuncuları savunma yapmaları konusunda uyarmasının ardından kritik anların adamı Romain Sato'nun bulduğu kritik üç sayılık basketler ve savunmadaki sertlik ile rakibe sayı üretme izninin verilmemesi, Fenerbahçe Ülker'in farkı tekrardan 10 sayıya çıkartmasını sağladı.  Son çeyrekte her ne kadar 26 sayı yesekte 30 sayı bulmamız üstünlüğü elimizde tutmamızı ve net bir galibiyet almamızı sağladı.

Fenerbahçe Ülker adına maçın yıldızı tartışmasız 20 sayı ile maçında en skorer ismi olan Emir Preldzic oldu. Oyuna ilk girdiğinde oynadığı tamamlayıcı oyun kurucu rolü ve son periyotta 4 numarada oynama görevini hem başarıyla yerine getirip hem de takıma verdiği skor ve yaratıcılık katkısı ile gecenin yıldızıydı. Milli Basketbolcu dün gece iki tane Euroleague kariyer rekorunu da kırdı. 20 sayı ile Euroleague'de en fazla sayı ürettiği maçını oynayan Emir, 31 verimlilik puanı ile de bu alandaki en iyi derecesini yapmış oldu.

Emir gibi dün gecenin bir diğer önemli ismi kaptan Ömer Onan'dı. Sezona kötü başlamasına rağmen son oynanan hazırlık maçlarında ritmini bulan kaptan dün gecede sahada güzel bir resital sundu. Rakibi karşısında yaptığı bezdirici savunma dışında tam sahayı deparlayıp bıraktığı fast-break sayıları ile dün gecenin alkışı hak eden bir diğer ismi oldu. Simone Pianigiani'nin sisteminde çok daha verimli oynamaya başlayan Oğuz Savaş'ta Khimki maçında çift haneli skor katkısı veren isimlerden biri oldu. Yeni sistemde potaya daha yakın topla buluşan ve isabet yüzdesi daha da artan Oğuz için bu sezon çok verimli geçeceğe benziyor. Hep bahsettiğimiz savunmadaki zaafını da giderebilirse Oğuz Avrupa'nın en önemli uzunlarından biri olacak.

Khimki uzunlarının blok tehtidi karşısında pek etkili olduğu söylenmese de Bo McCalebb kaşla göz arasında tam 17 sayı bularak tabuları yıkan isim oldu. Arka arkaya yediği iki bloğa rağmen pota altına penetre etmekten bir an olsun çekinmeyen ve inanılmaz süratiyle pota altını delip geçen Bo McCalebb kalitesini bir kez daha ortaya koydu. Bu adam için kötü oynadı demek imkansız. Sahada çok fazla ön plana çıkmadığı maçı 17 sayı ile tamamlaması bunun en güzel kanıtı. Romain Sato ise tam bir görev adamı olduğunu dün gece bir kez daha gösterdi. Savunmaya getirdiği sertlik, hücumda kritik anlarda soktuğu basketler ile takıma ön planda görünmeyen büyük katkılar sağladı.

Khimki karşısında en fazla yaşadığımız problemlerden biri olan pota altı savunmasında David Andersen ve Mike Batiste'in henüz form tutamamış olması önemli bir etkendi. Yaşı ilerlemiş olan ve "veteran oyuncu" olarak tabir edilen oyuncuların geç form tuttuğu bilinir. Bu nedenle hemen endişelenmemek lazım. Mike Batiste dün akşamki maçta iyi olacağının sinyallerini verdi. Ancak David Andersen için henüz erken olduğu çok belli. Takıma geç katılması ve uyum sorununu yeni yeni atlatıyor olması Andersen'in form kazanmasında biraz gecikme yaşanmasında önemli bir rol oynayacak. Bremer ise takımla sadece iki gün antrenmana çıkmasına rağmen dün akşam ortaya koyduğu basketbol ile doğru bir transfer hamlesi olduğunu gösterdi. Bo McCalebb kenardayken takıma büyük katkı vereceğinin sinyallerinide gördük. İlk maçı olması nedeniyle hemen hemen hiç şut kullanmadı (sadece orta mesafeden bir kez atış denedi). Daha çok yaratıcılığını ve tecrübesini kullanıp asist özelliklerini sergiledi. Oğuz'a yaptığı iki güzel asist ile eğer uzunlar kendisiyle uyum sağlayabilirlerse onları bu sene çok fazla besleyeceğini de gördük. Altıncı yabancı için çok doğru bir tercih olduğunu bir kez daha belirtelim.

Takımın tam olarak hazır hale gelebilmesi için yaklaşık bir aylık süreye daha ihtiyacı olacak. Hem savunmanın oturabilmesi hem de takıma geç katılan oyuncuların form tutabilmesi için bu süre şart. Hücumda 9 oyuncumuzdan skor katkısı alıp, 92 sayı üretmemiz Fenerbahçe Ülker'in nasıl bir hücum potansiyeline sahip olduğunun göstergesi. Ancak kendi evimizde 80 sayı yememiz ise olumsuz bir tablo. Bu kadar fazla sayı yenmesinin, savunmanın henüz oturmamasından kaynaklandığını da belirtelim. Coach ve oyuncularında maç sonu röportajlarında bu yenilen sayıya vurgu yapmaları herşeyin yolunda olduğunun bir kanıtı. Coach oyuncularında kafasına savunmayı iyice sokmuş. Şimdi geriye bir tek bu savunmayı yapmak kalıyor.

Euroleague'e iyi bir başlangıç yaptık. Şimdi hafta sonu Erdemir deplasmanı ile Beko Basketbol Ligi de start alacak. Ardından önümüzdeki hafta, dün gece Cantu'yu deplasmanda 71-84 yenip büyük bir sürpriz yapan Union Olimpija ile karşılaşacağız. Finansal sorunlarla boğuşan ve Euroleague'e son anda katılan Union Olimpija grubun en zayıf halkası olarak görülse bile bizimde henüz tam hazır olmadığımızın bilinciyle sahaya çıkıp sezon öncesi sıkça rastlanan sürprizlerden birine izin vermememiz gerekiyor.

"Başlangıçlar her zaman önemlidir" denir. Biz başlangıcı iyi yaptık inşallah sonunuda iyi bitireceğiz. Taraftarın bu takıma daha da fazla destek vermesi gerektiğini hatırlatarak yazımızı noktalayalım...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...