29 Aralık 2010

Asıl Sorun Transfer Değil

 
Fenerbahçe liderin 9 puan gerisinde ve şu an en gerçekçi ve tek hedefi lig şampiyonluğu kaldı. Türkiye kupasında ki şansı mucizelere kalmış durumda. Devre arasına, bu şekilde hedeflerine uzak giren bir takımda, herkesin aklına ilk gelen şey transfer oluyor. Fenerbahçe’nin kadrosu mutlaka transfer ister. Çünkü takımda büyük eksiklikler var. 

Peki, en büyük sorun futbolcuların bireysel yetenekleri mi?

Bence hayır!

Fenerbahçe’nin kadrosu hiçbir şekilde ne Bursa’dan, ne Trabzon’dan ne de Kayseri’den bireysel olarak daha geride değil. Avrupa’da yoluna devam etmiş olan bir takım olsa belki eksik olabilirdi veya 2 kulvarda şampiyonluk hedefi olsa eksik olabilirdi ama Fenerbahçe şu an tek bir hedefte yoluna devam ediyor.
Peki, bu 9 puanlık farkı yaratan şey neydi?

Takımda çok büyük bir “takım olamama” sorunu var. Bu öyle transfer yaparak çözülecek bir sorun değil. Belki bireysel yetenekleri üst düzey olan bir futbolcu ile de bu sorunun üstesinden gelemeyebilirsiniz. Fenerbahçe’nin bu sorunu çözmeye çalışması, transfer yapmaya çalışmasından daha çok önceliği hak ediyor. 

Fenerbahçe’de bu takım olamamanın etkilediği mevkiler aslında kendini gösteriyor. Kanatlarda aşırı bir uyumsuzluk var. Sağ kanatta ofansif yönden, sol kanatta komple bir sorun var aynı şekilde orta sahada da bu uyumsuzluktan söz edebiliriz. Skora katkı yapamıyorlar, bunun dışında defansif yönden birbirleriyle yardımlaşmıyorlar. Bireysel olarak çok yeteneksiz olmamalarına rağmen aralarında bir etkileşim yok. 

Bakıyoruz formda olduğu zaman takım hücumda çok değişik varyasyonlar deneyerek goller atabiliyor ancak orta sahanın bu dengesiz hali hem hücumu yalnız bırakıyor, hem de defansı yalnız bırakıyor. Sivas maçında ki gibi de tek gol, tek oyuncunun ayağına bakıyor. Orta sahada Emre olsun, Stoch olsun, Mehmet Topuz, Gökay, Dia olsun hep bir şeyleri eksik yapıyorlar. Hücum yaparken defans yapamıyorlar, her ikisini yapıp skora katkıda bulunamıyorlar, … vb gibi eksiklikler takımın kimyasını bozuyor. Bu gibi sorunların aşılmasını sağlamak lazım. 

Mental sorunlar da bunu etkiliyor tabi ki, ancak Fenerbahçe’nin transferden öte bu temel eksiklerini futbolcularına aşılaması lazım. Eğer ki her şeye rağmen bu sorunlar devam ediyorsa futbolcu transferi düşünülmelidir. Çünkü bu şekilde verilen her türlü kararda yanılma payı çok yüksek olabilir.

Fenerbahçe gibi bir kulübün, zirveye oynamak gibi hedefleri olan bir kulübün işini bu denli şansa bırakmasının çok iyi olduğunu söyleyemeyiz. 

Aynı şekilde Aykut Kocaman’ın da eksiklerini tamamlayacak yardımcılarla çalışması şarttır. Bunları yapmadığı sürece, temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı futbolculardan verim alamaz ve o da işini şansa bırakmış olur. Sağlıklı yorum yapamayız. 

Abdullah Aksoğan

26 Aralık 2010

Tribün Terörü



Türkiye’de büyük bir sosyal yozlaşma var. Ekonomik nedenlerden ötürü olsun, siyasi nedenlerden ötürü olsun, başka nedenlerden ötürü olsun, ülkenin her kısmında bu yozlaşmayı hissetmek zor değil. Bugün U17 akademik liginde, Galatasaray’ın sahasında, Fenerbahçeli çocuklar bazı taraftarlarca tekme tokat dövüldü. Maç iptal oldu ve bazı oyuncularda kırıklar var. Bu sporda şiddetin ulaşabileceği en üst noktadır.

Bir kere yazıya şunu söyleyerek başlamak lazım, bu gibi olaylarda GFB, UA, Çarşı veya adları ve renkleri ne olursa olsun, desteklemek gibi bir duruma geçmek, kutuplaşma yaratmak hiçbir şekilde bu olayların önüne geçmemizi sağlamaz. Bu toplumsal bir sorundur. Çözümü de kulüplere bırakmak çok büyük bir yanlıştır.

Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Trabzonlu diye ayrım yaparak hiçbir zaman sorunları çözemez. Galatasaraylı o adamların yaptıkları elbette ki kabul edilemez ancak burada suçu Galatasaray kulübünde aramak ilerisi için pek sağlıklı bir yorum da olmaz.

Daha kısa zaman önce meclis “Sporda Şiddet Yasası” için olayın içinde olan kişilerle mecliste konuyu tartışmaya açtı. Çağırılan kişiler ve verdikleri tavsiyeler komedi ötesiydi. Özellikle Rıdvan Dilmen’in deplasman taraftarların stada alınmaması sorumluluktan kaçınan bir tavırdı. Aynı zamanda bu tartışmaların içine kulüpler tarafından desteklenen taraftar gruplarının temsilcilerinin de girip bilgisinin alınması bu işi çözmeye yönelik hamleler değillerdir.

Artık şu bir gereklilik olmuştur,

Tribünlerde şiddeti yaratanlar kimler ise tespit edilip, bireysel ağır cezalar verilme yoluna gidilmelidir. Bunların belirlenmesinde sıkıntı çekilen statlara güvenlik kameraları ve gerekli donanımların sağlanacağı bir yapılanma şarttır. İngiltere’nin, holiganizm ile savaşı ve neler yaptığı, Avrupa’nın bu konuda neler yaptığı irdelenmeli ve gerekli hamleler yapılmalıdır.

Çünkü sahada ki gencecik futbolcuya dayak atan adamı durduramadığı için kulübe verilen cezalardan sonra, kulüpler bunu bir koz olarak kullanıyor ve komik cezalardan cesaret alarak maçları kazanmak adına korku ile baskı ile sindirme yöntemlerine gidiyorlar. Bu gibi kişilerin cezalandırılması hem TFF, hem de Devletin idari amirleri tarafından yapılması şart olmuştur.

Devlet bir yasa oluşturacaksa, bu yasayı, hukuk konusunda uzmanlaşmış kişilerce yapılması ve toplumun cezalardan acı çekmesi temel alınarak değil, önleyici olması temel alınarak yapılmalıdır.

Abdullah Aksoğan

23 Aralık 2010

Aykut Kocaman Başkaldırıdır


Fenerbahce-Galatasaray 1991'de Aykut Kocaman'in gol sevinci
Çok kötü bir sezon geçirmişti Fenerbahçe 87/88 sezonunda. O sarsıntı nasıl atlatılır acaba derken 88/89 sezonunda Rize ile deplasmanda yapılan ilk maçta devre 0-0 bittiğinde, kariyerinde ki ilk Fenerbahçe maçına çıkan Aykut inanmıştı galibiyete. Girdi ve ardı ardına 4 gol attı Rize ağlarına. Şampiyonluk için ilk başkaldırıyı Aykut yaptı o sahada!

Aynı Sezon, Türkiye Kupası Rövanş maçında, Ali Sami Yen’de ilk yarıyı 3-0 geride kapattık, herkes 5 beklerken 46. dakikada başkaldırıyı Aykut yaptı. Ali Sami Yen’de o durumu sindiremedi. Gururuna yediremedi, onunla birlikte Rıdvan’da yediremedi ama ilk mermiyi Aykut attı. Sıfırdan o topu geçirmek için inanmak lazımdı. O topun oradan geçebileceğine o statta, on binlerce adam içerisinde bir tek Aykut inanmıştı. Sıfırdan geçirdi o topu ve yeter demesini bildi. Maç bittiğinde skor 4-3 idi.

Kan revan içindeydik, çok kötü bir zamanda Galatasaray karşısına çıktık, Aykut inanmıştı kazanacağımıza. Aykut attı golü, yendik Galatasaray’ı. Zaten o dönemlerde golleri hep Aykut atardı Galatasaray’a.

95/96 Mayısı, Trabzon’da Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu Trabzon, Fenerbahçe ile! Şampiyon olacağımıza bir tek Aykut inanmıştı. Rüştü harika kurtarışlar yaptı, Oğuz muhteşem bir serbest vuruş golü attı ama o bunalımda şampiyonluk golünü Boliç veya bir başkası atmadı. Aykut attı! Başkaldırıyı Aykut yaptı!

İşte o Aykut o golden sonra nasıl koydum kocaman demek yerine, Trabzonlu arkadaşlarının kaybolan emeklerine yas tuttu. 

Ne oldu! Karşılığında o üzüldüğü takımın o zaman ki teknik direktörü bu sene onu çapsızlıkla suçladı!

Aykut Kocaman’ı çapsızlıkla suçlayan o adamı yıllar boyu kendi hemşerileri çapsızlıkla suçladı, kendi vatandaşları çapsızlıkla suçladı!

Aykut bu açıklamalar yüzünden Fenerbahçe’den kovuldu!

Yalan söyleyemezdi Aykut Kocaman. Yalan nedir bilmezdi.

Aykut Kocaman o kadar zeki adamdı ki, attığı goller zekâ kokardı. Topa hükmederdi! Omzuyla vurduğu topa falso verirdi, imkânsız yerlerden topu geçirir, imkânsız şekillerde goller atardı. Sahada duracağı yeri hep bilirdi. Aykut Kocaman hiçbir zaman aptal olmadı, boş kafalı davranmadı, IQ su düşük olmadı, Aykut Kocaman’ın gollerini izleyenler her zaman kendi zekâsından şüphe ederdi!

Öyle güzel aşırtma golleri atardı ki, hayran kalırdık. Öyle güzel plaseler atardı ki kaleciler mal olurdu mal! Kaleciler ayaklarıyla yerlere çakılır havada süzülerek kaleye giden topu izlerlerdi!

 

Sigma’dan 7 tane gol yediğimizde şeref golümüzü Aykut attı! Elinde olsa 8 tane atardı, içindeki başkaldırı ruhu 8 tane atardı Sigma’ya ama o da senin benim gibi insandı!

İstanbulspor’da teknik direktörken, futbolcular paralarını alamıyordu ancak Aykut Kocaman için oynuyorlardı. Aykut Kocaman’a saygılarından oynuyorlardı O Aykut Kocaman kulübü zor durumda bırakmamak için istifa etti ve futbolcularını satmadığını göstermek için başka takım çalıştırmadı!

O diğer teknik direktörler gibi para için insanları kandırmadı. Paraya tapmadı! İstanbulspor’da futbolcuları ona inandı, o çalkantılı, çamurlarla dolu maçlar arasında takımı kümede tutmayı başardı. 

Ama lanet olası düzen onu gittiği her takımda karşıladı. Anelka’nın elle attığı gol sonrasında haklı olarak hakemlere yaptığı serzeniş yüzünden kendi taraftarları tarafından çarmıha gerildi. Çarmıha gerileceğini bile bile o açıklamaları yaptı. Aykut Kocaman sözünü hiçbir zaman sakınmadı. Dobra oldu, mert oldu, kıvırmadı!

Ölümüne Fenerbahçeliydi. Ama Teknik Direktörlük yaptığı takımlarda Fenerbahçe’ye karşı başkaldırıları unutulmazdı. Başka teknik direktörler gibi kıyakçılık yapmadı. Ruhunda vardı onun başkaldırmak! 

Aykut hiçbir zaman başarısızlığı sindirmedi. Bununla ilgili yukarıda saydıklarımdan çok daha fazla örnekler verebilirim.

Teknik Direktörlüğünü övmeyeceğim Aykut’un ancak 1,5 senedir Aykut Kocaman gibi bir adama yapılmayan hakaret kalmadı. Fenerbahçe tarihine ve Türk futbol tarihine damgasını koymuş bu adama edilmeyen kalmadı. Ben bunu acı duyarak izliyorum. Zekâsı yok diyenler oldu, ulan aç attığı gollere bak, o golleri izlerken utanırsın bu adama zekâsız dediğin için. Aç, Trabzon maçı sonrası açıklamalarını izle, düzenbaz derken yüzün kızarır.
Aykut Kocaman hiçbir zaman iyi bir teknik direktör olmayacak olabilir ancak Teknik direktörlük bir ekip işidir. Ekibini daha iyi yerlere getirebilirse çok iyi bir ekiple çok farklı şeyler yapabilir buna inancım tam.

Fenerbahçe’ye en ala teknik direktörler geldi. En krallarını getirdiler Fenerbahçe’ye. Hiç birisi gelecek adına bir şey vermedi. Zico dışında Fenerbahçe’ye hiç birisi bir şey veremedi. Zico’da, o veremeyenler gibi gerekli desteği göremedi zaten. Yine Aykut Kocaman gidecek, yerine birileri gelecek, düzen onu da öğütecek, Fenerbahçe sadece günü kurtaracak, o günden sonra o adamı da yiyecekler. 100 yıl böyle geçecek. Bu düzen futbolda hiçbir zaman değişmeyecek! Tesadüfî başarılarla 100 yılda bir avunacağız.

 

İddia ediyorum Aykut Kocaman’a 2 sene verilsin, ikinci senenin sonunda bu takıma gerçek başkaldırıyı öğretir. Bunu nerden mi görüyorum?

Gökay’da görüyorum,

Okan’da görüyorum,

Yıllardır altyapıdan adam yetiştiremeyen bu takım tesadüfen bu adam zamanında iki genç çıkaramaz. Çıkardığı o iki adam en profesyonel adamlardan bile daha iyi ve istekli oynayamaz. 

Aykut Kocaman bir Ferguson, Mourinho, Sacchi, Capello, Clough veya Michels olamayacak ama bu adama zaman verilirse Fenerbahçelinin yıllardır beklediği o başkaldıran takımı yaratacaktır. 

Çünkü Aykut Kocaman başkaldırmayı sever. Başkaldırmayan adamla da işi olmaz. Başkaldırmayı aklından geçirmeyen adamın da Fenerbahçe’de işi olmamalı. 

Aykut Kocaman’ın yüzlerce eksikleri vardır. Bunları elbette ki söyleyeceğiz, eleştireceğiz ancak zaman verilmezse kaybeden Fenerbahçe olacaktır.

Biraz başarısızlık gördü diye ona buna hakaret ederek adam bitiren taraftarı, hem de Aykut Kocaman gibi bir adama aptal, geri zekâlı, düzenbaz diyen taraftarı dinleyeceğime Aykut Kocaman’ı dinlerim, güvenirim, beklerim daha iyi.

Rahat bırakın adamı, rahat rahat başkaldırsın.

Bu sefer ki 45 dakikada olmayacak ama olursa da 45 dakika sürmeyecek.

Abdullah Aksoğan

4-3-3 Komple Oyuncularla Oynanır



Dün maçta yine 4-3-3 sevdasına mağlup olduk. Hani şu Zeman’ı yiyen, Rijkaard’ı bitiren total futbol sevdası. Bu sistemin Türkiye’de ki bu futbolcularla uygulanmayacağını anlatmaktan artık sıkıntı gelmeye başladı. Fenerbahçe elinde ki bu mevcut kadrosu ile bu sistemi oynayabilmesi çok olanaklı durmuyor. Gerçi içlerinde oynama isteği kalmamış, mental açıdan bitmiş bu futbolculara hiçbir sistemi oynatamazsın ama çok istekli olsalar dahi bu sistemi uygulayabilmeleri çok zor.

Bir kere orta üçlünün çok yönlü oyunculardan kurulu olması gerekiyor. Gökay dün ileride ve geride harika işler yaptı ancak yanında ki Cristian ve Selçuk ya ilerde ya geride oynayabildiği için orta sahada ne adam gibi savunma yapılabildi ne de adam gibi hücum yapılabildi. İleri üçlüyü oluşturan Stoch ve Dia, kanat oyuncuları gibi oynadılar. Sahanın her yerini kullanmaları gerekirken sadece kanatlarla ilgilendiler. Futbolcuların bu başıboş davranışları sahada boşluklar yarattı. Oyuncuların birbirleriyle yakınlaşması gerekirken topu kapan Stoch ve Dia köşeye inip orta yapma sevdasına girişti. Buca, etkili olamadan 3 gol atabildi. Başka bir takım olsaydı hezimet olurdu. Forvet oyuncuları dışında - Lugano’yu saymazsak – diğer oyuncuların skora katkısının sıfır olduğu şu ortamda sistemi oturtmak hayal.

Aykut Kocaman bu sevdadan vazgeçmek zorunda. Elinde Selçuk, Cristian, Stoch, Dia, Lugano, Yobo, Alex, Semih gibi oyuncularla 4-3-3 oynatmakla sadece zamanı boşa harcıyor. Elinde görev bilinci olan, verilen şeyleri alabilecek, sorumluluk alabilecek oyuncular olduğu zaman bu işlere girişmek zorunda. Sahada Gökay’a bir şeyler verebiliyorsun ama hayatı boyunca Total Futbol oynamamış 27 yaşının üstünde ki bu adamlara Total Futbol uygulatamazsın Aykut Kocaman. Hem de bunu 4-5 yardımcın ile yapman büyük bir mucizedir.

Gökay’a, Dia’ya, Stoch’a, Gökhan Gönül’e bunu anlatabilirsin ancak Lugano’ya, Yobo’ya, Alex’e, Semih’e, Niang’a, Cristian’a, Selçuk’a, Emre’ye, Santos’a anlatamazsınız. 

Aykut Kocaman’da Total Futbol’dan gelen, Futbolculuğu döneminde Total Futbol oynamış birisi değil. Teknik Direktör iken de Total Futbol oynattığı bir takım göremedik. Yardımcılarını da tanıyoruz. Onlarda Total Futbol ile bağlantıları olan kişiler değil. TFF’nin seminerlerinde bu konuda yararlı eğitimler verilmediği zaten ortada.

Peki, bu total futbol sevdası nereden geliyor?

Gerekli altyapıyı oluşturmadan bu sisteme geçmek, hem de böyle sabırsız ve acımasız insanların bulunduğu bu ülkede yapmak aptal cesaretidir.

Aykut Kocaman’ın ilk önce öğrenmesi gereken şey Total Futbol değildir. Futbol Şubesini yönetebileceği genişçe bir ekip kurması gerekmektedir. Yanında duran 4-5 kişiyle bunu başarması çok zor. Bunu artık farkına varmalı. Futbol şubesinin tek sorumlusu ve Teknik Direktör olarak bu işi bu kadar az kişiyle başarması olacak iş değil. Futbolculara gücünü hissettirmesi lazım.

Abdullah Aksoğan

22 Aralık 2010

Fenerbahçe Acıbadem Dünya Şampiyonu

 

Fazla söze gerek yok

Fenerbahçe Spor Kulübü'dür

İstemiyorlar v2 – Fenerbahçe: 2 Bucaspor: 3



Sivasspor maçında bitse de gitsek havasında ki takımın, Sivas maçında puan kaybetmemesi bir mucizeydi ve Alex’in harika serbest vuruşundan gelen golle kazandı. Futbolcular da ne kondisyon ne de inanç kalmışken bu futbolcularla bu maça çıkıp, maçı kazanacağınızı düşünmeniz, hem de bunu Türkiye için bir ütopya olan 4-3-3 taktiğiyle yapmaya çalışırsanız, gereken cevabı bu şekilde alırsınız.

Bucaspor’u cesaretli bir kadro sürdüğü için kutluyoruz ancak Fenerbahçe’yi devirecek gereklilikte bir futbol oynamadan Fenerbahçe’yi devireceklerini Samet Aybaba’ya söylesen büyük ihtimal yüzünde bir tebessüm oluşurdu maçtan önce. 

Aykut Kocaman takım içinde inançlı oynayan 2-3 futbolcusunu dinlendirerek yerlerine inançsız adamları koyarak mağlubiyete zemin hazırladı. Sivas maçında da, Buca maçında da futbolcularda hiçbir inanç yoktu. Sivas maçında Alex’i, Buca maçında Gökay’ı çıkartırsak sahada ruh gibi dolaşan bir yığın futbolcu vardı. Aykut Kocaman’ın artık bütün sorunun psikolojik olduğunu görmesi gerekiyor.

Kupayı alırsınız veya almazsınız bunlar çok önemli detaylar değil kulüp tarihinde. Kupalar bir şekilde alınıyor ancak takımda bir çöküş var. Futbolcular bunalıma girmiş, Taraftar bunalıma girmiş, Aziz Yıldırım ne haliniz varsa görün modunda, Aykut Kocaman 4-5 yardımcısı ile koca Fenerbahçe’nin futbol şubesini yönetmeye çalışıyor. 

Bu kadar eksinin olduğu ortamda maçı kaybetmek kaçınılmaz oluyor. 

O kadar çok bireysel hatalar yapıldı ki, yenilen bütün goller bireysel hatalardan geldi. Yenilen golleri geçelim, Buca o kadar çok hata yapıyor ki, bu takıma gol atmakta bile zorlandı. Buca kalecisi ve defansı biraz dikkatli olsa o iki golü de yemezlerdi. 

Futbolcular isteksiz. Aykut Kocaman bu sorunu çözmedikten sonra istediği kadar futbolcu transfer etsin yine aynı skorlarla karşılaşır. Takım oluşturmayı başarması lazım. Takım oluşturmakta 4-5 yardımcı ile olmuyor. Aykut Kocaman futbol şubesinin en yetkili kişisi durumunda şu an. Ne yapıp edip ekibini genişletmek zorunda yoksa ikinci yarı başında lig iddiasını da kaybeder.

Abdullah Aksoğan

21 Aralık 2010

Efsaneler Ölmez ...

 


Lefter ölecek dediler,

Ben de asıl siz öleceksiniz, o hep yaşayacak dedim.

Efsaneler Ölmez…

18 Aralık 2010

İstemiyorlar – Fenerbahçe: 1 Sivasspor: 0



Bu maç hakkında teknik, taktik yorum yapmak büyük yanlışlık olur. Bu tarz düşünen ve bu kadar kötü çalıştırılmış futbolcularla istediğiniz sistemi getirin sonuç bundan farklı olmazdı. Aykut Kocaman bu takıma ne verebilir diye hep konuştuk ve tartıştık ancak futbolcuları mental açıdan desteklemezse istediğini yapsın şampiyonluğu şu dakikadan sonra alamaz. Zaten bu eksiklikler, deplasman maçlarında iyice ayyuka çıkıyor.

Fenerbahçe takım olarak o kadar kötüydü ki az olan iyi şeylerden bahsedelim. Fenerbahçe, bugün gol yemedi. Bu çok önemli bir detaydır. Geçen hafta Ankaragücü maçında gereksiz hatalarla iyi götürdüğü maçı belki de bu maçta ki gibi son dakikalarda çevirecekti ancak 10 dakikada yenilen gollerle maçı kaybetti. Ankaragücü maçında, bu maçta oynadığından daha karakterli oynadı futbolcular ancak bu maçı gol yemeden yaratıcı oyuncularıyla çevirmesini bildi. 

Aykut Kocaman, ilk defa skora direk etki etti. Alex’i oyundan almadı. 2-3 pası yapamayan futbolcular ile gol atamayacağını anladı ve kimi sokarsa soksun bu isteksizlikle 2-3 pası yapamayacağını anladı ve Alex’e güvendi.Çünkü takımda çerçeveyi görebilecek bir tek Alex vardı sahada. Bunun karşılığını da maçı kazanarak aldı. Maça damgasını vuran iki adam vardı. Birisi Yobo diğeri Alex’tir. Gol olduktan sonra orta sahayı güçlendirme hamlesi de yerindeydi. 

Fenerbahçe’nin kadrosu liderin 9 puan gerisinde kalacak kadar kötü mü?

Veya şöyle soralım Fenerbahçe kadrosu deplasmanlar da bu kadar yanlış oynayacak kadar kötü mü?

İstanbul da oynanan deplasman maçlarını saymaz isek Konya maçı dışında galibiyeti yok ve deplasman da kazanamaz ise şampiyonluk gerçekçi bir hedef olmaz bu takım için.

Fenerbahçe’de genel sorun futbolcuların isteksizliğiydi. Bu maçlarda 2-3’ü geçmiyordu ancak bu maçta 7-8’i gördü. Futbolcular kafalarında soru işaretleriyle çıkıyorlar idmanlara ve maçlara. Bugün görüldü ki Andre Santos istediği zaman her türlü oynar ancak adamda bazı soru işaretleri mevcut. Cristian’da da bu mevcuttu ancak bu 2-3 maçtır çözülmüş gibi duruyor. Bu soru işaretleri Niang’ta, Stoch’ta ve Dia’da da mevcut. Bu yüzden takım içinde birlik sağlanamıyor. Bu yüzden maç içinde kopmalar yaşanıyor. İşin en kötüsü Kanat oyuncuları, orta saha oyuncuları skora katkı yapamıyor. Emre, Topuz, Dia, Stoch, Gökay, Cristian, Selçuk ve diğer oyuncuların skora katkısı sıfır! Bu maçta bile Dia öyle pozisyonlar yarattı ki, ancak maçı çevirecek son vuruşu yapamıyor Alex ve Niang dışında ki futbolcular. Atılan 27 şutun 20 si kaleyi bulmuyor bu bence skandal bir istatistik. Bunun sorumluları Alex, Niang ve Semih olamaz.

Devre arası Aykut Kocaman için ilaç gibi olacaktır. Çünkü yazın bu takım bir arada kamp yapamadı. Bu kamp dönemi mutlaka çok yararlı olacaktır ancak 9 puanlık fark çok ciddi bir fark ve artık hata yapma gibi bir lüksü yok takımın. Bu takımın bariz bir biçimde kondisyona ve birlik beraberliğe ihtiyacı var Takımın bir arada başarıyı sindirmesi lazım. Şampiyon gibi oynamaları lazım. Şampiyon gibi oynamak demek yeteneklerinizi üst düzey olması anlamına gelmez. Çok yetenekli olmayabilirsiniz ama karakterinizle sahayı dar edersiniz rakibinize. Fenerbahçe’de bu yok.

Son bir söz Alex için söylemek lazım,

Lefter seninle gurur duyuyor !

Abdullah Aksoğan

12 Aralık 2010

Deplasman Sorunu – Ankaragücü: 2 Fenerbahçe: 1

 

Fenerbahçe’de anlamsız bir deplasman fobisi var. Bir takım içerde ve dışarıda, gece ve gündüz kadar bir fark ile davranıyor. Her maçta farklı bir sorun ortaya çıkartıyor. Sorunları çözüyorlar ancak şampiyonluk yolunda son derece önemli puanları kaybediyorlar. 

Maça çok dikkatli başladılar. Saha şartları ve rakibin oyununa göre çok güzel bir oyun ortaya koydular. Uzaktan şut denediler, kanatlarda ki oyuncuların içeriye girerek defansın dengesini şaşırtmak istediler, Kanatlara indiler ancak bir türlü golü bulamadılar ilk yarı. Ancak takım halinde gol atamayan Fenerbahçe, sadece 2-3 kişiyle atak yapan Ankaragücü’nden 2 gol yemeyi başarabildi. 2 golde defansın hediyesidir. Ankaragücü hiçbir şekilde baskı kurmadı, sadece 20 metrede baskı yaptı ve 2 kişiyle yaptıkları 4-5 atakta 2 gol buldu. Ancak Fenerbahçe bunu daha çok kişiyle yapamadı.

Fenerbahçeli futbolcular şunun farkında değiller sanırım. Kendileri vurduklarında kalecinin üstüne gidince, rakibin vurdukları da kalecinin üstüne gidecek sanıyorlar. Veya durumun daha ciddiyetini kavrayamamışlar. Bu puan kayıpları şampiyonluğu engelliyor. Bugün lider ile aranda 9 puan fark oluştu. Rakibin kötü bile oynasa kazanabiliyor ancak sen çok basit maçlar kaybediyorsun.

Top sendeyse, atakları sen yapmışsan ve rakibin defanstan dışarı çıkamıyorsa ve sen bu maçı çok basit 2 golle kaybediyorsan şampiyonluğu unutacaksın. Yenilen ikinci golü artık playstation’da bile yemek maharet ister. Bir adam 4 savunma oyuncusunu maymun edip tıngır mıngır kaleye top gönderebiliyorsa Fenerbahçe şampiyon olmayı unutsun.

 Aykut Kocaman bu maçta kanatları özellikle de Dia’yı gizli forvet gibi oynattı. Bekler sıfıra inip orta yapmaya çalışırken, Niang geriye gelerek defansı üstüne çekmeye çalıştı ve Dia’ya yol açmaya çalıştı ancak Dia tek başına yapayalnız kaldı. Ankaragücü buna bir tepki verince Dia ve M.Topuz bir anda kilitlendiler, bu seferde bu oyuncular atak yaparken Niang’a attıkları her topta, Niang kaleden 40-50 metre uzaktaydı. Haliyle Güiza ve Kezman’ın düştüğü durumlara düştüler. Her şeye rağmen Fenerbahçe bir gol bulup maçı 1-0 ile bitirebilecekken çok basit iki gol yedi. 

Fenerbahçe hücum yapabiliyor. Bu maçta artık Aykut Kocaman’ın takıma değişik taktikler denettiğini görmüş olduk. Uzaktan şutlar denetiyor, gizli oyuncularla rakibin dengesini bozmaya çalışıyor, ikiye birler, üçe birler gibi bir sürü şeyler denetiyor ve bir şekilde gol atıyor ancak Aykut Kocaman hala şu sorunu çözemedi, Fenerbahçe savunma yapamıyor.

Ya takım savunmasında sorunlar çıkıyor, ya da bu maçta ki gibi savunma oyuncularında sorunlar ortaya çıkıyor 2 veya 3 kişiyle gelen bir takım Gökhan, Lugano, Yobo ve Caner gibi Türkiye standartlarının üstünde ki bir defansa 2 gol atabiliyorsa Fenerbahçe şampiyon olamaz. 

Gol atarak maç kazanırsınız ama savunma yaparak şampiyon olursunuz.

Aykut Kocaman, Fenerbahçe’de öğrenmeye devam ediyor. Fenerbahçe gibi bir kulüp için acı bir durum. Zico bile stajyerlik yapmadı bu kulüpte. Aykut Kocaman daha stajyerlikten çıkamadı. Seneye şampiyon yapacaksa destek verilebilir ancak seneye de bu durumlarla karşılaşılacaksa Aykut Kocaman’ın işi çok zor.

Abdullah Aksoğan

7 Aralık 2010

Dahi anlamındaki “De” Ayrı Yazılır


Alex De Souza,

Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en iyi yabancı oyuncusu. Geçmişler nasıl Lefter’i, Can Bartu’yu anlatıyorsa, bizim neslimiz de Alex De Souza’yı anlatacak gelecek nesillere.

Brezilyalı bir oyuncuya kendi diliyle kumandan demek büyük tartışmalara yol açtı koyun ülkemde!

Yıllardır İmparator diye bahsedilen Oğuz Çetin’den sonra Fatih Terim’e imparator denmesi nedense akılları kurcalamadı. Veya Che için kullanılan Comandante’nin, Hagi için kullanılması nedense kimseyi düşündürmedi. Zaten düşündürmemesi de gerekiyor. Çünkü bir grubu yönetebiliyorsanız, liderseniz, herkesten farklı düşünüp, herkesten farklı hareket edebiliyorsanız size takılan lakaplardan biride komutan olur.

Her neyse, Alex’ten de, Hagi’den de zevk alabilen nadir insanlar olarak bu tartışmalarla zaman kaybetmenin bir mantığı yok!

Alex attığı goller ve yaptığı asistler ile bu ülkede istatistikleri alt üst etmiştir. Bir gün bile alkollü yakalanmamıştır ve tüm insanlara örnek olmuştur. Gençlere her zaman destek vermiştir. Ezeli rakibinin futbolcularına ve ezeli rakibine sırf birilerini tatmin edebilmek adına saçma sapan benzetmelerde bulunmamıştır. Sadece işine bakmıştır. Herkese saygı duymuştur. 

Alex bu yüzden komutandır, Dahi’dir, Profesör’dür, Kral’dır veya ne derseniz o’dur

Efsane sürüyor

Tadını çıkartın!

Abdullah Aksoğan

6 Aralık 2010

Aykut Kocaman’ın Yürüyüşü Devam Ediyor



Fenerbahçe önemli bir üç puan aldı Karabük maçında. Aykut Kocaman, Şampiyonluk istiyorsa eğer bir seri yakalaması gerektiğinin farkında. Futbol adına yapması gerekenleri yaptığı gibi şampiyonluk mücadelesi yaptığının da farkında olduğu için önceliği üç puana verdi. Yapması gereken denemeleri yapacağı önünde çok uzun bir zaman olduğunun bilincinde doğru kararlar verdi.

Sene başından beri Fenerbahçe’de bir orta saha sorunu vardı. Mücadele eden ve bunun yanına yaratıcılığını koyan bir tek Emre vardı. Ancak Emre’nin yokluğunda Gökay, Mehmet Topuz ve Baroni bu açığı kapatmak için çalıştılar. Baroni, bazı sıkıntılarını aşmış gibi görünüyor. Birazda ileriye doğru kaydırılınca daha verimli bir görüntü çizmeye başladı. Emre’nin de tekrar dönmesiyle bir anda o bölgede sıkıntı kısmen de olsa ortadan kalkmış gibi görünüyor. En azından o bölgede ki oyuncular yardımlaşmanın avantajını kullanarak bazı eksiklerini bu şekilde ortadan kaldırmaya başladılar.

Ancak ortaya bir sol kanat sorunu çıkıverdi son haftalarda. Bireysel olarak çok yetenekli oyuncular olmasına rağmen uyum son derece kötü. İstanbul Belediye maçında gol yenilmemesi büyük bir şanstı. Bu maçta keza ikinci golün yenmemesi büyük bir şanstı. Caner ve Stoch uyumlu değiller. Mücadele ediyorlar bu konuda sıkıntı yok ancak karşılarında kendilerinden daha fazla mücadele eden birileri olunca pozisyon alma konusunda sıkıntıları ortaya çıkıyor. Emenike bunu çok iyi değerlendirdi. Zaten Karabük’ün bütün tehlikeli atakları da bu kanattan geldi. 

Sağ kanat için de tam tersini söylemek mümkün. Mehmet Topuz ve Gökhan Gönül o kadar iyi anlaşıyorlar ki birbirleriyle hem defansta hem ofansta harika işler yapıyorlar. Rakip takımlar zaten bunun farkında olduğu için o kanattan hiçbir şekilde atak yapmamaya çalışıyorlar. Çünkü bu iki oyuncu diğerleriyle de çok iyi yardımlaşıyorlar ve destek alabiliyorlar. Yani o kanadı sadece ikisi savunmuyor ya da atağa o kanattan sadece ikisi katılmıyor. Takım oyununu çok iyi yapıyorlar.

Sol kanatta ki bu sorun aşılmayacak diye bir sorun yok elbette ki. Devre arasın çalışmaları bir nebze iyi gelecektir sorunların çözülmesine ancak Fenerbahçe’nin şampiyon olabilmesi için mutlaka bir seri yakalaması lazım ve devre bitene kadar olan iki maçını da kazanmalı. Sol kanata, iki maçlı acil önlemler alınmalıdır diye düşünüyorum.

Alex De Souza için ne söylesek az. Kızlarının istiklal marşını okuması sanırım onun neden efsane olduğunu gösteriyor. 

Abdullah Aksoğan

1 Aralık 2010

FB BELEDİYENİN ÇALIŞMALARINI AKSATTI

 

Oyunun geneline ve FB’nin koyduğu performansa bakarsak İBB’nin formunda olmadığı bir dönemde FB galibiyet ile tanıştı. Caner’ in inanılmaz hataları ile İBB’nin galibiyet  kâbusu nerede ise devam edecekti. Caner’ in kulvarından gelen atakları iyi değerlendiremeyen İbrahim Akın ve Tum  faktörü FB’nin şansı idi. Cristian’ın inanılmaz presi ile kazanılan gol sonrası Fenerbahçe maça asıldı. Fakat 2. yarı İBB daha diri oyuna başladı. Caner’in hatalarına oyunu forsa eden  Alex ve Stoch’un çıkarılması ile orta alanı kalabalık tutan Aykut Kocaman riski de aldı. Dia’nın sol kanattan bindirmelerinin dışında oyunu orta alana yıkan Fenerbahçe İBB’nin risk alan futbolu karşısında neredeyse İBB’yi oyuna ortak ediyordu.

 Maç içinde en çok yaşanılan sıkıntı, sol kanatta Caner’in Stoch’un ısrarlı pas istemesine karşılık oyunu diğer kanata taşıması oldu. Caner çoğu zaman defanstan topu çıkarmak yerine tercihini defansta top çevirmeye ve Stoch’a ısrarla pas vermemekten yana kullandı! Niang ise bir futbolcunun yaşayacağı en şanssız gününde idi. Kaçırılan penaltı, son vuruşlardaki eksiklikler ile kafa olarak sahada olmadığını gösterdi. Bir futbolcunun böyle sıkıntıları olabilir. Fakat Aykut Kocaman’ın  maçta 88 dakika bu duruma dayanması inanılmaz bir durum. “Nöbetçi golcü” özelliğini de yitiren Semih’i son 3 dakika oyuna almak ne kadar doğru. Aykut hoca maçı ve oyunu diri tutmak için oyuncu değişikliğini daha erken yapması gerekirdi. Niang’ın driplingler sonrası durarak soluklanması dikkat çekiyordu. Henüz sakatlıktan çıkamamış gözüken Niang’ın 88 dakika sahada durmasının yanlış bir tercih olduğunu düşünüyorum.2. yarıya Semih ve Dia ile başlamak maçı ritim ve skor olarak da ileri götürebilirdi.

 Şampiyonluk ilk dörtteki takımları yenerse gelecektir

 Sonuçta FB, İBB’ ye karşı kazanırken liderlik yarışında da önemli bir virajı  aldı. Aykut hocanın en büyük şanssızlığı ise; lige başlarken eksik kadro ile hazırlık yapması, lig ile başlayan sakatlıkların devamı ve ideal kadronun sahada henüz düzenli olarak oynayamaması. En büyük avantajı ise fikstürün FB lehine olması. Fenerbahçe’nin sezona iyi başlayan tüm takımlarla ilk haftalar oynanan maçların arkasından daha rahat maçları var. Şampiyonluğu kovalayan diğer takımlar ise FB’nin rahat maçlarında birbirleri ile maç ediyorlar. Bu durum Fenerbahçe için büyük bir avantaj.

 Fenerbahçe, 2.yarıya sol beke ve defansa takviyeler yapmak zorunda. Stoch’dan istenilen verim elde edilmek isteniyorsa sol beke hareketli top taşıyan ve defansa rahat dönen hızlı bir “Roberto Carlos” gerekli. Caner’in en azından şimdilik Stoch’u taşıması zor gözüküyor. Santos ise her maçta ayrı bir ruh hali oynamaya devam ediyor.

 Fenerbahçe rahat gol atıyor.Rahatta gol yiyor ve önceki yıllara göre yenilgiden galibiyete geçmede zorlanıyor. Tüm mağlubiyetler galibiyetin kaybedilmesi ile gerçekleşiyor. Önemli olan maça eşit başlarken galibiyeti yakalayınca bırakmamak veya mağlubiyet golünü yedikten sonra galibiyeti kovalamak. Fenerbahçe gibi büyük bir takıma bu yakışır.

 Aykut hoca artık takıma maç kazanmayı aşılamak zorunda. Atılan gol sonrası skoru korumak mı gerek, maçı koparmaya gitmek mi gerek, kaza gole kadar oyunu rölantiye mi almak gerek Fenerbahçe takım olarak bunu netleştirmeli.

 Kuşkusuz Fenerbahçe şampiyonluğun en güçlü adayı. Aykut hoca devre arası hazırlıkları ile oyunu koparan mücadele eden bir Fenerbahçe’yi sahaya sürer ise başarılı skorlar almaya devam eder. Moral bulan ve takım oyununu oturtan dövüşen Trabzon, Beşiktaş Bursa ve Kayseri gibi takımlar karşısında alınacak  galibiyetler Fenerbahçe’yi şampiyonluğa taşır. Yoksa lig ortalamasında olan takımları 3 veya daha fazla gollü yenmek galibiyeti getirmez. Bugün Fenerbahçe'nin fikstürde ilk sırada yer alamamasının en büyük nedeni bu takımlara karşı kaybedilen puanlardır.

 Geçtiğimiz yıl  Bursa karşısındaki galibiyetten mağlubiyete düşüşün sonucu Fenerbahçe şampiyonluğu kaybetti. Aynı olayı yaşamamak için Fenerbahçe Trabzon’u yenmek zorunda. Trabzon ile İstanbul da yapılacak olan maçı Fenerbahçe kaybederse önemli bir yara alır. Ama kazanırsa moral üstünlüğü kazanır ve fikstür avantajından dolayı bir adım öne geçer. Bursa, Beşiktaş ve Kayseri  maçlarını öyle ya da böyle canla başla oynayarak alabilirse, bilinsin ki Fenerbahçe şampiyonluğunu ilan etmek için sadece son maçı beklemek zorunda kalır.

 İmkânsızı başarmak, başarılı ekibin işidir. Aykut hoca ve ekibi başarıya aç bir takım gibi ama coşkulu bir tarihe sahip Fenerbahçelilik bilinci ile şampiyonluğa koşmalı. Taraftarı takıma  her daim tribünde desteğini sundu ve sunmaya da devam edecektir. Yağmurda çamurda kar da ve güneşte. Yeter ki başarıya susamış bir oyun ile maç kazanılsın.

 Taylan Türkmen
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...