25 Ağustos 2011

TFF Ateşle Oynuyor




Dün akşam skandal bir karara imza attı Mehmet Ali Aydınlar önderliğinde Türkiye Futbol Federasyonu!

UEFA’yı da bu oyuna alet ederek yıpratma ve sindirme çalışmalarına devam etti. Mehmet Ali Aydınlar bariz biçimde aynı durumda olan Beşiktaş’ın ve Trabzon’un birilerine karşı kurban verdiğini ama Fenerbahçe’nin kurban vermediğini söyleyerek operasyonun bitmediğini beyan etti.

Fenerbahçe Şampiyonlar Ligine katılamıyor. Ancak Aynı Fenerbahçe Ligde kalıyor. Birinden birini yapmayın!

Anayasa ortada, Tüzük ortada, UEFA’nın tavrı ortada ve senden istedikleri ortada iken sen hala bu kararı alabiliyorsan ve hiçbir şey olmamış gibi fikstürü çekebiliyorsan diyecek fazla bir şey yok!

TFF’de kulüp üyeleri bazı adamlar artık TFF’yi temsil etmiyor, üye oldukları kulüpleri temsil ediyorlar demektir. 

TFF şu dakikadan sonra güvenilmez bir kurumdur. Ben TFF’de kulübünün kongre üyesi olan hiçbir kimseye güvenmem!

TFF karar verecek!

Ya ligden düşürecekler sorumluluğu alacaklar ya da eski kararlarını devam ettirip bizi Şampiyonlar Ligine gönderip yöneticilerine kongre üyeliklerinden çekilmelerini talep edecek!

Artık bu yolun geri dönüşü yok!

22 Ağustos 2011

Yeni sezon, yeni heyecan ve yeni şampiyonluklar


Geçtiğimiz sezonun Beko Basketbol Ligi Şampiyonu ve Türkiye Kupası sahibi Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız 2011 - 2012 sezonunu bugün sabah saatlerinde yaptığı çalışma ile açtı. Bugün başlayan ilk etap hazırlık çalışmalarını, bizi bu sezonki hedeflerimize taşıyacak merdivenin ilk basamağı olarak düşünün. Her antrenman, her hazırlık maçı bizi hedeflerimiz doğrultusunda birer basamak yukarıya çıkartacak.

Yeni sezonda da hedeflerimiz belli; Ligde ve Türkiye Kupası'nda son şampiyon olarak başlayacağımız yeni sezonda da ilk hedefimiz bu ünvanlarımızı korumak. Geçtiğimiz sezon sadece 2 sayı farkla Efes Pilsen'e kaptırdığımız Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı bu sene ezeli rakibimiz karşısında kazanmak. Ayrıca geçen sene Turkish Airlines Euroleague'de harikalar yaratan fakat şanssız sakatlıklar, hastalıklar sonucu çok talihsiz bir şekilde elenmemizin ardından bu sene İstanbul'da düzenlenecek olan Final-Four'a adımızı yazdırmak.

Bu hedefler doğrultusunda; gerekli transferler yapıldı. Yeni sezon kadrosu hazırlandı. Hazırlık programı belirlendi. Yeni salon tamamlanıyor. Taraftar yavaştan yeni sezon için moda girmeye başladı. Ve bugünde antrenmanlara başlandı. Tüm bu çalışmalar tek bir hedef doğrultusunda yapılıyor: Mücadele edilen her kulvarda başarı ve Şampiyonluk!

2011 - 2012 sezonu, Fenerbahçe camiasına ve takımımıza nice başarı ve şampiyonluklarla dolu bir sezon olsun. Sakatlıklardan uzak bir sezon geçirmek dileğiyle...

Siz sahada, biz tribünde, Ölümüne Fenerbahçe!!

21 Ağustos 2011

Play-Off Meselesi Üzerine



TFF’ye yakın kaynaklar bu işin büyük ihtimalle olacağını söylüyor. Play-Off sisteminin yayıncı kuruluşu zengin etmeye yönelik bir alternatif olduğu açık. Bunu tartışmak bile abesle iştigaldir. En iyi liglerde bu tarz bir sistem yoktur. Bu sistemde maddi ve manevi bir getiri olsaydı ilk olarak EPL bu işe el atardı. 

Yeni TFF bir şeyleri değiştirip fark yaratmak istiyor ve iyileştirmeler yapmak istiyor. Yapacak o kadar çok şey varki aslında nedense onları yapmaktansa işin sonundan başladılar. Türkiye Kupası değiştirilmelidir. Mevcut sistem çok kötü ve heyecan yok. Keza süper ligde orta sıra takımları için bir hedef oluşturulması şart oldu. Hedefsiz takımların ligin kalitesini iyice düşürdükleri ortada. Galibiyet üzerine verilen para bir nebze olsun bu takımlara ufak bir hedef kattı ama artık bu mücadele artırılmalı. Düşecek takımlar için bir Play-Out sistemi oluşturmak öncelikler arasında olabilir. Yani burada sayacağım daha onlarca geliştirme olur ama bunların arasına Play-Off sistemi hiçbir zaman girmez.

Ortam bu kadar belirsizliklerle doluyken böyle radikal bir kararı uygulamaya çalışmak gerçekten sıkıntı yaratacaktır. Sistem değiştirilmeye çalışıyor. TFF çok garip bir yerden başladı yontmaya ve gereksiz bir darbe attı. 

Eğer bu sistem şikeyi önlemek amaçlı yapılmışsa emin olsunlar şikeyi bu şekilde engelleyemezler. İçinde ahlaksızlık olan yine yapacaktır. Ahlaksızlık olmasa bile Belçika'da Genk'in bu seneki alakasız bir şampiyonluğu gibi gelecek şampiyonluk güven ortamını sarsacaktır ve şike olmasa bile şike konuşulacaktır. Bursa’nın şampiyonluğu da gösterdi ki bu ligde iyi çalışan her Anadolu takımı şampiyon olabilir. Böyle alaverelere ihtiyaçları olmadan şampiyon olabilirler.

Hakemlerin hataları Play-Off döneminde daha çok tartışılacak ve hak eden şampiyon olamazsa önlenemez olaylar çıkabilir. MHK konusunda artık herkesin atamalara saygı duyacağı bir sistem getirmeleri şart. 

TFF, Her Şehir’e, Her Bölgeye Altyapı, Akademiler ve Eğitmenler götürmesi gerekirken nedense en son yapacağı işi en başta yapmaya çalışıyor. Statların iyileştirilmesi, Sporda Şiddet Yasasının uygulanabilmesi için gerekli teknolojik ekipmanların kurulumu, Spor mahkemeleri ile takibinin yapılması konuları, Eğitmen yetiştirilmesi gibi konular artık acil derecede önemli hale gelmiştir. Bunları yapmak için çok uzağa gitmesine de gerek yok. İngiltere, Fransa, İspanya, Almanya, Hollanda liglerini incelemek yetecektir.

17 Ağustos 2011

TFF Doğru Olanı Yaptı



3 Temmuzdan beri savunduğum tek şey oldu. Bu soruşturmayı başlatan savcılıktı ve yargılamayı yapıp öyle TFF’ye bilgiler vermeliydi. Ancak bu şekilde suçlular –eğer varsa- gerektiği cezayı TFF nezdinde alabilirdi. Savcılık soruşturmaya bir sürü insan aldı ve ellerindeki belgeleri TFF’ye gönderdi ve cezalandır diye baskı yaptı. Bu Anayasa’ya aykırı bir durumdur. TFF bu yemi yutmadı ve topu Yargı’ya attı ve önce ispat et dedi hatta üstüne ben bu belgelerin şike yapıldığına dair gerekli kanaati oluşturduğuna inanmıyorum dedi.

Mehmet Ali Aydınlar’ın açıklaması resmi dilde yapılmış bir açıklamadır. Bu açıklamayı taraflı gözlerle bakan birisi istediği şekilde yorumlayabilir. Zira Galatasaray ve Trabzonspor kulüpleri kendi bakış açılarıyla açıklamaları yanlış değerlendirmişler. Kendi adayları Mehmet Ali Aydınlar’ın kendi istediklerini yapabileceklerini düşünüyorlarsa bu gerçekten kötü bir düşünce. Özellikle Galatasaray kulübü kararın telafi edilemez olduğunu düşünüyor. Federasyon düşürme kararı verseydi ve kulüpler 2 sene sonra aklansaydı mı telafisi olmazdı yoksa şimdiki gibi Federasyon düşürmeyip 2 sene sonra düşürse mi telafisi olmazdı? Galatasaray yönetiminde mantıksal bazı hatalar var. Galatasaray Üniversitesi Hukukçularının bile bu konuya bakış açıları her yerde mevcut. Kendi kurumlarının hukukçularına bir zahmet danışmayı akıl ederlerse daha sağlıklı yorum yapabilirler.

TFF topu tekrar Yargı’ya atmakla çok doğru bir karar vermiştir. Neden mi?

1- Böylece Yasalara karşı gelmemiş, ileride telafisi mümkün olmayan kararlara imza atmamış oldular.
2- Yargı, evet siz suçlusunuz şundan, şundan ve şu belgeler ile suçluluğunuzu ispat ettim dedikten sonra anında düşürüp ligin şaibesiz bir şekilde bitmesini hala sağlayabilir. İsterse bunu 5 sene sonra yine yapabilir ve hak edene hakkını verebilir.
3- Kişilerin holiganca yorumlarına boyun eğmemiştir.
4- Olayda adı geçen kulüplerin olası bir beraatı halinde TFF’yi büyük bir tazminattan kurtarmıştır.
5- Ekonomik krizin konuşulduğu şu ortamda büyük bir para akışının önünü tıkamamış oldu.

Savcılık şike olduğunu iddia ettiği bir olayda, TFF’nin şike yok demesi de Yargı’nın kararından sonra hangi kurumun saf ve temiz olduğunu gösterecektir. Eğer TFF’nin iddia ettiği gibi belgeler yetersiz ise savcılık kanadında büyük bir sıkıntı başlayacaktır. İşte o zaman insanları durduramazsınız.

Bu süreçte TFF üstüne düşeni yapmıştır.

Savcılık artık bu işi gereksiz bir biçimde uzatmayıp kişilerin yargılamasına başlamalıdır. Bu işi ne kadar erken yaparsa hak eden hakkını daha erken alacaktır.

11 Ağustos 2011

Ülke Menfaatleri



Dün oynanan hazırlık maçından sonra statlarda milli futbolcuların ıslıklanması tekrar gündeme geldi. Bundan önce en ağır protesto, Ali Sami Yen stadında, Yunanistan ile oynanan maçta olmuştu. Bu protesto Milli Futbolcuların ruhsuzluklarına tepki olarak yapıldı ancak kişisel olarak Milli Takım dışında yapılmış en büyük protestolardan birisi bu diyebiliriz. Taraftarların kendi takımlarının tezahüratlarını yaptığını çok gördük ama bir futbolcuya bu kadar kişisel bir saldırı daha önce fazla yoktur.

Milli Takım, muhteşem bir jenerasyon yakaladı. Bu jenerasyonda Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanan kadrosunun etkisi hiçbir zaman tartışılmadı. O dönemi yaşayanlar çok iyi bilir ki her takımın taraftarı bundan gocunmadan Galatasaray’a ölümüne destek verdi. Çok iyi hatırlıyorum, Bülent Korkmaz neredeyse Emre kadar sevilmezdi ancak gittiği hiçbir statta bu tarz bir protesto ile karşılaştığını hatırlamıyorum. O dönemlerde herkes olması gerektiği gibi milli mücadele ruhuyla donanmıştı ve milli takım her şeyden önce geliyordu.

Bu düzeni bozan maalesef yine Galatasaray Camiasından bazı kişiler oldu. Ersun Yanal’ın Fenerbahçeli olması ve o dönemin flaş takımı Fenerbahçe’nin futbolcularını seçmesi büyük sıkıntı yarattı bu grupta. Bakın Galatasaray camiasına bunu yüklemiyorum ama maalesef bunu organize edenler Galatasaraylıydı. Hakan Şükür üzerinden Ersun Yanal’ın ipi çekildi ve takım dağıtıldı. Hakan Şükür’ün karizmasını kaybetmemesi için yapılan bu operasyon bizim Dünya Kupası üçüncülüğünün verdiği bazı olanakları kaybetmemize neden oldu. Şu an milletvekili olan Hakan Şükür’ü gördükçe o dönem yapılan Hakan Şükür’ün prestijini kurtarma operasyonunun nedenini az çok anlamaya başladım.

Fenerbahçeliler, Beşiktaşlılar, Trabzonlular her zaman milli takıma destek verdiler. Dönemin federasyon başkanı Kadıköy’e maç vermemesine rağmen az sayıda oynanan maçlarda bile milli duygular hep ön plana çıktı. 

Galatasaray taraftarının Emre hakkındaki düşüncelerini, tepkilerini anlamaya çalışıyorum. Tepkilerini bir yere kadar normal karşılayabiliyorum ancak milli forma altında bu tepkiyi göstermelerini anlamıyorum. Açık konuşmak gerekirse Ersun Yanal olayından beri milli takıma hiçbir türlü destek vermedim. Avrupa Şampiyonasında yarı final oynarken duygularıma hâkim olamadım ve haykırdım ancak ben milli takıma bazı adamlar yüzünden destek vermeyi bıraktım. Ancak hiçbir zaman da köstek olacak hareketlerde bulunmadım. Emre ile ilgili Milli Takıma zarar vereceğine dair bir düşünceye sahipseniz vermeyin destek. Tepkilerinizi her ortamda gösterin ve Hakan Şükür olayında olduğu gibi elinizden geleni ardınıza koymayın ancak Milli Takım’a faydası olduğu herkesçe kabul edilen birisinin saha içinde ve dışında işini yapmasını engellemek Vatan Hainliğidir!

Aynısını Milli Takım’a destek vermeyi Hakan Şükür olayından sonra bırakan biri olarak ben de yaparsam ben de Vatan Hainiyim!

Trabzonlular Belçika maçından önce yaptıklarıyla, Galatasaraylılar Estonya ile oynana maç içinde yaptıklarıyla Milli Takım için çok önemli bir oyuncuya yaptıklarıyla Milli Takım’a büyük bir zarar vermişlerdir. Ülke Menfaatlerini hiçe sayanlar Vatan Hainidir.

Arda’nın Fenerbahçe hakkında söylediği sözleri herkes çok iyi bilir. Semih ile olan kavgasında, maçtan önce yaptığı yumruk şovunda ve sonrasında söyledikleriyle çok büyük tepki almıştır. Kadıköy’de Arda’ya Fenerbahçe taraftarı dünyayı zindan etmiştir. Cristian ile yaşanan olayda büyük protestolarla karşılaşmıştır. Kısacası Arda’yı Fenerbahçe taraftarı hiç sevmemiştir ancak Kadıköy’de bir milli maçta herhangi bir protesto ile karşılaşmamıştır. Bunun için özel maça gidilmemiştir. Arda milli forma altındaki iyi maçlarını Kadıköy’de de çıkarmıştır. 

Şiddeti körükleyen bir grup var. Şiddet olursa yaşayabiliyorlar ve var oluyorlar. Onların gücüne muhtaç olunduğu zaman en büyük Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı onlar oluyor. Şiddet olmazsa tahtları sallanıyor. Beyoğlu sahipsiz kalmıyor misal veya Beyoğlu fethedilebiliyor!

Ülke menfaatleri kişisel menfaatlerin hep üstünde gelir.

8 Ağustos 2011

Taraflı Spor Yalakaları Derneği



TSYD yaptığı bir bildiri ile Fenerbahçe’yi protesto etmek için maçlarına gelmeyeceğini bildirdi. Çok kayda değer bir hareket olarak görmediğim için konuya değinmek istememiştim o dönem ancak gösterdikleri bu tepkinin ne derece samimiyetsiz ve taraflı olduğunu göstermek de boynumuzun borcu oldu artık.

Türkiye Futbolu hatta Sporu, yıllardır kulüp muhabirlerinin etkisi altında. Bu kulüp muhabirlerinin biraz kaşarlananları Telegol tadından programlarla Türkiye Futbolunu sirk yerine çevirdiler. Küfürler, hakaretler, yargısız infazlar, kutuplaşmalar, asılsız iddialar, dalga geçerek küçük düşürme gibi en kötü davranışları Türkiye Spor Camiası bu adamlarla gördü ve tanıdı.

Sözümüz meclisten dışarı, içlerinde duayenler var, bu işi çok iyi yapanlar var ancak bu demek değildir ki TSYD kirlenmemiştir. TSYD boğazına kadar çamura batmıştır! 

Shaktar maçından sonra TSYD Başkanı Esat Yılmaer, NTVSpor ekranlarında Dilara Gönder ile bir söyleşisinde protestoların nasıl yapılması gerektiğini anlattı ve çok sert bir şekilde yapılanları kınadı. Yazdıkları gazetelerin ve üyelerinin yalan haberlerinin, yargısız infazlarının ve süreci manipüle etmesini hiçbir şekilde hesaba katmadan yapılanların yanlışlığı üzerinde durdu. Tahrik unsuru, adalet unsuru onlar için göz ardı edilebilir şeyler olabilir ama toplum için çok önemli şeylerin başında gelir. 

Keza Meriç Tunca bile meslektaşları adına konuşarak çok sert eleştiriler yöneltti taraftarlara. 

Fenerbahçe taraftarı medyayı protesto etmiştir. Medyanın kokuşmuş düzenini protesto etmiştir. Eğer çok saf duygularla gazetelerinde ekmek parası için çırpınan muhabirler veya çalışanlar bu tepkiyi kendilerine yediremiyorlarsa önce bu saflık duygusundan arınıp bir kafalarını kaldırıp etrafında olan bitenlere baksınlar. 80 öncesi sağcıları gibi dış mihrakların tetikçiliğini yapacaklarına önce bilinçlenmeyi öğrensinler. Fenerbahçe taraftarı bu tepkileri kime, neden veriyorlar biraz araştıracaklar. Hala tetikçilik peşinde koşuyorlarsa da bu yapılanlar konusunda taraftara hiçbir şekilde suçlamada bulunmasınlar.

TSYD kınama mesajını yayınladıktan sonra gazetelerde Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve diğer kulüplerle ilgili bir sürü yalan haber yaptılar. Üyelerinden bazı yazarlar yasayı karşısına alarak kişi ve kurumların onurunu zedeleyecek yazılar yazdılar ve yargısız infaz yaptılar. TSYD hiç birisi ile ilgili bir kınama ve uyarı yapmadı. Eğer basın özgürlüğü bu ise Fenerbahçe taraftarının yaptığı da devrimdir, ihtilaldır önce bunu idrak edecek TSYD!  

TSYD için yeni dönem başlıyor bundan sonra. Adalet duygusu içinde davranmadıkları her saniye artık eskisi gibi karşısında susan taraftarlar göremeyecekler. Bugün Fenerbahçe’nin yaptığını yarın başkaları da yaparsa işin içinden hiç çıkamazlar.

3 Ağustos 2011

Emenike’nin Gidişi Üzerine



 Emenike en sonunda dayanamadı ve Türkiye’den kibarca kaçtı!

Böyle şeylerin olabileceğini zaten bekliyorduk. Her insan bu tarz bir yargılamayı kaldıramaz. Emenike de kaldıramadı ve takıma bonservis kazandırarak gitti. Bekliyorduk dedik ya şimdi bazı akıllar müneccim misin diye soracaktır, biz hemen Taurasi skandalından sonra Penny Taylor’ın kaçar gibi gidişini ilk örnek olarak verelim de aklanalım o akıllarda!

Emenike’nin gidişi Fenerbahçe’yi alternatifsel anlamda kötü etkileyecektir ancak hiçbir şekilde ana kolon olmayacağı için derinden sarsmayacaktır. Aykut Kocaman’ın gelecek planlarında önemli bir yere sahip olabilir ancak şimdilik bu planlar yerini başka planlara bıraktı. Niang bu takımın as forvetidir ve Emenike hep onun alternatifi olacaktı. Aykut Kocaman artık Dia ve Stoch ağırlıklı kadrolar kurmaya başlayacaktır. Emenike’yi oynatmak isteseydi Niang’ı solda değerlendirmek isteyebilirdi ve bu en çok Dia ve Stoch’un kenara çekilmesiyle sonuçlanacaktı. Artık Aykut Kocaman sol tarafta Dia ve Stoch ile planlarını yapacaktır.

Psikolojisi bu derece dağılan bir ismin Fenerbahçe’de oynamaması gerektiğini düşünüyorum. Hatta bu olaylar yüzünden dağılan varsa ismi ve cismi ne olursa olsun bırakıp gitmeli çünkü önümüzdeki süreçte en büyük silah sağlam bir psikoloji olacaktır. 

Emenike’nin gidişinden sonra Semih ve Güiza’ya çok iş düşecek. Özellikle Afrika Kupası esnasında yükleri ağırlaşacak. 

Emenike’nin gidişi hakkında siyasi yorumlar yapmak istemiyorum. Sonuçta Türkiye bu işte!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...